9
8 galibiyet 3 beraberlik 2 mağlubiyet totosuyla çıktığımız süper lig 2003-2004 sezonu 14. hafta karşılaşması. bir önceki hafta çıkılan denizli deplasmanında * kırmızı kart gören mondragon ve zaten dönüşümlü oynayan ergün penbe-hakan ünsal değişikliğinin yanında ilk 11'den 4 kişi daha kesik yemiştir. bülent korkmaz, frank de boer, joao batista ve hasan şaş maça kuübede başlamıştı.
nitekim prates'in 5. dakikada attığı frikik golü, üzerine yine prates'in şahsına münhasır uzun taçlarından birine iki ay sonra tribünün küfredeceği petre'nin mükemmel vuruşuyla 2-0 öne geçmiştik. son 20 dakikaya güle oynaya girerken 73'te gelen gol sonrası fatih terim defansif özelliği olmayan prates'i çıkarıp bülent korkmaz'ı sahaya sürmüş, ergün'ün yerine de abdullah ercan'ı almıştı. mamafih 80. dakikada gelen malatyaspor golünü çıkarmak mümkün olmamış, maç içinde açan umut filizleri adeta kökünden söküverilmişti.
o haftaya kadar kötü futbol oynasa da skoru almayı bilen galatasaray'a yardım eden şansı da kendisini terketmiş, denizli deplasmanı ile başlayıp bu maçla devam eden kazanamama serisi 6 maça kadar uzayacaktı. 7. maçta alınan galibiyetten sonra 2 beraberlik daha gelecek, üzerine avrupa kupalarından da elenince fatih terim "yeni bir yönetim belki yeni bir hoca" diyerek istifasını sunmuştu.
sezonun ilk deplasmanını son 10 dakikada on kişiyle çevirmiştik. bir sonraki hafta yine deplasmanda bursaspor'dan puanı yine sabri'nin 10 dakika kala attığı golle kurtarmıştık. konya deplasmanında 75. dakikada yediğimiz golü çıkaramamış, akçaabat sebatspor'un* 3-0 öne geçtiğimiz maçta son 15 dakikada 3 gol atmasına engel olamayıp güç bela 4-3 mağlup edebilmiştik. rize ve samsun maçlarından sıkıcı futbol ve 1-0'la galip gelmiş, meşaleli derbide beşiktaş ile berabere kalmıştık.
puan anlamında fena gitmese de güven vermeyen bir galatasaray vardı. fatih terim'in takımın isimli futbolcularına neşteri vurmuştu. nitekim işe yaramış, genç ve yeni futbolcularla özellikle ilk yarı çok iyi bir futbol oynamıştık. ikinci yarının ortalarında ikinci golü de bulup yeni umutlara yelken açmaya hazırlandığımız anlarda yine son dakikalarda üstünlüğü rakibe vermiş, iki bekin yerine stoper özellikli sayılabilecek iki tecrübeli ismin değişikline rağmen galibiyeti koruyamamıştık.
bir önceki sezona nazaran özellikle orta sahanın göbeğinde yaşanan kan kaybı, sağ kanadın sabri-prates ikilisine kalması sonrası oranın defansif anlamda koca bir sıfır olması, büyük tecrübe diye takıma gelen frank de boer'in asla yerine ulaşmayıp rakibe asist olan geri pasları sonrası epey bir sekteye uğramıştık. üzerine bir de lig-avrupa fikstürünün sertleşmesi ve kadro arayışlarının istikrarsızlığı eklenince tarihin en kötü sezonlarından biri kaçınılmaz olmuştu...
muhtemelen en heyecanlı takip ettiğim sezonlardan biri olduğu için* bilinç altımda neşter denince ilk akla gelen, ne zaman takıma neşter vurma ihtiyacı doğsa anımsadığım bir maçtır. ayrıca son bir anektod, o maçta giyilen formanın taraftar versiyonunda göğsün ortasında arma, sağında ve solunda uefa kupası ve süper kupa vardı...
nitekim prates'in 5. dakikada attığı frikik golü, üzerine yine prates'in şahsına münhasır uzun taçlarından birine iki ay sonra tribünün küfredeceği petre'nin mükemmel vuruşuyla 2-0 öne geçmiştik. son 20 dakikaya güle oynaya girerken 73'te gelen gol sonrası fatih terim defansif özelliği olmayan prates'i çıkarıp bülent korkmaz'ı sahaya sürmüş, ergün'ün yerine de abdullah ercan'ı almıştı. mamafih 80. dakikada gelen malatyaspor golünü çıkarmak mümkün olmamış, maç içinde açan umut filizleri adeta kökünden söküverilmişti.
o haftaya kadar kötü futbol oynasa da skoru almayı bilen galatasaray'a yardım eden şansı da kendisini terketmiş, denizli deplasmanı ile başlayıp bu maçla devam eden kazanamama serisi 6 maça kadar uzayacaktı. 7. maçta alınan galibiyetten sonra 2 beraberlik daha gelecek, üzerine avrupa kupalarından da elenince fatih terim "yeni bir yönetim belki yeni bir hoca" diyerek istifasını sunmuştu.
sezonun ilk deplasmanını son 10 dakikada on kişiyle çevirmiştik. bir sonraki hafta yine deplasmanda bursaspor'dan puanı yine sabri'nin 10 dakika kala attığı golle kurtarmıştık. konya deplasmanında 75. dakikada yediğimiz golü çıkaramamış, akçaabat sebatspor'un* 3-0 öne geçtiğimiz maçta son 15 dakikada 3 gol atmasına engel olamayıp güç bela 4-3 mağlup edebilmiştik. rize ve samsun maçlarından sıkıcı futbol ve 1-0'la galip gelmiş, meşaleli derbide beşiktaş ile berabere kalmıştık.
puan anlamında fena gitmese de güven vermeyen bir galatasaray vardı. fatih terim'in takımın isimli futbolcularına neşteri vurmuştu. nitekim işe yaramış, genç ve yeni futbolcularla özellikle ilk yarı çok iyi bir futbol oynamıştık. ikinci yarının ortalarında ikinci golü de bulup yeni umutlara yelken açmaya hazırlandığımız anlarda yine son dakikalarda üstünlüğü rakibe vermiş, iki bekin yerine stoper özellikli sayılabilecek iki tecrübeli ismin değişikline rağmen galibiyeti koruyamamıştık.
bir önceki sezona nazaran özellikle orta sahanın göbeğinde yaşanan kan kaybı, sağ kanadın sabri-prates ikilisine kalması sonrası oranın defansif anlamda koca bir sıfır olması, büyük tecrübe diye takıma gelen frank de boer'in asla yerine ulaşmayıp rakibe asist olan geri pasları sonrası epey bir sekteye uğramıştık. üzerine bir de lig-avrupa fikstürünün sertleşmesi ve kadro arayışlarının istikrarsızlığı eklenince tarihin en kötü sezonlarından biri kaçınılmaz olmuştu...
muhtemelen en heyecanlı takip ettiğim sezonlardan biri olduğu için* bilinç altımda neşter denince ilk akla gelen, ne zaman takıma neşter vurma ihtiyacı doğsa anımsadığım bir maçtır. ayrıca son bir anektod, o maçta giyilen formanın taraftar versiyonunda göğsün ortasında arma, sağında ve solunda uefa kupası ve süper kupa vardı...