• 452
    yediklerimiz de attıklarımız da güzel gollerdi yalan yok ama rakibin 2 iyi ayaklı adamı vardı ikisinden de jeneriklik gol yeyince barcelona maçından daha çok korktum.

    bu maçta puan kaybetseydik yazık olurdu. maça hakimdik. 2 golü yemeseydik çok daha rahat izlerdik maçı sadece. şans ya da değil; kolay gol yemekten kurtulmamız gerekiyor.

    rizespor'u bu maçta ligin dibine ittik ve kendimizi biraz daha yukarı atabildik.

    2'de 2 yaparak seriye başladık gibi oldu umarım devam eder bu.

    bu arada orta sahamızı tek başına zorlayan gedson konusunda ise başkan burak elmas'a selamlar olsun! kulağı çooook çınlayacak daha!
  • 454
    maçın kısa özeti, galatasaray taraftarı maçı aldırmıştır.

    galatasaray taraftarıyla bütünleşen başta van aanholt olmak üzere sarı kırmızı armaya yakışır performans gösteren oyunculara teşekkürler.

    alınan her galibiyet veya başarı sonrası daha yüksek sesle, eskisinden daha da hırslı şekilde söyleyeceğim. burak elmas istifa. gideceksiniz sende, hocalık vasfı olmayan torentde.
  • 456
    çok şükür kayıpsız atlattık. geçen hafta göztepe'yi geriden gelip yendikten hemen sonra bu maçı da aynı şekilde kazanmak güzel oldu. hem de iki maçı son dakikalarda gelen gollerle yenmek ayrı güzel.

    orta sahamız çok kötü maalesef; rize'ye bile üstünlük kuramıyoruz burada. pva, kerem, berkan ( iyi mücadelesi için) babel ve feghouili'yi de son dokunuşlar için ayrı ayrı tebrik ederim.

    pozisyon üretemiyoruz maalesef bu konu hakkında çözüm bulması lazım teknik ekibin. bu maçtaki ilk gol ve özellikle 3. golü atabilen bir takım neden seyir zevki yüksek maçlar çıkaramıyor? fatih hoca zamanında loko deplasmanında gelen gol, içerdeki marsilya maçındaki goller... bunları yapabiliyorsak neden 12 inciyiz?

    edit: yalnız bu galibiyet birilerini öyle böyle hoplatmamış. bir takımın futbolcusu, yorumcusu! bile kervana katılmış. her kanalda kırmızılaşmış yorumcular var... işi siyasete dökmeye çalışan başkanlar görüyorum.. çok güzel, keyifli anlar...
  • 462
    maç sonrası medyayı hayretle takip ediyorum.

    rakibe sadece üç şut imkanı verip 4 gol attığımız, bir de penaltı kaçırdığımız, rakip kalecinin bir sürü zor top çıkardığı maç sonrasında konuşulan şeyler sadece gedson fernandes ve hakem.

    galatasaray seviyesinde ortalama olması gerekse de şu futbolu bir türk teknik adam oynatsaydı bugün her yerde "yeaa kendi evlatlarımız yeaaa, kendi hocalarımız yeaaa" diye caka satılırdı. fatih terim bundan daha kötü oynanan maçlardan sonra bile aman hocam yaman hocam diye övülüyordu.

    sonuç olarak 500 yıl sonra iki maç üst üste galibiyet aldık, takım iki maçtır geriden gelip maç kazanıyor, kondisyon sorunu yaşamıyoruz, duran top organizasyonlarında ve hücum setlerinde iyileşme var, ama bunların hepsi çöp. önemli olan skor almak. onu da alıyor muyuz? alıyoruz. gerisi lafügüzaf.
  • 464
    feghouli girdikten sonra ortasaha hakimiyetini tamamen kaybettik, gedson 80-85 arasi cirit atti orada. ama iste bir ceza sahasi ici minicik dokunus, bir kosuyu gorup ikinci minik dokunus ve iki asist. oyle buyuk bir cikmaz ki feghouli, varliginda guc kaybedip cok yetenek kazaniyoruz, yoklugunda daha diri ama yetenek yoksunuyuz.

    bugun ucuncu golde pva'nin onune o topu o ince dokunusla sadece feghouli ve babel birakabilirdi mesela. ama 5-10 dakikadan fazla sahada kalsa maci kaybettirebilir de.
  • 465
    oyuncu rolünün galibiyeti getirdiği maç olmuştur.

    bir çay koyup başlayalım. *

    oyuncuları rolüne göre değerlendirmezsek eğer, onların yapacakları işi doğru olarak tanımlayamayız. yapacakları işi doğru olarak tanımlayamazsak eğer beklentiyi buna göre ayarlayamayız. beklentiyi buna göre ayarlayamazsak oyuncu kötü görünür. oyuncu belki yapması gereken işi yapıyor ama siz oyuncudan farklı şey bekliyorsunuz. burası kilit noktası olabilir bu maçın.

    çünkü özellikle attığı iki gol bir yana özellikle pas olarak oynadığı muazzam futbol ile maçın adamı apoletini omuzuna takan patrick van aanholt'u sadece bir sol bek olarak değerlendirirsek bu maç özelinde hata yaparız.

    şimdi, öncelikle maçtaki oyuncularımızın ortalama pozisyonu:
    https://gss.gs/hZZ.png

    ve takımın pas bağlantı haritası:
    https://gss.gs/5i3.png

    6 numaralı oyuncuya yani patrick van aanholt'a bakar mısınız? 2. bölgenin sonunda, 3. bölgeye pas bağlantı oyuncusu olarak oynamış resmen, ve daha da önemlisi berkan'ın pas yükünü üzerinden almış, çoğunlukla hücumda onun yapacağı işlerde yardımcı olmuş hatta bazen kendisi yapmış.

    yani berkandan istenen görev belli: pres yap, topu kazanırsan eğer hemen yakınındaki oyuncuya oyna. yani 8 numara gibi görünen berkan'dan aslında savaşçı orta saha oynamasını istemişiz, patrick'ten de içe gelip berkan'ın pas bağlantısını almasını. ki verilerde bu çok net görünüyor. berkan 21 kez pas bağlantısına girmiş, 17 isabetli pas yapmış. öte yandan patrick van aanholt ise 33 pas bağlantısına girip 32 isabetli pas yapmış.

    ki bence patrick'in bu açıdan kariyer maçı bile diyebiliriz.

    burada bir parantez açmam lazım, torrent'in bu maçtaki kadrosu ve taktiği 4-1-4-1 bizim sözlükte terimball denilerek eleştirilen oyunuydu fatih terim'in. terim takımı 4-1-4-1 ya da 4-3-3 dizerek neticesinde 2-3-5 düzeninde hücum etmeye çalışıyordu, torrent de bu maçta bunu yaptı işte özellikle patrick'in bağlantı oyuncusu olarak kullanılması bu düzenin kullanıldığının en etkili göstergesidir. ki fatih terim de aslında özellikle "orta saha özellikli bek" isterken bu oyunu oynayacak bir oyuncu istiyordu. patrick'in bunu pekala yapabileceğini biliyorduk da, olmuyordu.

    bunun haricinde değinmek istediğim konu yine bu iki görsel üzerinden cicaldau ve emre kılınç bağlantısı. şimdi solda bu bağlantı yakalanırken sağda bekin bindirmesi ve hücumda destek vermesi gerekiyor, terim'in istediği 2-3-5 hücumu düzenine göre doğrusu bu ancak omar bu hücuma çıkışları pek yapmadı, emre kılınç da daha içe kaydı belki o bindirmeyi omar'dan beklediği için belki de daha rahat alan bulabilme çabası ile. ama bu sefer cicaldau'nun alanına giriyor. aynı alanda üst üste binen iki oyuncu varken kullanılabilecek kanat alanı boş kalınca sağ kanat yeterince işlemedi, böylelikle kötü bir maç çıkardı bu bölgedeki oyuncular yani cica ve emre. emre'nin ya biraz daha kanat oyununa katılması, ya cica'nın bu düzende 10 numara görevini üstlenmesi bu sorunu çözebilir. ya da emre kılınç burada babel'in yaptığı işin bir benzerini yaparak sürekli olarak bindiren bekini savunma arkasında topla buluşturacak pası deneyecek.

    velhasılı, bazı sorunlar halen mevcut olsa da bu oyun terim'in kurgulamak istediği 4-3-3 ya da 4-1-4-1 diziliminde sahaya çıktığımız ancak hücumda 2-3-5 ile "3-5-2'yi tersten oynamak" diye bizim dillere pelesenk olan "terimball"ın sözlük karşılığı olmalıdır. belki torrent'in doğru dokunuşları doğru antrenmanı belki de zamanla oyunun oturması artık ne derseniz ancak terim'in de yapmak istediği buydu, bu oyundu. ama berkan'ın eksiğini patrick ile kapatamadı, cica'nın bölgesini terim döneminde de feghouli işgal ediyordu oynadığı maçlarda, bu yüzden morutan ya da emre diyordum ancak emre de işgal ediyor orayı. şu andaki durumda belki barış alper yılmaz değerlendirilebilir konyaspor maçında. ama konya iyi de futbol oynayan bir takım, barış riske edilir mi? bilemiyorum.

    değerlendirmediğim iki pozisyon kaldı: 1.si 6 numaramız yani taylan antalyalı. 5'te 5 uzun pas, 7'de 7 üçüncü bölgeye pas. tam olarak taylan'ın yapması gerektiği işi yaptı, özellikle berkan'ın arkasını toplayacağım diye düşünmeden oynamasının etkisi, yine patrick'in oyunu burada devreye giriyor bana kalırsa.

    diğeri de forvet. sırtı dönük takımı da oynatabilecek bir forveti mostafa mohamed'den oluşturma çabaları vol. bilmem kaç ile başlayan mevzu "yok ya şu anda bu takımın ihtiyacı pivot" diye düşünülerek gomis'in sahaya atılması ile doğru bir yola döndü. gomis'in geç girmesi mami'nin hali hazırda yıprattığı savunmacılara darbe gibi oldu, son derece etkiliydi. özellikle 90+8'de attığı goldeki koşusuna halen enerji saklayabilmiş olması bile çok iyi. ama 11 başlatıp diri savunmacılara bu adamı ezdirmek yerine savunmacılarla boğuşmayı mami'nin yapıp gomis'in fiş çekmek için sahaya girmesi sanki bu iki oyuncunun doğru kullanımı olacak gibi.

    bu arada kerem'den bahsetmediğimi fark edince bununla birlikte torrent'in oyuna bir başka katkısını da ekleyeyim: kerem özellikle içe doğru kat etmeye başlayınca ilk opsiyonu hep şut olurdu, bunun yerine ceza sahasına daha ince ara paslar oynamayı tercih etti ya da ben öyle gördüm. aynısını ama oynadığı sürede emre kılınç da denedi. bu maçlık bir plan mıydı yoksa kapalı savunmayı açma planı mı, bilmiyorum. kerem de bu yeni görevi elinden geldiğince yapmaya çalıştı yine, eğer ki buna özel çalışıyorsak takım olarak çok kısa sürede bu toplarda daha iyi olacağına inanıyorum.

    normalde buna yazmayacaktım, ama insan doğası iki kelam etmezse çatlar derler. "eski dostlar düşman olmaz" diye bir deyim vardır hani, bu (en azından bu devirde) koca bir yalan. çaykur rizespor'un teknik direktörü, galatasaray'ın eski futbolcusu - kaptanı bülent korkmaz maç sonu önce "galatasaray'a verilen penaltı bize verilir miydi?" diye bir şey saçmalamış. bülent öncelikle sen orası ile "biz" olduysan, zaten bir çok şeyi seninle ilgili yanlış değerlendirmişiz demektir. ama sana göre yetmemiş olacak ki üzerine bir de "verdiğim karardan son derece memnunum. aldığım kararların hiçbirinden pişman olmadım. profesyonelce hareket etmek zorundayım." demişsin.

    madem sen profesyonelce hareket etmek zorundasın, madem sen amatör ruhla kapısından girip profesyonel olarak ekmeğini yediğin kulübe karşı o amatör duygularını kenara bırakıp, galatasaray'a rakip olmaya cülmü yetmeyecek çaykur rizespor'a "biz" diyebilecek kadar profesyonelsin, bundan sonra ben de sana karşı profesyonelce hareket ederim. amatör ruhumuzla görüp seni eleştirene, seni "vasat altı teknik adam" sınıfına koymaya çalışanlara karşı koyardık. amatörlüğümüze ver, sen o vasat altı sınıfa zaten aittin de, bizim amatörlüğümüz senin profesyonelliğinin bu kadar kötü olduğunu kabul edememişti. yoksa sen hamza hamzaoğlu'dan bile kötü teknik adamdın hep.

    pazar sabaha karşı 3'te uyanarak başlayan bir macera, pazartesi sabah saat 7'de eve girişim ile bitti benim için. kayseri maçı yazısını okuyanlar hatırlayacaktır "uzunca bir süre gittiğim son maç olabilir" demiştim, dayanamayıp bu maça da gittim. sözlüğümüzün de yazarlarından tansel taşanlar (@mtt1905) abimizi de aldık yol üzerinden, dün doğum günüydü kendisinin de onu da kutladık kaideyi taciz eden istisna ve galatasarayla ile birlikte, diğer arkadaşlarımız da vardı. maçta da bir çok yazar arkadaşımız kardeşimiz ile birlikteydik. maçı bitirdik kahvemizi falan içtik köprü yoluna çıkarken stadın ışıklarını görünce "çok özleyeceğim ama bi süre, napalım" dedim.

    çok özleyeceğim ama napalım.
  • 466
    sıkıntılı geçen, 2 kez geriye düştüğümüz ama buna rağmen sonucuyla bizi mutlu eden bir karşılaşma oldu. galiba bu kadar kısa süre içinde hem "iyi ki maça gitmemişiz" hem de "ulan bu maça gitmek lazımdı!" dediğimiz nadir maçlardan biriydi.

    ayrıca 2007-2008 sezonundan bu yana rize'yi aynı sezon içinde ilk kez 2 maçta da yenebildiğimiz için de ayrıca sevinçliyim. galiba rize'nin alt lige düşeceği sene, bu sene olacak...
  • 467
    kimse mevcut skor nedeniyle konuşmuyor ancak maçın 83. dakikasında taylan'ın kaptırdığı topa marcao son anda dokunmasa ve son adam bomboş kaleye tıklasa skor 2-3 olacak ve bugün belki de teknik heyetinden yönetimine kadar çok farklı şeyler konuşuluyor olacaktı. gedson'un yarısı kadar topla buluşup bu kadar çok basit top kaybı yapması akıl alır gibi değil.
  • 468
    maça önde basarak başlamak bize iyi geldi.

    benim için özet bu açıkçası. 3. dk.da muhammed'in çok güzel pasını emre gol yapsa belki maç çok daha erken kopacaktı ama yine de 2 defa devre başlarında yenik duruma düşüp geri gelmek büyük iş.

    2 haftadır takımın fiziksel olarak iyi görünmesi beni çok mutlu etti. burada muhammed'e de hakkını verelim. çok mücadele etti. 2 muhtemel asistini piç ettik ama çıkana kadar gayet iyiydi. diri bir gomis de son 30 dk.da fişi çekti işte.

    gedson devre arasında bize gelmiş olsa ne olurmuş onu da merak etmeden duramıyorum :(
  • 471
    tribünlerde fenerbahçe derbisi kadar olmasa da bir beşiktaş derbisi havası sezdiğim maç.

    dün statta 35 bin kişi vardı, tribünde olan bir taraftar olarak rizespor'a karşı hayat memat meselesi haline gelen bu maça içten içe üzüldüm. siyasi konjonktürü arkasına alan rizespor ile bu kadar muhatap olmamız ne yazık ki galatasaray'ın hem masada hem sahada ne kadar geriye gittiğini de gösteriyor. bu tespiti yapmak zorundayız öncelikle. elbette küme düşme hattından uzaklaştığımız için de derin bir oh çekmeliyiz.

    geleyim maça, kendimce prensip olarak gedson başlığına entry girmek istemiyorum. takıntılı eski sevgililer gibi sürekli yazıp sözlüğe giren rakip taraftarları eğlendiriyoruz gibi hissediyorum iyice. gedson'un bu maçta bu kadar etkili gözükmesini sadece gedson'a bağlıyorsak ciddi şekilde yanılırız. galatasaray'ın kronik sorunu olan merkezi kapatamama sorunu, bu maçta da gedson gibi driplingle hayatta kalan bir oyuncuya ciddi şekilde yaradı. "tbc"* üçlüsünden oluşan orta sahamızda çok ciddi bir tackle sorunu var. rakibi katiyen bozamıyorlar. bazı pozisyonlarda rakibe temas ettikçe ivme kazandırıyorlar hatta. nasıl oluyor demeyin, cidden bazen temas etmeleri aleyhimize oluyor. işte bunlar hep pozisyon bilgisi. özetle gedson'un dün sahada çeyrek maradona kıvamında takılması hem süper lig'in hem de bizim takımın seviyesi hakkında çok güzel ipuçları verdi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın