• 151
    salon yine çok güzeldi bu akşam ama coşku barcelona maçındaki gibi değildi. yine de çok iyiydi tabi. 14 sayı fark olunca ikinci yarı rahat geçer dedim ama...
    arkadaş bize ait olan 3. periyot gaza gelme merasimini olympiakos gerçekleştirdi. maçı kopardık, geri geldiler, kopardık geri geldiler. tam aha bitti diye zıplarken kostas sloukas suratımın ortasından aşağıya bir çizgi çekti.*

    her neyse sonunda mutlaka kazanmamız gereken bir maçı kazanmış olduk.

    tanım: yan tarafımdaki gemi düdüklü adam ve dışarı çıktığımda karşılaştığım tipiye rağmen bu akşamı da mutlu geçirmemi sağlayan maç.*
  • 155
    3. periyota kadar oturarak, 4. periyodu ayakta, uzatmaların son hücumunu ise yere yapışmış bir şekilde izlediğim maç. son hücumda iki atış yakalayan olympiakos'un topları sektikçe kendimden geçtim. maçı kazanmamızla beraber yere yüzüstü yatmış bir şekilde tamamladım maçı.

    maç içerisinde farklı zamanlarda bir kez 14 sayı farkla, bir kez de 13 sayı farkla öne geçip ordan maçın eşitliğe gelmesi ise basketbol takımımızın bize yaptığı küçük sürprizler olsa gerek.

    ayrıca joshua shipp hayvansın tek kelimeyle. maçın başından 4. periyodun ortasına kadar hiç oyundan çıkmadı. insan biraz yorulur be.*
  • 159
    zeus kardeşim kusura bakmasın bizim öyle 3'lüklere karnımız tok. hoş şimdi böyle konuşması kolay sıkıyosa maç esnasında böyle konuş. yok yemez. yemedik de zaten. bu takım bütün övgüleri hakediyor. attığınız şutlar, yediğiniz turnikeler, günlük hayatınızda ne yapıyorsanız helal olsun aslanlarım.

    ne demiş ilker tahsin:"önce fransa'yı sonra litvanya'yı yenip buralara geldik, önce olympiakosu sonra efesi yenip neden olmasın."
  • 162
    bugün bu tarih itibariyle kazınmıştır hafızalara bu müthiş maç. her galatasaraylı bugün bu maçta olmak istedi. arma sevdalısının arzu ettiği atmosfer bugün abdi ipekçi arenadaydı, bu salondaydı! kimilerinin hayallerini süslerdi böyle güzel bir maç yıllardır, hangi birisinin içi gitmez ki?

    armasından renginden uzaklardaydı bazısı kilometrelerce. arması, rengi kalbindeydi ruhundaydı yine de. ama kilometrelerce uzaksın neticede be abi. en azından şu salonun dibinde olan insanlar doldursunlar her maç, kıymetini bilsinler. herkesin mi işi gücü var? o kadar çok iç geçiren olmuştur ki şu atmosfere, orda olmak isteyen ne galatasaraylılar hayal ediyorum ben!

    sahaya bakıyorsun, son topa kadar mücadele eden galatasaray'ı ruhunun ince derinliklerine kadar yaşayan insanlar görüyorsun. tribünlere bakıyorsun, o biçim. şu havayı oluşturmak bizlerin ellerindeyken neden bu kadar seçici bir taraftar topluluğuyuz ki biz? şu atmosferi her maç yaratacak gücümüz yeterde artar bile! koreografiler, besteler, özel organizasyonlar! insanın yaşayası geliyor be...
  • 169
    uzerimde ki cenabetligi alan mactir. su ana kadar gittigim veya izledigim maclari alamamisti galatasaray , kacirdigim maclar ise rahat galibiyetlerle tamamlanmisti. mac aksami evde hicbir isim olmamasina ragmen, ilk yarisini house izleyerek gecirdim, sonra twitter dan ilk yari sonucunu ogrendikten sonra, gaza gelerek maci actim ki, ilk 3 dakikada eriyen fark sayesinde emindim ki, tum cenabetlik bende sictim takimin icine :)
    tekrar acilip eriyen fark, ama o son 2 sn ye de 3 sayilik farki yakaldiktan sonra, ohhh attim cenabetligi ustumden demeye kalmadan sulukas midir nedir o uclugu atti, ohhh duble cenabettim iste iyice tescillenmisti.
    lakin buyuk taraftarin,takim o 3lugu yedikten sonra benche gelirken kopusu, iste o an dedim ki bu mac oyle ya da boyle bizim olacak.

    son soz, mahmuti sana ne yazsam ne desem be arkadas, ne buyuk hocasin !!!
  • 171
    beynimin durduğu karşılaşma, 14 sayıdan farkı kapatsınlar, son saniye 3'lüğü ile şok olalım. uzatmadaki son atışı kaçırdıklarında daha süre var diye biliyordum, millet sevinmeye başlayınca bittiğini idrak edebildim ancak 3-5 saniye sonra sevinmeye başlamıştım.

    canlı olarak izlediğim bordeaux maçından sonra heyecanlandığım en iyi karşılaşma.

    son olarak takımımıza, can kurban olsun size mahmuti ve aslanları.
  • 172
    efsane...
    büyük maç kazanamama stresini ivkovic'in takımına karşı yok etmek.
    kritik anlarda sorumluluk alacak winner oyuncu bulamama sorununu jamon gordon'la aşmak.
    jaka lakovic gibi bir skorere spanoulis'i savunma görevi verilip bunda başarılı olunması ve jaka'nın belki de bugüne kadar gördüğümüz en verimli maçını oynaması.
    darius gibi savunmada yumuşak kalan, reboundlara katkı veremeyen uzunu göndermenin ardına boris savovic'i rotasyona dahil edip ilk maçında istenilenin alınması.
    sezon başından beri her maç ekstra katkı beklediğimiz cevher özer'in en sonunda o patlamayı yapması.
    mahmuti'nin sloukas'ın hatırlamak istemediğimiz o üçlüğü sonrası kafasının öne eğilmesi, maçın sonunda gözlerinin dolu dolu olması ve sonra gururla ivkovic'in elini sıkması...

    barcelona maçı çok güzeldi. her şeyi yaptık dik durduk. çabaladık, inat ettik maça tutunduk, son topa kadar kovaladık. ama bu maç her şeye rağmen kazandık. hakeme, sloukas'a, hines'ın bloklarına, spanoulis'in susturan üçlüklerine, uzatmada üçer üçer sayan olympiacos şutörlerine rağmen kazandık. galatasaray basketbol tarihine geçecek efsane bir maç kazandık.

    oyun olarak neresinden bakarsak bakalım bu sezon pek alışık olmadığımız silahlarımızla yendik olympiacos'u.
    - maçın daha başında önce boris'in sonra da furkan'ın sırtı dönük hucumlarını izledik.
    - cevher'in ve boris'in savunma reboundları sayesinde hem rebound üstünlüğünü alıp hem de bu ikili sayesinde pota altında sert kaldık.
    - jaka lakovic'in bir türlü kullanamadığımız tecrübesini bu maç kullanabildik. lakovic oyun sıkıştığı anlarda sorumluluk alarak yıldız olduğunu hatırlayarak maç boyunca tam 12 faul aldı.
    - son olarak jamon lucas gordon. ipekçi'de ki prokom maçında zaza sonrası ilk defa bu kadar dominant bir performans gördük. özellikle uzatmalarda taraftarı ve takımı ayağa kaldıran etken oldu.

    maç başında en çok korktuğum oyuncu printezis'di. çünkü spanoulis'in oyunda olduğu anlarda sizin savunmak zorunda olduğunuz alan çok daha fazla oluyor. spanoulis'in yön değiştirme yetisi sayesinde hem topun yönünü en ölüyü noktayı dahi besleyecek şekilde belirleyebilmesi hem de perde sonrası savunmacısını kısmen denize dökmesiyle(u: her perde sonrası savunmacısıyla arasında 1,5-2 metre mesafe bırakabilen bir adam) oyunu çok daha geniş bir alanda savunmak zorunda kalıyorsunuz. printezis gibi hızlı ve bire birde rakibini çok kolay geçebilen oyuncular sayesinde savunmanızı delik deşik edebiliyorlar. ki savunmada eksildiğiniz zaman spanoulis gibi bir pasörün en müsait şutörü bulması da zor olmuyor.

    olympiacos hucumları spanoulis sahadayken 1-5 odaklı içeri inen topun tekrar dışarı çıkmasıyla başlayan *, keskin şutörleri sayesinde rakibin içeri gömülmesini engelleyip birebirde uzunların yüksek posttan topu alıp içeriyi zorlayabildiği, savunmada atletik uzunları sayesinde çok rahat adam değişebilen ve bu sayede p&r savunması yapan bir takım.

    biz dün hem spanoulis'in hem de printezis'in birebirlerini durdurmakta zorlandık ama buna önlem olarak da kısa süreler deneyerek zone savunması yaptık. printezis ve spanoulis'in ritm bulamamasının en büyük sebebi de bu oldu.

    farkın 14 olduğu anlarda bu maçta iki defa başımıza geldi olympiacos hep geri döndü. bunun en büyük sebebi ise bizim farkı yakalayınca hucumda durağanlaşmamız. ilk yarı bittiğinde aklıma ilk olarak f.ülker maçının son periyotu gelmişti. bu 14 sayılık farkın kapanabilecek bir fark olduğunu ise kazan-f.ülker maçında yine görmüştük. ama aynı hataya yine düştük. 2.yarı başlar başlamaz hucum süresinin tamamını kullanmaya başladık ve top sadece guardlar arasında paylaşılıp son 5 saniye kimdeyse onun üzerinden hucum ettik. (u: hatta maç içinde belki dikkat etmişsinizdir murat kosava en az 7-8 defa son 5 saniye uyarı yaptı. bu bizim oyunumuzu oynayamadığımızı gösterir )fark kapandığı anlarda ise tekrar normal oyunumuza dönüp heyecanlı ve hızlı oynayarak sayılar bulduk.

    bu hucum süresini eritme olayına umarım bir çözüm buluruz. çünkü bu durumda o kadar verimsizleşiyoruz ki bu savunmaya da yansıyor ve oyundan düşüyoruz. ne zamanki top koşmaya başlıyor her oyuncunun eline top değiyor biz bir şekilde doğru ve boş şutu yakalıyoruz.

    dün özelinde değil ama genel olarak transition hucum ve savunma konusunda eksiklerimizin olduğunu düşünüyorum. jamon-göksenin-shipp gibi hızlı oyuncularımız olmasına rağmen rakibi eksik yakalasak bile frene basıyoruz.

    tutku olmadığı hucumda pick&roll sayılarımızda ve doğal olarak asist üretiminde azalmalar oldu. fakat tutku'yu en çok aradığımız noktayı 3.periyota başladığımız ilk 5de görüyoruz. göksenin'le maça başlamak bir savunma stratejisi ama yorgunluğunda nispeten hissedildiği 3.periyotta gordon-goksenin-shipp gibi 3 kısayla topa yön vermek kolay olmuyor. bu anlarda oyunu açmak için tutku'ya veya jaka'ya ihtiyacımız görülüyor. savunma orjinli gibi görülen bu rotasyonun jaka-ender-luksa'lı daha hucumcu gibi görülen rotasyondan daha fazla sayı yemesi de bununla alakalı. hucumda üretken olamayınca bundan savunmada etkileniyor.

    jamon lucas gordon'a ayrı bir parantez. bu adam öyle savunma yapıyor ki en kıl hakemler bile onun müdahalelerine faul çalamıyor. gözü hep topta. çoğu zaman sportmenlik dışı riskini bile göze alıp topa yapışıyor, avrupanın en iyi top saklayan guardlarına bile bloklayabiliyor. sırtı dönük hucumunu hep cebinde bir koz olarak saklıyor yeri geldiğinde sorumluluğu alıp takımı sürüklüyor.
    teşekkürler gordon.
    allah belanı versin sloukas.
  • 173
    19 yaşındayım. 30'a yakın galatasaray'ın maçını canlı izledim. bana göre galatasaray spor kulübü tarihinin en görkemli maçlarından biriydi ve hayatım boyunca hiç unutamayacağım sayısız ana sahipti. itiraf ediyorum maçın sonlarına doğru 12 bin kişi aynı anda bilmem kaçıncı kez bağırmaya başladıktan sonra dayanamadım gözümden bir kaç damla süzüldü. o anı anlatmam imkansız. o birlikteliği, aile ruhunu yaşamanız lazım. lakovic'in uzatma dakikalarında serbest atış atarken tüm salondan çık çıkmadığı ana bizzat tanık olmanız lazım. steps'e sitipes diyen yanımdaki amcanın 3 günlük savovic'in ismini maç başında haykırdığını görünce tüylerinizin diken diken olması lazım. harbi lan. biz bir aileyiz...
  • 175
    yıllar geçsede basketbol tarihimizde unutulmayacak yere sahiptir.maç kazanıldığında babama nasıl sarıldıysam incecik adamı öldürüyordum* bizim için her maç ayrı bir tecrübe oluyor malum bundan sonra 1 salise kalsa bile her topa el gösterilmeli bunu anlamak için milyonlarca galatasaray taraftarının kalp krizine girmesine gerek yoktu.kaldır eli atsın air ball u bitsin gitsin.öyle de böyle de bu gözlerin gördüğü basketbolda ki en büyük yurtdışı zaferidir ve başlangıçtır.daha nice güzel zaferlere yenilmez armada.
App Store'dan indirin Google Play'den alın