601
liverpool, bodo, ajax galibiyet serisinin ardından şu maçı içeride kaybetmek affedilir şey değil.
madem icardi ve hazır olmayan ilkay ile başlamak zorundasın. tempoyu düşürebildiğin kadar düşür, açık verme. rakibin koşmaktan başka bir numarası yok. açık vermezsen bir tane araya sıkıştırırsın maç çözülür... ama yok, illa her maç aynı oyun oynanacak. takımın taktiksel disiplini maalesef çok düşük. hep bu seviye takımlara kaybediliyor.
en kötü not da sara'nın direkten dönen topu hariç doğru düzgün bir pozisyon yok. niteliksiz şutlarla geçen, rakip kaleci için kolay bir akşam oldu.
602
düşük özgüvenle oyuna başladık. sakatlıkların rotasyonu yok etmesi ve oyuncuların çoğunun sakatlanma ihtimalini düşürmek istemesi bunda etken diye düşünüyorum. tabi fiziksel olarak hazır olmayan 2-3 oyuncuyu es geçmemek lazım. bunlar ilkay, icardi ve jacobs idi ve kaçak oynadılar. hadi icardi hesaplanıyordu ama diğer iki ismi de böyle görmek şaşırttı. ancak şaşırtıcı bir biçimde savunma değil hücum aksadı. okan buruk döneminin önceki kötü avrupa karnesi genellikle savunma kurgusundan ve bireysel hata çokluğundan okunabilir. ama bu maç öyle bir maç değildi. rakip gol ve ilk yarı duran top dışında pek gelemedi. ama galatasaray da gelemedi. oyun resmen kitlendi. aman aman kaçırdığımız gol pozisyonu sadece 1 pozisyon. dikkat ederseniz tehlikeli yerden bir kez bile frikik kazanamadık. bir kez bile bu da penaltı olabilir diyecek bir kaosa rakibi sürükleyemedik. merkezden delmeyi ancak iki kez başarabildik. onda da organizasyon yoktu. barış iki çalım attı, şut attı, üstten aut. . gabriel sara'nın önünde kaldı, uzaktan şut attı ve direkten döndü, o kadar. peki ne yaptık. torreira-sara-ilkay üçlüsü her topu aldığında baskı yedi. torreira bunu stopere çekilerek halletti ama merkezden pas kanalları hep kapalıydı bir kere. kolaya kaçtık ve varsa yoksa çizgiden oynadık. taç çizgisinde en az 3 oyuncu çalımlamadan pozisyon yaratamayacak sane ve barış'a kaldı bütün ihale. rakibin isteği de buydu zaten. merkezden ve yerden asla gelme. havadan ve yandan istediğin kadar gelebilirsin. rakibin dileği buydu ve harfiyen uyduk. onda da derin çizgi koşuları kapalı zaten. madem böyle oynayacaktık. sane ve barış 30. dakikadan sonra kanat değiştirebilirdi mesela. en azından daha rahat adam eksiltip icardi'ye kör ortalar açardık. ama yok işlemeyen şeye sırf rakip de bir şey yapamıyor diye sabretmeye devam ettik. bu maç hücum edememe maçıydı maalesef. bu maç; galatasaray'ın set oyununda yokları oynadığı, osimhen bağımlılığının tescillendiği, merkezden delmeyi denemeyi bile başaramadığı bir maç olarak tarihe geçti. halbuki sara şut atmış, direkten dönmüş. çözüm belli. o bile bizi uyandıramadı. ilkay, sara, sane hatta torreira yığınla şut atacak adam var ama galatasaray'ın hücum envanterinde bu yok.
her şeye rağmen bu maç 0-0 bitebilirdi. hatta hakem denilen organizma rakibi 10 kişi bıraksa bu maç bize geliyordu. ama dediğim gibi galatasaray savunamamaktan değil hücum edememekten bu maçı kaybetti.
603
al sana ilk 8 dedirten mac.
604
yenileceğimizi tahmin ettiğim için çok şaşırmadığım maç. zaten ilk 10 dakikada ilkay’ın halini gördükten sonra 9 kişi nereye kadar dedim. ne diyelim bu da ders olsun, böyle bir oyun oynuyorsan sev sevme geniş rotasyon şart. artık 2025 yılında takım içindeki o abi modelleri geride kaldı, icardi ve kaan gibi bitik futbolcular mutsuz olmasın diye oyuncu almamak gibi bir şımarıklık yapmamanız gerekiyor. şu maça biraz düzgün bir 11 ile çıkabilseydik her türlü alırdık bunları.
605
kura çekildiğinden bu yana en çekindiğim maçtı. haksız da çıkmadım.
en kötüsü de ülke puanı açısından yarıştığımız belçika takımına yenilmek oldu.
türkiyede artık her yıl şampiyon olmak zorunda kalmadan şampiyonlar ligine katılabilmeliyiz.
zira yerel ligde başka dengelerden hiçbir zaman bizi bayern seviyesine bırakmazlar.
606
okan buruk'un alamayacağını, hatta yenilmemeyi başaramayacağını iyi kötü tahmin ettiğim için sonucunda çok acı çekmediğim karşılaşma.
okan hoca son 3 şampiyonlar ligi maçında belli bir noktaya kadar taktik derslerini iyi almış bir görüntü veriyordu; fakat oyununun yüzde 50'sini oluşturan osimhen'den yoksun çıkacağı ilk ciddi maçta çözümsüz kalacağını öngörmek çok zor değildi. osimhen'in doğaüstü top tutma becerisi (kontrol ve saklama değil, olmayacak topa gidip atağa dönüştürme) okan buruk'un taktik zafiyetlerinin en güçlü kamuflajı. onun olmadığı ilk ciddi maçta yine bir sparta prag, az alkmar, kopenhag izleyecektik; nitekim izledik.
arkası yokmuş gibi pres oyunuyla gidebileceği yere kadar gidecek okan hoca. bugün onu yapacak atış gücüne sahip değildi ve kilitlendi. bunun için osimhen'e, lemina'ya ihtiyacı var. bunun için adam gibi bir kondisyon ekibine ihtiyacı var. "takımın derinliğe ihtiyacı yok, on iki kişiyle oynamıyoruzkine" rüyalarında uyumaya devam ederse yolun sonu en iyi ihtimalle play-off turunda elenmek. yok hatalarından ders alma hızını artırabilirse o zaman belki takım gelibolu cephesinden çıkmış gibi hissetmeden önemli maç kazanabilir.
607
kadroyu oluşturan as oyunculardan çoğunun sakat olduğu ve rakibe 3 puan verdiğimiz karşılaşma. bu seviyelerde osimhen ve x bir oyuncu aynı anda sahada olmazsa takım her maç kağıt helva gibi dağılmaya devam edecek.
bugün osimhen'in yanındaki x mario lemina oldu. okan buruk'un futbolu biraz domino taşı gibi, lemina olmayınca torreira ileri rahat basamadı, torreira ileride istediği gibi basamayınca zaten fiziken kötü durumda olan icardi ön saha presini başlatamadı zaten oyun planı burada suya düştü.
bunlara ek olarak sakatlıktan yeni döndüğü çok belli olan ilkay beklenileni veremedi doğaldır, gabriel sara konusunda ise artık konuşmaya pek gerek duymuyorum.
okan buruk'un başarılı bir taktisyen olduğunu düşünmüyorum, oyuncu değişimleri ve acil plan durumları maalesef çok vasat, ama bu maç üzerinde kendisinin yapabileceği pek bir şey yoktu, sıradan bir taraftar oalrak yedekteki çoğu oyuncuyu ilk defa duydum.
ilk 8 hayalinden taraftarı uyandırdığı için hayırlı bir maç olarak görüyorum. kadrodaki derinlik eksikliğinin bize uzun vadede ligi kaybettireceğini teknik ekibin anlaması lazım. bu maçı kazansaydık bir sonraki tur garantiydi ama şimdi işimiz biraz daha zorlaştı. liverpool galibiyetini bir bonus olarak gördüğüm için bu maçın telafisi olarak sayıyorum ve hakkımızda hayırlısını diliyorum. sakatlıklar tam olarak iyileşene kadar işimiz çok ama çok zor.
608
bu mağlubiyet ile beraber maalesef içerideki liverpool galibiyetimizin benim nazarımda bir anlamı kalmadı. okan hocam'ın dediği gibi futbolda bu tür şanssızlıklar oluyor maalesef. belki tam kadro veya ideale yakın bir oyuncu grubu ile çıksaydık böyle olmayabilirdi. hatta her şeyi kenara koyalım, son 20 dakika oynadığımız topla bile maçı kazanabilirdik. sara'nın kafa vuruşu, davinson'un kale önünden yukarıya diktiği top aklıma geliyor ve kazanabilecek şansları yine yakaladık diye düşünüyorum.
lemina'yı, yunus'u geçtim, bu maçta en büyük eksiğimiz osimhen oldu.
osimhen'in çıkıp icardi'nin girdiği bir denklemde hücum gücümüz %60-70 aşağı düşüyor.
ortaya pek bir şey koyamadığımız, son 15-20 dakika dışında genelinde üretken olamadığımız şu maçtan 1 puan bile çıkarabilsek bizim için çok kıymetli olacaktı.
not: maçın kaderi, ispanyol hakemin david'e 2. sarıyı çıkarmadığı anda değişti. sarısı olan bir adam uğurcan'ın ayağına basmasına rağmen atılmadı ve yediğimiz golde de onun adı var. uğurcan akıllılık yapıp kendisini yere de attı orada ama hakem yine de inandırıcı bulmadı sanıyorum.
609
galatasaray'ımızın ön an presi haricinde bir oyun kurulum planı olmadığını gözler önüne seren maç. oyun planımız maalesef atlet oyuncuların keyfine ve sağlığına bağlı. bünyesinde ilkay, abdülkerim, sara gibi ayağı düzgün, topu kendi yarı sahasından rahatlıkla çıkarabilecek oyuncular barındıran ilk 11, rakibin presine karşı çaresiz kaldı ve eksikleri sebebiyle karşı presle kurduğu oyun ve bulduğu pozisyonlardan mahrum kaldı. okan buruk ile ilgili en büyük soru işaretim tekrardan kafamda dönmeye başlıyor, hocamızın bir b planı var mı?
610
leverkusen'in deplasmanda man city'yi yendiği bir ligde sen de gayet tabi evinde belçika şampiyonuna yenilebilirsin. şampiyonlar liginde en önemli kaide, yenilmemek. ancak kabul edelim ki bu kadar eksik bir kadro (osimhen, yunus, ıcardi, singo, eren, lemina) ile maça çıkan bir takımdan galibiyet beklemek çok iyimser bir yaklaşım olurdu. beraberlik bence maçın hakkı idi. iki taraf da gol pozisyonlarına girdi ve günün sonunda fizik gücü daha sağlam olan takım ayakta kaldı.
yedek kadroya bir göz atalım: batuhan, günay, yusuf kahraman, ege araç, eyüp can, furkan koçak, ahmet kutucu, çağrı alta. 45 yıllık ömrümde böyle bir yedek listesi görmedim.
enseyi karartmaya gerek yok. ligde daha çok dayak yiyeceğiz ama bu kadro şampiyon olmak için yeterli. şampiyonlar liginde de dengeli bir oyunla, sakatlar geri döndüğünde güzel işler yapacağımızı düşünüyorum.
611
kaybettiğimiz maçlar stoper tandeminin bozulduğu, değiştiği maçlar. buna göre; yer yarılsa abdülkerim-sanchez ikilisi değişmemeli. gerekirse sağ beke icardi koy ama stoperlerin yerini değiştirme hoca.1 puanın değerini mağlubiyetten önce görebilseydik belki sonuç kötü futbola rağmen farklı olabilirdi. bu takım daha iyisini ortaya koyacaktır.
612
osimhen ve lemşna olmadan bırak liverpool, ajax falan turnuvanın en dandinik takımına bile ali sami yen’de yenilen bir ekibiz maalesef. okan hoca oyunu saf fizik gücü ve ardından tekniğe dayalı. eh oyunun buysa santrforun artık icardi olamaz. geçen sezonlarda onun yükünü çeken 10 numara mertens gibi bie zeka vardı. romulo ve hakan çalhan dün gece bizimle sahada olsaydı 3-4 atmıştık. her iki oyuncuya da “ne gerek var” diyen yönetim, fenerbahçe’de en az 2 gol yer. gurme galatasaray taraftarı bunun böyle olacağını bilir. şampiyonlar ligi de bitti eğer takım sakatlıklardan kurtulmazsa. yedeğinde yusuf, berkan, kutucu gibi adı olup fiilen ortamda bulunmayan hayaletler varsa kusura bakma da yani zaten haketmiyorsun yukarılarda olmayı.
613
maçın gidişatı eksiklerle okunamayacak durumda bence. baktığımız zaman as kadrodan singo, lemina ve osimhen eksik evet fiziksel olarak çok önemli topçular ama bunların yerine oynayan adamlar da altyapıdan çıkıp gelen 17-18 yaşında çocuklar değil. eğer biz ilk yarı iyi oynayıp önde kapatsak ve 60. dakika sonrası değişiklik yapamadığımız için elimiz ayağımız bağlanıp yenilsek eksiklerin etkisi derdim ama biz maç başlar başlamaz zaten kazanamayacak ışığı vermiştik.
614
sert ve savunması güçlü bir takıma karşı oynayacağımızı söylemiştik. üstüne eksiklerimizin de olduğunun farkındaydık. bu maçta 1 puan bizi üzmezdi.
ancak üçlüye dönülerek yerleşme hatasından gol yedik.
koca 98 dakikayı 1 değişiklik yaparak bitirdik. icardi-ilkay-barış-sane-sara takımın en kötüleriydiler.
sanchez-abdül-torreira-arda maçın iyisiydiler.
sallai ve jakops vasatta kaldılar.
hakemin de köstek olmasından mütevellit sabaha kadar oynansa berabere bitecek olan maça 0 yazdık.
şimdi monaco ve atletico madrid maçlarından en az 4 puan çıkarmak zorundayız.
yapacak bir şey yok, önümüze bakacağız.
inşallah birileri akıllanmıştır da her mevkiyi alternatifsiz bırakmazlar bir daha.
615
kazansaydık şampiyonlar liginde 5. haftayı 6. olarak tamamlayacaktık. üzülmeyelim de ne yapalım şimdi.
616
bu sezon şampiyonlar liginde oynadığımız 5 maçtaki en kötü takımdı; bu kadar sakatın olması büyük şanssızlık oldu. umarım ders çıkarılmıştır da transfer döneminde gerekli transferler yapılır; özellikle ortasahaya hamleler yapılmalı.
617
en rahat dediğimiz maça en kötü dönemimizde denk geldik. çok üzücü, hafızalardan silinesi bir maç.
618
25-26 şampiyonlar ligi serüvenimizdeki üzücü maçlardan biri. muhtemelen frankfurt daha kötü takımdı ama 5 tane yediğimiz için fark edemedik, yine de usg de çok kötü takımdı. iki tane çok kötü takıma karşı kaybetmemiz üzücü. şu anki form durumlarına göre monaco da kötü takım. sakatlarımız iyileşirse orda kazanırız.
619
şampiyonlar ligi'ndeki son sonuçlarla birlikte çok daha üzücü hale gelmiştir. frankfurt maçı da bu maç da puan alamayacağımız maçlar değildi. bizi ilk 8'den uzaklaştıran yegane sebebin, kadro yapılanmasından kaynaklanması adeta bir galatasaray geleneğinin devamı değil de ne?
ya forvetsiz çıkarız, ya yedeksiz çıkarız, ya başımızda prandelli gibi bir deli olur. biraz da şans olacak şans.
620
ne zaman set oynamaya kalksak mahvoluyoruz. bu da öyle bir maçtı. daha önce frankfurt maçında da aynısını yaşadık. biz gegeng press ve geçiş takımıyız. ilk 30 dakikada ön alan presini yapıp bir gol atıp sonra uyutacaktık. zaten karşımızda yetenekli bir takım yoktu.
621
çok takılıp kalmamamız gereken maç. kazansak iyi olurdu tabii ya da beraberlik de işimize gelirdi ancak olmadı. çok şanssız bir zamanda denk geldik. 11'den 4(osimhen, yunus, lemina, singo) oyuncu sakattı ki jakobs'u da sayarsak 5. onun dışında kulübede de 4 net oyuncunun sakatlığı ve cezası söz konusu, rotasyonda yararlandığımız isimler (eren, metehan, berkan,kaan). bu şartlar altında 9 oyuncu eksiğiyle şampiyonlar ligi maçına çıktık ve kaybettik, olabilecek bir durumdu. burada oynayan futbolcuların ve teknik ekibin tabii ki hataları olmuştu ancak böyle bir durumda suçlu aramam. takımın rotasyonu, kadro planlaması hatalı olabilir, ben de sezon başı rotasyona futbolcu lazım olduğunu düşünüyordum ancak bu maç ardından rotasyonda neden adam yok diye eleştiri yöneltemem. 9 oyuncun sakatlık ve ceza sebebiyle yok, e sahada 11 kişi var etti 20. bu sebeple bu durumdan yola çıkarak suçlu aramak gereksiz. kazansak ilk 8 için şansımız çok yükselirdi ancak bence yine de kalamazdık. ilk 8 kalmak çok zordu. bir musibet bin nasihattan iyidir denir. belki de bu yenilgi sebebiyle rotasyona daha fazla özen gösterilir.
622
"ben bunu gözüm kapalı yaparım" diyerek insanın kendisine bir meydan okuduğu anlar vardır. bu maçta bunu istemeden yaptık. sakatlar ve cezalılar olmasa ve biz usg'yi gözümüz kapalı yeneriz desek anca bu kadar dar bir kadro ile sahaya çıkardık. ama mecburen böyle oldu. bu yüzden çok da kızamıyorum kimseye. yine de biraz becerimiz yüksek olsa ve hakem tarafsız olsa yine de en az 1 puan alabilirdik bu maçtan.
hakemlerin taraflı yönetimine örnek gösterilebilecek olan pozisyon sara'nın şutunun direkten döndüğü pozisyondu. en başından itibaren hakeme bakın maç özetinde. elini havaya kaldırmak için tetikte bekliyordu. pozisyon bitince de ofsayt kararı verdi. ve ne en başında ne en sonunda hiçbir yerde ofsayt pozisyonu şüphesi bile yoktu.
orta hakem, yan hakemler yetmiyor gibi var'daki hakemler bile taraflıydı. ki genel olarak maçın başlarında usg'li oyuncunun ceza alanımız içinde kendisini torreira'nın önüne atıp yere bıraktığı pozisyonda var bir dakika kadar inceleme yapınca bir eyvah çekmiştim zaten. yan hakemler taç atışlarını hep onlara verir, ofsaytta fırsat kollar, orta hakem bize sarı kart gösterecek yer ararken usg'ye vermemek için çok uğraşması falan derken bize yapılan organize bir operasyon olduğu çok belli oluyor.
623
bu kadar eksik varken 1 puana razı olarak oynasak 3 puanla ayrılacağımızdan adım kadar emin olduğum maçtır. biz yine yarınlar yokmuş gibi saldıralım derken savunma pozisyonumuzu alamadığımız bir geri koşuda golü yedik sonra da çıkaramadık. bu maçta alınacak 1 puan bize ilk 24'ün garantisiydi. evimizde usg'ye karşı alamadığımız o bir puanı şimdi monaco deplasmanında, atletico madrid karşısında veya city deplasmanında almaya çalışacağız. yine alacağız alamayız demiyorum hatta tam kadro olmamız halinde 3 maçtan en az 7 puan alacağız bence ama hangisi daha zor hepinizin malumu.
aynı boku alkmaar deplasmanında yedik maçı 2-1'e kilitlemeye kalksak evimizde muhtemelen turu geçecektik. prag'da hadi 1-1'i koruyamadık ama maç uzatmaya belki penaltılara gidecekken 10 kişi ile önde basıp iki gol daha yedik. bu avrupa arenasında cesaretimizi de gereksiz özgüvenimizi de bir kenara bırakıp artık beynimizi kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor yoksa daha çok prag'lar, alkmaar'lar, kopenhag'lar eler bizi.
624
maçın üzerinden geçen birkaç günün ardından fikir beyan etmek daima sağlıklı ve duru bir yorum ortaya çıkarıyor. monaco’nun pafos’u yenemediği, city’nin ise leverkusen’e yenildiği arenada bu kadar eksikle pek tabi puan kaybedebiliriz nitekim kaybettik. peki biz neden monaco’yu yenip, city ile berabere kalamayalım? veya biz neden her iki takımı yenemeyelim? bu peşin hüküm niye? futbol her şeye gebe bir spor ve bu takım hiçbir maça kaybederiz diye çıkmadı bugüne dek. hakeza şu da olabilir city maçının üçüncü dakikasında aman dikkat yorumunun hemen ardından yeah diye bir sevinçte duyabiliriz fakat oraya bu mental ile gidemeyiz, bizim mağlubiyeti içselleştirecek bir hayatımız yok. korkmak, kabullenmek ve depresif haller burjuva işidir biz düşünce kalkar yolumuza korkmadan devam ederiz.