• 554
    izmir marşı ile karşıladık...
    gençlik marşı ile uğurladık...

    25 eylül gecesi galatasaray'ın yeni formatıyla uefa avrupa liginde oynadığı paok maçının kısa özeti yukarıdaki iki cümlede saklı...

    futbol müsabakalarını siyasi zemine çekmek, futbol taraftarından ziyade siyasilerin işine daha çok gelir. yunanistan ve türkiye arasında bizim çocukluğumuzda oluşan gerginlik son yıllarda nihayete ermiş, özellikle bu yaz türk turistler yunan adalarında tatillerinde geçirmiş, komşu ekonomiye can vermişti...

    lakin, hiç gereği yokken paok sosyal medyasında deplasman taraftarlarını gösteren fotonun altına "konstantinopolis yolu" yazması tepki çekince, maçın havası spordan siyasete çekiliverdi..

    buna rağmen, galatasaray futbolu takımı saha içinde kalmayı tercih etti. okan buruk'un takımı rize maçından beri yakalamış olduğu olumlu havayı bozmadan, aynı hırs ve ciddiyetle sahaya çıktı ve çok "temiz" bir oyunla hem 3 puan kazandı, hem de +2 averaj yapmış oldu. bu yeni formatta averaj ve atılan goller çok ama çok değerli olacaktır.
    cezalı muslera dışında kadıköy fatihi kadro ile maça başladı okan buruk, zaten hocayı yakından bilenler bilir, pek fazla değişikliği sevmez, inandığı ve güvendiği oyuncularla çıkar maçlara. takım da cumartesi gecesinin devamını oynar gibiydi, daha dakika dolmadan kaan'ın ortasında osimhen boş kafayı vurdu, auta gitti.

    kırılma anları derler ya, çarşamba gecesi sami yen'de çok vardı onlardan. osimhen atsa ilk dakikada maç çok farklı olacak, 45'te paok'lu konstantelias'ın şutunu günay çıkarmasa iş çok değişik yere gidecek. bu arada yunanlı bu genç forvetin adını bir kenara not edelim, iyi topçu olacak...

    dakika 75 kenarda yedekler beklerken top taca çıksa, yunus oyundan alınacak ama oyun devam edince kaan-mertens-osimhen paslaşmalarından yunus takımı öne geçiriverdi...
    futbol, kırılma anları, tahmin edilmezliği ile çok daha güzel...

    tahmin edilmezlikten devam edelim, jakobs transferi ilk duyulduğunda paris'te sürgünde olan cem uzan'ın bir tweeti vardı: jakobs gece kulübünde, alemde diye... çocuk daha gelmeden algı yapıldı, bir çokları sol beki "çöp" diye mimledi... oysa ki, önce kadıköy'de tadiç'i oyundan silmesi, sonra paok maçında ileri geri mekik dokuması ile tüm algıları çökertti jakobs... diyelim ki alemleri seviyor, sahada bu mücadeleyi göstersin, gece hangi barda soluğu alırsa alsın, bana ne, ahlak bekçisi miyim?
    galatasaray öyle bir maç çıkardı ki, oyuncuların saha içinde yüzlerinden yaptıkları işten zevk aldıkları çok belliydi. "ne yaparsan yap, aşkla yap" der ya ultraslan'ın kuruluş toplantılarına da katılan galatasaraylı kenan doğulu, severek yapılan işin başarısız olması mümkün değil...

    maçın ispanyol hakemi hernandez, çok düdük çalmayı sevmeyen biri belli ki, ikili mücadelelerde sürekli "oyna devam " dedi de, 25te mertens'e atılan dirsek ile 89'da ıcardi'nin ayağına vurulması futbol kurallarında "penaltı" cezası gerektiriyordu ama "futbol erkek oyunu" diyen hakem bunları "yumuşak" gördü...

    futbol erkek oyunu diye bir söz vardı da, artık bu lakırdı galatasaraylılar için tedavülden kalkmalı zira paok maçından dakikalar önce cekya'da oynan şampiyonlar ligi play off maçında galatasaray kadın futbol takımı, slavia prag'ı 2-1 mağlup ederek türkiye kadınlar futbol liginde ilk defa bir türk takımı şampiyonlar liginde gruplara kaldı... kızları tebrik edelim, erkek meslektaşlarının bu sene başaramadığını onlar başardı...
    galatasaray bu sene transfer yapamadı diye "ağlayanların önüne" okan buruk yunus'u koydu. geçen sezon sami yen'de fenerbahçe'ye kaybedilen maçtan sonra mert hakan koridorlarda bağırırken yunus tepki vermiş ve o gün demiştim "bu sene galatasaray'ın en iyi transferi yunus olacak" diye... şimdilik haklı çıkardı beni, sağ olsun... abdülkerim de yanında sanchez olunca daha bir güvenli oynuyor, eski havasını buldu, hem top kesiyor hem de hucuma çıkışlara başladı. sara, sergio oliveira'nın ilk sezonu gibi ipleri eline aldı, rakip ceza sahasına giren 8 numara oldu, rakibe eşleşme problemi çıkarıyor, topu ayağına aldığında da kadife paslarla arkadaşlarını oyuna sokuyor. mertens yıllanmış şarap gibi, seyretmeye doyamıyoruz, bek top kaptırınca onun kademesine mertens koşuyor, maşallah... milyonluk osimhen ise egosuz arkadaşlarına asist yapmayı gol atmaya tercih ediyor. bir de gol vuruşlarına son anda biri değmese de osimhen'e yazılsa, rize'de apo, burda baba, nijeryalıdan rol çaldılar...

    ve ıcardi... bir nesil metin oktay'ı gördü... biz hagi'yi seyrettik... bu nesil de o kadar şanslı ki ıcardi'yle coşuyor galatasaray maçlarında... kerem'in pasında ceza sahası köşesinden o plaseyi kaç topçu yapar? bir elin parmaklarını geçer mi? sanmam... bir kez de yapmadı, daha önceki maçlarda da aynı vuruşla "aşkın olayım" çaldırdı stadyum hoparlorlerinden...

    kaynak ve fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...atasaray3-1paok.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın