"baba, sana bi' şey söyleyeceğim" diye nefes nefese koşuyordu geçen gün kızım okul çıkışında yanıma. "ben okulda yemek yerken yeni bir şey buldum. önce sevmediğim yemekleri yiyorum, sonra sevdiklerimi yiyorum, böylece hem kötü yemeğin tadı gidiyor ağzımdan, hem de sevdiğim yemeğin tadı yemekten sonra uzun süre ağzımda kalıyor. nasıl ama?"
galatasaray'ın perşembe gecesi başlayıp cumanın erken saatlerinde biten benfica maçından sonra cuma öğleye doğru istanbul'a gelip, bir gün dinlenerek çıktığı akhisar karşılaşmasının maç yazısında da önce fatih terim'in takımının "sevimsiz" taraflarını yazalım, sonra da pazar gecesi bize uzo açtırıp, evde sirtaki yaptıran kostas mitroglou'nun son saniye golü ile belirtelim hislerimizi...
"dünyanın neresinde görülmüş derbilerin pazartesi oynandığı" diyordu ya fatih terim maçtan sonraki basın toplantısında, bırakın derbileri almanya'da oynanmaya başlanan pazartesi maçlarına "black monday" ismini verip, sahaya siyah tenis topu atıp, tribünde siyah meşaleler yakıp tepki koymaktaydı alman futbolseverler. galatasaray gibi fenerbahçe de perşembe maçını deplasmanda oynayıp iki takım da lig maçlarını istanbul'da oynamak durumunda kalınca, galatasaray'ın lig sonuncusu akhisar'la oynayacağı maç beşiktaş-fenerbahçe derbiisne göre daha "rahat" olarak düşünülüp pazara yazılmıştı. taraftarlar da maçın "kolay" geçeceğini düşünüp, ali sami yen'i cuma maçlarından bile daha az doldurmuştu. futbolcuların da yorgunlukla birlikte rakibin puan cetvelindeki pozisyonundan dolayı sahaya "konsantre" olamadıklarını seyrettik ilk devre boyunca. galatasaray'a karşı deplasmanda nasıl oynanmasını bilip, "haddi ve gücüne" göre davranıyordu deplasman takımı: kendi yarı sahasında kapanıp, kontralar ile muslera'yı üzmekti tek planları. galatasaray da her zamanki gibi mariano ve yuto ile sağlı sollu gelip, maçı rahatlatacak ilk golü arıyordu da işler sarı-kırmızılıların istediği gibi gitmiyordu. beklerin yaptığı ortalar ya rakibe ya da auta gidiyor, gol atması beklenen onyekuru ve mitroglou "çerçeveyi" bulamıyordu. özellikle maçın 23. dakikasında n'diaye'nin savunmanın arkasına attığı uzun topta feghouli, yunan golcüye "al da at" dedi ama kostas mitroglou ikramı cömertçe harcadı. diagne'nin sakatlığı nedeniyle forma giyemediği maçta gol ümidi olarak sahaya sürülen ve o "talihsiz ana" kadar akhisar ceza sahası çevresinde çabalayan mitroglou, kaçırdığı golden sonra kayboldu gitti. sadece kayıp olan o muydu? belhanda da maçın ilk yarısında "hayalet" gibi dolaşıyordu zeminde. faslı topçunun "bir var bir yok" hallerine alışmamız lazım da, sırtını dönüp, 10 numarayı görünce geliyor bünyeye bir öfke işte... emre akbaba'nın onyekuru'nun yerine oynamasını ve selçuk'un ilk onbirde başlamasını bekliyordum maçtan önce de hoca nijeryalıya yine kanadı verip, selçuk'u oturtmuştu kulübede. sakatlıktan yeni çıkan, biraz "ürkek" ve fiziksel olarak güçsüz kalan emre yine de elinden geleni yaptı da o da arzulanan futbolundan uzaktı.
galatasaray istediği baskıyı kuramayıp, bulduğu nadir pozisyonlarda da golleri basitçe kaçırınca, akhisar daha cesurca gelmeye başladı galatasaray kalesine ama fatih terim uzun zamandır aradığı savunma ikilisini bulmuştu: marcao ve luyindama adam geçer, top geçmez felsefesi ile kolayca sonlandırıyordu akigoların ataklarını. falko götz- reinhard stumpf ikilisi gözümde canlanıyor galatasaray'ın yeni stoperlerini seyrederken, falko savunmada daha çok bir beyin olarak marcao gibi "aklı" ile oynarken, stumpf "ayıboğandı", gücüyle sindirirdi rakip forvetleri ve luyindama gibi her iki ceza sahasında da kafa toplarına ondan sorulurdu...
maçın ikinci yarısı selçuk'un emre'nin yerine oyuna girmesi ve galatasaraylı futbolcuların da "üç puanın aslanın ağzında olduğunun" farkında olması ile ilk kırk beş dakikadaki "lakayit" oyun yerini daha ciddi bir görüntüye bıraktı galatasaray adına. yani "tadsız tuzsuz yemek bitti, sevdiğimiz tabaklara gelmişti sıra, çilekli pasta da bize göz kırpıyordu"... savunma ile orta saha arasında bağlantı işini selçuk alınca, n'diaye'ye sadece rakiple boğuşup top kapma görevi kaldı ve o da biraz olsun rahatladı. top dağıtma işinde de belhanda'ya yardım edince selçuk, faslı oyuncu da daha çok rakip ceza sahası cıvarında gözüküp, ortalığı karıştırdı ve "ciddi" pozisyonlar gelmeye başladı. feghouli ceza sahasına daha çok girdi, bir şutunda lukac başarılıydı, diğerinde top direkten döndü. mitroglou'nun da kendine gelmeye başladığı dakikalarda ince pasında onyekuru'nun şutunu önce akhisar kalecisi, sonra da direk çeldi... galatasaray gol için yükleniyordu da meşin yuvarlak ağlarla bir türlü buluşmuyordu. geçen dakikalarla birlikte oyun iyice "doldur boşalta" dönünce fatih terim de antalya maçında 3 puanı getiren "golcüsü" donk'u oyuna aldı. 89.dakikada donk "donk diye bir kafa vuruşuyla" yine galibiyeti getirecekti luyindama'nın kafayla verdiği pasta ama top az farkla auta gitti...
ve galatasaray'a inanmayanların tribünleri boşaltmaya başladığı, "şampiyonluk gitti, kahretsin" beddualarını etmeye başladığı o son dakikada selçuk'un kendi yarı sahasından yolladığı uzun topta kaleci lukac'la mücadeleye giren donk, topun mitroglou'nun önüne düşmesini sağladı ve yunan golcü açtı uzoyu, kırdı tabakları ve başlattı sirtakiyi...
futbol böyle "nankör" bir oyun işte, o son saniye golü olmasa maçın adamı yaptığı kurtarışlarla akhisar kalecisi lukac olacak, küfürleri ise bomboş pozisyonda topu filelere yollayamayan mitroglou yiyecekti. oysa şimdi donk'la girdiği mücadelede topu uzaklaştıramayan lukaç "hain" damgası yerken, yunan golcü "başkumandan" edasıyla ayrılıyordu ali sami yen'den...
şampiyonluk yolunda bazı goller var ki, kilometre taşıdır, seneler geçse de unutulmaz, hep hatırlanır, besteler yapılır o anları yad etmek için. "geçen sezon bir bahar akşamında, cim bom bomum şampiyonluk yolunda, hatırlayın ne oldu son dakikada" derken hasan kabze'yi de unutmuyoruz, elmander'i de hatırlıyoruz beşiktaş'lıları yere serdiği golle, sinan'ın son dakika volesini de unutmuyoruz konya maçında. 22. şampiyonluğun geleceği bu sezonda da kostas mitroglou'nun golü hep konuşulacaktır, anlatılacaktır nesilden nesle...
maçtan fotoğraflar ve kaynak için:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...y1-0akhisarspor.html