osmanlıspor maçı, maalesef galatasaray futbol takımının hal-i pür melalini gözler önüne serdi.
galatasaray herhangi bir vizyon ve taktiksel anlayış çerçevesinde antrene edilmiyor. zira dikkatli bir gözle bu maçı, iki kez izleyen herkes – tabi biraz futboldan anlamak gerekiyor – galatasaray’ın “en ufak bir taktiksel planının” olmadığını fark eder.
öncelikle galatasaray 2012 – 2013 sezonu başlangıcından itibaren; “forechecking” – topu kaptırdıktan sonra, rakip sahada hemen topun kazanılması – yetisini kaybetmeye başlamıştır. 2016 ocak ayı itibariyle galatasaray, forechecking yetisi neredeyse sıfırlanmış bir vaziyettedir. bu sıfırlanmanın antrenman yönü olmakla beraber, futbolcuların bu anlayışa yatkınlığının yetersizliği daha öndedir. 2012 mayısından bu zamana kadro değişimi %80 civarında. galatasaray yeni transferlerinde “pres” gücünü koruyacak ve arttıracak bir rota izlemedi. neticede bugün elimizde; fiziksel teması sevmeyen, kaybettiği topu kazanma süresi oldukça uzamış, forechecking ya da counter pres gibi taktiksel durumlara adapte olamayan bir kadro bulunmaktadır. (“topu geri kazanma süremizin uzunluğunun ispatı” nı başka bir yazıda yaparız. bu yazı galatasaray’ın herhangi bir taktiksel anlayış olmadan yönetildiğinin ispatıdır)
peki eğer top kazanmak konusunda böyle bir problemin varsa ne yaparsın?
savunma mantığını “topun arkasına geçmek üzerine kurarsın! hücum presi görünümlü, oyalayıcı baskılar ile zaman kazanarak, takım olarak topla kalenin arasına girersin. topun arkasına geçince bitiyor mu? tabi ki hayır! doğru bir yayılım ile tüm alanları kapatırsın. doğru yayılım; rakibe senin oyuncularınla temas etmeden hareket edebileceği geniş alanlar vermeyeceği gibi, senin kademe yapabilmeni de kolaylaştıracaktır. bu sayede “alan savunması” ilkelerine bağlı kalarak, rakibe pozisyon vermeyeceğin gibi topu geri kazanmanın da yolunu yaratmış olacaksın.
peki, savunma mantığın “topun arkasına geçmek” ise hücum mantığın nasıl olmalıdır?
bu sorunun iki cevabı başka bir soru sorularak verilir; sen kimsin?
eğer senin kadron genel olarak topla ilişkisi vasat oyunculardan kurulu ve üçüncü bölge oyuncuların sprint – dribbling kabiliyetli ise; topu kazandığın anda “alana pas” ilkesini hızla uygulamaya koyarsın. “alana pas” atabilmen için, rakip savunma hattının arkasında koşucularının atak yapabileceği alanlar yaratman gerekir. bu yüzden savunmadayken rakibi karşılama hattını iyice derine çekersin. rakip sıkışık ve derin savunma hattında açık bulabilmek için çoğalmak ve kendisi de daralmak zorundadır. bu anlayış ile kendinden çok daha güçlü takımların bile üstesinden gelebilirsin. tabi ki şansının da yaver gitmesi gerekir! bu anlayış her maçını kazanmak parolasıyla oynayan bir takımın anlayışı olamaz. yoğun baskı yemek anlamına gelebilir. iyi bir forechecking uygulaması, seni birinci bölgene hapsedebilir. demek ki galatasaray için hücum mantığı nasıl olur sorusunun cevabı bu olamaz.
yeniden soralım, sen kimsin?
sen yerel liginin en çok şampiyonluk kazanmış, açık ara en başarılı takımısın. sen içeride dışarıda her maça favori olarak çıkması gereken galatasaray’sın. senin üç puan dışında bir hedefin hiçbir zaman olmamış. ayrıca senin kadron – birçok zayıflığı olmasına rağmen – pas yapmasını bilmez, koşmaktan başka bir şey bilmeyenlerden kurulu değil. bundan sonrasını madde madde yazalım:
1) topu kaybettiğinde kolay kazanamıyorsan ve birinci bölgende hapsolmuş bir oyun oynamak da istemiyorsan; topun kıymetini bileceksin! top kaybını mümkün olduğu kadar azaltacaksın.
2) birinci bölgende hapsolmuş bir oyun oynamak istemiyorsan; top sendeyken, her koşu gösterene uzun top atmayacaksın ki top duvara çarpar gibi sana dönmesin.
3) kale vuruşu, köşe vuruşu, taç atışı, serbest vuruş gibi topun durduğu anlara özel planlamalar geliştireceksin ki bu anlar topu rakibe hediye etme seremonilerine dönüşmesin.
4) ikinci toplar oyunun her anında çok değerli olmalı senin için! ikinci top alma istatistiğin daima rakipten çok daha fazla olacak.
5) derinliği iyi fark edeceksin ki doğru zamanda sızma paslarını kaçırmayasın. (derinlikten kasıt dikine oynamaktır)
6) derin pas imkânı yoksa garanti paslaşmayı sürdürebilir halde tutmalısın. bu sürdürebilir durumu yaratman için; topun arkasına geçip alan savunması yaparken bir “deadline” oluşturman gerekir. örneğin rakibi ikinci bölgenden birinci bölgene geçirmeyecek şekilde alanı parsellersin. bu deadline’a kadar sadece ayakta kalarak savunsan bile, oradan itibaren rakibe kademeli şekilde basarsın.
7) oyunu orta sahaya kilitlersin böylece tekniğin öne çıkacağı bir hal yaratırsın. takımına ve felsefene uygun hücum şablonları kurarsın, oyunu bu şablonlara itersin.
daha uzatılabilir tabi ki ama işin özü;
yapılması gereken isabetli pas ve dikine derinlik oluştu mu kaçırmamaktır,
yapılmaması gereken kolay top kaybı, yerleşim hatası ve bilinçsiz atak denemeleridir.
fakat esas sorun bu değildir! ben yazının devamında, denizli ile galatasaray’ın herhangi bir taktik planının, savunma ya da hücum şablonunun, antrenman programının olmadığını iddia edeceğim. bunun içinde sivasspor maçının ilk yarısından ve osmanlıspor maçının tamamından videolar paylaşacağım.
ilk olarak şunları izleyelim;
https://www.youtube.com/watch?v=IlBC9cEzJfs https://www.youtube.com/watch?v=Q2l1jvL3q5k https://www.youtube.com/watch?v=Cx-T30DGz54 https://www.youtube.com/watch?v=nwj5noNojFY https://www.youtube.com/watch?v=7Rr34B5PrxQ https://www.youtube.com/watch?v=nGHoKcsSXfo https://www.youtube.com/watch?v=V0_rnVnhk1M https://www.youtube.com/watch?v=0TMF5FvuJTg https://www.youtube.com/watch?v=10lDwTRQ-F8 https://www.youtube.com/watch?v=1RNk2grYS_k https://www.youtube.com/watch?v=0aaAPNNphF0 https://www.youtube.com/watch?v=LdiI9ZcyFUI https://www.youtube.com/watch?v=ZhvZFsmlINE https://www.youtube.com/watch?v=746QpwO63xw https://www.youtube.com/watch?v=g5JmYIgKdlM https://www.youtube.com/watch?v=MAECfsVHc-w https://www.youtube.com/watch?v=CqV3g3cMciU https://www.youtube.com/watch?v=CbEAA9Hu1Uw https://www.youtube.com/watch?v=lGVpSbge0t8 https://www.youtube.com/watch?v=X7IEwl5lNoM https://www.youtube.com/watch?v=PJwqLwZYhzU https://www.youtube.com/watch?v=4Aj7emOhLWc https://www.youtube.com/watch?v=1-ynUd2g2Z4 https://www.youtube.com/watch?v=-DnpbMu5MeU https://www.youtube.com/watch?v=va7V5wUhG-I https://www.youtube.com/watch?v=fs79S1e1huU https://www.youtube.com/watch?v=Vx4MhELbCqk https://www.youtube.com/watch?v=dloG-CEdVho https://www.youtube.com/watch?v=u7AMoLfQ6mU bu 29 kısa video, galatasaray’ın sivasspor maçı ilk yarısı ile osmanlıspor maçının tamamında; taç kullanırken ya da kalecisi topu oyuna sokarken yaptığı top kayıplarını göstermektedir. osmanlıspor maçında toplam 10 kez taçı top bizde kalacak şekilde kullanamamışız(!!!) zaten bir maçta kaç kez taç kullanılır ki? yine osmanlıspor maçında toplam 12 kez kaleden topu oyuna bizde kalacak şekilde sokamamışız. 90 dakikada 22 kez sadece ; taç atışı, kale vuruşu, veya kalecimizin topu oyuna sokuşundan top kaybı yaşamışız (!!!)
manuel neuer, kale vuruşunu kısa kullanıyorken top kaybı yaşanıyor diye eleştirilebilir mi? hayır, çünkü herkes bilir ki bu pep’in taktiği gereğidir. peki, 90 dakikada 12 kere kaleden oyun başlatırken yaşanan kayıpla ilgili nando muslera suçlanabilir mi? hayır, çünkü görüyoruz ki bu denizli’nin taktiksizliğinin sonucudur! kullandığı taçların 2/3’ünde bir takım nasıl top kaybı yaşar? teknik direktör buna bir şekilde müdahale etmez mi? oyun içinde futbolcular inisiyatif alarak neden bu taç sorununu çözemezler? çünkü topu aldıktan sonra ne yapacağına dair bir fikirleri yoktur. hâlbuki taç atışlarının doğası gereği savunan takım çizgiye doğru daralır. yani diğer çizgi önü açıktır. en kötü taçtan alınan top hızla diğer kanada taşınabilse, top kaybı yaşanmamış olur. yahut hiçbir şey olmuyorsa savunmaya dönülür. fakat illa ki bunu oyunculara birisinin söylemesi gerekir. o kişi de galatasaray için şu an denizli’dir.
şimdi de şunları izleyelim;
https://www.youtube.com/watch?v=fup5bToK5jI https://www.youtube.com/watch?v=hV7S9r7rzbc https://www.youtube.com/watch?v=EMbO3_WyaWI https://www.youtube.com/watch?v=gLr7Tot5nuM https://www.youtube.com/watch?v=SNqud4faB9I https://www.youtube.com/watch?v=-2OUm48Gi88 https://www.youtube.com/watch?v=saKmsLovZYs https://www.youtube.com/watch?v=ye1FQ6v-jrc https://www.youtube.com/watch?v=HTqSUOw1O9U https://www.youtube.com/watch?v=hLbfm6K0QhQ https://www.youtube.com/watch?v=ae4YSe4nScQ https://www.youtube.com/watch?v=jZGuAtQYZfY https://www.youtube.com/watch?v=X5MxbecqIK0 https://www.youtube.com/watch?v=0nEx26raXns https://www.youtube.com/watch?v=pWqJysaOgZ8 https://www.youtube.com/watch?v=GOtTwMoz3Eo https://www.youtube.com/watch?v=Pu60_Kzhw4M https://www.youtube.com/watch?v=RwJM6I5fJsU uzun atıyoruz ve top kaybediyoruz! inanın başarısız uzun pas sayısı bundan çok daha fazla. buradakiler ikinci topuna da basamadığımız ya da kısaca topun kontrolünü tamamıyla rakibe verdiklerimiz. şu aşağıda, tüm takımın osmanlıspor maçındaki başarılı – başarısız pasları görülüyor:
https://sindelarblog.files.wordpress.com/...le-defans.jpg?w=1088 https://sindelarblog.files.wordpress.com/...orta-saha.jpg?w=1088 https://sindelarblog.files.wordpress.com/...-hc3bccum.jpg?w=1088 fotoda görüldüğü üzere başarısız paslarımızda bariz bir “uzun pas” ağırlığı var. bu durum kişisel olmanın çok ötesinde! yani bir kişi başarılıyken biri başarısız gibi bir durum yok. herkes başarısız! yani ortada bir planlama hatası var. uzun paslarımız yerini bulmuyor, amacına ulaşmıyor. fakat bu duruma müdahale edilmiyor. 90 dakika boyunca galatasaray uzun oynayıp farklı sonuç doğmasını umut ediyor, elbette ki bu umut boşa çıkıyor.
sıra geldi muz ortalarımıza:
https://www.youtube.com/watch?v=d8Ni8Mid6es https://www.youtube.com/watch?v=5TX1FWICIdM https://www.youtube.com/watch?v=z3sUKbTc-Mg https://www.youtube.com/watch?v=tf3fXgJyT34 https://www.youtube.com/watch?v=426sm17FTf4 https://www.youtube.com/watch?v=ecj-bJFZoX0 yeniden belirteyim, bunlar da uzun paslar gibi yaptığımız tüm başarısız ortalar değil. ikinci topuna da basamadığımız, topun kontrolünün tamamen rakibe geçtiği ortalar. gördüğünüz üzere yukarıdaki, başarısız ortalarımızda aslında pozisyonlar gayet iyi. hücumda çoğalmışız ya da çoğalıyoruz. kanat akınlarına dair azıcık antrenman yapılmış olsa durum böyle olmaz. hele ki şu;
https://www.youtube.com/watch?v=426sm17FTf4 ceza sahasında “5” galatasaraylı var, selçuk orta yaparken kafasını dahi kaldırmıyor(!!!) belli ki takıma “orta yaparken kafanızı kaldırın” diyen dahi yok. kanat ortası beklerken ceza sahasındaki futbolcuların; alan paylaşımı, hareketlenmeleri daha da bir şenlikli.
aşağıdaki fotoda osmanlıspor maçı boyunca galatasaray’ın yaptığı ortaları görüyorsunuz:
https://sindelarblog.files.wordpress.com/...1/ortalar.jpg?w=1088 21 ortadan sadece 2’si (onlarda köşe vuruşu) isabetli. müthiş istatistik. kanat akını antrenmanı yapılmadığının mutlak ispatı! ya da umalım ki yapılmıyordur, zira eğer yapılmasına rağmen durum buysa çok ama çok fena! kaldı ki artık günümüz futbolunda illa ki orta yapmak zorunluluğu da yok. olmuyorsa olmuyordur ve zayıflıkta inada gerek yoktur. ya içe kat edersin ya da pas kombinasyonlarını devreye sokarsın. lakin illa ki antrenman yapmalısın!
maç boyunca futbolda yapılması mümkün tüm hataları yaptı galatasaray, osmanlıspor ve sivasspor maçında. örneğin top kontrollü zafiyetine iki örnek:
https://www.youtube.com/watch?v=kyFnhrBXnI4 https://www.youtube.com/watch?v=gRhCMLwK1bQ topa sahip olmuşken yapılan – kimisi gerçekten saçma sapan – tercih hatalarından örnekler:
https://www.youtube.com/watch?v=t2uFS6Oyhp4 https://www.youtube.com/watch?v=YDloSzACVBo https://www.youtube.com/watch?v=8uv4dANcoiA https://www.youtube.com/watch?v=tDr4JkM0gCU https://www.youtube.com/watch?v=lDjUMK_qzMc https://www.youtube.com/watch?v=B0OgoJw0S9A https://www.youtube.com/watch?v=WiA1ythol70 https://www.youtube.com/watch?v=hdTBtqZ062U https://www.youtube.com/watch?v=D6nI18oqIr8 https://www.youtube.com/watch?v=uXr6ELK-PBc https://www.youtube.com/watch?v=bqtkgEEt-WU https://www.youtube.com/watch?v=IQZedcQ7OBk pasın şiddeti, zamanlaması ayarlanamıyor ve sonuç yine hüsran:
https://www.youtube.com/watch?v=ueYaq6FWcbs https://www.youtube.com/watch?v=hxssLWsBoa8 https://www.youtube.com/watch?v=9bMPzuQeknY https://www.youtube.com/watch?v=loXU1iOFEhQ https://www.youtube.com/watch?v=Dj1UM-7Yi8A https://www.youtube.com/watch?v=lmhk1STUfC4 https://www.youtube.com/watch?v=knOGDvZI4Kw https://www.youtube.com/watch?v=vlFYgapEIqw https://www.youtube.com/watch?v=5nfiBhKCjVw https://www.youtube.com/watch?v=MiQ69EPJ1gU https://www.youtube.com/watch?v=gEn22mlzgvM https://www.youtube.com/watch?v=ArsUYDqeWcA sınıflandırılamaz, açıklanamaz durumları da var galatasaray’ın! koşarken birden durmalar, göz göre göre rakibe pas vermeler, daha neler neler:
https://www.youtube.com/watch?v=ifRDEGCr_48 https://www.youtube.com/watch?v=Ek7IBIqL-Y8 https://www.youtube.com/watch?v=qeMDnH0kTRw sormadan edemediklerim;
- devre arası boyunca galatasaray ne antrenmanı yaptı?
- galatasaray takımını “kör göze parmak” uyarıları dahi yapamayacak bir teknik heyet mi var?
- galatasaray’ın neden bir teknik ekibi yok? tek adamın her şeyi yapması mümkün mü?
- denizli’ye göre takımın en önemli sorunu ne?
- burak yılmaz’a atılan uzun veya yüksek topların %90’ı başarısız olmasına rağmen neden “yapmayın artık kardeşim” denilmiyor?
- galatasaray “pas antrenmanı” yapıyor mu? yapıyorsa bu sadece “5’e 2” oynamak ile mi yapılıyor?
yıllardır ortalıklarda dolanır, “footbonaut” makinesi. borussia dortmund 2012 mart ayından beridir, pas – top kontrol antrenmanlarını bu makineyi kullanarak yapıyor. bilmeyenler için şöyle bir şeydir kendisi:
https://www.youtube.com/watch?v=3UOAo3693aY orhan uluca bunun toplam maliyetinin 1 milyon euro olduğunu yazmıştı. footbonaut’un hoffenheim antrenmanından bir kullanım örneği:
https://www.youtube.com/watch?v=x2p_BqAKe_g peki, footbonaut’u galatasaray’ın alması imkânsız mı? bilemiyorum. maddi olarak kesinlikle alabilir ama teknik yöneticilerinin vizyonu yeter mi? emin değilim. buyurun türkiye’den bir vizyon örneği:
https://www.youtube.com/watch?v=aVtUiMVg8KM footbanaut, pas şiddeti – zamanlaması ve top kontrolü konularında mutlak gelişme sağlar. peki, tercih hataları ne olacak? tercih hatası ancak ve ancak pozisyon hatası yapmamak ve hücum şablonları üzerine oyunu kurarak ortadan kaldırılır. bir pozisyon alma stratejin ve anlara göre hücum şablonun olmaz ise tercih hatası yapıp yapmamak, bireysel oyuna kalmıştır ki futbolda bireye kalan her şey kötüye gider. pozisyon alış tercihleri ve hücum şablonlarını başka bir yazıda derinleştiririz fakat şunu mutlaka söyleyelim, şu an galatasaray’ın ne hücum şablonu vardır ne de pozisyon alma noktasında bir stratejisi!
kendi adıma bir futbolsever ve galatasaray taraftarı olarak, mustafa denizli’den kapsamlı bir basın toplantısı rica ediyorum. hamasi laflar olmadan olacak ama. (“bizsiz şampiyonluk yarışı olmaz”, “rakiplerimiz hep arkalarına bakacak” gibi söylemlerden bahsediyorum) bizlere galatasaray’a yerleştirmeye çalışacağı oyun anlayışını ve bunu nasıl yapacağını detaylı bir şekilde anlatmasını rica ediyorum.
sorular uzar gider. fakat gelinen nokta sanırım soru sorma, cevap bekleme noktasını çoktan geçti. vaziyet, bir inşa sürecini zorunlu kılıyor. bu olmadığı sürece de galatasaray’ın toparlanması mümkün görünmüyor.
son 15 yılda borussia dortmund ve atletico madrid hem ekonomik hem de sportif olarak dibi gördü. bugünse futbolun zirvelerinde seyir halindeler. ikisi de hem şampiyonlar ligi finali gördü hem de yerel liglerinde şampiyon oldular. yükselişe geçmelerinin temelinde “biz çöktük, her anlamda yeniden yapılanmalıyız” kabullenişi geliyordu. birçoğumuz bu “yeniden doğuş” hikâyesinin ayrıntılarını biliyor. tekrar anlatmaya gerek yok. galatasaray’ın da en başta yapması gereken, sportif ve ekonomik olarak çöktüğünü kabullenmesidir. birinin çıkıp taraftara dürüstçe “bize birkaç yıl verin” demelidir. yapılanma da buna paralel konunun uzmanları görev başına getirilerek başlar. ekonominin başına, altyapının başına ve üst yapının başına; daha önce “yeniden kurmuş” olanlardan birileri getirilir. bu troykaya bırakılır, futbola dair alınacak tüm kararlar. troykayı oluşturacak isimlerin niteliği önemlidir, kesinlikle pasaportları değil! pardon pasaportları da önemlidir ve kesinlikle türkiye’li olmamalıdırlar! zira yok!
tribünler bir şey talep edecekse bu üçlüyü talep etsin, “yeniden yapılanma istiyoruz” pankartları açsın! “derwall göreve” ironili kareografiler yapsın! mümkün mü? değil, çünkü türkiye’ de taraftarlık meselesi de detaylı bir analiz gerektiriyor, yakında onu da yaparız.
https://sindelarblog.wordpress.com/.../31/hal-i-pur-melal/