saçma sapan bir maç oldu.
öncelikle hamza hoca'nın ideale yakın bir 11'le sahaya çıkmasını yadırgamadım. her ne kadar pazar günü lig maçı olsa da zayıf bir rakibe karşı devre arasının son provasını yapmak istemesi son derece normal. fakat sistem içindeki tercihleri bana kalırsa yanlıştı.
chedjou'nun
afrika uluslar kupası'nda
* oluşu,
semih kaya ve
koray günter'in sakatlıkları defansın göbeğinde ciddi bir problemi ortaya çıkardı. halihazırda kadromuzda stoper orijinli tek isim 20 yaşında
emre can coşkun. fakat o da galatasaray formasını sadece kupa maçlarında sırtına geçirmiş ve oynadığı rakipler de ciddi rakipler değil.
defansın göbeğindeki kıtlık sorununun ilkini
hakan balta ile kapatmaya çalışacağız. burası kesin. her ne kadar ağır da olsa tecrübesi ve hamle yeteneği var. bunun dışında zaten başka hiçbir alternatifimiz de yok. asıl problem
hakan balta'nın yanında kimin oynayacağı.
hamza hamzaoğlu galatasaray'ın başına geçtikten sonra herkesin fikir birliğine vardığı bir konu vardı; "hamza hoca galatasaray'ı ligin başından beri yakından takip edip iyi analiz etmiş". zaten geldikten sonra yaptığı ilk hamleler de defoları kapamaya yönelikti. fakat galatasaray'ı bu kadar yakından takip eden hamza hamzaoğlu'nun
melo'nun stoperde oynayamayacağını da rahatlıkla öngörmesi gerekirdi. melo'yu geride oynatmanın iki tane maliyeti var; birincisi orta sahadaki en iyi oyuncundan o bölgede mahrum kalmak, ikincisi defansı asıl mevkisi defans olmayan bir oyuncuyla savunmak. hamza hoca bu maçta elbette rakipten çekindindiği için değil tamamen hakan balta-melo uyumunu görmek için melo'yu geride oynattı. fakat bunu bizzat yaşayarak tecrübe etmesine hiç gerek yoktu. ayrıca karşısında süper lig kalbresinin çok altında bir ekip olduğu için bana kalırsa bu test çok da sağlıklı olmadı. buna rağmen maçı 2-0 kaybettiğimizin de altını çizmek gerekiyor.
bana kalırsa maça kesinlikle
emre can coşkun'la başlamamız gerekiyordu. defansın göbeğinde gerçek mevkisi stoper olmayan iki oyuncuyla beraber oynayıp aynı zamanda melo'nun orta sahadaki gücünden vazgeçmek yerine, genç ve tecrübesiz olsa da asıl mevkisi stoper olan emre can'la oynamak ve aynı zamanda melo'nun orta sahadaki gücünden yararlanmak çok daha tercih edilebilir bir ihitmal olarak duruyor önümüzde. ayrıca genç bir çocuğu kazanma ihtimalimiz de var.
emre can'ı geçen sezondan beri dikkatlice izliyoruz. bu sezon da devre arası kampında hazırlık maçlarına iyi bir görüntü çizdi. sert ve soğukkanlı bir yapısı var. bu maça 11'de başlamak aslında kendisi için çok iyi bir prova olurdu. ayrıca yükleyeceği özgüven ve arena taraftarıyla tanışması da önemliydi. sıradan bir kupa maçında en kötü senaryo kendisinin hatasıyla maçı kaybetmek olurdu ki bu da o kadar dert edilmezdi. oysa şimdi pazar günü rize maçına emre can'la başlamak büyük bir risk olacak. dahası emre can'ın olası bir hatası sadece puan kaybına değil kendi kariyerine de mâl olabilir. ayrıca hakan balta ve melo'nun da sakatlanma ihtimalleri olduğunu düşünürsek bu 3 haftalık dönemde özellikle bursa ve eskişehir gibi kritik maçlarda emre can'a ihtiyaç duyma ihtimalimiz de var. kısacası melo-hakan balta provasından daha önce emre can'ı o bölge için ısındırmak çok daha isabetli bir karar olurdu. hatta bu maçta sergileyeceği iyi bir oyunla rizespor maçında adını 11'e yazdırabilir; böylelikle biz de melo'yu geride oynatmanın maliyetlerine katlanmak zorunda kalmazdık. muhtemelen hamza hoca melo'yu geride oynatmanın doğru bir karar olmadığını gördü. hatta bana kalırsa maçın son 20 dakikasını
sneijder -
emre can değişikliğiyle oynamasının sebebi de melo'yu ileri atmak değil, emre can'a hazır ol mesajı vermekti.
kısaca özetlemek gerekirse; yekta gibi galatasaray'a artık hiçbir şey veremeyeceği dünden belli olan bir isimle maça başlamak yerine, emre can'la maça başlayıp rizespor maçı öncesi çok daha iyi bir prova yapabilirdik.
gelelim hamza hoca'nın maç içindeki tercihlerine. ikinci yarıdaki pandev - umut değişikliğini aklım almadı. geldiği günden beri tüm lig maçlarına iki forvetle çıkan hamza hoca'nın bu prova maçında pandev'i çıkarıp umut'u oyuna almasının aklıma gelen tek sebebi pandev'i pazar gününkü maç için fazla yormak istememesi. yoksa burak yılmaz'ın yokluğunda, maça ne pandev'le ne de umut bulut'la tek forvet başlamanın akılcı hiçbir tarafı yok. 4. sınıf rakip arasında bile kayboldu bugün forvetlerimiz.
futboldaki hatalar çoğu zaman domino taşları gibidir. sürekli birbirini tetikler. maça başlarken yapılan tek yanlış,
olcan adın'a tam tamına 90 dakika sabredilmesine mâl olduğu gibi hem oyunculara gereksiz bir sinir harbi yaşattı hem de maçın kaybedilmesine neden oldu.
maçın hakemine hiç gelmeyeceğim; ilk yarıdaki skandal hataları olmasa maç zaten bu noktaya gelmeyecekti ama işte futbol bu. bazen her şey üstüstte biniyor.
son olarak
sinan bolat için birkaç şey söylemek istiyorum. kendisini ilk kez geçen sene içerde oynadığımız
kayserispor maçında çıplak gözle izlemiştim. maçı 1-0 kaybetmemize rağmen arkadaşlarıma arena'da son yıllarda izlediğim en kötü kalecinin sinan bolat olduğunu söylediğimi dün gibi hatırlıyorum. zaten o gün maçı sinan iyi olduğu için değil, biz çok kötü olduğumuz için kaybetmiştik. sinan'ın duruşu kaleyi doldurmuyor kesinlikle. sezon başından beri süregelen güzel goller yemesinin sebebi de bu sanırım. bir büyük takım kalecisi her seferinden güzel goller yiyorsa bu kaleci şansızlığı değil, net olarak kaleci yetersizliğidir. maçın başında yediği gol net olarak kendi hatasıdır, vuruşun güzelliğinden değil.
sonuç olarak bu maç bende oldukça negatif bir elektirik bıraktı. rize, bursa ve eskişehir gibi önemli maçlar öncesi bu maçta alınan sonucun hayırlı bir mağlubiyet olmasını temenni etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.