• 3
    coşkun çalık, ömer ülkü, şekip mosturoğlu, bülent uygun, mecnun odyakmaz, mehmet yenice, cemil turan tahliye edildi.

    savcı ve hakimler ne yapmaya çalışıyor anlamadım çünkü aşağıdaki videoda mehmet yenice ve cemil turan polis
    kamerasıyla şike parası taşıdıkları belgelenmiş kişiler. delil karartamayacakları ve kaçamayacakları göz önünde
    bulundurularak serbest bırakıldılar heralde ben öyle yorumladım. eğer suçsuz oldukları yönünde kanaatle
    serbest bırakıldılarsa ilerleyen davalarda içerdekileri de öyle bırakırlar. yani fenerbahçeli sanıklar sivasspor,
    eskişehirspor ve şikede rol almış kişiler üzerinden mahkum olabilir. ama adamların tutuksuz yargılanması kararı çıktı
    hadi bakalım...

    http://youtu.be/CjY2yNIMmUk
  • 6
    3 temmuz'dan bu yana türk futbolunun içinde bulunduğu durum kuşkusuz hiç kimseyi memnun etmiyor. durumdan herkes şikayetçi, herkes bu kaosun bir an önce son bulmasını istiyor. fakat bu durumun içinden nasıl çıkılabileceği konusundaki farklı yaklaşımlar, biraraya gelemeyecek kadar birbirinden kopuk noktalarda olduğu için, doğru olanın yapılması dışında yapılacak pek de bir şey kalmıyor sanki.

    şike soruşturmasının başlamasıyla birlikte mehmet ali aydınlar yönetimindeki türkiye futbol federasyonu, gösterebileceği en yanlış yaklaşımlardan biriyle çıktı yola; ertelemeler. önce turkcell süper lig başlangıç tarihinin ve süper kupa maçlarının ertelenmesiyle başladık işe. (sahi bi süper kupa vardı nooldu o?) aslında bu ertelemelerin sonunda sorumluların cezalarını bulacağını umut ettik hep beraber... fakat olmadı, sanki gündemin değişmesi için bekleniyordu. hatta durumun kabullenilmesi bekleniyordu belki.

    kuşkusuz bu süreçte fenerbahçe'nin konumu önemli. öncelikle fenerbahçe'nin duruşuna bakalım.

    en başta fenerbahçe, olayların bu denli medyada yer almasına büyük tepki gösterdi. aslında türk medyasını düşündüğümüzde, bu tutumun fenerbahçe'yle ilgili olmadığını anlamak çok zor olmasa gerek. böyle önemli bir kitleye hitap eden bir dalda böyle bir haber yakalarsanız, bu haberi her şekilde kamuoyuyla paylaşırsınız. fenerbahçe'nin tepkisi yersiz denemez belki, kulübün de kendini koruma hakkı var sonuçta. fakat ileriki zamanlarda türkiye gibi bir ülkede "yaşıyor" olmamızın bu denli faydasını görecek olan bir kurumun, türkiye'deki medyaya bu denli tepki vermeye ne kadar hakkı var tartışılır.

    medyaya karşı tutumu geçtikten sonra, fenerbahçe'nin isteklerinden bahsedelim. aslında sürecin içinde neler geçtiğini, kimlerden ne emirler çıktığını pek bilemiyoruz fakat; ben baştan beri fenerbahçe'nin yanlış savunma taktiği içinde olduğunu düşünüyorum. önce şike yapmadık, bizi küme düşüremezsiniz dediler. sonra baktılar ki sezon ortasında gelecek bir küme düşürme kararı iki seneye mâl olacak, küme düşürün bizi diye feryat figan ettiler. şike yapmayan bir kulübün bu denli ağır bir cezaya razı olması da enteresan bir tartışma konusu tabii...

    bunlar sezon başında olan şeyler, sezon ortasında ise 58. madde değisin diye ferman buyurdular. fakat yıldırım demirören'in "şikeye teşebbüs" edene ceza vermeyelim fikri üzerine, biz yanacağız da siz yanmayacak mısınız diyerek, bir u dönüşüyle 58. madde değişmesin dediler.

    şimdi bunları neden anlatıyorum? hepimiz gördük aslında bu süreci, fakat sorun şurda; fenerbahçe taraftarı hiç düşünüyor mu ki, aziz yıldırım yönetimi fenerbahçe gibi asırlık, türkiye'nin en büyük ikinci futbol kulübü sayılabilecek bir kulübü şike gibi namusun, şerefin, onurun olmadığı adi ötesi bir pisliğin içine bulaştırmış olabilir. böyle bir "ihtimal" bile olsa mevcutken, fenerbahçe taraftarının bu denli aziz yıldırımsporculuk yapmasını anlayamıyorum. geçen yıl, adnan polat yönetimi galatasaray'ı utandıracak davranışlar içinde olduğu için taraftar tarafından dışlanmışken, özhan canaydın yönetimi çok başarısız olmasına karşın sadece efendiliğinden, galatasaray örf adetlerine uyan şekilde hareket ettiğinden başkanlığından sonra bile olsa bu denli onore edilmişken, fenerbahçe taraftarının "canlarından çok sevdikleri" takımlarına bu "şerefsizliğin" bulaşabilme ihtimali üzerinde hiç durmamaları beni düşündürüyor.

    galatasaray demişken, galatasaray'ın duruşuna bir bakalım... fenerbahçe'nin medya tepkisine karşı galatasaray başkanı ünal aysal en başta bir deklarasyon yayınlamıştı; galatasaray'ın hiçbir medya organında bu konuyla alakalı haberler yer almayacak diye. fakat galatasaray, hedefleri olan bir futbol kulübü olarak, tabiidir ki bu hedeflere yönelecek her türlü tehdide karşı durmak zorundaydı. bu yüzden, gelişmelere bağlı olarak, galatasaray'ın yerinde ve zamanında yapılmış açıklamalarını takip ettik. aslında fenerbahçe'nin yapması gerekeni galatasaray yaptı, ve bu süreç boyunca hiç duruşlarını değiştirmediler. olay şuydu; galatasaray'ın en büyük hedefi olan avrupa'da düzenlenmiş organizasyonlara zeval vermeyin de, ne yaparsanız yapın dedi galatasaray hep.

    konuyu toparlayalım, aylardır masallar dinliyoruz, fenerbahçe suçlu mu, suçsuz mu, sözlü savunma hakkı, mahkemenin sonuçlanması falan filan. uefa genel sekreteri iki gün önce suçun itham edilebilmesi için bakılan deliller yeterli görünüyor minvalinde bir açıklama yaptı. bu her şeyin özeti. başbakan ise bugün, aziz yıldırım'ın suçu ise aziz yıldırım ceza çeksin, fenerbahçe'ye cezaya gerek yok dedi. bu bile şike yapıldığının en açık kanıtı aslında...

    şimdi, bu ülkeden kaçarak uzaklaşmamak için gerekenler;

    spor müsabakalarında verilecek cezalar diğer kulüpleri de etkileyeceği için, cezayı mahkeme süresince falan bekletemezsiniz, federasyon'un yetkili kurumları delillere bakar, kararını verir,
    sözlü savunma hakkı verilebilir, tamam, ama bu kötüye kullanılmamalı,
    aziz yıldırım'ın işlediği suç sadece kendisine yarar sağlamışsa sadece ona ceza verin, ama görüyoruz ki aziz yıldırım'ın suçu bir yandan fenerbahçe'ye yarar sağlarken bir yandan diğer kulüplerin hakkını yemek oluyor,
    uefa'dan türkiye'ye verilecek en ufak cezaya göz yumamazsınız, kimse suçluların cezasını çekmek zorunda değil...

    lütfen, yetkililer artık yapmaları gerekeni yapsınlar. artık bu enkaz o kadar büyüyor ki, eğer yanlış bir karar verirlerse çıkacak gürültünün ardından herkes bu enkazın altında kalır. fenerbahçe'siz lig yıkım falan olmaz, kimse merak etmesin...

    http://gayinvesin.wordpress.com/2012/03/22/50/
  • 9
    şike mevzusu makedonya'nın da başından geçmiş. konuyu bilen bir abimiz twitterda yazmıştı, bana da e-mail ile gönderdi. dikkat çekici konular var, özellikle makedonya cumhurbaşkanı'nın devreye girmesi ve uefa'dan aldığı cevaplar ilginç.

    -----------

    şike işine bulaşan pobeda kulübü ve makedon ff (futbol federasyonu) ile uefa arasında yaşanan süreç

    pobeda kulübü 2003-2004 yılınıda makedonya futbol ligini şampiyon olarak bitirir...
    2004-2005 şampiyonlar ligi !ön eleme grubunda oynamaya hak kazanır ...
    ş.l ön elem deki rakibi ermenistanın pyenik takımıdır ve ilk maç makedonyanın başkenti üsküpte oynanır...
    ve maçın sonucu pobeda 1-3 kaybeder. aslında maçın favorisinin kaybetmesi pek kimsenin dikkatini çekmez...
    fakat aradan yaklaşık 2 yıl gibi bir zaman sonra uefa pobeda nın bahis şikesi yaptığını belirler ve araştırmayı derinleştiri..
    sonuçta pobeda kulüp başkanı ve takım kaptanı şike yapmakla suçlanıp ömür boyu men kararı ile cazalandırılır...
    fakat uefa pobeda kulübünün profesyonel liglerin içinde barınmasını istemez ve uefa ile makedon futbol federasyonu (mff)arasındaki süreç başlar...

    uefa pobeda kulübünün şike yaptığını tespit eder etmez dosyayı disiplin kuruluna havale edip mff bilgilgilendirir..
    disiplin kurulu kararları açıkladığında pobeda kulübünü 8 yıl avrupadan men ve makedonya profesyonel liglerin dışına yani 3 lige düşürülmesini ister...
    pobeda kulübünün bir başka özelliği makedonya cumhurbaşkanı nın sempatizanı olduğu ve ve bir zamanlar yöneticiliğini yaptığı takım olması.
    dolayısı ile bizzat c.başkanı da sürece dahil olup mff ile birlikte pobeda kulübüne verilecek cezaları en alt limitlerde kalması için mücadele ederler...

    hemen kriz masası oluşturup uefa ile mff arasında görüşmeler başlar( aslında şu an bizi en çok ilgilendiren durum işin bu bölümüdür )
    c.başkanı bizzat platiniyi arayıp avrupadan 8 yıl men kararını sineye çekebileceklerini ama pobeda nın 3 lige düşürülmesi kararına itiraz eder....
    fakat pplatini bizim bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok,kurallar uygylanmaz ise futbolu kaybederiz diye c.başkanına teşekkür eder...
    ama uefa olarak disiplin kurullarını alacağıa kararların arkasında olacaklarını belirtir.hatta c.başkanını bu sürece çok müdahale etmesinin başka sorunlara neden olacağını,
    bizzat sayın c.başkanına hatırlatır....

    bu durumda makedonya futbol federasyonu( mff) gerek ppobeda kulüp taraftarları gerekse c.başkanının kulüpleri en az ceza ile kurtaralım baskısı altındadır..
    şimdi mff uefa ya yaptığı teklifleri ve uefa nın cevaplarını paylaşalım.

    mff: biz pobedayi düşürmeyelim eksi puan cezası verelim.
    uefa: kabul edemeyiz
    mff:sadece 2.lige düşürelim
    uefa:kabul edemeyiz

    bu durum karşısında c.başkanı talebi ile diğer kulüplerden de destek alınıp,gerekirse 3 yıl avrupaya gitmeyelim (zaten gittiğimizde ön eleme 1 turda eleniyoruz) derler..
    uefa bu teklifide reddeder ve siz gelip gelmeme konusunda özgür ama bizde gerek sizin ülke lisansınızı iptal etmekte ve gerekse ayrıca disiplin cezası vermekte özgürüz der..
    yani mff 3 yıl kulüpleriniavrupa kupalarına göndermese bile pobeda kulübü bu işten sıyıramıyor ayrıca mff ek yaptırımlar ile karşı karşıya kalacağı anlaşılına.....
    gereken yapılır ve pobeda kulübü 3 lige düşürülür.

    yazan : https://twitter.com/#!/shqipStari
  • 11
    --- alıntı ---

    futbol federasyonu’nun yaşanan şike olaylarıyla ilgili vereceği karar, camiayı tedirgin ederken bundan en çok etkilenen kulüp de galatasaray görünüyor. federasyonumuzun konuyla ilgili vereceği iki karar var. birincisi; hiçbir kulübümüz şike olaylarına karışmamıştır. ikincisi; 58. madde değişirse, puan silme yoluna gidebilir.
    en kısa zamanda 58. maddede değişiklik olacağını düşünüyorum. elbette en son karar merci uefa’dır. federasyonumuz ‘türkiye’de şike yapılmadı, bütün kulüpler suçsuz’ da dese, veya ‘suçlu takımlardan 5 puan, 7 puan sildim’de dese gene son kararı uefa verecek.
    görünen o ki başbakanımızın, thatcher benzetmesinden sonra ‘türkiye’nin futbolu temizdir’ denecek. uefa disiplin kurulu bu karardan sonra toplanacak, büyük olasılıkla türk futbolu cezalandırılacak. şayet uefa kulüplere ceza verirse, milli takımımız, ligde bu senenin şampiyonu, hepsi gelecek sezon avrupa’da maç yapacak. ülke futboluna ceza verilirse, milli takımımız dahil takımlarımız avrupa defterini kapatacak. hakemlerimiz avrupa’da maç yönetemeyecek. hazırlık maçı bile oynayamayacağız. kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti’nin konumunda olacağız...
    galatasaray yönetimi, taraftarı, camiası çırpınıyor.avrupa’ya gidemezlerse, çok büyük bir hukuk savaşı başlayacak. önce tff’yi mahkemeye verecekler, daha sonra olacakları düşünmek bile istemiyorum. fenerbahçe’nin verdiği direnişi sokaklara dökülerek bu kez galatasaray verecek. başkan ünal aysal’a güven tam. camia her türlü yetkiyi veriyor. yani ‘kavgaya hazırlan, sonuna kadar seninleyiz’ mesajını veriyor.
    aslantepe türk telekom arena devletin. galatasaray ile 49 yıllığına kiralama mukavelesi yapılmadı. ortak görüş, stat elimizden alınmış olsa bile gidip herhangi bir statta oynayalım, ama onurumuzdan en ufak taviz vermeyelim şeklinde. bu şartlar altında aysal, kesinlikle hiçbir yere gidemez. galatasaray için zor günler federasyonun alacağı karardan sonra başlıyor...

    --- alıntı ---

    osman şenher'in 5 nisan 2012 tarihindeki, milliyet spor köşesindeki yazısı. http://milliyet.com.tr/d/t.aspx?ID=1524199
  • 12
    fenerbahçenin bir yıl daha avrupaya gitmeyerek cezasını çekeceği, ayrıca klübe başka bir ceza verilmeyeceği konuşuluyor. eğer böyle birşey olursa fenerbahçe yönetimini kutlarım. bu kadar olaydan sonra sadece 2 sezonluk avrupa mahrumiyeti büyük başarıdır. sadece bu kadar süre içerisinde her fenerlinin biz şike yapmadık eğer yaptığımız kanıtlanırsa gerekli cezalar verilsin razıyız tavrının ne kadar yalan olduğu ortaya çıkacaktır. ilgili haber için http://www.ajansspor.com/...efa_ile_anlasma.html
  • 21
    2009/2010 sezonu bitmiş... fenerbahçe, son maçında trabzonspor'a puan kaybederek şampiyonluğu bursaspor'a kaptırmış... yani şike rezaletinin yaşandığı sezonun hemen öncesi... yer fenerbahçe mali genel kurulu... konuşan aziz yıldırım...

    --- alıntı ---

    denizli'yi bizimle beraber yaşayan arkadaş var yönetimde olanlardan. neler yaşadığımızı bilmiyorlar mı? eğer parayla satın alma değeri olsaydı herhalde ben pazar günü satın alırdım. normal şartlarda parayla değeri olsa alabilirsiniz. kötü anlamda değil, bu açıklamadan başka bir şeyler çıkarmasınlar. bunun bir değeri olsa para verseniz alırsınız deseler yapmaz mısınız veya yapmaz mıyız. fakat kimi suçlayacağız. alex vurdu 12 adımda olmadı, mehmet vurdu olmadı. bilmem kim vurdu olmadı, kaleci yattı yere ayağına çarptı çıktı ama seneye inşallah bunları aşacağız. buradan çıkarılacak en büyük ders, artık son maçlara kalmaması lazım...

    --- alıntı ---

    http://spor.milliyet.com.tr/.../1244348/default.htm
    http://yenisafak.com.tr/...im-30.05.2010-260056
    http://haber.gazetevatan.com/...lirdim/308239/5/Spor

    **

    edit: link güncellemesi
  • 22
    bu mevzuyu cemaate bağlayanlara cemaatten biri cevap vermiş.

    --- alıntı ---

    ...

    bazı gazeteciler "taraftarlık" kimliklerini de değerlendirmelerinin içine koyup daha hissi yazılar kaleme aldılar.

    garip şekilde ergenekon ve balyoz sanıkları gibi onlar da "camia"yı hedef gösterdiler.

    ne kadar garip!

    suçüstü oldular 'hizmet'e zulmediyorlar

    yıldırım ve ekibine "camia" mı "şike yap" dedi?

    şike parasını "camia" mı verdi?

    pfdk bile aklaya aklaya fener'in "şike teşebbüsü" sayısını 13 maçtan 4'e indirebilmiş.

    suç işlenmiş.

    suçüstü olmuşlar.

    ama gerçekleri ortaya çıkaran savcı ve polisi "camia"dan olmakla suçluyorlar.

    ergenekon ve balyoz sanıklarının planladığı gibi hukuki sürece balta vurmaya çalışıyorlar.

    bunu yaparken de, hayatını kur'an hakikatlerini yaymaya vakfetmiş, dünya işlerinden elini eteğini çekip gurbette inzivaya çekilmiş, 74 yaşındaki bir allah dostuna da iftira atıyorlar.

    insanlığa "hizmet" ve iyiliği yaymak için dünyanın dört bir yanında fedakârca gayret gösteren adanmış gönülleri de rencide ediyorlar.

    yaptıkları yakıştırmayla "hizmet"e zulmediyorlar.

    yazık! bir metal kupa için pırlantadan milyonlarca kalbi kırıyorlar.

    allah akıl, basiret ve feraset versin.

    --- alıntı ---

    yazının tamamı: http://www.samanyoluhaber.com/...ra-atiyorlar/762720/

    türkiye'de birçok olayın altında "camia" denilen bu grubun olduğuna inanan biri olarak, şike konusunda bunların olduğuna inanmak bana gülünç geliyor. fenerlilerin sürekli bunu öne sürmelerini de; başarısızlıklarını örtme çabası olarak görüyorum.

    2011-2012 şampiyonluğunu kazandıktan sonra bir fenerli arkadaşıma takılıyordum. bana şu cevabı verdi; "biz imamın ordusuyla savaşıyoruz" o'na bu söylemlerinize götümüzle gülüyoruz dedim. kendi başarısızlıklarını, şikelerini sürekli atatürk'le, cemaatle, hükümetle örtmeye çalışan ergensiniz dedim. cevap vermedi ve konuyu neredeyse "6-0 yeaaaa" muhabbetine getirdi. ne diyim...

    (bkz: fenerbahçeliyle mantıklı konu tartışmak)
  • 23
    şike sürecindeki döneklikleri yazmışlar topluca. balık hafızalı milletimize iyi gelir böyle arşiv yazıları.
    http://www.aksiyon.com.tr/...on/haber-32579-.html

    --- alıntı ---
    14 mayıs 2012 / behram kiliç
    futboldaki şike operasyonunun başladığı 3 temmuz’da kamuoyu ne kadar da umutluydu. gün geçtikçe herkes farklı şeyler söylemeye başladı ve ‘temiz futbol’ hayali başka bahara kaldı.
    ‘tarihi boyunca her zaman duruşu ve değerleriyle türk sporuna örnek teşkil etmiş beşiktaş’ın şahsım üzerinden yıpratılmasına engel olmak amacıyla, asbaşkanlık ve futbol komitesi başkanlığı görevlerimden istifa ediyorum.” serdar adalı, adının şike soruşturmasına karışmasından birkaç gün sonra bu açıklamayı yaptı ve istifa etti. 3 temmuz’da başlayan şike dalgası birçok ismi içine katarak çığ gibi büyüdü. adalı da bu isimlerden biriydi. onun bu davranışı, süreç başından bugüne gelindiğinde, içinde yalpalama olmayan ve hafızalarımızda yer edinen bir tavırdı. ama davanın genel seyrinde, futbol ailesinin diğer aktörlerinde buna benzer bir tavır göremedik. hatta söylediği sözü bir hafta sonra inkâr edenler oldu. işte size, şike davası sürecinde bir dediği bir dediğini tutmayanlar:

    beşiktaş yönetimi: asbaşkan serdal adalı ve teknik direktör tayfur havutçu’nun türkiye kupası finali öncesi transfer şikesi yaptıkları iddiasıyla tutuklanmaları üzerine beşiktaş yönetimi, 15 temmuz’da tarihî bir karar alarak bu iki isim aklanana kadar 2010-11 ziraat türkiye kupası’nı federasyona iade edeceğini açıkladı. ancak aradan geçen 10 ayı aşkın sürede kupayı iade etmediler.

    aykut kocaman (f.bahçe teknik direktörü): 6 temmuz’da düzce kampında takımın küme düşürülmesi durumunda kendisinin ne yapacağı sorulunca, “hukuki sürecin sonunda gerçekten f.bahçe’yi yönetenlerin bu tip şeylerde olduğu görülürse karar verilir. öbür tarafına doğru yürüdüğü zaman iş, mesleki anlamda da ahlaki anlamda da birtakım şeyleri düşünmek zorundayım.” diye cevap verdi. pfdk’nın kararına göre f.bahçeli 2 yönetici suçlu bulundu. bunun yanında yine f.bahçe yararına şike ve teşvike karıştıkları için ibrahim akın, ümit karan, serdar kulbilge ceza aldı. ancak kocaman hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.

    aziz yıldırım (f.bahçe başkanı): onun içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi görmezden gelemeyiz. ancak süreç başından beri “f.bahçe’yi ele geçirmeye çalışıyorlar.” diyerek belirsiz bir düşman oluşturdu. bu düşmanın kim olduğunu hiçbir zaman açıklamadı. ama asıl önemlisi 21 temmuz’da taraftara yazdığı şu mektuptu: “bu süreci atlattığımda hayatımın geri kalan bölümünde f.bahçe artık sadece yüreğimde bir sevda olarak kalacak. bu geçiş sürecinin ardından da artık gururla taşıdığım ve namusumla, onurumla yerine getirmek adına gecemi gündüzüme kattığım şerefli görevim son bulacak.” dedi. ancak 1 mayıs 2012’de başkanlığa yeniden aday olduğunu açıkladı. aziz yıldırım bir başka mektubunda ise “şikeye bulaşmışsak, f.bahçe’yi siz düşüremezseniz, biz düşürürüz.” açıklaması yaptı. f.bahçeli yöneticiler pfdk’dan ceza aldı. ancak bu durum nedense şikeye bulaşılmış sayılmadı.

    mehmet ali aydınlar (eski tff başkanı): şike davası başladıktan sonra ligi erteledi. ligler başlamadan karar verileceğini açıkladı. daha sonra iddianameyi bekleyeceklerini... “58. madde değişmeyecek.” dedi. değiştirmek için genel kurulu topladı. “f.bahçe’yi düşüren bir başkan olmam.” diyerek süreci uzattı da uzattı. sonra da komik gerekçelerle istifa ederek tarihe geçti.

    şekip mosturoğlu (f.bahçe yöneticisi): önce “eskişehirspor’a teşvik primi gönderildiğini duydum.” dedi. sonra bu sözlerini geri çekti.

    ibrahim akın (futbolcu): önce şike yaptığını kabul etti. sonra “savcılık sorgum esnasında soruşturma savcısı mehmet berk’in şike olayını itiraf etmem hâlinde tutuklanmayacağım yönündeki beyanları ve uygulamış olduğu psikolojik baskı nedeniyle gerçek olmamasına rağmen suçu kabul etmiş bulunmaktayım.” dedi.

    etik kurulu: savcılıktan aldıkları 26 klasör belgeyi incelediler ve ilk raporu açıkladılar. etik kurulu, incelediği klasörlerde; 5 maçta şike, 6 maçta teşvik ve teşvik teşebbüsü, 3 maçta da şikeye teşebbüse karar verdi. raporda; başta aziz yıldırım olmak üzere bazı f.bahçeli yöneticilerin 11 maçta şike yaptığı, teşvik primi verdiği, teşvik primi teşebbüsünde bulunduğu; şike faaliyetinin, teşvik primi verilmesinin ve teşvik primi teşebbüsünde bulunulmasının f.bahçe’ye izafe edilmesinin uygun olduğu yazıldı. federasyonun yeni başkanı demirören döneminde yazılan ikinci raporda ise eldeki bilgi ve belgelere sanıkların savunmaları eklendi. aziz yıldırım’ın savunmasından etkilenildi ve hiçbir suça karışmadığına karar verildi. ibrahim akın’ın tek başına şikeye teşebbüs ettiğine de… şike ve teşvik sadece teşebbüs aşamasına indirildi. teşebbüs edilen maç sayısı da 5’e…

    ali koç (f.bahçe yöneticisi): “cas davası bizim namusumuzdur.” dedi. ancak dava geri çekildi. koç üç gün sessizliğe büründü. daha sonra yönetim davanın ülke menfaatleri için geri çekildiğini söyledi. menfaatlerin ne olduğu karanlıkta kaldı.

    f.bahçe yönetimi: “futbol disiplin talimatı’nın 58. maddesi değiştirilemez.” diyen f.bahçe, yıldırım demirören’in 58. maddeyi değiştirmesine sessiz kaldı.

    sadri şener(trabzonspor başkanı): yıldırım demirören’in alacağı kararlar az çok belliydi. 26 şubat’taki futbol federasyonu olağanüstü genel kurulu’nda ‘gerekirse avrupa’ya gitmeyelim’ diyen kişi de demirören’di. ancak sadri şener hiç bunlar yaşanmamış gibi daha sonra başkanlığa aday olan yıldırım demirören’i destekledi. demirören’in trabzonspor’u hiçe sayması karşısında da ona ilk cephe alan isim oldu.

    recep tayyip erdoğan (başbakan): temmuz 2011’de “bu işin dal budak saldığı geniş bir alan var. samimi söylüyorum, eğer bir yerde suiistimal, bir yanlış varsa bunun adil bir yaklaşımla çözülmesi lazım. bu bizim çok sevdiğimiz, inandığımız, bildiğimiz, ne olursa olsun takınacağımız tavırdır. yani türkiye artık her alanda ergenekon’du, balyoz’du, şuydu buydu gibi birçok sorunlu alanı temizleyerek önümüzdeki sorun alanlarından arındırılarak gerçekten halkımızın yönetimine, yargısına, kurumlarına inandığı bir ülke haline gelmelidir. atılan adımlar buna yöneliktir.” dedi. sonra ise 6222 sayılı ‘şike yasası’nın değiştirilmesi için çaba verdi. daha sonra ‘gerçek kişilerle tüzel kişiler ayrılsın.” dedi.

    yıldırım demirören (tff başkanı): m. ali aydınlar’ın başkanlığı döneminde 58. maddenin değişmesi için uğraş verdi. bu konuda aydınlar’ın yanında yer aldı. ancak oylamanın yapılacağı 26 şubat günü aydınlar’ı da şoke ederek “gerekirse avrupa’ya gitmeyelim.” çıkışıyla 58. maddenin değişmemesini isteyenlerin safına geçti. futbol federasyonu başkanı olduktan sonra ise 58. maddeyi değiştirdi.

    demirören federasyonu: “çok şükür şike sahaya yansımamıştır!” diyerek kamuoyunu yanıltan federasyon yönetimi, etik kurulu raporu açıklandıktan sonra hiçbir kulübü pfdk’ya sevk etmemek için kendi arasında anlaşmaya çalıştı. oy çokluğu ile sağlayamayınca iddianamede suçlanan 8 takım yerine 16 takımı pfdk’ya sevk ederek inanılmaz bir karara imza attı.

    trabzonspor kulübü: ilk etik kurulu raporu açıklanana kadar sessizce süreci takip etti. etik kurulu raporu açıklandıktan ve kendilerinin bir suça karışmadıkları az çok belli olduktan sonra ‘temiz futbol’un değil de şampiyonluk kupasının peşine düştüler. aydınlar ve demirören ile çeşitli pazarlıklar yapıldı. hatta “kupayı bize verin, f.bahçe’yi düşürmeyin” anlayışında oldular. türk futbolunun yarınlarını değil, kendi çıkarlarını düşündüler.

    spor medyası: şike operasyonunun başladığı ilk günlerde temiz futboldan yana tavır alan spor basını, sonradan bu tutumundan vazgeçerek genel olarak sınıfta kaldı. taraflı ve yanlı yayınların ardı arkası kesilmedi. formasını sırtına geçirmiş kalemler vardı. menfaatler de işin içindeydi. şike davasında iş adliye muhabirlerinden spor yazarları ve kulüp muhabirlerinin sahasına girmeye başladıktan sonra istisnalar olsa da hukukun değil, gücün etkisinde bir spor basınıyla karşı karşıya kaldık.

    yazarların temiz futbol beklentisi boşa çıktı

    bir pazar sabahı 12 ilde eş zamanlı başlayan şike soruşturması, ülke gündemine yön veren birçok yazarı heyecanlandırmıştı çünkü yıllardır dokunulamayan bir alana dokunuluyordu. daha önce hep siyasi yazılar kaleme almalarına alıştığımız birçok köşe yazarı, bu operasyonla ilgili de yazılar yazdı. ‘aziz yıldırım’ı görsem tanımam’ diyen gülay göktürk’ten tutun da toktamış ateş’e, ahmet turan alkan’a kadar birçok kalem konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. yazılarındaki ana fikir ‘temiz futbol’du. bugüne gelindiğinde, federasyonun attığı veya atamadığı adımlar birçok köşe yazarını hayal kırıklığına uğrattı. hem hafızalarımızı tazeleme hem de süreci bir hatırlama adına 3 temmuz’da başlayan operasyonun ardından şikeyle ilgili kalem oynatan bazı köşe yazarlarının özellikle temmuz ve ağustos 2011’deki yazılarına bir fokus yaptık.

    4 temmuz 2011 (umur talu-habertürk): biz de futbolu üç k ile yönettik zaten: kudret, kir, kibir! iki “k”nın yan yana hecelenince yeterince pislik sayıldığı bir dilde, üç k’nın kanalizasyonu da katmerli olur!

    4 temmuz 2011 (mehmet altan-star): ben, ergenekon ve balyoz gibi türkiye açısından son derece önemli operasyonlara rağmen, ‘futbol ve uyuşturucu mafyası’na kolayından dokunulamayacağına inananlardanım… türkiye, şike piyasasındaki bu inanılmaz paralardan nemalanmaya çalışan çetelerle başa çıkacak bir düzeye geldi ise bu, arınma ve aklanma konusunda büyük bir umut dopingi yapar… çünkü geçmişte bu soruşturmalar başlar ama bitmezdi… ama sanırım bu seferki öncekilere benzemeyecek.

    4 temmuz 2011 (güngör mengi-vatan): bir toplumun temiz mi, kirlenmiş mi olduğunu anlamak için sporuna bakmalı. kirlenme varsa temizliğe de oradan başlamak lâzım! çünkü sportmenlik sağlam bir bedenden daha önce ruh temizliği, ahlâk sağlamlığıdır.

    5 temmuz 2011 (emre aköz-sabah): f.bahçe şampiyon olduğunda, “biz bize yeteriz!” diye bir slogan atılmıştı. şike-teşvik operasyonu, bunun bir hayal olduğunu, şampiyonluk yolunda (maalesef) başkalarına “ihtiyaç” duyulduğunu gösterdi. f.bahçe asıl şimdi “biz bize yeteriz!” dönemine giriyor.

    5 temmuz 2011 (fatih çekirge-hürriyet): ortada bir suç varsa, saha lekelendiyse, elbette gereği yapılmalı. tertemiz duygularla takımını destekleyen taraftarlar için ve spor ahlakı için suçlular en ağır cezayı almalı.

    6 temmuz 2011 (cengiz çandar-radikal): ‘adalet’e itiraz yok. türkiye’de spor, kısa vâdede çok ağır bir darbe aldı. ancak uzun vâdede ‘temiz toplum’ hedefiyle bağlantılı biçimde spor dünyasının temizlenmesine de kimsenin itirazı olmaz. f.bahçelilerin hiç...

    8 temmuz 2011 (gülay göktürk-bugün): şimdi galiba ilk defa, takımlarına koşulsuz bir sevgiyle bağlı on milyonlarca taraftara şu son operasyona “takım tutar gibi” bakmamalarını tavsiye edeceğiz. çünkü pusuda, türkiye’nin giriştiği ikinci büyük temizlik harekâtını, onların takım sevgisini kalkan yaparak kesmeye çalışan güçler var. eğer temiz bir türkiye istiyorsak, sevgilerimizi, aidiyetlerimizi bir yana bırakıp gerçekten yana olmak zorundayız.

    9 temmuz 2011 (mahmut övür-sabah): türkiye, baştan sona yenileniyor. şeffaf, hesap veren ve hesap soran yeni bir dönemin eşiğindeyiz. milyonlarca taraftarı olan kulüpler bu geçiş sürecinde ağır bedeller ödeyecek, bu çok açık. o kulüpleri asıl büyük yapacak olan da bu süreci bir şansa dönüştürmeleri.

    9 temmuz 2011 (ahmet altan-taraf): suçu, mafyayı, çeteyi, cuntayı bir köşede dokunulmaz bırakırsan o oradan çoğalıp yayılır. temiz bir ülkemiz, mafyasız bir futbolumuz olsun. ondan sonra oturup maçların tadını çıkaralım.

    11 temmuz 2011 (ekrem dumanlı-zaman): şike soruşturması futbolda bir milattır. artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. kulüpler, yöneticilik, federasyon, hakemlik… her şey tepeden tırnağa yeniden şekillenecek. değil maçlara fiilen müdahale, artık şaibe gölgesi düşürmekten bile herkes özellikle kaçınacak.

    13 temmuz 2011 (hasan cemal-milliyet): 1973’te şöyle der islam çupi: “futbolda ileri gitmiş, gerek fanatizmi gerekse her türlü korkuları atıp bir cesaret bağımsızlığı elde etmiş ülkeler, ağır cezalar vererek bu derdi nispeten tecziye etmektedirler. türkiye’de ise şike, futbol güçlerinin mücadele edemeyeceği bir irilikte statlarda kol gezip dolaşmaktadır.” 1973’ten 2011’e... sevgili islam çupi, aradan geçen 38 yıl ama şike gölgesinden ne yazık ki hâlâ kurtulamadı statlarımız. bakalım üç maymunu oynama devri ne zaman, nasıl kapanacak bizim ülkemizde, bilemiyorum.

    13 temmuz 2011 (mehmet kamış-zaman): onlarca yıldır ortaya atılan bütün şike iddiaları karşısında kulağının üstüne yatan federasyon, bir kere daha kulağının üstüne yatamaz. bu operasyonun sonuçlanması, hem temiz bir lig için hem de temiz bir toplum için çok önemli. bu kez de örtbas edilirse bu kokuşmuşluk hepimizi çürütecek.

    13 temmuz 2011 (mehmet altan-star): görüldüğü gibi ‘eloğlu’ şikeyi duymuş, hatta l’equipe gazetesi ‘yargının olayı çözmekte kararlı’ olduğunu da vurgulamakta... kararlı gözükmeyen kim? futbol federasyonu... bizim federasyonun yapmadığını, belli ki uefa yapacak... kendin arınmayınca, dünya seni tazyikli suyla temizliyor. allah’tan dünya var...

    15 temmuz 2011 (ali bayramoğlu-yeni şafak): söz konusu şike, insanları kandırmak ve temiz futbolcuların emeklerini karalamak olduğu anda, yargı kararından önce ahlaki tutumun, idari karar ve iradenin devreye girmesi gerekir. açıkçası taraftarı olduğum fb ve önde gelenleri bu açıdan kötü bir sınav veriyor.

    15 temmuz 2011 (ismet berkan-hürriyet): federasyon, aşırı pasif davranıyor ve çok kötü bir izlenim veriyor. hele m. ali aydınlar’ın, suçun şahsiliğini hatırlatması, ‘kurumları yıpratmayalım’ demesi, bir federasyon başkanı gözüyle değil, futbol kulüplerinin içinden bakarak meseleye yaklaştığı hissini veriyor bana.

    16 temmuz 2011 (eser karakaş-star): f.bahçeliyim… bugün kaç aklı başında f.bahçeli, “başkanımız asla şikeye karışmaz, karışmamıştır”ı gönül rahatlığıyla söyleyebilir?

    16 temmuz 2011 (gbkz: (a. turan alkan)-zaman): herkes yanlış düşünüyor, doğrusu şudur: şike suç olmaktan çıkarılmalı, isteyen şike yapabilmelidir. herkese aynı derecede şike yapma hakkı tanınırsa konuya demokratik, çoğulcu, şeffaf ve katılımcı bir boyut kazandırılmış olur ve şöyle gizli saklı şike yapmanın tadı ve anlamı kalmaz.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın