• 52
    11 yasinda bir futbol hastasi olarak beni ciklet pesinde kosturan turnuvadir. bu gibi turnuvalar oncesinde dergi tarzi çıkartma albümleri olur, sakizdan cikan yapiskanli resimler ile de doldurulmasi gereken bosluklar doldurulur. ben de bundan almistim. icinde bircok bilgi yer aliyordu. bakip bakip hayallere dalardim. icinden resim cikan sakizlar 30 pence idi. ucuz gibi gelebilir ama kucukken hic de oyle gelmiyordu. hele bir de doldurulmasi gereken onlarca resim varken. her birinin icinde kac tane oldugunu tam hatirlamasam da 1 bayrak, 1 takim ve 1/2 tane de futbolcu resimi oluyordu. o zamanlar londra'da 18 yasindan kucuk cocuklara bedava ulasim diye bir imkan yoktu tabi. oysa simdi ne kadar rahat bebeler. ben hayatim boyunca* hep okula uzak mesafede yasamis biriyim. o zamanlar da ilkokulun son yilindayim. ancak oyle ters bir yerde ki okul ve ev, bir tane otobuse biniyorum ama bu otobus yolun yarisini bile gitmiyor. evden durak 20 dakikadan fazla, otobusten indigim duraktan okul da 10 dakikadan fazla suruyor. otobus ucreti ise cocuklar icin 40 pence. 0.4 sterlin yani.

    sabahlari olmasa da okul sonrasi eve yurumeyi tercih ediyordum. 1 saat kadar suruyordu. yurumeyi de severim. en guzel hayallerimi okuldan eve yururken kurmus biriyim ben. mesela evin yakinina geldigimde tenha bir parkin icinden gecmem gerekirdi. bir ucundan diger ucu 5 dakikadan fazla surerdi. tren raylarina paralel bir yaya yolu vardi. her turlu pislik insan barinirdi orada. sarhosu, cekicisi, saticisi. cocukken ne kadar cesurmusum hayret ediyorum bazen. zaten bolge londra'nin en pis bolgesi. hic kimsenin olmadigi zamanlarda bu parkin icinde bagirarak yururdum ben. "en buyuk cimboooooooom" diye haykirirdim. cok cilginca bir seydi. sessiz, akilli, efendi bir cocuk damgasi yemis biri olarak benim icin fazlasiyla cilgindi. bu damga hala uzerime yapismis durumda ama olsun. sesimin yankisini dinleyip mutlu olurdum.

    yine bir gun okuldan eve yuruyerek geliyorum, hani bazen olacak olan sey olur ya.. parka varmadan baska yola saptim. orayi cok nadir kullanirdim cunku abimin de gittigi orta okulun yanindan gecmek zorunda kalirdim. kalabaligi sevmezdim. yuruyerek geldigimden oraya vardigimda zaten herkes dagilmis olurdu. well, en azindan ben oyle sanmistim o gun. bu arada yanindan gectigim okul londra'nin en tehlikeli okulu. ogretmenlerin cocuklardan dayak yiyip pek bir sey yapamadigi bir okul. abartmiyorum. turk/kurt nufus ile zenci nufus bir hayli fazla. surekli kavga. tarihini yanlis hatirlamiyorsam 2004 yilinda okul icerisinde yine bu iki grup arasindaki bir kavgada bir cocuk bir baska cocugu bicaklayinca da okulu tamamen kapattilar zaten. okula helikopter inmis abimin anlatimina gore. tekrar o gune geri donelim. iyice uzattim gereksiz bilgilerle. tam okulun yanindan gecerken bir kiz ve oglan onumde yuruyorlardi. hizli yuruyup gectim. cocuk benden 3 yas falan buyuk. sonra arkadan gelip onuma gecti. bozuk var mi diye sordu. hayir dedim tabi. yurumeye calistim. onumu kapatti. kiz hala yaninda. "zipla o zaman" dedi. o gun de cebimde 1 bucuk 2 sterlin gibi bozuk para var. cuma gunuydu gunlerden. butun hafta biriktirmistim. gidip sakiz alacaktim lan ben ona. sonra resim cikacakti icinden, bos yerleri dolduracaktim. baktim cocuk gitmiyor, ziplarsam da butun parayi almaya kalkacak. elimi attim cebime, rastgele bir tane bozuk para cikardim. 20 pence cikti sansima. verdim ve yurumeye devam ettim. ibne herif tekrar onume gecti. daha fazla ver dedi. bu sefer elimi cebime atip kurcaladim, 10 pence elime gelince alip cikardim(10 pence digerlerine oranla daha buyuk ve ince oluyor) cocugun avucuna koyar koymaz bir kostum... huseyin bolt olsa nah yakalar beni orospu cocugu. tam bir sakizlik parami aldi pezevenk. bu benim ilk ve tek soyguna ugradigim olaydir. cok sasiriyorum aslinda. ya cok sansliyim ya da biri beni iyi okuyup ufurmus zamaninda.

    dun gece bazi gerekli belgeleri ararken 2002 yilinda alip doldurdugum bu çıkartma albümünü buldum. ve sizin icin usenmeyip detaylica fotograflarini cekip koydum. orta kismi biraz yipranmis ama olsun o kadar. valla bir 15-20 yil sonra iyi bir paraya okutabilirim belki. para etmezse de iyice saklarim. 100 yil sonra kesin eder amk. bari torunlara bir miras kalsin.*

    ön kapak: http://gss.gs/cP2.jpg
    *gecmis dunya kupasi bilgileri: http://gss.gs/60m.jpg

    ev sahibi ulke bilgileri ve maskotlar: http://gss.gs/kQW.jpg
    kitalara gore katilan ulkeler: http://gss.gs/mUQ.jpg

    japonya'daki stadyumlar: http://gss.gs/kQM.jpg
    kore'deki stadyumlar: http://gss.gs/zSS.jpg

    20. yuzyilin en iyileri(efsaneler):
    pele, lev yashin, maradona: http://gss.gs/Vzq.jpg
    guiseppe meazza, ferenc puskas, garrincha: http://gss.gs/NV1.jpg
    eusebio, gerd muller, johann cruyff: http://gss.gs/43M.jpg
    franz beckenbauer, michel platini, bobby moore: http://gss.gs/Sy8.jpg

    a grubu: http://gss.gs/5c0.jpg
    danimarka: http://gss.gs/1gV.jpg
    fransa: http://gss.gs/yFP.jpg
    senegal: http://gss.gs/C6h.jpg
    uruguay: http://gss.gs/dkd.jpg

    fikstur: http://gss.gs/cdA.jpg

    b grubu: http://gss.gs/HqT.jpg
    paraguay: http://gss.gs/oU1.jpg
    slovenya: http://gss.gs/Ek2.jpg
    guney afrika: http://gss.gs/Iig.jpg
    ispanya: http://gss.gs/BA2.jpg

    fikstur: http://gss.gs/Hqi.jpg

    c grubu: http://gss.gs/rO9.jpg
    brezilya: http://gss.gs/Z9w.jpg
    cin: http://gss.gs/RTg.jpg
    kosta rika: http://gss.gs/tkc.jpg
    turkiye: http://gss.gs/XCe.jpg

    fikstur: http://gss.gs/lYu.jpg

    d grubu: http://gss.gs/xhc.jpg
    guney kore: http://gss.gs/VuY.jpg
    polonya: http://gss.gs/YeG.jpg
    portekiz: http://gss.gs/Tu4.jpg
    abd: http://gss.gs/FxD.jpg

    fikstur: http://gss.gs/HM3.jpg

    e grubu: http://gss.gs/a1e.jpg
    kamerun: http://gss.gs/AgN.jpg
    almanya: http://gss.gs/XFK.jpg
    irlanda cumhuriyeti: http://gss.gs/f0L.jpg
    suudi arabistan: http://gss.gs/LWu.jpg

    fikstur: http://gss.gs/Xi0.jpg

    f grubu: http://gss.gs/2pU.jpg
    ingiltere: http://gss.gs/DSe.jpg
    isvec: http://gss.gs/7VZ.jpg
    arjantin: http://gss.gs/MEU.jpg
    nijerya: http://gss.gs/lJV.jpg

    fikstur: http://gss.gs/2QV.jpg

    g grubu: http://gss.gs/iGx.jpg
    meksika: http://gss.gs/dQV.jpg
    hirvatistan: http://gss.gs/hxN.jpg
    ekvador: http://gss.gs/fYm.jpg
    italya: http://gss.gs/yhT.jpg

    fikstur: http://gss.gs/2yr.jpg

    h grubu: http://gss.gs/FCW.jpg
    belcika: http://gss.gs/voW.jpg
    japonya: http://gss.gs/7ws.jpg
    rusya: http://gss.gs/CxY.jpg
    tunus: http://gss.gs/Kvo.jpg

    fikstur: http://gss.gs/jdY.jpg

    grup siralamalari ve sonrasindaki eslesmeler: http://gss.gs/7nM.jpg

    turnuvada dikkat edilmesi gereken oyuncular:**
    http://gss.gs/JrK.jpg
    http://gss.gs/nGC.jpg
    http://gss.gs/h5b.jpg
    http://gss.gs/7XL.jpg
    http://gss.gs/Xnm.jpg
    http://gss.gs/1rW.jpg
    http://gss.gs/o2p.jpg
    http://gss.gs/zJO.jpg
    http://gss.gs/qHc.jpg
    http://gss.gs/LRS.jpg
    http://gss.gs/LSF.jpg
    http://gss.gs/dBB.jpg
    http://gss.gs/udC.jpg
    http://gss.gs/thk.jpg
    http://gss.gs/p6w.jpg
    http://gss.gs/Eq9.jpg
    http://gss.gs/Aad.jpg
    http://gss.gs/9wE.jpg

    not: yerel saatlerin yanina yazdigim saatler ingiltere saatidir.
    not2: almanya-brezilya finali skorunu almanya lehine 2-0 yazmamin sebebini gercekten bilmiyorum. tahminimce ya dalginliktan yanlis yazdim, ya da brezilya'nin bize yaptigi ibneliklere tepki olarak kendimce almanya'yi sampiyon ilan ettim.* winner'a brezilya yazmisim yine de.

    edit: link.
  • 76
    1980'lerin en sonundan 1990'ların ortalarına kadarki dönemde dünyaya gelmiş tüm türk çocuklarına futbolu sevdiren unutulmaz turnuva. istisnasız her futbolsever için kendine malik olarak izlediği ilk dünya kupasının yeri ayrıdır ki zaten bu da 8-12 yaş aralığında olur istisnai vakalar haricinde. hakikaten 1 ay boyunca herşeyi bırakıp tadını alarak izleyebileceği dünya kupası sayısı da azami 3 ya da 4 olur. zira yirmili yaşlardan sonra hayat koşuşturmacası bir yere kadar size müsade eder...

    bizim neslin şanslı olduğu nokta bu turnuvanın türkiye'nin 48 sene sonra katıldığı ve daha da ekstra olarak dünya üçüncülüğünü kucakladığı bir kupa olmasıydı. bir daha ömrümüz yeter mi bilinmez ama hafta içine denk gelen maçlarda milletin işi gücü bırakıp bulabildiği bir ekran önünde cümbür cemaat maç izlediği, hatta bir çarşamba gününe denk gelen yarı finaldeki brezilya maçı için hükümetin idari tatil açıklaması yaptığı fantastik bir dünya kupası olmuştu.

    bir ay boyunca her sabah uyanıp 6 saat boyunca üç maçı pür dikkat izleyip öğlen arası şekerlemesinden sonra mahalleye çıkıp maçlara kaldığı yerden devam etme şeklindeki muhteşem programa ek olarak her yaştan insanın bir seferberlik halinde olaya dahil olabilmesi ve tabi yaşanan büyük başarının etkisiyle bugün yavaş yavaş orta yaşlarına doğru giden pek çok futbol delisinin zehri aldığı bir turnuva olmuştur.

    tabi o zamanlar her anlamda dışa açılmaya, kendini ve potansiyelini beynelminel arenaya taşımaya çalışan bir türkiye vardı. eski neslin çok iyi hatırlayacağı mektup arkadaşı olaylarının bile son demleri yaşanıyordu henüz. dış dünyayla iletişimimiz hala o noktalardaydı. spor özelinde ele alırsak makus talihini yeni yeni kırmaya başlayan, "evet biz de yapabiliyoruz"un tadını yeni yeni tadmaya başlayan bir türk sporu vardı. yıllar yılı deplasmanda korner atınca gol gibi sevinen, herhangi bir branşta bir tur geçince bayram eden ülkeye uluslararası kupalar gelmeye başlamıştı. koraç kupası, uefa kupası, türkiye'de düzenenlenen turnuvalarda erkek basketbol ve kadın voleybol'da gelen avrupa ikincilikleri yavaş yavaş ülke sporunun/sporcusunun ufkunu açmaya başlamıştı.

    tüm bunlara ek olarak henüz milli değerlerin belli bir zümreye değil millete ait olduğu tatlı dönemlerdi. toplumun farklı görüşe hakim sınıfları tam bir barış ortamında olmasa da net bir çatışma ya da ayrışma halinde değildi. aralarındaki etkileşim kişisel insan ilişkileri çerçevesinde daha sınırlı bir boyuttaydı. bu da her kesimi belli ölçüde dizginleyen bir durumdu. ve en önemlisi türk futbol ailesi ya da benzeri örgütlenmeler varsaydı bile bu kadar sahanın önüne geçer boyutta değildi. ama hepsinden daha önemlisi kendini yurtdışında ispat etmenin tadını almaya başlamış, hala daha başarıya aç bir toplum vardı. bu da o kupanın layığıyla yaşanıp o başarının da doya doya kutlanmasında önemli faktörlerden biri olmuştu.

    saha içine bakıldığı zamansa taffarel'in yerine rüştü, popescu'nun yerine alpay, hagi'nin yerine yıldıray değişikleri yapılmış bir galatasaray vardı. yaklaşık 10 yıldır beraber oynayan ve takır takır işlemekte olan bir iskeletin üzerine birkaç zorunlu değişiklik ile gayet de başarılı bir milli takım ortaya çıkarılmıştı. zaten yılın belli dönemlerinde bir araya gelebilen milli takımlarda başarı yakalayabilmenin en basit ve pratik yolu sezon hatta sezonlar boyu belli bir seviyeyi yakalamış takımlardaki iskeleti birkaç takviyeyle sahaya sürmektir. avrupa futbol medyasının o dönem çok dillendirdiği avrupalı takımlarla karşılaşmama konusu bir yere kadar şans olarak kabul edilebilir olsa da tarihin en çok yıldız barındıran brezilya takımlarından biriyle 2 defa oynamanın o bakış açısıyla gidersek biraz o "şans"ı tolore ettiğini söylemek haksızlık olmaz. hakiki ronaldo, tiyatrocu rivaldo, top cambazı ronaldinho ve o dönemlerin genç yeteneği kaka'nın bir arada bulunduğu o çılgın kadroyla 2 maç yapmak bile neredeyse bir dünya kupası elemesine bedeldi. özellikle yarı final maçında rüştü'nün performansı berlin panteri turgay şeren ile birlikte türk futbol tarihinin en büyük kaleci performanslarından biridir.
    ek olarak turnuvanın en saygı duyulan süprizlerinden senegal'e karşı 95 dakika oynanan futbol da yabana atılır cinsten değildi örneğin...

    yine de son 1.5 yıldır lucescu ile yeni bir oyun anlayışı edinmiş galatasaray yerine 2000 yazındaki form durumu ve mentalite ile devam eden bir galatasaray'dan takımın iskeleti turnuvaya çıksaydı, hele de fatih terim yönetiminde çıksaydı olayların nasıl cereyan edeceği konusu futbol tarihindeki ukdelerden biri olarak her daim kalacaktır. şenol güneş'in literatüre "hakan şükür tipi forvet" tabirini sokacak kadar kendini çift forvet oynamaya adamış hakan şükür ve sezon boyunca tek forvet oynadığı dönenmlerde girdiği gol orucu kavga dövüş daum çift forvete dönünce bozulup gol krallığına koşan ilhan mansız'ı beraber sahaya sürmeme inadı çok eleştirilmşti. o dönem filozofluğunun da staj dönemlerinde olan şenol güneş bir an mustafa denizli tribine girip senegal maçı sonrası galibiyetin de gazıyla "bizi çok eleştiriyorlar, yerden yere vuruyorlar, şimdi ne bulacaklar merak ediyorum" tarzı bir çıkış yapmıştı. üçüncülük maçında sahaya nihayet beraber sürdüğü hakan şükür-ilhan mansız ikilisinin yarım saatte 3 gol bulması ise adeta kendi kendine taktığı bir kapak olmuştu. ne hakan şükür iddia edildiği gibi formsuz, ne de ilhan havalanmıştı. ikisinin de ilacı beraber oynamaktı ama aşırı bir ihtiyat sebebiyle onları beraber sahaya sürememişti şenol güneş.

    allahtan kadronun geri kalanı böyle ikilemlere yer bırakmayacak kadar net ve alternatifsizdi...
  • 77
    covid-19 sebebiyle #evdekalmaya çalıştığımız şu günlerde spor kanallarında 35 sene önce mozambik-nepal arasında oynanan hazırlık maçları dahi verilirken, hiç bir maçının tekrarı verilmeyen turnuva.

    baba bu turnuva benim hayatımın turnuvası. hayatımdaki en güzel dönemlerden biri. şimdi oturup yazmaya kalksam uzun uzun gözlerim dolar. fevernova'm vardı lan benim. iş bankasının promosyonlarıyla almıştık. bir boy küçüktü ama petekleri vardı maç topuydu.

    neyse...sırf içinde hakan şükür var diye, arada bir spiker adını söyleyecek diye şu maçların verilmemesi gerçekten çok büyük işgüzarlık. futbol tarihimizin en büyük, en keyif, en gurur dolu turnuvasıydı kardeşim. ne kostarika, ne deeeee çin, ne de sambacı brezilya! anlatabiliyor muyum? bu turnuva, turnuvadan 15 sene sonra sidikli hocasının tarafını tutan hakan şükür'ün ismiyle kirlenmeyecek kadar önemli bir turnuvaydı. arar buluruzzzzz, izini, bilirsin zır deliyiz biz. bak zor tutuyorum kendimi. lise hazırlıktaydım oğlum ben. spor salonunda izliyorduk. maçlardan sonra hep beraber kızılay'a kutlamaya gidiyorduk. kapanıyordu meydan gündüz vakti. ben en son o zaman gördüm çevremdeki herkesin yüzünün güldüğünü. pazara kadar değil mezara kadar. 18 sene olmuş o günler benim en keyifli günlerimmiş şimdi görüyorum. sıçtırmayın ağzınıza yayınlayın lan şu maçları lan yayınlayın lan adamı hasta etmeyin!!!

    edit: iyi tamam alın siz de ağlayın. 3. linki kronik hastlalığı olanlar açmasın. corona bunun yanında leblebi çekirdek. ağlaya ağlaya ölüp gitmeyin.

    https://youtu.be/EBwjmeDoE6A
    https://youtu.be/MI2wdFuutcM
    https://youtu.be/5i5SzlaraDM
  • 26
    hey gidi günler...

    ben o zaman küçüktüm.küçük dediğim lise giriş sınavlarına hazırlanıyoruz,okulun son zamanları yani.14 yaşında falan.o kadar da küçük değilmişim.neyse...

    ilk maçımızı brezilya'ya karşıydı.okula gelsek mi diye konuşuyorduk o zamanlar.malum maç, saat farkından dolayı avrupa'da sabaha denk geliyordu.acaba gelsek burada izletirlermi diyorduk.gelmemeye karar verdik.ve ben evde izlemeye koyuldum tek başıma.elimde defter kalem istatistik tutuyorum o aklımla.şu sarı kart gördü,hmm bak bu iyi oynuyor falan diye.aklımı seveyim.

    derken maç başladı brezilya üstün oynuyor tabi, taa ki ilk yarının sonuna kadar.hasan şaş.galatasaray'la nice başarıyı yakalayan hasan şaş.önüne atılan topa çok güzel hareketlenerek sol ayağıyla çok şık bir gol atıyordu.hiç kimse beklemiyordu bu golü.türkiye 1-0 öne geçmişti.havalarda uçuyordum ben...

    ilk yarıyı çok iyi bitiren milli takımımız aynı başarıyı ikinci yarı sürdüremedi ve maçı 2-1 kaybetti.ama umut vermişti.önümüzdeki maça bakıyorduk.kosta rika...

    hayat devam ediyor yine.ilk maçta sınava hazırlanan ben ikinci maçın ikinci yarısına sınavdan çıktıktan sonra yetişebilmiştim.sınav da bişeyler yapmıştım ama kazanacağımı düşünmüyodum.tek düşündüğüm şey o gün milli takımın kazanmasıydı.şanssızlığımızı kıramamıştık ve o maçta 1-1 bittikten sonra milli takım gruptaki ilk puanını almıştı.herşey son maça kalmıştı artık.

    veçin maçı...

    bu maçın yanı sıra brezilya-kosta rika maçı da oynanacaktı.basın da birçok spekülasyon çıkmıştı.çünkü kosta rika'ya 1 puan yetiyordu ve güney amerika takımı ikisi de berezilya yatar diyordu bizim kokoşmuş otoriteler..biz de öyle sanıyorduk tabi.

    ama adamlar profesyonel.onlar 5 attı biz 3'ledir çin'i.ilk gol kaptan'dan gelmişti.büyük kaptan bülent'ten.ardından 2 gol daha.ve türkiye tarihinde ikinci kez katıldığı dünya kupasında gruplardan çıkmayı başarmıştı.bütün ülkenin buna ihtiyacı vardı.sokaklar milli takım marşlarıyla inliyordu.

    ne kosta rikaaaa
    ne de çinnn
    ne de sambacıı brezilyaa..

    diye bağırıyorduk avazımız çıktığı kadar.

    2.tur da rakip ev sahibi japonya olmuştu.tarih yazan milli takım japonları'da kupanın dışına itip bir kez daha tarih yazmıştı.ardından senegal ve artık yarı finaldeydik.ne 2002 krizi,ne enflasyon hiçbir şey bozamazdı bu milletin moralini.milli takım her şeyden önemliydi.zaten adı milli olan herşey baş tacı edilmiştir bu güzel ülkede.

    rakip yine brezilya..

    ilk maçta ki şanssızlığımızı kırabilirdik bu sefer.bu sefer alt edebilirdik sambacıları.o zaman 65 milyonduk.65 milyon da yürekten inanmıştı buna.ronaldo'nun pis burun golüyle boyun eğmiştik tekrar.burunla gol atıldığı zaman biz saymazdık mahallede.demek ki serbestmiş.

    finale çıkıp şampiyon olma şansının yakalayamayan ay yıldızlılar 3.lük maçında güney kore'yi yenip 3.lük madalyasını takmışlardı.tarihlerin de bu sadece ikinci deneyimi olan ülke 3.lükle dönmüştü.tabi ki gönlümüzün şampiyonuydu.onları karşılamaya bende gitmiştim.benim babam da herkes gibi çocuğunun elinden tutup o aslan parçalarını karşılamaya götürmüştü.masal gibiydi 2002 dünya kupası.

    içinde türk milli takımı olan herşey güzeldi zaten.renk katmıştık euro 2008'de olduğu gibi.her zaman finale çok yaklaştık ama bir türlü son maça ulaşamadık.ama biliyorum ki; bir gün finale de çıkacaz kupanın adı ne olursa olsun o kupayı da getiricez.
  • 27
    tırnakları kırmızı beyaz ojeye boyamaya karar verilir fakat aynı işlemin gerçekleştirilmesini bekleyen 4 yada 5 kişi daha olduğundan beyaz ojeden vazgeçilir tırnakların kırmızıya boyanması tamamlanır beyaz oje sürmek yerine o tırnaklar boş bırakılır hiçte fena olmadı diyerek eserlere bakılarak kıvanç duyulur babanın abinin amcanın kırmızı beyaz renklerini taşıyan kıravatları,annenin halanın kırmızı yada beyaz yemenileri başa bağlanır ve futbolla tanışılır. şimdi ise yüzde gülümseme ile hatırlanır..
    birde hasan şaşın kel kafası, ümit davalanın saçları ve hakan şükürün güney koreye 11.saniyede attığı gol akılda kalanlar.. **
  • 58
    üniversite 3.sınıftaydım ve okulda en hareketli, en playboy, en piç zamanlarımına denk geliyor. o zamanlar saçım uzundu ve gözlerim de çekiktir biraz, söylemesi ayıp * * özetle gören herkes ilhan mansız'a benzetiyor beni ama saç giyim tarz falan aynı ilhan mansız, önceleri özellikle yapmıyordum ama baktım herkes çok benzetiyor ve kızların da çok hoşuna gidiyor, aynı saç şeklini yapıyorum.

    tarz şunun aynısı işte;

    https://gss.gs/WJU.jpg

    https://gss.gs/xzd.jpg

    hatta şöyle bile topluyordum okuldaki maçlarda,halı sahada falan last samurai hesabı https://gss.gs/GW7.jpg

    neyse 2.sınıftan çok dersim vardı o zaman ve 2-4 barajına kalmam an meselesi ve ilk dönemden bir tane 2.sınıf dersim kalmış o dönemki 5 tane 2.sınıf dersimi de geçmem lazım derken kaldık birinden 34 ile. kaldığım ders de topoloji. hocayla konuşacağım hoca işte 2-4 baraj sınavına gireceğim bir dersim var zaten geçirmen lazım falan ama hoca bizim bölümün değil matematik bölümünün hocası. beni çok tanımıyor yani bölümde olsa bir şekilde ikna ederim kapısında falan yatarım. *

    mecbur konuşacağız gittim bir tane gömlek ve keten pantalon ile en efendi pozlarımı takınarak hocanın yanına, neyse bir şekilde sınavda heyecan yaptığımı ve aslında cevapları bilfiğimi falan anlattım adama, adam da bir şey demedi haftaya gel bakalım dedi.

    o hafta içinde 2002 dünya kupası çeyrek finalinde ilhan mansız'ın altın golüyle yarı finale kalınca tüm yurtta bayram havası olunca ben gittim okula ama bu sefer italia formasına benzer gök mavi bir tişört ile saçlar ilhan mansız zaten gittim hocanın yanına, hoca önce tanımadı hesap edin farklılığı sonra eliyle tamam tamam işareti yaptı ve geçirdi beni dersten.

    yani o dünya kupası sayesinde ülkemizde coşku ve mutluluk üst düzeyde olduğundan baraj olmaktan kurtulmuştum. gerçi sonra 5,5 yılda bitti ama olsun.

    ilhan mansız'a benzerliğim de hala konuşulur dilden dile. şimdi saçlar kısa ve biraz kilo aldığım için mustafa ceceli'ye benzetiliyorum o ayrı :(

    https://gss.gs/N7w.jpg
  • 71
    turnuvada mucadele eden turkiye takimindan bülent korkmaz, fatih akyel, tugay kerimoğlu, emre belozoğlu ve okan buruk galatasaray altyapisinin urunleridir. bu 5 ismin yani sira hakan ünsal, ümit davala, hasan şaş, ergün penbe, arif erdem ve hakan şükür de çok genç yaslarindan itibaren galatasaray formasi giymis olan isimlerdir. ayrica yine kadrodaki emre aşık da o gun itibariyle galatasaray formasi giymekteydi.

    a milli takimin en genç oyuncusu 21 yasindaki emre belözoğlu, en yasli oyuncusu ise 33 yasindaki bülent korkmazdi. milli takimin yas ortalamasi 27.5 idi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın