• 451
    1-0 öndeyken bile içimde öyle bir sıkıntı vardı ki. 50 tane pozisyona girip uzatmalarda dramatik bir gol yiyip puan kaybedeceğiz gibi geliyordu. o kadar çok gol kaçırdık ki insanın aklına futbolun o meşhur kuralı geliyordu ister istemez.
    lemina ön liberaya, torreira, sara ile birlikte çift 8 oynayınca hem rakipleri boğuyoruz hem de daha rahat pozisyona giriyoruz. toreira lemina yan yana oynayınca birbirlerini bozuyorlar, roller karışıyor. bu şekilde iyi oldu.
    eren çok iyi bir süpürücü, herkesin arkasını topluyor. yunus tam bir çilingir. seneye bu tipte bir oyuncu daha bulmalıyız yunus'un yokluğunda çok zor kazandık çoğu maçı. yusuf sarı iyi bir yedek olurdu. frankowski'nin zorunlu satın alma opsiyonu var mı bakmaya korkuyorum internete. stoperlerden gol katkısı almak çok çok önemli. koca sezon 2 3 oyuncu ile geçmez. stoperden 10 numaraya beklere kadar herkesten skor katkısı almak gerekiyor
  • 455
    rakip son dönemde formda bir ekipti. gol yememesiyle ünlenmiş bir seri yapmıştı. ama galatasarayım öyle bir oynadı ki silindir gibi geçti üstünden.

    uzun zamandır bu kadar dominant oynadığımızı hatırlamıyorum.

    maçta aklımda kalan pozisyon ise osimhen'in yapılan ortayı göğsüyle kontrol edip hemen akabinde kafasıyla topu önüne dürtüp sol çaprazdan çektiği şuttu.

    playstationda falan böyle absürt hareketler görünce tadım kaçıyor oyun gerçekçi değil diye.

    herif manyak.
  • 456
    maçın 1 saniyesi bile ülkedeki şer odaklarına umut vermeden oyandık. mükemmel konsantrasyon, harika inanmışlık, gerçek bilenmişlik vardı sahada. muslera ismini unuttuk, adam üşümesin diye arada bir geri döndü takım.
    baskıysa baskı, sertlikse sertlik demiştik maç başında. bu dediğimizi sadece sözlük olarak değil 52 bin kişi uyguladı ve sahaya da yansıdı. gerçekten kırılgan olmayan bir takıma karşı sorunsuz temiz maç çıkardık. orta sahada lemina etkisi 4141 yapılan sistem ile torrerira'yı arsenal günlerine götürdü. şut attı, gol attı. zaten alışılagelmiş pres ve oyun kurma becerisini saymıyorum bile. barış ve osimhen gününde olsa 6 gol atardık.
    şimdi yallah köyüne bodrum.
    maçı izlerken çok net emin olduğum bir şey vardı. bu bodrum fener'e aynı şekilde çıksa en az 1 puanı cebe koymuştu. ama ne yaptılar? yaltaklanmak için gidip hatır şikesi yaptılar. inşallah amatöre kadar düşersiniz bir daha. biz amatördeyken bunlara karşı 2 kere çıkmıştım maça. ikisinde de yaş sınırını geçen hilelerle takım çıkarmışlardı. işte fıtrat değişmiyor.
  • 459
    işler kötü gidince çuvaldızı ve iğneyi batırabilen taraftarız.
    bu maçta oyun olarak dominantlığın üstünde bir hakimiyer sağladık.
    bu hepimizin istediği bir şeydi.
    bu takımın dnası budur.
    bitiricilikten yana biraz daha maharetli olsak bu maç erkenden bitecekti.
    ikinci gol zamanlama olarak iyi bir zamanda geldi.
    ikinci gol gelmeseydi bu kadar baskılı bir maç stresli bitebilirdi.
    neticede kazanmak ve son düzlükte takım oyununu iyi oynamak güzeldi.
    barışın cezalı duruma düşmesi can sıktı.
    gereksiz baskı yüklemeden maç maç ilerlemek gerekiyor.
  • 462
    bodrum fk karşısında alınan 2-0’lık galibiyet, istatistiklere bakıldığında aslında çok daha farklı bir skoru hak edecek bir oyunun özetiydi.
    topla oynama oranında %71’lik ezici üstünlük kuran takımımız, 35 şutla rakip kaleyi ablukaya aldı. bu şutların 14’ü isabetli, 2’si direkten döndü. ayrıca tam 59 kez rakip ceza sahasında topla buluşarak oyunu tamamen rakip yarı alana yıktık.

    xg verileri de tabloyu net ortaya koyuyor:
    galatasaray 3.50 – bodrum fk 0.05
    yani sadece skorda değil, üretkenlikte de farkımızı gösterdik.

    savunmada ise neredeyse kusursuz bir organizasyon vardı. bodrum fk yalnızca 1 şut çekebildi, o da kaleyi bulamadı. bu da takımımızın savunma disipliniyle ne kadar hazır olduğunu ortaya koyuyor.

    bu maç, sadece bir galibiyet değil, oyun karakterimizin ve kazanma kültürümüzün sahaya yansımasıydı.
    taraftar olarak gördüğümüz şey çok net:
    bu takım ne yaptığını bilen, organize, tempolu ve kazanma arzusuyla sahaya çıkan bir galatasaray.

    bu oyun yapısı sürdüğü sürece, hem ligde hem kupada hedefe ulaşmamamız için hiçbir sebep yok.
    tebrikler galatasaray.
  • 463
    alametifarikamız olan rakibi oynatmamak oturdu. set oyununda eksiğiz. onu da oturturuz umarım. yunus’a bağımlıyız. maç henüz 1-0’ken sara’nın çıkıp morata’nın girmesi planları sekteye uğratabilirdi fakat neyse ki duran top sekeninden golü yaptık.

    şımaracak kadar iyi istatistiklerle bitmesi iyi hücum ettiğimizi göstermiyor. barış alper yılmaz ya da osimhen eforu olmadan üretim gerçekleştiremiyoruz. ciddiyet elden bırakılmamalı.

    vura vura, aynı konsantrasyon ile geçmeliyiz ancak tekrar söylüyorum, okan buruk değişikliklerde daha ciddi olmalı. o üzülür, bu oyuna girsin vs. diye değişiklik yapılmaz.

    frankowski ve eren arasındaki sonuç ve beklenti arasında tezat var. oyuncunun takıma göre seçilmesi gerektiğine dair bariz bir örnek. bu dakikadan sonra doğru düzgün transfer yapılır herhalde…

    teşekkürler aslanlar. lemina, milletin çöp diye istemediği eren sayesinde rakibe tek bir geçiş vermiyoruz. torreira ve davinson’un ne kadar önemli oyuncu olduklarını da bu adamlar sayesinde görmeye başladık.
  • 464
    cumadan cumaya. bir hafta arayla iki farklı rakip, aynı oyun anlayışları, benzer saha dizilişleri...
    "otobüsü çekmek" tabirinin mucidi mourinho'nun eski yardımcısı jose morais kendi evinde mourinho'nun takımına karşı "yedek" kadroyla çıkarken, sami yen'de "asları" esame listesine yazıp, golcü puşkaş'ın yerine hızlı ve hareketli okita'yı en ucu koyup(o da kendi yarı çizgisinde), 5-5 bazen de 6-4 gibi çift katmanlı bir savunma ile galatasaray'ı durdurmak arzusundaydı.

    okan buruk ise "ideal onbirini" bulmuştu, samsun'da olduğu gibi sağ bekte değişiklik vardı, cezalı sallai yerine cezası biten frankowski vardı. forvette osimhen'in yanına moratta mı yoksa orta sahaya torrera'nın partneri lemina mı olsun ikileminde lemina'lı oyun hem rakibe kolay hücum şansı vermiyor, hem de seken topları galatasaray daha kısa sürede kazanıp, rakip kaleye gidiyordu. okan buruk'un da vazgeçilmesi olan rakip sahadaki preste torreira da lemina'dan destek alıp, galatasaray kâbus gibi çöküyordu rakibinin üstüne...

    öyle de başladı galatasaray maça, ilk beş dakikada torreira ve lemina'nın şutlarında kaleci sousa ön plana çıkarken, osimhen'in kafası az farkla auta çıkıyor, sara'nın uzun menzilli şutu ajeti'ye çarpıp direğe bir buse kondurup bodrumluların yüreğine su serpiyordu. ev sahibi cuma olmasına rağmen tribünleri tıka basa dolduran taraftarın da "agresif tezahüratlarıyla" hırçın dalgalar misali kıyıdaki kayalıkları delmeye çalışıyor, aynı dakika içinde önce osimhen'in kafası yakın mesafeden auta çıkarken, barış'ın çaprazdan şutunu da sousa parmak ucuyla kornere yolluyordu.
    ve barış'ın düşürüldüğü bir pozisyonda sara'nın ortasında torreira türkiye kariyerinde ilk kafa golü ile skorbordu değiştiriyordu. golden sonra farkı açaçack pozisyonlar da buldu galatasaray ama barış'ın topu direkten döndü, torreira boş kale yerine auta attı, yine barış'ın al da at pasında osimhen'in şutunu çizgiden ajeti çıkardı, devre biterken sara'nı ortasında osimhen kale önünde dokunamadı...

    ilk devre biterken istatistik kağıdında galatasaray'ın 23 şut çektiği yazıyordu, bu bir rekordu... ve bu pozisyonların neredeyse hepsinde adı geçen barış ikinci devre bir kaç hatalı pas yaptı diye bazı "şımarık" galatasaray taraftarı?nca cılız cılız homurtularla karşılanıyordu... aynı şekilde maçın bazı anlarında frankowski'nin isabetsiz ortalarında da "tuhaf" sesler geliyordu tribünden... böyle bir maçta böyle hareketler... ilginç...
    ikinci devreye ilk 45 dakikayı bitirdiği gibi başlayamadı galatasaray, yine arzuluydu, ikinci golü atıp rahatlamak istiyordu ama peşi sıra ataklarla boğamıyordu bodrumlu oyuncuları. bu devre daha çok kanat ortalar denediler de vurulan kafalar ya auta gitti ya da kalecide kalıyordu.

    ilk devre nasıl ön planda barış varsa ataklarda, ikinci yarı yunus biraz insiyatif aldı, onun şutunda kaleci sektirdi, top az farkla auta gitti de kornerden seken topu yine yunus'un kapıp ortaladı ve "patron" yeni doğan çocuğuna bir hafta sonra golü armağan ediverdi...
    fark ikiye çıkınca tribündeki taraftar da rahatladı, "bodrum kümeye" tezahüratları başladı, okan buruk da sarı kart cezası sınırındaki topçuları yanına alıp, onları tribünlere alkışlattı.

    karşılaşma başka gol olmadan sona erken, okan buruk, sergey bubka'nın her atlayışında bir rekor kırması gibi her maç cv'sine başka bir rekor eklemeye devam etti. galatasaray, 40 yıl sonra peşi sıra 5 iç saha maçında da gol yemedi. bakalım rekor kaç maça çıkacak... ayrıca, bodrum maçındaki galibiyet okan hocanın galatasaray ile 104. galibiyeti oluyor ki bu da galatasaray'ın başında en fazla maç kazanan 4. teknik adam haline getirmiş kendisini. tebrikler...
    galatasaray'ın tek kale oynadığı ve bodrumspor'un istatistiklere göre 1 şutunun olduğu ama kimsenin muslera'yı dahi görmediği maçta hakem mehmet türkmen'e peş iş düşmese de yine de hatalı kararları aklımızda kaldı. önclikle barış'a gösterdiği sarı kart çok kolayken ( maç öncesi ceza sınırındaki topçulara çalışırken barış aklında kalmış demek ki) sara'nın düşmesinde verdiği yanlış penaltıda topun osimhen'e gitmesi ve pozisyonun bitmesini beklememesi hataydı. onun dışında barış'ın ilk devre ceza sahasında düşmesinde ajeti'nin hafif teması varken, ikinci devre yunus'un şutunda bodrumlu oyuncunun dizinden eline gelen topta vermediği penaltı kararları doğruydu...

    bitime altı hafta kala galatasaray hanesine bir üç puan da yazdırıp, önce salı günü kupada konya maçı, sonrasında da eyüpspor maçına gözünü dikti...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...ay2-0bodrumspor.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın