3
galatasaray – werder bremen 0-0
madem ki gündemde ne maç ne de transfer var, eskilere gidip yazmaktan özellikle kaçındığım bir maçı yazayım.
özellikle kaçındım, aklıma her geldiğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor çünkü. şu an yazarken de aynı şeyleri hissediyorum. ne lanet bir maçtı.
bu maçla ilgili bir cümle veya uzun ne söylenirse söylensin içinde “kar” , “rotariu” geçecektir.
ebemizin bir yerlerine mart karı yağdı o gün. net. güzel giden hava gece bozdu, kar başladı. oynanır mı, oynanmaz mı papatya falları açıldı. oynanmasına karar verildi. tribüne bir girdik ki, saha karlı, geceden beri çalışılmış, hala da devam ediyor ama kar da sürekli yağmaya devam ediyor.
o zamanlar bilgi akışı çok sınırlı (cep tel yok, internet söz konusu bile değil) ama gelen haberlere göre dolmabahçede saha temiz. mustafa denizli “ali sami yen'de oynayacağız” demiş, konu kapanmış. hocanın kişisel olarak bu duruma gelmesinde meşhur inadının büyük rolü var (size israile gidip karısını teröristlerin elinden kurtardığını anlatmış mıydım?). denizli büyük taraftar desteğiyle saha ne olursa olsun turu geçeriz diye düşünmüş olmalı. sonuca bakarsak haksız, oyuna bakarsak haklıdır mustafa hoca.
galatasaray öyle bir saldırıyor ki, mamalandılar sanırsınız. savunma orta saha çizgisinde, bütün takım hücumda. werder bremen sürekli savunmada. ben hayatım hiçbir alman takımının (kulüp ya da milli) kendi sahasından çıkmadan maçı bitirdiğini görmedim. eski italyan katenaçyo takımları gibi kapandılar. daha doğrusu galatasaray, werder'i kendi sahasına hapsetti.
ama saha ağır, ağır ne kelime, balçık. savunma yapanlar için kolay saha. vur topu gitsin, nereye giderse artık. dar alanda oynadıkları için enerjilerini daha idareli kullanabildiler. zaten bizim kaleye gelmeye niyetleri yoktu.
o maçtan aklımda 3 isim var. mustafa denizli, rotariu ve kosecki. denizli'yi anlattım, rotariu'ya sıra gelmedi ve maçın adamı kosecki.
kosecki'yi görmeliydiniz. o sahada peşine 5-6 werderliyi peşine takıp sürüklemesini, o kuvvetini, faul bile yapamamalarını görmek lazımdı be. hakikaten büyük futbolcuydu. bir gün ödenen parayı az bulup yerlere attı, fişi çekildi.
korner, uzaktan şut, yandan ortaya kafa, frikik hiç birinde gol bulamadık. dikkat ederseniz yakından şut demedim. hiç hatırlamıyorum çünkü. ama bir yakından şut fırsatı var ki, bu maçı yazan herkesin bahsetmiş olduğunu tahmin ettiğim kahramanı rotariu olan pozisyon. topu dürtemedi yahu 2 adımdan içeri. maçın son dakikalarıydı, golü atsak turu geçmiştik.
werder bremen gitti kupayı aldı o sezon. hiçbir turu böyle zor geçmediler zaten. hem dışarda hem içerde dar ettik sahayı ama olmadı.
maçı eski açıkta izledim, o zamanki kız arkadaşımla. maç günü stada gittik ama maç oynanacak mı, bilet satılacak mı meçhul. biletix icat edilmemiş. maçlarda 3 hakem görev yapıyor, yanyana olunca ofsayt sayılıyor. kaleciler geri pası topu ellerine alabiliyorlar mı emin değilim.
maç oynanacak dendi, bileti aldık tribüne gittik. unutmadan eski açık'ın üstü hakikaten açık, gerçi son 2 sezonda kapalıydı sadece ama bazen insan karıştırabilir.
buz buz. tribün bildiğin buz. adamlar zaten sahayı zor temizliyor, bir de tribünle mi uğraşacak di mi ama. ayaklarımızla kıra kıra buzları temizlemeye çalıştık falan.
kafada yün şapka ki o zamanlar kel değilim, pantalonun içinde pijama, tabii ki paçaları çorapların içinde, ayaklarda çift çorap, kalın karlık bot, üzerimizde kat kat kazaklar, kalın palto ve elbette kaşkol, eldiven gibi aksesuarlar. ama gel gör ki yine de deli gibi üşüyoruz. beni geçin, acı patlıcanı kırağı çalmaz. ama kız üşüyor abi. devreye kadar dayanıyoruz, devrede tribünde ve aşağıda peynir tenekelerinde ateşler yakılıyor, yanımda kız olunca bize yer veriyorlar sağolsun galatasaraylı dostlar. ama sadece ellerimiz ısınıyor sadece. ikinci devre başlarken tribüne çıkıyoruz, kız “ben dayanamıycam” deyip stadı terk ediyor, yakınlarda iş yeri var oraya gidiyor. ben, aslanlar gibi, kıçım donarak, tribündeki en büyük üzüntülerimden birini yaşayacağımı bilmeden tribüne dönüyorum. aferin bana.
maçtan sonra ne yaptım hatırlamıyorum, kızı almaya gittim mi, yoksa direkt eve mi geçtim, yoksa balık pazarına gidip içtim mi, hiç hatırlamıyorum.
bunları yazdım da kurtuldum mu, asla daha fena oldu be. ne kadar makaraya vurmaya çalışsam da yazarken, ı-ıh “içim rahat etmiyor”. şu günlerde o maçta giyilen, sırtında kosecki yazan şimşek formaya sahip olmakta ayrı bir ironi.
rotariu'nun kaçırdığı pozisyon :
http://www.captano.net/2011/06/galatasaray-–-werder-bremen-0-0-1992/gs-werder/