• 927
    mental olarak kırıldık. ben maçı tv den izlerken 1-1 olduğunda oyuncuların moral olarak düştüğünü çok açık bir şekilde gördüm. kabul edemediğim bu. galatasaray takımında oynayan oyunculara tek tek bakarsak isim olarak, kariyerleri olarak böyle bir mental düşüş nasıl olur aklım almıyor. deplasmandasın, oyuna iyi başlamışsın, golü bulmuşsun. olabilir 1-1 olabilir. senin kadro kaliten daha iyi niye bu düşüş? bu kadar bireysel hata! ne desem bilemiyorum. o kadar üzgünüm ki!
  • 928
    yenilginin ana sebebi singo-sanchez çıkmışız gibi değerlendiriliyor. yenilen ilk gol sıfır ciddiyet ve konsantrasyonla oynayan yunus'un hediyesi. karşı karşıya kalınan pozisyonlarda kimse stopere/kaleciye tek laf edemez. yunus zaten genelde böyle bir çocuk. pozisyonların içindeyken farklı öndeymişiz gibi davranıyor. çocuğun genel beden dili ve ruh hali böyle malesef. ikinci yarı yenen goller oyunla falan alakası olmayan goller. üç tane bireysel hatadan yedin. hangi oyunla hangi taktikle bunu izah edebilirsin, eemezsin. 36.dakikada ben bu maçtan en kötü bireysel hatayla berabere çıkarız dedim. ama bireysel hatanın 'bir' futbolcudan gelmesi şartıyla.

    en önemlisi şu ki, daha önce de yazmıştm, son dakikaya kadar tam konsantrasyon olmalı. karşındaki takım sivasspor değil, eyüpspor değil. cacık gibi defansı, helva gibi orta sahası olan takımlar değil. ilk yarıda bay kalenin ağzındaki pozisyonda konsantre olsa 'ulan top bana gelse şurdan ne plaselerim' dese iş bitmişti mesela.

    maça çıkan kadro doğru takımdı. okan hocayı burdan eleştirmek abes. yanlış olsa 36.dakikaya kadar pozisyonlarının olması lazım. nerde hani frankfurt. sen topçularına şl ortamında kalene yakın yerde artistlik yapma diyemiyorsan at kurduğun kadroları. attığın goldeki eforuna saygı duyacaksın yahu. sen koştur koştur gol atıp, sonra al abi gol at diyemezsin. önce kendi emeğine saygın olacak. bu takım frankfurtu aynı skorla yenebilecek bir takım yoksa.
  • 930
    5 golün 5'inin de bireysel hatadan yendiği başka maç izledim mi, bir daha izler miyim bilmiyorum. anadolu takımlarına özellikle son 3 senedir büyük üstünlük kuruyoruz, onlar bile bu hale düşmüyor karşımızda, konstantrasyonla oynuyorlar çoğu zaman. ilk golü yiyene kadar ben de işlerin tam istediğimiz gibi gittiğini düşünüyordum, öndeydik, topa sahiptik, rakip gelemiyordu, hatta biz 2. gole yaklaştığımız bir kaç atak yapıyorduk. maç sonu dinlediğim birkaç analiz oraları doğru oynamadığımızı ve tuzağa düştüğümüzü söylüyor, yani ben hiç haketmeden frankfurtun devreyi 3-1 önde kapadığını düşünmüştüm ama muhtemelen bireysel hata dediğimiz şeyi kovalıyormuş herifler plan dahilinde, çünkü buna müsait olduğumuzu biliyorlardı.

    üzücü kısım şu, yıllarca kısıtlı imkanlarla yarıştık avrupada, yabancı sınırı, ekonomik koşullar falan. yapılan basit hataları türk oyuncu olmaya yorduk, kalite farkını ekonomik koşullara yorduk. sonra yabancı sınırı kalkınca 11 yabancıyla çıktık avrupaya, görüntü gene aynı gibiydi. biz yaşlı yabancıları getiriyoruz genelde, adamlar genç enerjik tempolu, ona yetemiyoruz dedik. şmdi ekonomik olarak da adamlardan geride kalmıyoruz, genç oyuncu da basıp getiriyoruz, tecrübe de var, fizik de var, 3 senedir şampiyon oluyoruz zaten istikrar da var kadro ve hoca olarak, ama yok arkadaş görüntü değişmiyor. yine basit hatalar, yine moral olarak orayı kaldıramamalar, 19 yaşındaki rakip daha olgun durabiliyor. davinson bize rakip çıksa göz açtırmaz, sane rakip olsa yerlerde yatırır beklerimizi, bizim formamızı giyince olmuyor, servet çetin yasin öztekin de bu kadar oynuyordu... ülkenin havasında suyunda mı bir şey var dicem de, var tabi. biz futbolu futbol gibi yönetmiyoruz, işadamları, siyasi bağlantılar karar merci, başka gündemlerin, başka acendaların bir kolu futbol bizde. paralar ona göre harcanıyor, hamaset yapılıyor, sidik yarışı yapılıyor, konsantrasyonumuzun az bir dilimi saha içinde. ama frankfurt bir futbol kulübü, young boys gibi, a alkmaar gibi, kopenhag gibi. sadece saha içine odaklanıyorlar muhtemelen, öyle bir çevredeler, konsantrasyonlarını tamamen rakip analizine verebiliyorlar, böyle de bir sonuç çıkıyor ortaya sanırım. 5 yemek üzücü, ama naparsak yapalım, ne kadar umutlanırsak umutlanalım aynı negatif görüntünün devam ettiğini görmek daha kötü, daha şevk kırıcı...
  • 934
    bu aşamaya gelmesinin ilk nedeni yanlış defans kurgusuydu. singo-sanchez-abdülkerim üçlüsü ile büyük ihtimalle bunlar yaşanmazdı. 30m’u singo yerine bir sağ bek bir stopere harcasaydık kesinlikle yaşanmazdı.

    ikinci nedeni lemina yerine daha yüksek bir profil alınmamasıydı. eminim ki hakan çalhanoğlu alınsaydı oyunu kaybetmezdik.

    üçüncü ise forvet/kanat forvet rotasyonunun zayıflığıydı. osimhen’in sakatlığı, barış’ın da süreci sonrası kalakaldık. hem yunus hem sane çok hataya meyilliydi. icardi’nin oyuna girişi ise ipi çekti. icardi dışı mevcut 4 ismin 4ünde de sıkıntı olması belki inanılmaz bir denk gelişti ama icardi ve ahmed yerine işe yarayacak bir ismin ileriye orta sahayı boşaltmadan dahili havayı değiştirebilirdi.

    özetle bu şekilde bir mağlubiyetnin ana nedenini yanlış kadro planlaması sonucu yanlış taktik yönetimi olarak görüyorum. doğru 2-3 transfer daha doğru oynatabilirdi.
  • 935
    (bkz: #4285455)

    okan hocanın maç sonu demeçleri o kadar fecaat ki az bi umudumuz varsa onu da kırıyor.

    bu maç hakemle, bireysel hata ile açıklanamaz. singo'yu alman davinson'un yerini değiştirmen değil mesele. hazır olmayan ilkay'ın en iyi olması da değil.

    baskı çoğalınca bir etkisi olmaması, bizle beraber maçı izlemesi, hiçbir işe yaramayan b planında bu kadar ısrar etmesi, kontrollü bir oyun oynatamaması.

    kenarda kimse olmasa bu futbolcular bu takım uzun vurur topun arkasına geçer bu maçı alırdı. aynı frankfurt'un yaptığı gibi.
  • 936
    yenilmek değil mesele. 5 gol yemek de. oyuncuların bireysel performansı da korkutmuyor.

    can sıkan kısım, okan hocanın aynı hataları ısrarla yapması. sanki taraftarın tek bir ağızdan bu bir hata dediği ne varsa her avrupa maçında yapmaya ant içmiş gibi.

    1) oyuncuları iyi oynamadıkları mevkilerde ısrarla oynatmak.
    2) her kaybedilen maç sonu hakem kötülemek.
    3) lüzumsuz yere hakeme tepki gösterip kart yemek.
    4) oyuncu değişikliğini yanlış zamanda yapmak.
    5) oyuncu değişikliği sonrası takımın daha kötü oynaması.
    6) futbolcuların saha içinde birbirinden kopuk olması.
    7) tek artısı düzenli ve kaliteli antrenman yapmak olan sıradan futbolcuların bizim futbolcuları madara etmesi.
    8) topun ve rakibin peşinden en fazla 45 dakika koşabilen bir takım.
    9) orta sahayı önemsememek ama rakip sahaya yerleşmeye çalışmak.

    şimdi bunlar ortada. her avrupa maçında yaşanıyor. okan hoca gitse şampiyonluk da gidecek. üstelik avrupada bu takımın iyi oynamaya başlayacağının garantisi yok. bu yüzden okan hoca kendi isteğiyle profesyonel bir teknik kadro kurup avrupada başarılı olmaya çalışana kadar avrupa maçları lig için oyuncu, taktik ve dizilis deneme maçları olmaya devam edecek.
  • 937
    1-1 olana kadar iyi, 1-1’den sonra rezalet ötesi oynadığımız maç.

    kopenhag, sparta prag, young boys, rfs ve az alkmaar facialarına bir yenisi daha eklenmiş oldu.

    aradan geçen 3 yıla rağmen okan buruk hiçbir şey değiştirememiş. üstelik kaleci olarak istediği ederson dışında talep ettiği herkes alınmasına rağmen.

    mağlubiyeti sadece uğurcan’a bağlayamayız. herkesin puan kaybettirecek dediği abdülkerim de ilk 11 başlamadı. ama takım oynayamadı. ilginç değil mi?

    yunus ve barış kötüydü. barış özellikle çok kötüydü.

    ben buradan sıradan avrupa takımlarını bile yenebilecek bir futbol felsefemiz olmadığını anlarım.

    bu da fenerbahçe dahil bütün süper lig takımlarının kalitesizliğini gösterir sadece. ligde açık ara öndeyiz 4 yıldır.

    vah halimize.
  • 939
    bu maçta 1-0 öne geçsek de 2-0 öne geçsek de puan kaybımız olasıydı, durumumuz pamuk ipliğine bağlıydı. ve bunun tek sebebi kompakt olamamak. oyuncularımız arasında mesafeler çok fazlaydı ve maalesef bunu frankfurt fark etti. ikili bir şekilde örnek vermek gerekirse yunus ve sane maçın başından beri sadece beklerine göre hareket ediyordu. lemina ve torreira da alanı savunmuyordu adamlarını savunuyordu. bu da merkezi iyice boşalttı. singo, sanchez, sallai ve eren'e karşılama anlamında o kadar yük bindi ki sallai ve singo en az 8/10 oynamalarına rağmen bu takım 5 yedi. bu arada bu sözde defans anlayışı tamamen bireysel performanslara bağlıydı ama sadece davinson'un sırıtması bile bütün insicamı bozmaya yetti. bu oyuncuların hata payı da yoktu. oyuncuların kademelerine giren birileri de yoktu. lemina'nın asli görevi top rakipteyken önde basmak olunca sürekli ileride yakalandı. zaten oyuncunun git gel yapacak hali yoktu. torreira oradan buraya savruldu. ikili mücadele sayısının 1 olması her şeyi anlatıyor zaten. ön tarafta bir tek ilkay takımın bütünlüğüne zarar vermedi, bir şeylerin yanlış gittiğinin de farkındaydı.

    bütün bunları okan buruk gayet fazlasıyla biliyordu, bu onun tercihiydi. zaten acı olan da bu. arka taraf fizikli ve hızlı diye her şeyi kaldırırım diye düşündü. abdülkerim'i de bu yüzden yedek bıraktı. ama ya ön taraf hocam. barış alper bile fiziğine ihanet etti. yunus ve sane'nin savunmaya yardımı yoktu. lemina ve torreira da ön alan presi yapacağız diye telef oldu. bildiğin taktiksel iflas bu. defalarca denendi defalarca tutmadı avrupa'da ama yok bildiğinden devam ediyoruz. 1-0 olmuş maçın başı daha, yine bildiğinden devam.
  • 942
    moral bozukluğu ve gündemi takip etmeme isteği yaratan maç. anca şimdi bir şeyler yazacak hale gelebildik çoğumuz. kızdıran kısım yenilmek değil, bireysel hatalar da olur. ama taktik disiplinden kopmak, oyunun tamamında aynı sabırsızlıkla dağınık kalmak çok düşündürücü.

    oyuncu grubu olarak frankfurt’tan çok daha iyiyiz. rakip öyle aman aman bir takım değil. buna rağmen ikinci yarıda oyundan bu kadar düşmek, plan b devreye sokamamak sinir bozucu.

    yüksek presli, tempolu avrupa maçları bir illüzyon haline geldi bizim için. bunu sürekli oynayabileceğimizi sanıyoruz ama gerçek bu değil. artık dengeli oynamayı, bir taktik plana bir süre sadık kalmayı öğrenmemiz lazım. özellikle de dengeli oyun anlayışını, rakibe göre taktik geliştirmeyi oturtmak avrupa’da başarı için şart.

    asıl sıkıntı, rakibin üstünlüğünden değil; bizim kendi kendimize oyunu bırakmamızdan. yenilgi bir yana, böyle maçlarla rakiplerin ağzına laf vermek daha da can yakıyor.
  • 945
    harika başlangıç, berbat sonuç...
    galatasaray'ın şampiyonlar liginde konuk olduğu eintracht frankfurt maçını uzun uzun anlatmak yerine, yukarıdaki dört kelime yeterli aslında...

    eyüpspor karşısında kadroda olmayınca, frankfurt'a saklanıyor denilen osimhen'in adını almanya kafilesinde görmemek ilk sürprizken, maçın ilk onbiri ekranlara verilince ikinci sürpriz yaşanıyordu: abdülkerim yedek, singo stoper. hafta içi sosyal medya "ulemaları" apo'yu yavaş ilan etmiş, okan hocanın aklına girmişlerdi, aynen geçen yıl young boys rövanş maçına takımı çift forvet çıkarmak gibi... apo kenara, singo sahaya çıkınca, sanchez'in de yeri değişti, sol stoper oluverdi: iki şüpheli hamle... sara'nın yerine bu ligin tecrübelisi ilkay'ın başlayacağı kimseyi şaşırtmadı, nasıl ki osimhen'in yerine ıcardi değil de barış'ın seremoniye çıkması gibi...

    futbol rakiple oynanıyor, karşı tarafı yok sayamazsın, o sebeple ev sahibi de galatasaray kadar siftahı 3 puanla yapmak istiyordu, ki zor fikstürlerinde göze kestirdikleri takım galatasaray'dı. taraftar kuralar çekildiğinden beri maça fena halde hazırlanıyordu, maç öncesi koreografi ile coşkularını belli ederken, ultraslan avrupa da onlardan alta kalmadı, ilk düdükle birlikte meşale şov ve bestelerle sarı-kırmızılıları desteklediler.
    her ne kadar ilk dakikada ev sahibi gole yaklaşsa da galatasaray maça akıllı ve dengeli başladı. ilkay'ın liderliğinde top çevirdi, oyunu kontrol ederken, savunmada özellikle singo'nun sallai'nin enerjisi öne çıkıyordu. rakip çok adamla önde basarken, uğurcan ve savunma oyuncuları uzun toplarla yunus ve barış'ı kaçırmayı amaçlıyordu ki yine ev sahibinin çok oyuncuyla geldiği bir anda kapılan topta sane yunus'a verdi ve kaptanın çalımlar sonrası şutu maçın açılış golü oluyordu.

    galatasaray öne geçmiş, ipleri eline almış, karşı taraftaki genç takım bocalamıştı. o anlarda galatasaray'ın eline farkı açma şansı da geldi, sallai'nin ortasında ilkay'dan önce kaleci topu uzaklaştırdı da beş dakika önce kazanılan serbest atışta barış alper yılmaz, puşkaş yılın golü ödülünü kaçırıyordu. herkes ilkay'ın topu kaleye vuracağını beklerken, tecrübeli topçu barajın yanında bomboş barış'a plaseledi ama barış kolay yerine zoru becerip, skoru değiştiremedi.
    rahat giden, geleceğe dair hayaller kurduran bir maçtı ve yine eintracht frankfurt'un savunmamızdan dönen bir atağı demişken yunus topu kaptırınca, doan uğurcan'ı aşırttı ve auta gidecek top sanchez'e çarpınca ev sahibi tribünler ayağa kalkıyordu. pozisyon vermeden gol yemenin okullarda gösterilecek bir örneğiydi.

    türkiye süper liginde 5 maçta sadece bir gol yemek, galatasaraylı topçular için maçların boyutunu değiştirmişe benziyor: gol yemezsen kazanırsa, yersen kaybedersen.

    skorda eşitlik vardı ama kalesinde golü görünce başta yunus olmak üzere bir çok topçu kontak kapatmıştı. aslında barış'ın attığı ama hakemin faul nedeniyle geçersiz saydığı gol, belki uyandıracaktı sarı-kırmızılıları da italyan yanlış düdük çaldı, maçın da kırılma noktalarından biri oldu.

    sonrası ise freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı giden bir galatasaray seyrettik. yine yunus'un ilkay'ın zor pasında topu kaptırması ile hızlı gelişen bir atağında can uzun doksana taktı, arkasından daha skorbord değişmeden serbest vuruşta singo mu burkardt mı değdi top bilinmez, uğurcan filelerden üçüncü kez topu çıkarıyordu...
    soyunma odasında yapılan konuşmalar çokça kez faydalı olmuştur ama bu kez pek de işe yaramıyor, aynı moral bozukluğu içindeki galatasaray, rakip kaleyi uzaktan attığı şutlar dışında zorlayamazken, ev sahibi topçular ise ani ataklarla ve galatasaraylı savunmacılara yaptıkları baskılarla kazandığı toplarla tehlike yaratıyordu. o anların birinde burkardt'ın kafasını uğurcan kucaklamadan, sanchez diziyle kendi kalesine yolluyor, birinde de sara savunmadan top çıkarırken kaptırıp, beşinci gole sebebiyet veriyordu.

    lemina icardi, sane sara ve eren jakobs değişiklikleri oyunu değiştirmezken, galatasaray için geçen sene lig başlamadan süper kupada beşiktaş karşısında alınan 5 gollü mağlubiyet gibi almanya'dan da 5 golle dönmek önümüzdeki maçlar için alınacak büyük bir ders niteliği taşıyordu...
    okan buruk ve ekibi "ödevine" çok daha iyi çalışması gerekirken, galatasaray taraftarının görevi de son yıllarda sosyal medyada virüs gibi yayılan taraftar görünümlü etkileşim budalalarını bir kenara bırakıp, takımına ve hocasına sahip çıkmak...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...t5-1galatasaray.html
  • 947
    günlerdir üstünden farklı farklı sebeplerle konuşulan maç.
    koşu mesafesi, ikili mücadele kazanma, kondisyon gibi saçma sapan argümanlarla aslında eleştirilmesi gereken şey eleştirilmiyor.
    okan buruk yönetimindeki 2. şampiyonlar ligi maçımıza gitmek lazım.
    3 ekim 2023 manchester united galatasaray maçında yediğimiz ilk gole bakalım.
    angelino’nun pres için çıktığı yere bakın, sonrasında topu ağlarımızda görüyoruz.
    son frankfurt maçında attığımız golde topu pres ile kapıyoruz.
    topu kazanamasak belki golü biz yiyeceğiz ama atıyoruz.
    maçın 1-0’dan 2-1’e gelmesinin sebebi yunus’un anlamsız top kayıpları.
    bakın avrupa kupası için çok acayip riskli oynuyoruz.
    ya hurra pres yapıp adamların çıkmasını sağlıyoruz, ya da riskli oynayıp top kaybı yaparak geçiş yiyoruz.
    okan buruk yönetiminde ön elemeler dahil oynadığımız maçlarda toplam 56 gol yemişiz!!
    langırt takımını koysan bu kadar yemez.
    yediğimiz ikinci golde torreira ve lemina yürüyor.
    evet görüntüyü izleyince bende çok kızdım ama 1-0 önde olduğun maçta hurra prese gitmeyeceğin gibi riskli de oynamazsın.
    rakip hocası bile “en az 2 gol atacağımızı biliyordum” dedi.
    artık herkes emin bize gol atacağından çünkü fikrine aşık bir hocamız var.
    evet tuttuğu maçlar oldu ama tutmadığı maçlar 3 katı resmen.
    bütün takımı singo tarzı adamla doldursanız, yine de bu oyuna can dayanmaz.
    ayrıca bizim ligimizde böyle bir tempo yok ki, karşında seni zorlayacak bir rakip yok oyun olarak.
    yani yaşadığımız şeyin sebebi hoca kaynaklı ama kondisyon, antrenman ile ilgili değil.
    elbette idman kalitesi bir avrupa takımı gibi olmayabilir ama bunca gol yemeyi kötü kondisyon antrenmanına bağlayamayız.
    avrupa için kötü bir oyun planımız var olay bu kadar net.
    önde presin kralını zamanında yaptırmış adam bile kompakt oyun ile marsilya, lokomotif ve lazio deplasmanlarından gol yemeden döndü.
    2021-2022 sezonunda avrupa kupalarında geride oynadığı dakika sayısı toplam 30 filandır.
    tabii bunu söyleyince şey deniyor, o sezon ligde 13. olduk.
    ya olduk da, bu avrupa’da doğru oyun oynadığımız gerçeğini değiştirmez.
    süper ligde geçen sezon ligin final haftalarında neredeyse gol yemedik.
    sahamızda ocak-haziran arasında yediğimiz gol sayısı sadece 2.
    az gol yemek şampiyon yapar, tur atlatır.
    lucescu 2001-2002 sezonunda o toplama takımla nasıl çeyrek finalin eşiğine geldi zannediyoruz.
    uefa kupasına giderken yediğimiz toplam gol sayısı 6, final de dahil.
    yani daha hangi veriyle açıklayalım bu durumu?
    çok gol yiyoruz, çok kolay gol yiyoruz.
    çünkü oyunumuz avrupa için yanlış…
  • 949
    maç oldu bitti, konuştuk, astık, kestik artık konsantrasyon zamanı. küçük çocuklar gibi sürekli ağlaşmanın faydası yok. büyük bonservis harcamaları yaptık. osimhen sakat, icardi mâlum, barış alper yılmaz bildiğiniz gibi. takım daha oturmadı. şu aralar taraftar arasındaki motivasyon kaybı, huzursuzluk daha ilk haftalarda kayıplara sebep olabilir.

    beşiktaş, trabzonspor krizde, fener yeni hoca - başkan bunalımındayken en az hasarla sıyrılalım şu süreçten. atı alıp üsküdar'ı geçince hesaplaşırız kendi içimizde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın