• 257
    maç hakkında hala taktiksel analiz yapanları görüyorum. hepsine saygım sonsuz. hatta çok iyi analiz yapan arkadaşlar var, keşke bu işten para kazansalar dediğim ben de taktiksel yazıları yazmayı ve okumayı çok severim ama bu maç tamamen psikolojik etkenlere dayalı.

    sinir harbinden, tahriklerden galip çıkarsak bu maçı alırız. bu yönden zayıf yanlarımız linnes (çok ürkek molde'deyken feneri elyounoussi ile birlikte yendiler ama bu çok farklı), tabi ki belhanda ve soso.

    o yönden güçlü yanlarımız: fernando, gomis, selçuk (orada oynamanın ne demek olduğunu biliyor. kahraman olmaya çalışmazsa iyi iş çıkarır), nagatomo'nun tahriklere kapılacağını zannetmiyorum. onlardan şüphem yok.

    beni muallakta bırakanlar: muslera (son zamanlarda inanılmaz itiraz etmeye başladı umarım bu maç bunu sadece takımı harekete geçirmek için yapar) maicon, serdar aziz, garry.

    işin kötü yanı bunların hepsinden iyi performans almamız gerekecek.

    son olarak: o gün oynayabildiğiniz kadar fenere 1-0 çs oynayın. uluslararası bahis mafyasının dikkatini çekmemiz lazım :/
  • 29
    öncesinde, mantık çerçevesinde herhangi bir analizin yapılmaması gereken maç. neden mi? çünkü; ''bu sene, o sene!'' dediğimiz ve güçlü kadrolarla çıktığımız maçlarda hüsrana uğrarken, ''o kadar senedir yenemiyoruz, bu kadroyla mı yeneceğiz?'' dediğimiz ve görece zayıf olduğumuz maçlardan ise 1 puanla ayrıldığımız hatta galibiyeti kaçırdığımız sezonlar oldu.

    örnek vermek gerekirse;

    galibiyeti kaçırdığımız maçlar:

    3 şubat 2008 fenerbahçe galatasaray maçı*: 11 yerli ile çıkıp beraberlikle döndüğümüz maç. fenerbahçe'de ise lugano, aurelio, roberto carlos, alex gibi isimler vardı. hatta hatırlayanlar vardır, arda'nın sol çaprazdan topu uyuşuk uyuşuk sürüp değerlendiremediği çok net bir pozisyonumuz da vardı.

    24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçı: kalemizde aykut'un olduğu, santraforumuz olmadığı için o maçta pino 'nun santrafor pozisyonunda oynadığı, yedek kalecimizin o zamanlar 18-19 yaşında olduğu ve yedekten maçı çevirebilecek tek ismin barış özbek olduğu gerçeğiyle çıktığımız maçtan yine 1 puanla ayrıldık. yine hatırlayanlar olacaktır, pino'nun kaleye girmekte olan topunu gökhan gönül çizgiden çıkarmıştı.

    25 ekim 2015 fenerbahçe galatasaray maçı: bu maçtaki kadroların başabaş olduğunu düşünenler olabilir ancak maç başlığındaki ilk entryleri okuduğumuzda yine umutsuz bir şeklide çıktığımızı gördüğümüz maç. josef-mehmet topal orta sahasına karşı saçmasapan bir şekilde selçuk-bilal orta sahasıyla çıktığımız kadıköy deplasmanından hiç beklenmeyen birinin yaptığı -olcan adın- kafa vuruşu sonucu beraberlikle ayrıldık.

    bu sene, o sene değimiz maçlar:

    9 kasım 2008 fenerbahçe galatasaray maçı: kewell, lincoln, arda, baros, ümit, nonda hücum hattının gazıyla gittiğimz maçta, josico-selçuk orta sahası karşısında 4 gollü mağlubiyet aldık.

    25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray maçı: yine keita, baros, elano, arda, kewell hücum hattının gazıyla çıktığımız maçta, santraforsuz fenerbahçe'den, keita'nın gördüğü gereksiz kırmızı kartın da etkisiyle 3 gol yediğimiz maç. üstelik o maça kadar küçük emrah muamelesi gören guiza'dan topuk golü yememiz de cabası.* ayrıca bu maçta, malum şahıs, maçın henüz ilk dakikalarında baros'un ayağını kırarak* uzunca bir süre kendisinden faydalanamamıza neden olmuştur.

    12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı: şampiyon olarak stressiz bir şekilde çıkacağımız için bu sefer kesin kazanacağız gözüyle baktığımız maçtan, -üstelik ilk dakikalarda öne geçsek de- webo'nun 4 dakikada attığı 2 gol sonucunda yenilgiyle ayrıldık.

    bunca yıl, kadıköy deplasmanlarından önce; kesin yeneceğiz dediğimiz, bu sene de olmayacak dediğimiz, totemler-ters totemler yaptığımız zamanlar oldu ama içimizden bir ses her seferinde ''o sene, bu sene!'' diyordu. bu sene de içimizdeki ses değişmeyecek ve o sene, bu sene olacak inşallah.
  • 190
    belki her yıl aramızda aynı şeyi söylüyoruz ama bu sefer cidden olacak be abi ya. yani tamam biliyoruz formda olmak, daha iyi olmak, daha iyi kadroya sahip olmak bu lanet yerde yetmiyor ama bu sefer adı konmayan bir farklılık var. yani şu sebepten dolayı diyemesem de içimdeki ses en az 2 farkla galip geleceğiz diyor. hadi be hocam. hadi be galatasarayım. resmen şampiyonluk maçı bu. son dönemlerdeki hiç bir derbide maç başlayana kadar böyle çok aşırı heyecanlanmıyordum. bu derbi için son günlerde her an her saniye aklımda. her aklıma geldiğinde ellerim buz kesiyor.

    (bkz: olacak olacak)
  • 12
    maçın derbi olması dışımda tek önemi şu 20 yıllık yenememe serisinin kırılabilecek olmasıdır. yoksa derbilerde ev sahibi önemi olmaksızın her takım her takımı yenebilir. galatasaray bu 20 yıllık süreçte 4 senelik aralarla birkaç maç kazansaydı bu maçın önemi derbi maçı olmaktan öteye gidemeyecekti. ha bana sorarsanız umrumda mı değil tabii ki. eğer 17-18 sezonunda şampiyon olacaksak bu maçtı kaybetmemize razıyım. önemli olan maçlar değil şampiyonluklardır. tabii yenilgi de 6-0 gibi bir skorla olmamak kaydıyla.
  • 79
    fenerbahçe'nin tam vurup geçilecek kıvamda olması ister istemez bir heves, bir heyecan, bir şevk yaratmıyor değil. çünkü fenerbahçe son yılların en kötü fenerbahçesi belki de. valbuena'sı, dirar'ı, soldado'su vs tam bir toplama takım hüviyetinde, hatta takım olmaktan da uzak.

    bizim formumuzu ise değerlendirme dışında tutuyorum, çünkü en formda durumumuzda dahi gitsek orda işler yolunda gitmeyebiliyor. lakin rodrigues, gomis, belhanda, feghouli, fernando, nagatomo, mariano, maicon hepsi de ilk kadıköy deplasmanlarını yaşayacaklar. bu yüzden rakibin isminin fenerbahçe olması dışında normal bir deplasmana çıkıyormuş gibi hazırlanabilirler psikolojik olarak. bu en büyük artımız bana göre.

    son söz olarak ise şampiyonluk bu maça bağlı değil, daha çok içeride başakşehir ve beşiktaş ile oynayacağımız maçlara bağlı. bu yüzden kadıköy'de bir 20 sene daha kazanamayalım ama bu 20 senede en az 12-13 kere şampiyon olalım. benim ve birçok galatasaraylı taraftarın tercihi de budur eminim.
  • 647
    maçta fatih terim de aykut kocaman kadar temkinliydi. daha önce 2012 şampiyonluğumuzu elde ettiğimiz süper final maçında da böyleydik. tabi şimdi galatasaray 6 puan önde maça çıkıyor, liderliğini koruması için 1 puan yetiyor. terim'in sonuca yönelik oynaması anlaşılır da özellikle ilk yarıdaki fener'in kaleye yaklaşmakta bile tereddüt etmesi onlar için kabul edilemezdi. aykut kocaman sağolsun yine çok büyük hatalar yaptı. ben fenerbahçe'yi ilk dakikalarda daha atak bekliyordum. bu sefer tam tersi oldu. maçın başını ve sonunu biz iyi oynadık, özellikle 60-80 arası fener çok etkiliydi. geri kalan dakikalarda iki takım da vasatı aşamadı, kısaca oyun dengedeydi.

    maçta topa sahip olup teknik kalitemizle iş yapmayı düşünmedik. fener de bunu düşünmedi. ona rağmen bize karşı daha çok pas yaptılar. sebebi ise fener'in aşırı sert ve tahammülsüz oynamasıydı. maalesef 3 pas yapsak topa bodoslama dalan fenerliler ve bunlara kart çıkarmayan bir hakem vardı. bu durumda galatasaray sakin kalıp topa sahip olamazdı. bu yüzden kontra oynamamız kaçınılmaz oldu. ataklarımızın hemen hemen tamamı hızlı hücumlardan geldi zaten.

    maçta konuşulacak çok şey vardı elbet. bireysel performanslara hiç girmiyorum. ama bu maç beşiktaş ve başakşehir maçları için referans olmayacaktır. çünkü iç sahada asla bu kadar geri çekilmeyeceğiz. maçın hakimiyetini paylaşmak istemeyeceğiz. o maçların havası da oyunu da çok farklı olacak. aldığımız 1 puan çok değerli. belki de bu 1 puan bize beşiktaş'la berabere kalma lüksü verecek. beşiktaş'a iç sahada çakıp geçelim, o ayrı mevzu ama o maça muhtemelen bu aldığımız 1 puan dolayısıyla psikolojik olarak üstün çıkacağız.

    bence iyi oynamadık. çünkü şartlar çok müsait değildi. ama mükemmel mücadele ettik. en az 1 puanı da hak ettik. fener'i yarışın içine dahil etmemiş olduk. galibiyeti kaçırdık ama bunun acısı 21. şampiyonluk akşamında geçecektir. bu maçla birlikte takımımız çok büyük güven tazeledi. bu sezon ilk defa zor ve kritik bir maçtan istediğimiz puanla döndük.
  • 70
    yine yenemeyeceğimiz maç. ben fenerbahçe deplasmanına 0 puan yazıp yoluma bakıyorum. fenerbahçe kendi sahasında bize karşı bir yolunu buluyor. en son baroş'un topu direkten döndüğü zaman olay bitti benim için. aslında direkten dönmesi de değil de dönen topun 5-6 oyuncumuzun arasından ve kimsenin müdahale edemeyeceği uzaklıktan geçmesiydi. ne bileyim dışarı gitse o top ya da kaleci falan alsa.
  • 113
    fener'in elinde size üstünlüğü ve buna bağlı olarak duran top dışında gol silahının bulunmadığı maç. başakşehir maçındaki gibi önde basıp beşiktaş maçlarındaki gibi kavga etmek isteyeceklerdir. ofansif olarak gerçekten de çok sınırlı bir takım fenerbahçe.

    savunmalarının alameti farikası ise orta sahadaki m.topal-josef ikilisi. normalde neto-skrtel-roman 3'lüsünden çıkacak herhangi bir ikili asla güven vermiyor. topu oraya götürebilirsek gol veya goller buluruz. ama mesele josef-topal ikilisini by-pass edebilmekte. oyunu kanatlara yayıp, her iki çizgiyi kullanabilirsek bunu başarabiliriz.

    bu maçın bizim adımıza en kilit adamları savunma anlamında donk-selçuk ikilisi hücum anlamında ise beklerdeki nagatomo-linnes ikilisi olacak diye tahmin ediyorum.
  • 52
    emeklemeden koşamayacağımızı gösterecek maç. yıllardır derbi kazanamıyoruz. o -lar eki adama evlat acısı gibi koyuyor ama doğru olan bu. büyük maç galibiyeti yok, derbilerde gol yok. hal böyle olunca bu maçta kazanırız demek tamamen masal geliyor bana. derbi kazanma kültürümüzü geri kazanmamız gerekiyor. bunun içinde bence en ideal maç 2017-18 sezonunda oynayacağımız 3 büyük iç saha maça. o maçları kazanırsak ilerisi için bir hayli büyük adım atmış oluruz.

    camia olarak bu maç ile yanıp tutuşan bir topluluk var karşımızda. aziz yıldırım belki de son kez fener başkanı olarak bu maçta locasında oturacak. böyle yazınca yensek acaba neler olur diye bir an düşündüm ve acayip zevke geldim ancak aziz bize bu maçı verdirmez. prim yapar, bir şey yapar, o stadı son kez okutur, yine yar eder maçı fener'e.

    bizim bu maçtan sonra fener'in önünde kalmamız gerekiyor. en önemli özelliği bu benim gözümde bu maçın.
  • 35
    mevcut futbol takımımızın deplasman psikolojisine baktığımızda kazanmamızın mucize olduğu maç. 2006 şampiyonluğunu ben de gördüm de o sezon 3 mağlubiyetimiz vardı ve 2'si fener'e karşıydı. hatta kupa dahil 5 mağlubiyetimiz vardı 3'ü fener'e karşıydı.

    deplasmanda kasımpaşa'yı bile yenemeyen takım fener'i deplasmanda nasıl yenecek çok merak ediyorum. pozisyona bile girer miyiz, sanmıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın