galatasaray – d.ç.karabükspor : 1-3 ulan bakkal, bize de mi lua lua
vay anasını sayın seyirciler, efsane bir yenilgi aldık. asy arena tarihine de geçecek, karabükspor tarihine de geçecek bir yenilgi. berbat bir gece.
kendimize atfedilen pollyanna taraftara uygun, karınca kararınca bir yazı olması niyetindeyim. maksat sakin galatasaraylıların yüreği soğusun.
çıkan ilk 11’de sorun yok. emre çolak? bence sorun yok. emre geçen sezon takıma girip iyi işler yapmış olmasa, bu sezon takıma girmiş olsa oynayacağı maç bu maç işte. içerdeki karabük maçında oynamayacak da hangi maçta oynayacak? yavaş yavaş algı değişmeye başladı, gözlerinden anlıyorum bunu. olmadı mı? şöyle bir deneme daha yapayım: emre’nin son maçlarda kaybolan güveninin yerine gelmesi için de güzel bir maç değil mi? yine mi olmadı? son bir deneme daha yapacağım: amrabat’ın yaptığı ortaları gördünüz mü? neyse ya vazgeçtim, sıkıldım lan.
galatasaray maçlarının klasiği. rakibin kendi ceza sahasına kapanması. geçen sezon rakip kendi kapanmasa da galatasaray rakibi oraya itiyordu. bu da rakiplere zaman kaybettiriyordu tabii. bu sene ise kayseri hariç hepsi kapandı. kapanmayanlar içinde beşiktaş da var ama sanırım beşiktaş’lılar bu kategoriye girmekten hoşlanmaz. manchester united’ı da saymıyorum, taraftarını yiyeyim sör alex’e ayıp olur. kankayız ya.
işin makarası bir yana, galatasaray’ın bu kapanan takım mevzusunu çözmesi lazım. fatih hoca çok geç bile kaldı. tanımayanlar bilmez, tanıyanlar da hoşlanmaz; fatih hocanın böyle inatları vardır. formsuzsa bile inandığı topçuyu oynatır, olmuyorsa bile inandığı futbolu oynatır. ancak bu sezon bir fark var. hocanın oynadığı topçularla ilgili sorunum yok. çok kritik bölgedeki adamlar değillerse oyuncu tercihlerine çok takılmam. açıklayayım; kritik bölge oyuncuları bir takımın omurgasını oluşturan oyunculardır. kaleci, libero, orta sahanın ortası, santrafor. captano’nun futbol sözlüğü gibi yazarsam: libero dediğim adam savunmadan top çıkaran stoper, orta sahanın ortası dediğim adam oyunu kuran adamdır. sadece kesici kazma stoperler ve ön liberolar ilgi alanımda değildir. neden? çünkü ben galatasaray’ı tutuyorum. yani? türkiye’nin en iyi takımlarından biri. savunma becerileri benim için ikinci hatta üçüncü plandadır. umurumda bile değildir. duran toptan gol yemesin yeter. ama şampiyonlar ligine çıkınca işler değişir. böyle maçlardaki yorumlarımı görüp kafanız karışmasın. kapiş?
efendim yazı uzasın diye lafı dolandırmaktan vazgeçersem şöyle derim direkt olarak: galatasaray bugün savunması yüzünden değil hücumu yüzünden kaybetti.
sen istediğin kadar cris’e, muslera’ya, balta’ya saydır. hikaye. galatasaray içerde karabük’e yeniliyorsa savunması yüzünden olamaz. sahada oynanan futbolda böyledir. dikkat et “sahada” dedim.
saha demişken saha içine dönelim. galatasaray bugün orta kesemenin, orta yapamanın inceliklerini gösterdi. aslında gösterilen orta açmaktı. ceza sahasının 10-15 metre dışından, çaprazdan yay ile penaltı noktasına yapılan ortalar hiçbir işe yaramaz. rakip stoperler için bir referans kaynağıdır bu ortalar. stoper bu ortalara vurduğu kafalardan bir video hazırlayıp youtube’a koysa yıllık 2 milyon euro garanti parayla transfer yapar (maç başı hariç), milli değilse milli olur, o derece.
kim yapıyor lan bu ortaları? güzel soru ama sorunu çözecek soru değil. çünkü takımdaki herkes yapıyor. dany de, cris de, emre çolak da. bakıyorum isimleri görünce hoşunuza gitti ama bitmedi ki isimler. bu ortaları selçuk inan da yapıyor, melo da, amrabat da. yalan mı? gözlerinizi iyi açın, önyargılarınızı bir kenara itin öyle izleyin maçları.
yağmurlu bir günde görmüştüm seni eğer çarşı tarafından bestelenmesiydi, hiç tahmin etmiyorum ama ultraslan besteler miydi cluj maçında meçhul elbette. ama galatasaray bugün özellikle son 20 dakikayı cluj maçı gibi oynadı. neden ki? ne gerek var ki? 72’de beraberliği atarsın, 90+’da galibiyeti. zor bir şey değil ki.
takımın yaptığı ve yapmaması gerekenlere devam ediyorum. sıkılmadınız değil mi? neler yapılması gerektiğini de yazacağım. hiç öyle “yeter ki sallayacak bahane olsun” modeli olmadığımı bilirsiniz.
takım kaleye şut atmıyor, özellikle 18 dışından. geçen sezondan beri yazıyorum. belki de kendimi bildim bileli de söylüyorum bunu. belki top oynarken kendi sahamdan bile kaleciyi önde görürsem vurduğumdandır, bilemiyorum. halı sahadan bahsetmiyorum abicim, ben de vururum oradan deme sakın.
özellikle kapanan savunmalara karşı uzaktan şut çok önemli bir seçenektir. ama kimin vurduğu önemli. mesela dany vurmasın, sabri vurmasın, balta zaten vurmaz. ama selçuk inan, melo, emre çolak, hamit altıntop vurmalı. ama abi pozisyon olmuyor itirazlarını duyuyorum. gaybdan haber alıyorum oğlum ne var, tövbe yarabbim. anlatıcam oğlum, hepsini bir arada, aralarına karbon kağıdı koyup anlatıcam aşağıda, sakin.
bir de takımda rakibin savunmasına topla bodoslama dalacak oyuncumuz yok. var ama bir tane. engin baytar. normalde topçu böyle oynamaktan korkar, beceremezse tribün çok tepki verir çünkü. ama baytar hem kendine güvendiği hem de biraz deli olduğu için bunları yapabiliyor. ve fakat engin aylardır resmi maç oynamıyor. bugün de bütün iyi niyetine rağmen kişisel özelliklerini çok fazla gösteremedi. normaldir.
sıra geldi bunların nasıl yapılacağına. çünkü şikayet ettiğim şeylerin çözümlerini anlatmazsam olmaz. bir gazetenin köşe yazarı da değilim ki bir sonraki maç kıvırayım. amk, yazar olsam ne olacak, kıvırmayan adam kıvırmaz. ayaküstü yalaka yazarlara da çaktım, rahatladım.
gerçi, nasıl yapılacağı konusunda işim kolay. tek handikap var; fatih hocanın “bana işimi mi öğretiyorsun lan kel” demesi ki, demez. olsa olsa sevenleri, ne sevenleri aşıkları der, umurumda da değil onlar. gs sözlükteki t a a r a b t naber? :)
nasıl yapmalı?
hücum futbolu oynuyorsan yapmaman gerekli bir şey var. duran toptan gol yemeyeceksin. kontradan yiyebilirsin, fark da yiyebilirsin hatta. kazanmak için saldırırsın, savunmanı öne çıkarırsın kontradan takarlar. futbolun içinde var, bu riski alırsın. ama duran toptan yemeyeceksin. galatasaray bugün yemedi ama bugüne kadar bunları yemişti. içeride kaybedilen maçtan sonra gelişme hanesine yazamayacağım bunu, muhasebeci miyim lan ben? neyse + verdim duran top konusunda.
ortalara gelelim. usta, sen öndesindir o zaman istediği gibi oynarsın sesim çıkmaz. yanlıştır diye kısacık bir cümle yazar geçerim. ama kazanamıyorsan ve hatta kaybediyorsan bu sefer paragraf yazarım. koordinat veriyorum; izdüşümsel olarak rakip ceza sahasının 10 m. dışı, taç çizgisinin 7 m. içi. oradan topu penaltı noktası ile yay arasına yollarsan hem de ters ayakla bile değil, yani top dıştan içe değil, içten dışa gelecek şekilde, o topa stoper vuramazsa büyük sürpriz olur. öyle böyle değil ama. adamın yüzü topa ve rakip sahaya dönük ve aynı anda hem rakibini hem topa vuran adamı, hem de topu kesebiliyor gözüyle. nasıl vurmasın o topa? şaka mı bu? senin santraforun ise diyelim ki top ona geldi. topu alacak, dönecek de vuracak. ölme eşeğim ölme derler ya, o hesap.
bu dengeyi bozmanın yolu sıfıra inmektir. bu defa işler tersine döner. stoperin yüzü kendi kalesine dönük, santraforunun yüzü de rakip kaleye dönük. karşılıklı geçen iki trenin hızı nedir? aradaki devasa farka uyandın mı? elbette uyandın.
ceza sahası dışından şut atma problemimiz var. bazı ihtiyarlar 18 falan diyor, kafanız karışmasın ceza sahası demek istiyorlar. topa vuracak fırsat olmuyor mu? elinde hagi gibi biri yoksa sen de buna göre oynayacaksın. 3 top bilardoda sota kalmak diye bir şey vardır ya. kendi kendine topları istediğin düzende bırakırsın alabildiğin kadar sayı alırsın, o hesap. artık yok mu yoksa, ne bileyim abicim benim gençliğimde vardı. bir de pike çekmek yasaktı. şimdi serbest mi?
selçuk inan’ı santrafor-stoper dörtlüsünün hemen arkasına yerleştirirsin. oyun kurma işini de madem topu oyuna iyi sokuyor diyorsun cris’e verirsin. melo’yu da yaklaştırırsın, hamit altıntop’u da, hatta emre çolak’ı da. kenardan gelen ortalara rakip stoper öyle kolayca, düşünmeden kafa vuramaz. santraforlarınla ikiye-bir yaparsın kaleye vurursun. her zaman vurmasan da olur, vuracağını düşünen savunmanın dengesini bir kez bozdun mu, o zar dikilse de bir işe yaramaz. sen yeter ki vuracağını göster yahu.
ortaları anlattık, kaleye şutu anlattık geriye kaldı savunmanın arasına dalacak adam. bu anlatılacak bir şey değil ki. elinde bu tip adam varsa yaparsın, yoksa yapamazsın. bizim elimizde bu işi yapacak tek adam baytar. biraz amrabat belki biraz da emre çolak. bunlar yetmiyor mu, o zaman parayı bastırıp dışarıdan alırsın. beğenmediğin ceyhun eriş’den sonra memlekette bu tip adam kalmadı.
önümüzde manu maçı. kağıt üzerinde yenmemiz mümkün değil de allahtan futbol kağıt üzerinde oynanmıyor. pixel, yok orada da oynanmıyor, çim saha deniyor orada oynanıyor. demin bir kız sordu da, ona cevap verdim, pardon.
not : biz hep galatasaray’a bakıyoruz tabii ama komşum mesut bakkal’ı da tebrik etmem gerek. adam bu maçı kazanmak için geceler boyu uyumamış bile olabilir. kendi imkanlarına göre doğruları yaptılar ve maçı kazandılar. tebrikler karabükspor.
*