• 188
    gece gece sinirlerimi bozan maç.
    eşimle beraber biraz içelim demlenelim dedik, açtık birkaç kadeh içiyoruz dedim youtube dan trt müzik akşam sefası programını açalım. bilenler bilir gayet güzel programdır müzikler falan gayet güzeldir. neyse rastgele bir program açtık dinliyoruz bir şarkı iki şarkı keyifle gidiyor. bir anda ekranın sağ üstünde bu maçın skoru çıktı. gs 1 krbk 2 yazıyor.
    ulan gece gece gerildim anasını satayım 2012 deki maç yüzünden. bir yandan içiyorum bir yandan bir gol atsak diye bakıyorum. deli oldum gözüm sağ üstte bir gol bekliyorum.
    olursa haber veririm sizlere. ama maalesef şu an mağlubuz.
  • 180
    galatasaray – d.ç.karabükspor : 1-3 ulan bakkal, bize de mi lua lua

    vay anasını sayın seyirciler, efsane bir yenilgi aldık. asy arena tarihine de geçecek, karabükspor tarihine de geçecek bir yenilgi. berbat bir gece.

    kendimize atfedilen pollyanna taraftara uygun, karınca kararınca bir yazı olması niyetindeyim. maksat sakin galatasaraylıların yüreği soğusun.

    çıkan ilk 11’de sorun yok. emre çolak? bence sorun yok. emre geçen sezon takıma girip iyi işler yapmış olmasa, bu sezon takıma girmiş olsa oynayacağı maç bu maç işte. içerdeki karabük maçında oynamayacak da hangi maçta oynayacak? yavaş yavaş algı değişmeye başladı, gözlerinden anlıyorum bunu. olmadı mı? şöyle bir deneme daha yapayım: emre’nin son maçlarda kaybolan güveninin yerine gelmesi için de güzel bir maç değil mi? yine mi olmadı? son bir deneme daha yapacağım: amrabat’ın yaptığı ortaları gördünüz mü? neyse ya vazgeçtim, sıkıldım lan.

    galatasaray maçlarının klasiği. rakibin kendi ceza sahasına kapanması. geçen sezon rakip kendi kapanmasa da galatasaray rakibi oraya itiyordu. bu da rakiplere zaman kaybettiriyordu tabii. bu sene ise kayseri hariç hepsi kapandı. kapanmayanlar içinde beşiktaş da var ama sanırım beşiktaş’lılar bu kategoriye girmekten hoşlanmaz. manchester united’ı da saymıyorum, taraftarını yiyeyim sör alex’e ayıp olur. kankayız ya.

    işin makarası bir yana, galatasaray’ın bu kapanan takım mevzusunu çözmesi lazım. fatih hoca çok geç bile kaldı. tanımayanlar bilmez, tanıyanlar da hoşlanmaz; fatih hocanın böyle inatları vardır. formsuzsa bile inandığı topçuyu oynatır, olmuyorsa bile inandığı futbolu oynatır. ancak bu sezon bir fark var. hocanın oynadığı topçularla ilgili sorunum yok. çok kritik bölgedeki adamlar değillerse oyuncu tercihlerine çok takılmam. açıklayayım; kritik bölge oyuncuları bir takımın omurgasını oluşturan oyunculardır. kaleci, libero, orta sahanın ortası, santrafor. captano’nun futbol sözlüğü gibi yazarsam: libero dediğim adam savunmadan top çıkaran stoper, orta sahanın ortası dediğim adam oyunu kuran adamdır. sadece kesici kazma stoperler ve ön liberolar ilgi alanımda değildir. neden? çünkü ben galatasaray’ı tutuyorum. yani? türkiye’nin en iyi takımlarından biri. savunma becerileri benim için ikinci hatta üçüncü plandadır. umurumda bile değildir. duran toptan gol yemesin yeter. ama şampiyonlar ligine çıkınca işler değişir. böyle maçlardaki yorumlarımı görüp kafanız karışmasın. kapiş?

    efendim yazı uzasın diye lafı dolandırmaktan vazgeçersem şöyle derim direkt olarak: galatasaray bugün savunması yüzünden değil hücumu yüzünden kaybetti.
    sen istediğin kadar cris’e, muslera’ya, balta’ya saydır. hikaye. galatasaray içerde karabük’e yeniliyorsa savunması yüzünden olamaz. sahada oynanan futbolda böyledir. dikkat et “sahada” dedim.

    saha demişken saha içine dönelim. galatasaray bugün orta kesemenin, orta yapamanın inceliklerini gösterdi. aslında gösterilen orta açmaktı. ceza sahasının 10-15 metre dışından, çaprazdan yay ile penaltı noktasına yapılan ortalar hiçbir işe yaramaz. rakip stoperler için bir referans kaynağıdır bu ortalar. stoper bu ortalara vurduğu kafalardan bir video hazırlayıp youtube’a koysa yıllık 2 milyon euro garanti parayla transfer yapar (maç başı hariç), milli değilse milli olur, o derece.

    kim yapıyor lan bu ortaları? güzel soru ama sorunu çözecek soru değil. çünkü takımdaki herkes yapıyor. dany de, cris de, emre çolak da. bakıyorum isimleri görünce hoşunuza gitti ama bitmedi ki isimler. bu ortaları selçuk inan da yapıyor, melo da, amrabat da. yalan mı? gözlerinizi iyi açın, önyargılarınızı bir kenara itin öyle izleyin maçları.

    yağmurlu bir günde görmüştüm seni eğer çarşı tarafından bestelenmesiydi, hiç tahmin etmiyorum ama ultraslan besteler miydi cluj maçında meçhul elbette. ama galatasaray bugün özellikle son 20 dakikayı cluj maçı gibi oynadı. neden ki? ne gerek var ki? 72’de beraberliği atarsın, 90+’da galibiyeti. zor bir şey değil ki.

    takımın yaptığı ve yapmaması gerekenlere devam ediyorum. sıkılmadınız değil mi? neler yapılması gerektiğini de yazacağım. hiç öyle “yeter ki sallayacak bahane olsun” modeli olmadığımı bilirsiniz.

    takım kaleye şut atmıyor, özellikle 18 dışından. geçen sezondan beri yazıyorum. belki de kendimi bildim bileli de söylüyorum bunu. belki top oynarken kendi sahamdan bile kaleciyi önde görürsem vurduğumdandır, bilemiyorum. halı sahadan bahsetmiyorum abicim, ben de vururum oradan deme sakın.
    özellikle kapanan savunmalara karşı uzaktan şut çok önemli bir seçenektir. ama kimin vurduğu önemli. mesela dany vurmasın, sabri vurmasın, balta zaten vurmaz. ama selçuk inan, melo, emre çolak, hamit altıntop vurmalı. ama abi pozisyon olmuyor itirazlarını duyuyorum. gaybdan haber alıyorum oğlum ne var, tövbe yarabbim. anlatıcam oğlum, hepsini bir arada, aralarına karbon kağıdı koyup anlatıcam aşağıda, sakin.

    bir de takımda rakibin savunmasına topla bodoslama dalacak oyuncumuz yok. var ama bir tane. engin baytar. normalde topçu böyle oynamaktan korkar, beceremezse tribün çok tepki verir çünkü. ama baytar hem kendine güvendiği hem de biraz deli olduğu için bunları yapabiliyor. ve fakat engin aylardır resmi maç oynamıyor. bugün de bütün iyi niyetine rağmen kişisel özelliklerini çok fazla gösteremedi. normaldir.

    sıra geldi bunların nasıl yapılacağına. çünkü şikayet ettiğim şeylerin çözümlerini anlatmazsam olmaz. bir gazetenin köşe yazarı da değilim ki bir sonraki maç kıvırayım. amk, yazar olsam ne olacak, kıvırmayan adam kıvırmaz. ayaküstü yalaka yazarlara da çaktım, rahatladım.
    gerçi, nasıl yapılacağı konusunda işim kolay. tek handikap var; fatih hocanın “bana işimi mi öğretiyorsun lan kel” demesi ki, demez. olsa olsa sevenleri, ne sevenleri aşıkları der, umurumda da değil onlar. gs sözlükteki t a a r a b t naber? :)

    nasıl yapmalı?

    hücum futbolu oynuyorsan yapmaman gerekli bir şey var. duran toptan gol yemeyeceksin. kontradan yiyebilirsin, fark da yiyebilirsin hatta. kazanmak için saldırırsın, savunmanı öne çıkarırsın kontradan takarlar. futbolun içinde var, bu riski alırsın. ama duran toptan yemeyeceksin. galatasaray bugün yemedi ama bugüne kadar bunları yemişti. içeride kaybedilen maçtan sonra gelişme hanesine yazamayacağım bunu, muhasebeci miyim lan ben? neyse + verdim duran top konusunda.

    ortalara gelelim. usta, sen öndesindir o zaman istediği gibi oynarsın sesim çıkmaz. yanlıştır diye kısacık bir cümle yazar geçerim. ama kazanamıyorsan ve hatta kaybediyorsan bu sefer paragraf yazarım. koordinat veriyorum; izdüşümsel olarak rakip ceza sahasının 10 m. dışı, taç çizgisinin 7 m. içi. oradan topu penaltı noktası ile yay arasına yollarsan hem de ters ayakla bile değil, yani top dıştan içe değil, içten dışa gelecek şekilde, o topa stoper vuramazsa büyük sürpriz olur. öyle böyle değil ama. adamın yüzü topa ve rakip sahaya dönük ve aynı anda hem rakibini hem topa vuran adamı, hem de topu kesebiliyor gözüyle. nasıl vurmasın o topa? şaka mı bu? senin santraforun ise diyelim ki top ona geldi. topu alacak, dönecek de vuracak. ölme eşeğim ölme derler ya, o hesap.
    bu dengeyi bozmanın yolu sıfıra inmektir. bu defa işler tersine döner. stoperin yüzü kendi kalesine dönük, santraforunun yüzü de rakip kaleye dönük. karşılıklı geçen iki trenin hızı nedir? aradaki devasa farka uyandın mı? elbette uyandın.

    ceza sahası dışından şut atma problemimiz var. bazı ihtiyarlar 18 falan diyor, kafanız karışmasın ceza sahası demek istiyorlar. topa vuracak fırsat olmuyor mu? elinde hagi gibi biri yoksa sen de buna göre oynayacaksın. 3 top bilardoda sota kalmak diye bir şey vardır ya. kendi kendine topları istediğin düzende bırakırsın alabildiğin kadar sayı alırsın, o hesap. artık yok mu yoksa, ne bileyim abicim benim gençliğimde vardı. bir de pike çekmek yasaktı. şimdi serbest mi?
    selçuk inan’ı santrafor-stoper dörtlüsünün hemen arkasına yerleştirirsin. oyun kurma işini de madem topu oyuna iyi sokuyor diyorsun cris’e verirsin. melo’yu da yaklaştırırsın, hamit altıntop’u da, hatta emre çolak’ı da. kenardan gelen ortalara rakip stoper öyle kolayca, düşünmeden kafa vuramaz. santraforlarınla ikiye-bir yaparsın kaleye vurursun. her zaman vurmasan da olur, vuracağını düşünen savunmanın dengesini bir kez bozdun mu, o zar dikilse de bir işe yaramaz. sen yeter ki vuracağını göster yahu.

    ortaları anlattık, kaleye şutu anlattık geriye kaldı savunmanın arasına dalacak adam. bu anlatılacak bir şey değil ki. elinde bu tip adam varsa yaparsın, yoksa yapamazsın. bizim elimizde bu işi yapacak tek adam baytar. biraz amrabat belki biraz da emre çolak. bunlar yetmiyor mu, o zaman parayı bastırıp dışarıdan alırsın. beğenmediğin ceyhun eriş’den sonra memlekette bu tip adam kalmadı.

    önümüzde manu maçı. kağıt üzerinde yenmemiz mümkün değil de allahtan futbol kağıt üzerinde oynanmıyor. pixel, yok orada da oynanmıyor, çim saha deniyor orada oynanıyor. demin bir kız sordu da, ona cevap verdim, pardon.

    not : biz hep galatasaray’a bakıyoruz tabii ama komşum mesut bakkal’ı da tebrik etmem gerek. adam bu maçı kazanmak için geceler boyu uyumamış bile olabilir. kendi imkanlarına göre doğruları yaptılar ve maçı kazandılar. tebrikler karabükspor.

    *
  • 30
    bu tarz maçları firesiz geçmek lazım şampiyonluk için, zaten stsl 2012 2013 sezonu çok kırılgan başladı.

    11 maçta 22 puanla liderlik ortalama maç başı 2 puanla lider olmak demek. aynı ortalama ile devam etsek 34 maç için kazanacağımız puan 68 olur. tabi ki böyle olmayacağını hepimiz biliyoruz ama özellikle karabük,elazığ,mersin,sivas,g.antep vs. böyle maçlarda içeride dışarıda 3'er 3'er alacaksın puanları ki derbilerde ya da fikstürün sıkıntılı bölümlerinde puan kaybı opsiyonumuz olsun. şampiyonluk böyle maçlarda kazanılan puanlarla geliyor.
    fatih terim'in başarılı olduğu yıllarda genellikle anadolu takımlarından çok puan alması fark yaratıp şampiyonluklar kazandırmıştır.

    son on yılda fenerbahçe'nin derbilerde çok başarılı olmasına rağmen şampiyonluk sayısının bu istatistiğe göre az olması bu tarz maçları iyi oynayamamasından geliyor. biz ise gereken ciddiyetle çıktığımız bu tarz maçları en az kayıpla atlatıp şampiyonlukları kucaklamışız.

    bu sebepledir ki 20 kasım 2012 galatasaray manchester united maçı şimdilik bir kenarda dursun ve bu maçta firesiz alaım 3 puanı ve arkamıza yaslanıp rakiplerimizin maçlarını izleyelim ve salı gününü bekleyelim.
  • 182
    eve yeni gelebildiğim maç.

    özet falan geçmeye gerek yok. söylenebilecek en güzel şey;

    şereftir seni sevmek
    senle ağlayıp gülmek
    galatasaray sevgisi
    sürecek sonsuza dek

    kötü oynuyoruz sonuç normal. ancak ve ancak şuna bu gece itibariyle emin oldum ki, taraftarının maça etki etmediği tribünlere sahip bir takımız.

    bu maç samiyende olsaydı, iyi kötü bir şekilde kazanırdık. ha doğu üstte bağırıp bağırtmak için maçı çok ta takip edemedim ama karabük lan işte eti ne budu ne? ancak arenada malesef bu ve bunun gibi maçlarda bu kafada tribünlere sahip olduğumuz sürece puan ya da puanlar kaybetmeye mahkumuz. fatih hoca içerdeki maçlara farklı önlemler almalı.

    *
  • 26
    tamam mençıstır maçı* önemli tamam avrupa maçı tamam hepsini anlıyorum da bu maçımıza neden pek önemsemiyoruz onu anlayamıyorum. braga ve mençıstır maçlarının başlıklarına üçerden 6 adet entry girilmiş şu saate kadar ama 18 saat sonra başlayacak bu lig maçımız kimsenin umrunda değil. kendilerine göre haklı olabilir fakat her maç zamanı geldiğinde düşünülmelidir. bu maçı bi atlatalım da sağ salim sonra mençıstır maçını doyasıya konuşalım ama unutmayalım;

    (bkz: bugün günlerden galatasaray)
  • 185
    2 ekim 2012 galatasaray braga maçının birebir kopyası görüntüsündeydi. sahada şuursuzca dolanan ve takım olma görüntüsünden çok uzak olan oyuncular, pas yapma amaçlarının ne olduğunu unutmuş gibiydiler. maçı izlemeyen birisine maç istatistiklerini gösterseniz bizi işaret ederek 'bu takım 3-0 kazanmıştır' tahmini yürütür fakat oynanan oyundaki ciddiyetsizliği, şuursuzluğu, isteksizliği -ne derseniz deyin- gören birisi için tabeladaki 1-3'lük skor hiç de şaşırtıcı değildi. aslında maçın ilk 10 dakikalık bölümündeki oyunumuz, geriye kalan 80 dakika için beni umutsuzluğa sevk etmişti bile.

    sezon başından beri birçok maçta olduğu gibi ilginç istatistiklere imza attık yine; fatih hoca'nın bu zamana kadar her defasında "maçın genelinde topla oynayan taraf biziz ama kalemize gelen ilk top gol oluyor." şeklindeki demeçlerin yanlışlığının bugün farkına vardığını umut ediyorum. 482 tanesi isabetli toplam 548 pas yapmışız, karabükspor'da ise bu rakamlar 160/124 şeklinde. topla oynama oranlarında %64'e %36 üstünlük kurmuşuz; keza karabükspor ceza sahamıza toplam 23 top atarken biz rakip ceza alanına 66 top atmışız ve karabükspor'dan yalnızca 8 daha fazla isabet sağlamışız (22-14). tüm bu akıl dışı rakamların açıklaması ise şu noktalarda gizli: büyük takım görüntüsünün aksine takımımızda en çok pas alan (73), en çok pas veren (66), en çok topla oynayan (5,30 dk) oyuncu savunmamızda görev yapan dany. bunun aslında orta sahada oyun kurma görevini üstlenmesi beklenen melo veya selçuk olması gerekirdi. fakat selçuk en çok pas alan oyuncu sıralamasında dany, emre (66), cris (62) ve hakan balta'nın (61) ardından 5. sırada, toplam 52 pas almış. melo da hamit ile birlikte toplam 45 kez pas alarak selçuk'un gerisinde kalmış.

    yanlış giden noktalar da tam olarak yukarıdaki paragrafta anlatmak istediklerimiz. topa sahip oluyoruz, topla oynayan taraf maçın çok büyük bir bölümünde biziz fakat dany - cris ikilisi paslaşmalarda merkez nokta oluyorsa burada yanlış giden bir şey var demektir. topu sol kanattan sağ kanada geçireceksek pas bağlantıları hakan > cris > dany > eboue şeklinde ilerliyor. bu şekilde rakip savunmanın yerleşme dengesini bozmamız mümkün değil. uefa süper kupa finalinde, uzatma dakikalarında jardel'in attığı golde topu en soldan en sağa fatih akyel'e atarak rakibin dengesini bozduğumuz pozisyon ders olarak gösterilmeli bizim takıma. ülke standartlarının çok üzerinde, haksız rekabet yaratacak kadar kaliteli bir koç ekibimiz var, bu ülkenin görüp görebileceği en büyük teknik direktör fatih terim var fakat oyunculara antrenmanlarda, taktik çalışmalarda nelerin anlatıldığını ciddi anlamda merak ediyorum. son maçımızı 11 kasım'da mersin deplasmanında oynadık ve karabükspor maçına kadar arada geçen koca 5 gün vardı. mersin maçında takımın durgun, silik, isteksiz futbolu herkes tarafından dikkat çekmesine rağmen teknik ekibimizin bunu düzeltme konusunda çalışma yapmamış olması demek istemiyorum; yapıp yapmadığını sorgulamamız bile durumun ciddiyetini gösteriyor.

    bizim için kayıp, boş bir 90 dakika oldu. kötü oynadık diyemiyorum çünkü ortada oynadığımız bir oyun bile yoktu. sahada tek gördüğümüz şuursuzca dolaşan oyuncularımızdı. attığımız golde tamamen karabükspor savunmasının gereğinden fazla ileride olması ana sebepti; çünkü golü bulacak tek bir düzenli atak organizasyonu bile gerçekleştiremedik tamamladığımız 90 dakikada. bütün toplam dany - cris'te toplanıyor; köşe vuruşlarını topu ön direğe bile zoraki yetiştiren emre çolak kullanıyor, büyük takım hüviyetinden uzakta golü bulmak için elimizde kalan tek çareyi ceza sahasına rastgele orta yapmakta buluyoruz. bu şartlarda gol atmamız imkansızdı, attığımız gol de bu yüzden karabükspor'un savunması sayesinde olmuştu.

    önemle değinilmesi gereken diğer nokta da haddinden fazla temposuz ve yavaş oynamamız. verdiğimiz paslarda top adeta çimler üzerinde süzülüyor; bu şekilde slow motion oynamaya devam etmemizi anlamak çok güç. fatih hoca'nın istatistikçileri vardır, en kötü ihtimalle maç rakamlarını derleyen, sunan siteler var. açıp bakabiliriz; ataklarda ortalama pas hızımız 3.80 km iken, karabükspor'da bu rakam 6.65 km. gol girişimlerinde ortalama pas hızımız 5.20 km iken karabükspor'da bu rakam bizden yine daha fazla: 7.29 km. pası biraz hızlı atmak, oyuna tempo kazandırmak bu kadar zor olmamalı. hızlı, istekli, saldırgan, ne yaptığını bilen bir galatasaray'ın en kısa sürede sahalara dönmesini umuyorum. bunun için de fatih hoca başta olmak üzere tüm ekibe ve oyunculara güvenim tam.
  • 29
    akıllarda 20 kasım 2012 galatasaray manchester united maçı olsa da puan kaybetmeden yolumuza devam etmemiz gereken çok önemli maç. karşı yakadakilerin ağzının suları akarak puan kaybetmemizi ve bizi yakalama heveslerini güzel futbol ve 3 puan ile kursaklarında bırakmamız gerekiyor.

    manu maçı bizim aklımızdan çıkmıyor fakat oyuncularımızın ve grande'nin aklında olmaz inşallah.
  • 43
    güzel bir oyunla galip gelmemiz gereken maç. emre çolak daha oynamadan yine eleştirilmiş. bir bırakın şu adamın peşini bir zahmet. demek ki sizlerin göremediğini imparator görebiliyor. demek ki herkes aynı şeyi düşünmek zorunda değil. misal bu sözlükte ben emre çolak'ın iyi bir futbolcu olacağını düşünüyorum ama bir başkası düşünmüyor. fatih terim ne ben emre çolak iyi futbolcu olacak dedim diye emre çolak'ı oynatır ne de sen emre çolak'tan bir yol olmaz dedin diye imparator onu kadrodan çıkarır. gözümüzün önünde burak yılmaz gerçeği var. az görün gözünüzün önündeki futbolcu olup da sonradan açılanları. ayhan akman'ı düşünün. ben 30'umdan sonra futbolu öğrendim demişti. her ne kadar bazılarımız bam üçlüsü deyip ayhan'ı barış ve mustafa sarp ile aynı kefeye koysa da... sonuç bu maçta formayı kimler giyiyor? (gbkz: "muslera, eboue, dany, cris, hakan, hamit, melo, selcuk, emre, umut, burak) işte biz bu futbolcularımıza sahip çıkmalıyız. onlar bizim futbolcumuz çünkü. yıkıcı olmak kolay yapıcı olmaz zor olan. zor olanı başarırsak bizim takımımız da zorları başarır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın