biraz kendimiz ama daha çok da hakem kararlarıyla zora giren, bu sayede daha büyük bi motivasyona dönüşen epik finalli bi galibiyet.
hakem tarafını, ağlayan sızlayan şikeci kuşları falan geçiyorum onlar bildiğimiz kısımlar. ben bize lazım olan, gerçekçi bi şekilde kendimize dair eleştirilerimizi yapayım kaçayım:
öncelikle takım olaraktempomuz göz yaşartıcı seviyede, rakibi o akışın içinde boğmayı başarıyoruz. buradaki sorun rakibi baskı altına aldığımız ve golü bulduğumuz zamanlarda bile oyunu tutacak sakinliği yakalayamamamız. sonuçta maça yüksek tempo başlayıp 15-20 dakika rakibi boğuyorsan gol atman lazım, atsan da atamasan da oyun içinde aktif dinlenmen lazım. işte biz o dinlenmelerde genellikle gol yiyoruz çünkü gerideki dizilimi çok iyi yapamıyoruz. bu biraz takımın bi türlü ideal 11'i bulamadığı için uyum sorunu kaynaklı olsa da daha çok takımın çizgi halinde önde oynamasından kaynaklanıyor. hızlı hücumların çoğu kalemizde tehlike oluyor böyle olunca.
ikinci olarak gol beklentimiz bu kadar yüksek olmasına rağmen attığımız gol gerçekten az. bunu sayılara bakmadan, rakiplerimizin xg ve gol sayılarını karşılaştırıp düşünün. lig ortalaması zaten 0.8-1.5 xg arasında gidip geliyor, bizim xg en kötü maçımızda 2, bazı maçlarda 3.5 civarlarında ama attığımız gol rakiplerin oranına göre düşük.
mesela bugün
barış alper yılmaz'ın 2 dakika içinde 2 tane olmak üzere 3 net gol fırsatı vardı, atamadı. bu olabilir tabii, futbol böyle bi şey ama aynı maç içinde buna benzer 4-5 pozisyondan 1 tanesini bile atamayınca golleri de duran topla ya da çok ekstrem şutlarla bulabiliyorsun. oysa şunlardan 1-2 tanesini atabilsen hemen her maçı çok rahat götüreceksin.
onun dışında takımın hırsı, kazanmaya olan inancı ve takımdaşlığı gerçekten muazzam. öyle
koftiden birlik beraberlik mesajı değil; sahada herkes diğeri için her şeyi yapacak durumda. olmayanlar zaten devre arası gidecek.
gelelim bireysel olarak analizlereyıllarca verdiği hizmetler ve kazandırdığı maçlar, yeri geldiğinde bi kulpundan tuttuğu kupalar için minnettarız ama
muslera'yla ilişkimiz kötü bi ayrılıkla tüm güzelliği silip atmaya doğru gidiyor.
her maç aynı pas hatasıyla rakibe pozisyon hazırlamalar, kapattığı köşeden gol yemeler falan derken zaten kötü olduğu yan toplarda daha da kötü olmak gibi şeyler de çıktı yaşıyla birlikte. eskiden bunları tolere eden bi refleks avantajı vardı, artık o da kayboluyor. artık ayakları iyi, basit goller yemeyen bi kaleci şart.
jakobs'u oynadığı ilk maçlarda çok beğenmiştim ama sanırım olmayacak. neden olmayacak? çünkü en başta kronik olduğu muhtemel bi sakatlığı var. ikinci olarak kademe anlayışı, markaj yetenekleri evlere şenlik. zamanın olağan akışından saptığı abdülkerim'in pozisyonunda hata %100 kendisinde mesela, pozisyonu izlerseniz rakibi 40 metre kovalayıp ceza sahasında durduğunu göreceksiniz. olacak iş değil. o golü yesen belki de şampiyonluk yolunda inanılmaz bi ivme kaybedeceksin.
yunus'un bugün oynadığı maçı izleyip her maç böyle oynaması lazım. bazen top ezmesi, hızlı hücumları rakip oturana kadar bekletmesi ve olmadık yerlerde top kaptırması gibi korkunç mental hataları var. bugün olduğu gibi onları yapmadığı ya da azalttığı senaryoda inanılmaz katkı sağlıyor.
abdülkerim genel performansıyla son 2 senesinden uzak ama bugün ekstra kötüydü. yedirdiği goldeki hatası bi yana maçta benzer hataları 4-5 pozisyonda daha yaptı. sakatlık ya da konsantrasyon eksikliği diyelim. yine de o kurtardığı top inanılmazdı, şampiyonluk klibinde yer alacak bi görsel.
jelert'ten beklenti 1-1 oynayıp rakibi kitlemesi olmamalı, böyle olduğunda ikili oyunlarda çok etkisiz kalıyor. onun yerine defansif tarafında daha kademede olan, yedekleyici rolü üstlenmesi lazım. zaten hücum çıkışlarında boş alanda topla buluşturup orta sahayla pas alışverişi için kullanılması en mantıklısı. onun dışında adamı ileri yolluyorsun dönmesi 5 saniye, bu anlamda muhteşem.
batshuayi'yi geçen maç yerden yere vurduk ama ben
görevini çok iyi yaptığını düşünüyorum: rakip kapandığında pozisyon bulsun, karambolde duran topta gol atsın. adamın olayı zaten bu, bu şekilde bu sezon en az 9 puana etkisi var az değil. yarın gitse %200 karlı transfer.
sara bu takımın gerçekten çok başka bi parçası. nazardan uzak, 10 numaraya yakın olsun.
bi de bugün en çok özlemini çektiğimiz adam tartışmasız
davinson oldu. defanstaki aksaklıklar bi yana hücuma çıkışları, pas dağıtması ve parsellediği alanla rakibi nasıl yok ettiği bugün daha iyi anlaşıldı. bu maçta oynasaydı çok farklı bi sonuç ortaya çıkardı.
kısacası eğrisi doğrusuyla şampiyonluk yolunda inanılmaz bi maç oldu. hep söylediğim gibi şikeci kuşların 4 ayrı 90 dakikada veremediği tempoyu 45 dakikada veren bi galatasaray var ve hakem hatası, geriye düşmek, sakatlık falan demeden kazanıyor.
yürüyedür!