• 176
    net penaltımızın verilmediği maç olmuştur. bence süzmesi kolay bir pozisyon değildi hakem için ama var hakeminin gözünün ayarına yani, nasıl görmüyorsunuz arkadaş.

    öte yandan attığımız golde adem'in hamlesi bana da faul gibi geldi. ama işte doğal olaral bu çifte standarta isyan ediyoruz. lehimize olanı görmeyip aleyhimize olanları hep görüyolar.

    maça gelecek olursak, standart bi kupa deplasman maçı oynadık. lemina çok iyiydi, seri yine sayamadığım kadar pas hatası yaptı. ömer yine aldığı her topu soluna vurmakla meşguldu. arada al-ver yapsa fena olmaz. marcao donk ikilisi iyiydi. şener etkisiz, linnes form tutarsam daha iyi olacağının mesajını verdi. emre akbaba çok koştu, kondisyonu yerinde ama ikili mücadelelerde zayıf kaldı. biraz güçlenmesi şart. falcao çabaladı durdu ama yeterli sayıda top gelmiyor malesef. feghouli ekürisinin yokluğunu hissetti. sağda aldığı her topta mariano'yu bulan soso, bu sefer her topta içeri döndü.

    sonuç olarak kötü değildik ama iyi de oynamadık. bugün turu burada bitirebilirdik, rize'de bir şey yok, tüm maç çok adamla kapandılar. rövanşta erken bir golle farka gidebiliriz.
  • 177
    penaltımızın verilmediği ve potansiyel galibiyetten edildiğimiz bir maç daha.

    golümüz fauldü, iptali doğru karar. fakat aynı var, emre'nin pozisyonunda neden çağırmadı? kötü niyet haricinde her açıklama boştur. penaltı değilse bile (ki penaltı), kesinlikle "hoca bir bak" denecek bir pozisyondu... sen hakemi çağır, vermezse o vermesin.

    ben tam olarak bu var ahlaksızlığı yüzünden kadıköy'de fener maçı izlememeye yeminliyim. böyle kepazelik olmaz.
  • 180
    oyun anlamından ziyade sakatlıktan dönen oyuncuların fizik güçlerinin yetersizliği nedeniyle pozisyon üretemediğimizi düşündüğüm maç oldu. zira adem ve emre'nin girmesiyle ikinci golü kısa bir süre içerisinde bulmamızın sebebi de ademin diriliği olabilir. tüm eleştirilerime rağmen ikinci yarı için fatih terim'e şimdilik güveniyorum diyebilirim. yalnız mustafa cengiz yönetiminin özlü sözleri bırakıp bir an önce federasyona karşı savaşa başlaması lazım. aksi halde daha çok doğranırız.
  • 181
    son dakika verilmeyen golümüzün faulle uzaktan yakından alakası yok. adem'in ayağı pembe kramponlu rizeli oyuncunun önünde ve adem'in ayağına arkadan müdahale eden rizeli oyuncu. 2 yıl önce benzer pozisyonda ayağı önde olan oyuncuya penaltı verildi bu ligde.

    2 yıl önce olan pozisyon.
    https://twitter.com/...913395318546433?s=09

    verilmeyen golümüzde faul iddia edilen pozisyon.
    https://twitter.com/...530283966320640?s=09
  • 182
    90 dakika sonunda 1-1 berabere kaldığımız maç.

    açıkçası lig başlamadan önce güzel bir prova niteliğinde değerlendirebiliriz bu maçı. ilk 30 dakika fazla pozisyon üretemesek de rakip yarı sahada takım halinde pres yapmaya çalıştığımızı gözlemledim. sanırım kamp boyunca takım presi yapmaya çalışmışız. ve beni sevindiren noktalardan birisi de dönen topları lemina, linnes ve seri ile toplamamız oldu. 30. dakikadan sonra oyunda kopmalar oldu git gelli bir son 15 dakika izledik ilk yarı için ve iki takımında attığı güzel gollerle ilk yarı 1-1 sonuçlandı. ilk yarı için sevindirici noktalardan birisi emre akbaba'nın attığı gol diyebiliriz. ikinci yarıda ise takım daha kopuk bir görüntü verdi ve 65. dakikadan sonra lemina seri ömer gibi oyuncularında biraz düşmesiyle orta sahamızı çabuk geçmeye başladılar. bunda seri ve lemina'nın yanlış tercihlerinden kaynaklanan top kayıpları da etkili oldu. maçın son dakikalarında emre akbaba'ya verilmeyen penaltı ve var'ın iptal ettiği golü hakeme eksi olarak yazmak gerekir.

    tek tek oyuncuları değerlendirmek gerekirse;

    okan kocuk: pek iş düşmedi kendisine, yediği golde hatası olduğunu düşünmüyorum açıyı güzel kapattı fakat boldrin güzel vurdu ve gol oldu. bir kaç pozisyonda topu sektirmesi dikkatimden kaçmadı daha dikkatli olması lazım

    şener özbayraklı: yaptığı 1 tane orta ben göremedim. yaptığı olumlu pek bir şey de göremedim belki tek olumlu hareketi emre akbaba'nın golünde asistin asistini yapmasıydı.

    ryan donk: sahada pek görünmedi, görevini yapmaya çalıştı. ikinci yarıda çok tehlikeli bir pozisyonda müdahale yaptı penaltı da olabilirdi belki ama oldukça kritik müdahale ile atağı kesti. oyun kurulumuna hiç katkı vermedi diyebiliriz.

    marcao: antremanlarda yeteri kadar çalışmadığını düşünüyorum. güçlenmesi ve daha fit olması lazım. oyun kurulumuna katkı vermeye çalıştı fakat pek etkili bir oyun ortaya koyduğu söylenemez.

    martin linnes: kuzeyin kralı, norveç aslanımız seviyorum seni sarı oğlan. uzun süredir maç oynamamasına rağmen 90 dakika boyunca oyundan düşmedi. tamam çok yeterli değil belki, fakat uzun zaman oynamasa da döndüğünde elinden gelenin en iyisini yaptığını düşünüyorum. çabukluğuyla önlediği bir kaç tehlikeli atak oldu. maç eksiğine rağmen kondisyonu gayet yeterliydi. linnes bu maç 5.5/10 ise performansı en üst seviyedeyken 7/10 bir oyuncu, bu demek değil ki yeterli değil. böyle görev adamları her takıma 1 2 tane gerekli. saracchi listeye yazılınca sağ tarafta hocamızın ilk tercihi kendisi olmalı diye düşünüyorum.

    mario lemina: sahanın her yerindeydi. ikinci yarı ömer'in ve feghouli'nin oyundan düşmesi kendisini ve seri'yi zor duruma soktu. bir başka deyişle, fazla olan yükü daha da arttı. keşke yıllarca parçalıyı giysen gabon aslanım benim.

    jean michael seri: sezonun ilk yarısı futbol takipçilerinin ve taraftarımızın performansını beğenmediği bir oyuncu oldu kendisi. ben bu arkadaşın her zaman elinden geleni yapmaya çalıştığını düşünüyorum. yanında dinamik oyuncular olduğunda daha efektif bir oyun ortaya koyduğunu hepimiz biliyoruz (bkz: 28 aralık 2019 galatasaray antalyaspor maçı). bundan önce oynadığı maçlarda bende iyi niyetli, istekli, bir şeyler yapmaya çalışan fakat ne yaptığını bilmeyen bir görüntü çizmişti. bu maçta kendisinden emin ne yaptığını bilen bir seri gördüm. takımın performansı ile kendi performansının orantılı olduğunu düşünüyorum. takım iyiyse kendisi iyi, takım kötüyse kendisi etkisiz.

    ömer bayram: sol kanatta linnes ile çok çabaladılar. her ne kadar anlaşmaya çalıştılarsa da pek başarılı oldukları söylenemez. etkili bir oyun ortaya koyamadı. çabası, isteği sevindirici. maç kondisyonunu 90 dakikaya yaymayı öğrenmesi lazım.

    sofiane feghouli: yaptığı asist güzeldi. geçen sene bizi şampiyon yapan keltoşu özledim, ne zaman geri gelecek acaba?

    emre akbaba: istekli oynadı. maç eksiği olmasına rağmen 90 dakikaya yakın sahada durabildi ve oyununu güzel bir golle süsledi. açıkçası benim açımdan maçın en sevindirici olayı emre akbaba'nın gol atması oldu. performansına değinecek olursam; ne yaptığını bilen, hızlı düşünüp oynayan, rakip takım için her an tehdit olduğunu hissettirecek şekilde oynadı. ben açık söylemek gerekirse bu sene için pek bir ümit beslemiyordum kendisinden ama sanırım beni yanıltacak kendisi (inşallah, amin.)

    radamel falcao: maçın benim adıma en üzücü performansı kendisinden geldi. bizim ligimizde tek forvet oynamakta oldukça zorlanacak gibi gözüküyor. her ne kadar diagne çatlağı ile iyi bir ikili olacağını en başından beri düşünmesem de en iyi seçenek ikisinin beraber oynayacağı bir formasyon gibi gelmeye başladı bana (diagne'nin geri gönderildiğini varsayıyorum). top ayağına geldiği anda 2 hatta bazen 3 oyuncu kendisine hücum etmekte. diagne ve falcao ikilisi bizim ligdeki savunma oyuncularıyla beraber boğuşup etkili olabilir diye düşünmeye başladım artık.

    edit: imla
  • 183
    hakem hatasıyla haklı bir galibiyeti kaçırdığımız bir başka maç daha. maç değişir, stad değişir, kupa değişir ama değişmeyen tek şey aleyhimize ve direk sonucu etkileyen hakem hataları olur. şu maçta bile keyfimizi kaçırdın ya ne diyelim sana hakem.

    takıma gelirsek: takıma olan inancımı arttıran bir oyun oynadılar diyebilirim. bulduğumuz golün hazırlanış şekli bu seneki en önemli eksikliğimizi ortaya koydu. doğru zamanlama, doğru yer ve doğru paslaşmalarla gol bulmak bu kadar basit işte. dikine ve eveleyip gevelemeden kurulan oyun bir şekilde sonuç veriyor. maç içerisinde bunları çok daha sık yapmamız şart. bunun dışında sezonun ilk yarısında hiç yapmadığımız "önde baskı" olayını bu maç özelinde epey yaptık. yeni yeni yapıldığı için iyi bir plan dahilinde kurgulandığını söyleyemem ama bu enerjiyi görmek de çok önemli. bir başka olumlu gelişme ise yine önde yaptığımız baskının sonucu olarak ikinci topları hatırı sayılır bir sayıda kazanmamız ve oyunu rakip yarı sahada kurmak oldu. genel itibariyle paslaşmalarımız verimlilikten uzak olsa da bunun da halledilebileceğine inanıyorum.

    bu maç özelinde yaşadığımız en büyük sorun ise yukarıda değindiğim gibi verimlilikten uzak paslaşmalar. bunun sonucu olarak bu sezon boyunca bir türlü yapamadığımız şey yine sahnelendi. falcao'yu topla buluşturamıyoruz ve yalnız bırakıyoruz. kısacası rakip ceza alanında çoğalamıyoruz. ne set oyununda ne de kontrada. kısa vadede onyekuru ve saracchi'nin takıma monte olması ile bu problem en azından kanat oyuncularının katkısı ile çözülebilir. ortada emre akbaba bu işi iyi yapıyor ama yeterli olmuyor. bu plana seri ve lemina'nın da dahil olması şart.
  • 184
    takım bugün istenilen sonucu alamasa da bence oyun disiplini ve son dakikaya kadar edilen mücadele bakımından üst düzeydi. lisans sorunundan dolayı devre arası yapılan "tempo" aşısı etkisini gösterememişti. lemina'nın topu her dürtmesi ben topçuyum diye haykırıyor. falcao fiziksel olarak çok yetersiz gözüktü gözüme. her daim oyunun içinde , her daim koşuyor mücadele ediyor kopmuyor fakat ikili mücadelelerdeki yetersizliği göze çarpmıyor değil. bence ömer bayram'a ayrılan vaktin sonuna geldik gibi geliyor. jesse ve onyekurunun dönüşü ile ömerin oynayacak yeri kalmayacak gibi. takımımız her ne kadar yenemese bile bana derli toplu ve mücadele gücü olan bi takım izlenimi verdi. inşallah bu böyle devam edecektir. ancak stoper şart.
  • 185
    takım devre arası kampında çıktı. hafta sonu lig maci var. kotu bir hakem yönetimi var. tüm bunlara rağmen 1-1 gibi avantajlı sayılabilecek bir skor ve iyi kötü rakip sahada geçen ara sıra fena olmayan bir deplasman oyunu var.

    eksik oyuncularin ve yeni transferlerin de eklenmesi ile çok daha iyi olacağımız inancına ulaştım. değişiklikler olmuş. fazlasi için ise birkac hafta bekleyeceğiz.
  • 188
    haftasonu lig maçı var, kamp yeni bitmiş. bu koşullarda uber bir oyun, bol gollü bir maç falan beklemiyordum zaten. sahada satılık bir müsvette yerine gerçek bir hakem olsa, lig maçı öncesi çok da zorlanmadan tur için çok avantajlı şekilde eve dönecektik. dönemedik. takım zaten ilk yarıda ne problem yaşıyorsa o devam edecekti, bekliyordum. o dertlere deva olsun diye alınan adamlar daha kadroya dahil olmamış. aynı adamlarla bambaşka bir galatasaray izlemeyi ummuyordum. sahada bir hakem olmasını umuyordum, bir tetikçi vardı.
  • 189
    maçın geneline bakarsak iyi mücadele edip maçın sonlarına doğru fiziken düşmediğimiz maç oldu; ancak pozisyon yaratıcılığı yine yoktu. topu dolaştırıp durduk kapanan rakibimize karşı. bu doğal olarak izleyenleri biraz sıktı. kamp döneminden yeni çıkıldıktan sonra fizik olarak maçı tamamlayabilmemiz başarıydı. sezonun ilk yarısında son 10 dk civarı yerlerde sürünüyorduk. maçta yaratıcı bir oyun oynamayı başarıp bir de kanatları da kullanabilirsek iyi olacak. yaratıcılık kısmını bir 10 numara transferiyle mi yaparız yoksa oyunda bir plan mı geliştirilir artık orası hocaya kalmış. bir de hava toplarına da odaklanmayı unutmamalıyız.

    maç özelinde deplasmanda 1-1 beraberlik iyi bir avantaj olarak görülebilir. kendi sahamızdaki rövanş maçında bir şekilde turu geçeceğiz gibi görünüyor; ancak kesin olan bir şey yok. kazaya açık bir ikinci maç olacak.

    bu maçı izleyenlerin elbet bu maçı nasılsa kazanırız diyerek rahat izlediğini sanmıyorum. açıkçası ben maçı izlerken maçı nasılsa kazanırız diye izleyemedim. ki bu maçta bu rahatlığa ulaşamadığım için ikinci maçta da kesin kazanırız diyemiyorum. yeni transferlerin lisansları çıktıktan sonra takım daha da bir takım olmaya başlarsa ilerisi için daha iyi olacak. rövanş maçına bu ne kadar gerçekleşir göreceğiz.

    keşke penaltımızı verseydi hakem de 1-2 kazansaydık maçı. ikinci maçta asları oynatmadan turu geçebilirdik. bu ikinci maçtan 3 gün sonra deplasmanda konyaspor ile oynanacak maçımız olduğunu düşününce penaltımız verilseydi çok iyi olacaktı. bu yüzden rövanş maça da as oyuncular ağırlıklı bir kadroyla çıkacağız mecbur.
  • 190
    gereğinden fazla anlam yüklenen maç. takıma eksikleri kapatması için transfer edilen 3 oyuncumuz oynamadı ve sahadaki 22 futbolcunun da kendisini çok kastığını zannetmiyorum. yarı hazırlık maçı yarı kupa maçı kıvamında geçti. ayrıca sezon başında tercih etmemiz gereken taktik ve dizilişi yeni yeni kullanmaya başladık. bu nedenle bazı sancıların olması da çok doğal. gereksiz ısrarlar yerine bunu sezon başı hadi olmadı ilk yarı ortalarında yapsak beklenen futbol sahada olabilirdi. şu anda herkes sihirli değnek değmişcesine sahadaki oyunun bir anda sınıf atlmasını bekliyor. bu gerçekten mantıklı bir beklenti mi? buna rağmen sahada geçmişe oranla daha olumlu işler de vardı. tamamen eskisi gibiydi demek ezbercilik olur.

    bunlardan öte zaten bu maç emre akbaba'nın maçıdır. bacağının kırıldığı sahada geri dönmesi, kaptan çıkması, üstüne bir de gol atması ile birlikte türk dizilerine nazire yapan bir senaryo çizdi resmen. aslanım benim inşallah çok daha iyi olacak.

    son olarak hakemler size ne desek az. biz gol atınca çalışan var neden bize penaltı yapılınca çalışmaz?
  • 192
    sezon başına kıyasla, rakibi doğru karşılama ve kaybedilen topları geri kazanma konularında epey bir gelişim göze çarpıyor ama hücum anlamında üretkenlik ve ağır tempo sıkıntıları aynı şekilde devam ediyor. tabii ki bunda takımı hızlandırması planlanan onyekuru, sarracchi ve sekidika'nın olmayışı ve linnes ile şener'in maç eksikliği sebebiyle formsuzluğu da önemli bir etken.

    28 aralık 2019 galatasaray antalyaspor maçında zaten olumlu sinyaller vermiştik ki, o maçı baz alınarak ikinci yarıya hazırlanmak bile umut verici bir gelişme. ancak, o maç ile bu maç arasındaki en büyük fark bence taylan antalyalı'nın yerine emre akbaba'nın oynamasıydı.

    taylan, antalya maçında hem forveti hem de orta sahayı bir kişi fazla gibi gösterecek kadar hareketli ve faydalı oynamıştı. emre akbaba ise hücumda "eh işte" dedirtti ama orta sahaya hiç katkı sağlayamadı. lemina da arkaya fazla yaslanınca orta sahada pas istasyonu olarak jean michael seri yalnız kaldı ve hiç hareketli olmayan oyuncuların olduğu bir oyunda yine etkisiz kaldı.

    beklenen oyuncular takıma katılır ve daha doğru pres yapıp, oyunumuzu geliştirirsek en azından iç sahada coşkulu ve tempolu bir takım izleriz gibi duruyor. yıllardır süren deplasmandaki kötü oyun sorunsalı ise bu sezon da çözülmeyecek gibi. çünkü, hücumda tamamen bireysel yeteneklere ve doğaçlamaya bağlıyız. aynı zamanda da iç sahaya göre daha temkinli ve dengeli bir oyun tercih ediyoruz.
  • 193
    topu iyi dolaştırıyoruz fakat sizin de fark edeceğiniz üzere bir şey eksik takımda. ben bunun bir bağlantı oyuncusu olduğunu düşünüyorum. orta saha ile forvet hattını bağlayacak, pas temposu ve kalitesi yüksek, az çok dribbling yapabilen ama en önemlisi boşukları iyi değendirip falcao'yu rahatlatacak biri olmalı.

    geçmişten pek örnek vermeyi sevmiyorum fakat bir necati ateş ya da sasa iliç bulmazsak bu oyundan fayda sağlamamız biraz zor. çünkü çok fazla tembel pas yapan oyuncu var, oyunun yönü hızlı dönüşmedikçe, rakibin boşluklarını hızlı okuyamadıkça verimli hücum etmemiz zor gibi gözüküyor.
  • 195
    kim sevmez ki masalları ve hikayeleri...
    hele ki mutlu sonla bitenleri...
    var mıdır çocukluğunda masal dinlemeden uykuya dalabilen?
    "bana bir masal anlat baba, içinde tüm oyunlarım, kurtla kuzu osun, şekerle bal" derken o naif sesli şarkıcı kızımız, kaçımız dalıp gitmemişizdir çocukluğumuza...
    bir kaç gün önce de sarı-kırmızıya sevdalı bir çocuğun hikayesine şahit olduk rize'de... hem de en sevdiğimizden türden, mutlu sonla bitenden...
    her çocuk gibi kendini tanımaya başladığı günlerde bir takıma sevdalanan ve aşık olduğu forma altındaki abilerini televizyondan seyrederken, bir gün onların oynadığı stadyumda top koşturacağı günlerin hayalini kuran bir çocuğun hikayesi... emre akbaba'nın hikayesi...

    alanyaspor'da göstermiş olduğu başarılı performans sonrası diğer takımların oldukça cazip tekliflerini "ben galatasaraylıyım" diyerek elinin tersi ile iten ve galatasaray'a transfer olan emre, önce erzurumspor maçında sakatlanıp, uzun süre sahalardan uzak kalırken, tam iyileşip tekrar parçalı formayı sırtına geçirdiği günlerde kısmetsizlik bu ya, rize'de ayağı kırılmıştı... yılmadı emre, bıkmadı emre, küsmedi emre ve gözden uzak, sessizce kendi halinde gece gündüz çalıştı, durdu...
    işimiz masal anlatmak ya, tesadüfler de masalların vazgeçilmezidir ya, galatasaray'ın kupadaki rakibi çaykur rizespor oluverdi... "sen bu maçta oynayacaksın" demişti hocası ona kura çekiminin akabinde, sadece oynatmadı, kaptanlık pazu bandını da taktı koluna emre'nin fatih terim...
    sakatlandığı sahaya kaptan olarak çıkmak başlı başına bir peri masalıyken, bir de takımının beraberlik golünü de atmasın mı emre...
    tam da istediğimiz gibi, mutlu sonla biten bir masal oldu...
    yufka yüreklilerimiz göz yaşına boğulmuştur da, emre'nin bir hayali tekrar sahalara dönmekse, bir diğeri de çocukluk düşünü gerçekleştirmek: galatasaray'a şampiyonluk kazandırmak...
    işte o zaman "cim bom bomun çocuğu emre akbaba" diye yırtarcasına gırtlakları bağırırken, hepimiz sevinç gözyaşları akıtacağız...

    çarşamba gecesi rize didi stadyumunda emre akbaba adına sahalara dönüş hikayesi vardı da tüm masalların vazgeçilmezlerinden "kara vezir" rolüne de halis özkahya bürünüverdi. ligin devre arasında hazırlık kamplarından dönen futbolcular daha arzuladıkları tempoyu yakalayamamışken, ortada geçen bir karşılaşmayı yönetmek halis hocayı pek zorlamadı ama maçın bitimine dakikalar kala rizespor kalesindeki birbirinin benzeri iki pozisyonda "standardı" unutup, ikisinde de galatasaray aleyhine karar vermesi, galatasaray yönetiminin kendisini neden istemediğinin kanıtıydı adeta. bir çoklarının aksine ben halis özkahya'nın "galatasaray düşmanı" olduğunu düşünmüyorum, ben kendisinin hakemlik mesleğini ciddiye almadığını düşünüyorum. "meireless yüzüme tükürdü, o sebeple kendisini oyundan attım" raporuna federasyonun "hayır, biz görüntüleri inceledik, orda tükürme yok" açıklamasından sonra güvenilirliği sarsılan halis özkahya'nın "madem öyle işte böyle" diyerek maçları yönettiğini düşünüyorum ki, neredeyse her maçında bir tartışmalı olay yaşanıyor...

    fatih terim'in yayıncı kuruluş muhabiri hakan gündoğar'a "ceza sahasında savunma oyuncusu rakibinin ayağına basarsa, penaltı olur mu?" sorusuna aldığı "evet" cevabını halis özkahya da biliyordu ama o oradaki teması görmeyip, bir kaç dakika sonra adem'in rakibinden topu çalarken temasını görmeyi yeğledi... ilk pozisyonda var'a gitmezken, ikincisinde var'a koşturdu. işte bu noktada "var konuşmaları açıklansın" diyenler ne kadar da haklı değil mi? emre akbaba'nın pozisyonunda var hakemi kendisini çağırdı mı, çağırmadı mı? çağırdıysa neden gitmedi? çağırmadıysa var hakemi neden çağırmadı? var hakemine hangi görüntüler izlettirildi?

    blogumuzun yazarlarından gürkan'ın hediye etmiş olduğu tanıl bora'nın "ankara rüzgarı gençlerbirliği tarihi" kitabını okurken, bir bölümünde şöyle bir anektod yer alıyor:
    "bekler sait ozan ve rafet olgaç, gençlerbirliklilerin uzun yıllar unutamayacağı isimlerdi. rafet, hırçınlığıyla meşhurdu. sait, dönemin futbol otoritelerinden cezmi başar'a bakılırsa "topa giriş şiddeti ve enerjisi" her iki kanatta oynayabilmesi ile beğenilmekte, buna karşılık "yerini kaybetmemesi, vuruşlarını düzeltmesi ve biraz daha temkinli, şuurulu olması" istenmektedir. sait ozan'ın abisi "tava sapı ziya" adıyla bilinen ünlü hakem ziya osman'dı. "tava sapı" bir ankaragücü-gençlerbirliği maçında kardeşi sait'in ceza sahası içindeki bir müdahalesinde tereddütsüz penaltı çalacak, maçtan sonra da kulüp lokalinde sait'i teselliye gidecekti"

    kardeşine bile iltimas geçmeyen hakemlerden, akıllarında binbir tilki dolaşan hakemlere... "ligin ikinci yarısı çok zorlu geçecek" derken fatih terim ne kadar da haklıymış meğerse... futbol konuşalım, oyunun içinde kalalım, ayak topuna dair hikayeler yazalım istiyoruz ama peri masallarını illaki kabüsa çevirmeye çalışanlar oldukça bizim de iştahımız, keyfimiz kalmıyor...
    anlatacaklarımız da ana yemeğin garnitüründen öteye gidemiyor...

    yine de maça dair aldığımız notları arşiv olması babında yazalım:
    -şener ilk devre oldukça ürkek ve çekingendi, ceza sahasına ortak yapmak yerine tüm topları geriye verdi ilk ortasını 30. dakikada yaptı...
    -falcao gol atamıyor diye eleştiriliyor lakin kendisine arzuladığı paslar hala atılmıyor ama buna rağmen kolombiyalı sahada oldukça istekli ve arzulu, koşuyor, pres yapıyor, serbest vuruş kullanıyor...
    -linnes uzun bir aradan sonra sahaya dönünce ilk devre tutuktu ama ikinci yarı açıldı, özellikle rizespor'un golünde ömer'le ikisi ceza sahası içinde uyuyakalınca okan topu filelerden çıkartmak zorunda kaldı.
    - emre akbaba da gole kadar pek ortada görünmedi ama attığı golden sonra özgüveni kendine geldi ve takımı hücüma taşıyan oyuncu oldu.
    -deplasmanda oynamasına rağmen galatasaray, oyunda hakimiyeti sürekli elinde tuttu, rakip gol yememek için tüm hatlarıyla kapanınca ömer'le- direkten dönen şut- emre ve feghouli ile uzaktan gol aradılar, maalesef olmadı...
    -kupa maçı için deplasmanda atılan golle beraberlik fena bir skor sayılmaz ama galip de gelinebilirdi de, hakemler yok mu ah hakemler...

    maça dair fotolar ve yazının kaynağı:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...r1-1galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın