226
bir ithaf,
yersiz degil..
bu macin secilmis olmasi ise bir baska farkindalik hali. en nihayetinde bir gun mutluluk denilen olguyu surdurulebilir kilmak icin tirmaliyoruz ya hayati inatla, bazilarimiz calisarak, kimisi okuyarak, kurslarin pesinde, vazgecisler dahilinde ve fakat inatla..
ugruna bir mucadele koydugumuz hedeflerin anlam kazandigina sahit oluyoruz bu donemde, ancak vazgecmiyoruz kisisellestirmekten, yenileri geliyor tabii bifiil, adina mutluluga giden yol koyup, nominal degerini hesapliyoruz o keyf verici hormonun, tirmalamaya devam ederek..
derin bir emegin getirdigi tatmin halinin yetersizligi cagimizin hastaligi, sahtelesirken hersey kendi icinde ve disa dogru, samimiyetin eksikligine dair aci bir tad kaliyor ya damakta, bizler cok onceden hedef belledigimiz seylere yaklasirken, sadece ara ara farkediyoruz, aslinda nelerden uzaklasmakta oldugumuzu..
akademi, is, kurs ve belki ozel hayat kosturmacasi icinde, bu ters orantili denklemi yikabildigim yegane ortamin bench arkasinda yarattigimiz birliktelik oldugunu dusundum ben gectigimiz sezon sik sik..
orada bir aile yaratiliyordu, bazilarimizin ucundan yetistigi, digerlerinin efsanesini duydugu sami yen kapalisi gibi, omuz omuza, dimdik, ve ama iste galatasaray diyerek israrla, omurluk..
o guzel ortami yaratan seylerin basinda, hic suphesiz ki yenilmez armadanin, karsisinda kim oldugu farketmeksizin yenilgiyi, son topa kadar kabul etmeyen yapisi geliyordu. fakat en az onun kadar, sahadaki, kenardaki adamlarin da bizimle ayni hisleri paylastigini bilmek bir aile kiliyordu bizi, birbirine simsiki bagli, umutlu, hayat dolu, galatasarayli..
bu hislerin vucud bulmasinda, bir adam, bir adim daha one cikiyordu hep, alkaslar'in emir olani..
kalabalik ailemizle, herkes umudunu kesmisken galatasaray'dan, biz ise mac sonu nevizade'de sevincten aglamaya baslamisken, biliyorduk ki birilerinin de bizim gibi gozleri doluyor, soyunma odasinda, ezeli rakibin sampiyonlugu kutlamasi beklenen bir macin ardindan, bir kez daha ipekci'ye, eve donecek olmanin hakli gururuyla.
fenerbahce'ye yenilip sampiyonluk serisi 3-1 oldugunda dahi, bes bin kisi tarafindan salondan cikmayip alkislanan o takimi yaratan adamlardan herhangi biri, sadece guzel seyler oldugunda aglasaydi keske.
emir alkas, kardesi alp'i kaybetti uc gun once, hayatinin baharinda, bench arkasinda kurulan hedeflerin gencliginde, bu sene efes pilsen ile final four oynamaya gidecegi sehirde hem de, bir galatasaray macinin ardindan, ne kelimeler anlam ifade eder o sahipsiz acinin ustune simdi, ne de vakitsiz teselliler..
sadece bilmesini isterim ki, o bir aile daha yaratti kendisine, bench arkasinin en kirmizi karesinde,
diledigi an yaninda olabilecek;
basimiz sagolsun..
yersiz degil..
bu macin secilmis olmasi ise bir baska farkindalik hali. en nihayetinde bir gun mutluluk denilen olguyu surdurulebilir kilmak icin tirmaliyoruz ya hayati inatla, bazilarimiz calisarak, kimisi okuyarak, kurslarin pesinde, vazgecisler dahilinde ve fakat inatla..
ugruna bir mucadele koydugumuz hedeflerin anlam kazandigina sahit oluyoruz bu donemde, ancak vazgecmiyoruz kisisellestirmekten, yenileri geliyor tabii bifiil, adina mutluluga giden yol koyup, nominal degerini hesapliyoruz o keyf verici hormonun, tirmalamaya devam ederek..
derin bir emegin getirdigi tatmin halinin yetersizligi cagimizin hastaligi, sahtelesirken hersey kendi icinde ve disa dogru, samimiyetin eksikligine dair aci bir tad kaliyor ya damakta, bizler cok onceden hedef belledigimiz seylere yaklasirken, sadece ara ara farkediyoruz, aslinda nelerden uzaklasmakta oldugumuzu..
akademi, is, kurs ve belki ozel hayat kosturmacasi icinde, bu ters orantili denklemi yikabildigim yegane ortamin bench arkasinda yarattigimiz birliktelik oldugunu dusundum ben gectigimiz sezon sik sik..
orada bir aile yaratiliyordu, bazilarimizin ucundan yetistigi, digerlerinin efsanesini duydugu sami yen kapalisi gibi, omuz omuza, dimdik, ve ama iste galatasaray diyerek israrla, omurluk..
o guzel ortami yaratan seylerin basinda, hic suphesiz ki yenilmez armadanin, karsisinda kim oldugu farketmeksizin yenilgiyi, son topa kadar kabul etmeyen yapisi geliyordu. fakat en az onun kadar, sahadaki, kenardaki adamlarin da bizimle ayni hisleri paylastigini bilmek bir aile kiliyordu bizi, birbirine simsiki bagli, umutlu, hayat dolu, galatasarayli..
bu hislerin vucud bulmasinda, bir adam, bir adim daha one cikiyordu hep, alkaslar'in emir olani..
kalabalik ailemizle, herkes umudunu kesmisken galatasaray'dan, biz ise mac sonu nevizade'de sevincten aglamaya baslamisken, biliyorduk ki birilerinin de bizim gibi gozleri doluyor, soyunma odasinda, ezeli rakibin sampiyonlugu kutlamasi beklenen bir macin ardindan, bir kez daha ipekci'ye, eve donecek olmanin hakli gururuyla.
fenerbahce'ye yenilip sampiyonluk serisi 3-1 oldugunda dahi, bes bin kisi tarafindan salondan cikmayip alkislanan o takimi yaratan adamlardan herhangi biri, sadece guzel seyler oldugunda aglasaydi keske.
emir alkas, kardesi alp'i kaybetti uc gun once, hayatinin baharinda, bench arkasinda kurulan hedeflerin gencliginde, bu sene efes pilsen ile final four oynamaya gidecegi sehirde hem de, bir galatasaray macinin ardindan, ne kelimeler anlam ifade eder o sahipsiz acinin ustune simdi, ne de vakitsiz teselliler..
sadece bilmesini isterim ki, o bir aile daha yaratti kendisine, bench arkasinin en kirmizi karesinde,
diledigi an yaninda olabilecek;
basimiz sagolsun..