kupanın 8. maçı.
13 haziran’daki ilk iki maçı canlı izleyemedikten sonra, avustralya sevgisinin de etkisiyle bu maçı merakla bekliyordum. bir tarafta meşhur “turnuva takımı” sıfatıyla almanya, diğer tarafta ise bizim kangurular. belki kewell oynar ümidiyle ekran başına geçilse de ilk 11leri gördüğümüzde almanya’nın beklenildiği gibi 4-2-3-1, avustralya’da ise sürpriz bir kadroyla oynadığını görüyorduk. bu durumda bir parantez açmakta fayda var ki her ne kadar güiza’nın avustralya şubesi olsa bile kennedy takımın ileride çoğalabilmesi açısından oynaması gereken futbolcuydu, veya sonradan oyuna giren rukavytsya da öyle. avustralya ilk bakışta cahill’in en önde olduğu bir 4-6-0 ile oynamaya çalıştı moyes’ın takımı everton gibi fakat çok olumsuz sonuçlar doğurdu veerbek’in takımı adına bu. maçın başında ayağa top yaparak ümit verdiler hatta kornerde az kalsın golü atıyorlardı, bu pozisyon da onların adına maçın kırılma anı oldu. dakikalar ilerledikçe en ilerideki adamları cahill’le beraber richard garcia gibi göründü.
maçın ilk dakikalarında chipperfield topu kaptırınca ani bir atak oldu fakat klose maç boyunca yapacağı gibi golü kaçırdı. mesut maçın başından beri takımın beyniydi, bu kadar iyi oynamasını da beklemiyordum. almanya daha 8. dakikada lucas neill’ımızın ofsaytı bozmasıyla öne geçti. avustralya’nın bu maçtaki en büyük hatalarından biri de lucas neill’ın en büyük eksiği olan ofsayt bozma huyuna rağmen ısrarla ofsayt taktiği denemesiydi bu arada. ilk dakikalarda avustralya’nın atak denemeleri sadece neill’ın uzun pas denemeleriyle sınırlı kaldı, bu noktada schweinsteiger ve khedira’nın payını da unutmamak lazım.
almanya ilk yarının ortalarında düşük tempoyla oynamaya başladı, defansta sürekli hazırlık pasları yaparken tandemdeki oyuncuların ileriye kanatlara birer ara pas artmasıyla savunma arkasına sarkmaya çalıştılar ve zaman zaman başarılı oldular. bu gece mükemmel oynayan lahm’ın harika ortasında neill ve schwarzer da ikinci golü hediye etti almanlara. ertesinde de neill bir kez daha ofsaytı bozdu ama sonrasında çizgiden çıkardı topu.
devre arasında resmen oyunda olmayan grella çıktı ve holman girdi. bresciano bu maç neden oynamadı bilmiyorum, halbuki çok iyi bir oyuncudur. almanya ilerideki 4 adamının harika uyumuyla çok iyi ataklar yaptı gerçekten. cahill biraz ağır bir kararla atıldı bence ve kalan iki maçta cezalı duruma düşmesiyle avustralya’nın da bütün umutlarını tüketti. golden sonra almanlar baskı kurdu, golleri de buldular.
almanya bu maçtaki seri top yapan, ilerideki 4 adamıyla güzel posiyonlar yaratan, sağlam savunma kurgusuyla da güven veren bir takım olarak turnuvanın ilk 3 günündeki en iyi takım olmayı başardı benim gözümde. avustralya ise bir an önce bu saçma taktikten vazgeçmeli ki vazgeçecektir de, çünkü verbeek’in elinde cahill kalmadı.
dikkat çekenler:
luke wilkshire: benim maçta avustralya adına en çok beğendiğim oyuncuydu kesinlikle. hem defansif anlamda hem ofansif anlamda çok olumlu buldum kendisini. özellikle hücum tarafında iyi çıkışlar yaptı ve duran topları da gayet iyi kullandı.
philipp lahm: maçtaki diğer sağbek lahm da harika oynadı. hücum anlamında mükemmeldi tek kelimeyle. almanya’nın sağ kanadını durdurabilmek için onun ileri çıkışının engellenmesi gerekiyor ki bu da ancak sol iç oyuncunuzu onu kitleme görevini vermekle sağlayabilirsiniz.
brett holman: belki de ilk yarıdaki grella faciasından dolayı gözüme çarpmıştır ama pas alışverişini sağlaması ve hücuma olan katkısıyla beğendim kendisini.
mesut özil: söyleyecek kelime yok ki. fatih terim’i sevgiyle anabiliyoruz sadece bu geceki oyunundan sonra.
carl valeri: takımında ayakta kalan ender isimlerden biriydi.
lukas podolski: milli takım golcüsü bu maçta da 1 gol 1 asistle oynayıp turnuvaya çok iyi başladı.