• 976
    kadıköy'de ışıklar kapanmadan 2 saat önce:

    https://twitter.com/...116246042902528?s=20

    nasıl da hazırlanmışlar ama fenerbahçe'nin şampiyon olacağına, nasıl da kendilerinden eminler. o kadar eminler ki maçtan 2 saat önce 'galatasaray da bu sene şampiyon oldu, galatasaraylılar üzülmesin' demeye getiriyor lafı nihat özdemir; ama işte ilahi adalet böyle tecelli eder. sen son maç, 'fenerbahçe kesin yener' düşüncesi ile kupayı saraçoğlu'na getirirsen ve maçtan önce de fb'yi şampiyon ilan edip kibirli bir şekilde "bence 2 şampiyon var" dersen; galatasaray hem şampiyon olur hem de kupayı sahanın içinde alıp, karanlıklar içinde böyle kayar.

    https://gss.gs/Fzn.png

    ayrıca her izlediğimde tüyleri diken diken eden "o an" videosu: https://youtu.be/aQXQaNTrbYY
  • 978
    canlı izlemediğim maç.

    galatasaray'lı arkadaşımla totem yapıp izlememeye, maç sonuna kadar haber almamaya karar verdiğimiz, ve fenerbahçeli sevgilimin de bizimle olduğu bir maçtı.

    fenerbahçeli sevgilimle de kim kazanırsa kazansın diğerini sinirlendirmeyecek diye sözleştiğim şampiyonluk maçı.

    bir üniversite konserinde lay lay lay sesleri ve uğultu duyup kimin şampiyon olduğunu anlamadığım için bir araba durdurmuştum adamdan şampiyonun biz olduğunu öğrendiğimde tabiki inanılmaz sevindiğim ; muazzam bir an yaşatan, yol üzerinde diz çöküp hunharca seviniğim şampiyonluk maçı.

    sevgilimle ayrılık sebebim olsa da eşsiz mutluluk veren kadıköy fethi.
  • 980
    2011/2012 sezonu başladığında ankara kara havacılık okul komutanlığı'nda askerlik görevimi yapmaktaydım. tüm bir şike sürecini takip ettiğimiz rdm yazıhanesinin çay ocağındaki 37 ekran tüplü televizyon nasıl bir sezona girdiğimizi dinlediğimiz tek iletişim aracımızdı başlarda. sonraları, rütbeleri taktıktan sonra, erken dönem akıllı telefonlardan edinerek dijitalize olmuş, 37 ekran tüplü televizyonumuzu aldatmaya başlamıştık.

    askerden döndükten kısa bir süre sonra istanbul üniversitesi'nde işe başlamış, bayrampaşa yıldırım mahallesi'nde sevimli bir çatı katına yerleşmiştim. saçma kamu mesaisini bitirip hafta sonunun gelişini iple çeker, sonrasında tüm bir sezonu birlikte izleyeceğimiz arkadaş grubumuzla stada gidemediğimiz maçları zeytinburnu'ndaki yol üstü büyük nargile kafelerde buluşur takip ederdik. nargilelerimizi, birlikte izlediğimiz hiç bir maçı kaybetmemiş olmanın verdiği güvenle fokurdatmaya başlamıştık bir süre sonra.

    ligin son maçı olan bu derbiye vardığımızda hepimiz tedirgindik. maç sabahı başka arkadaşlarım da bana ulaşarak daha geniş bir grupla maç izlemeyi teklif etti. bir yanda kazasız belasız geliştirdiğimiz bilinçsiz totemin bozulacağı korkusu, diğer yandaysa maç sonu olası bir şampiyonluk kutlamasının delicesine kutlanışı arasında zaferin buğulu havasına kapılıp geniş bir gruba dahil olduk. bugün 2 kaymakam, 2 mülkiye müfettişi, 3 öğretim görevlisi, bir kaç müteşebbis ve bir kaç da beyaz yakalı olarak tanımlayabileceğimiz o grup, 9 yıl önce yalnızca taraftardı.

    maç, çoğunluğun galatasaraylı olduğu bir kafede havanın sürekli olarak gerildiği bir ortamda başladı. johan elmander'in ilk yarının ortalarında sakatlanmasıyla bizdeki gerginlik daha da artmıştı. o gerginlikle ilk yarıyı bitirdik. fena top oynamamakla birlikte hepimizin fikir birliğine vardığı esas nokta galatasaray'ın kadıköy'e şampiyon olmak için geldiği yönündeydi. oyuncuların çelik gibi sinirleri maça psikolojik olarak ne kadar iyi hazırlanıldığını anlatıyordu.

    ikinci yarı da umduğumuz gibi başladı. oyunu tutabiliyor, baskın atak yemiyorduk. hele hele issiar dia'nın 2. yarının ortalarında oyundan atılışıyla bizlerdeki gerginlik yerini rahatlamaya bırakırken, fenerbahçeliler'in ağızlarını olmadık küfürler doldurmaya başlamıştı.

    fernando muslera'nın oyunu akıllıca soğutmaları, oyuncuların kontralara odaklanmasıyla maçın sonuna geldik. aydın yılmaz ve milan baros ile golü bulabileceğimiz atakları olgunlaştıramazken bizler bir yandan yerimizde duramıyor öte yandan 'aman nargileler kırılmasın!' telaşı yaşıyorduk. o sezonun ilk fenerbahçe maçında emmanuel eboue'nin golüyle kırdığım nargile şişesi, o vakitten sonra beni bu konuda sürekli tedirgin hale getirmişti.

    maçın son 15 dakikasında 4 kere tuvalete gittiğimi hatırlıyorum. her gidişim ne kadar tedirginse, her dönüşüm daha bir çarpıntılıydı.

    o son topun dikilmesiyle gelen bitiş düdüğünün ardından aklımızı kaybediyorduk. 15 dakika süresince hep bir ağızdan söylenen marşların, şarkıların ardından koltuklarımıza yerleşip 'ulan şimdi ne yapacağız!' diyen bakışlarla birbirimizi süzdük. ertesi gün ales vardı, o yüzden 'çok abartmamalıyız!' dediğimi hatırlıyorum. fakat bunu söyledikten 15 dakika sonra e5'e inip florya metin oktay tesisleri'nin yolunu çoktan tutmuştuk. florya metrobüs durağından ana cadde boyunca çılgın bir taraftar grubuyla tesislere vardık. ulan yarın sınav var endişesiyle karışık 'nasıl koyduk ama' coşkusu bugün bile tarif edilemez bir duygu benim için.

    süreç uzadıkça uzamış, artık telefonların da şarjı bitmişti. kimin fikriydi bilmiyorum ama 'haydi içeri girelim!' diye ayaklandık birden. kimisi tellerin, kimisi ana demir kapının, kimisi de duvarların üzerinden atlayarak tesislere girmeye başladı. 15 dakikalık uğraşın arkasından antrenman sahasının ortasında otururken buldum kendimi. hep birlikte şarkılar söylediğimiz, sayısını tahmin edemeyeceğim ama epeyce kalabalık bir taraftar topluluğu antrenman sahasında takımı bekliyordu. o gece saat 02:30'a kadar florya'nın büyülü havasını ciğerlerime doldurdum. tüm bir nikotin stoğumuzu tüketişimizin ve kupayı kadıköy'de karanlıklar içinde kaldırdığımızın haberinin ardından tesislerden ayrıldım.

    eve vardığımda sanırım saat 03:30'du ve ben ertesi sabah sınav için sabah 08:00'de kalkıp sınava gitmiştim. o güne kadar geçirdiğim en iyi ales'ti benim için. çok da iyi bir puan alarak olası tüm pişmanlığı da atlatıyordum.

    bugün bakıp hatırladığımda hayatımın en unutulmaz günlerinden biriydi.

    iyi ki varsın galatasaray!
  • 981
    bu maça kadar çıktığı 12 kadıköy deplasmanından sadece 2 beraberlik çıkartabilmiş galatasaray'ın işin ucunda şampiyonluk olunca nasıl bir takıma büründüğünün en büyük kanıtı bu maçtır heralde.

    bunlarda son yıllarda şampiyonluğa direkt etki eden derbiler;

    96-97 bjk 1-1 gs (şampiyon)
    98-99 bjk 1-1 gs (şampiyon)
    99-00 bjk 1-1 gs (şampiyon)
    00-01 fb 2-1 gs (ikinci)
    02-03 bjk 1-0 gs (ikinci)
    04-05 fb 1-0 gs (üçüncü)
    05-06 fb 4-0 gs / bjk 1-2 gs (şampiyon)
    07-08 gs 1-0 fb (şampiyon)
    11-12 fb 0-0 gs (şampiyon)
    14-15 gs 2-0 bjk (şampiyon)
    17-18 gs 2-0 başakşehir / gs 2-0 bjk (şampiyon)
    18-19 gs 2-0 bjk / gs 2-1 başakşehir (şampiyon)
  • 982
    o sezon fener'in şikeden puan silme cezası muhtemel olduğu için aniden play off icat ettiler, böylece takımımız arayı açsa bile ligde heyecan bitmeyecekti. şampiyonluk maçı gibi heyecanlanmadım açıkçası, bu maçı öyle yada böyle berabere bitirecektik. aksi bir sonuç ülkede infiale neden olacağı için maçada en eyyamcı hakem cüneyt çakır atandı. ezkaza fener gol atsaydı ya iptal edilirdi ya penaltı bulurduk ya da fener 10 kişi kalırdı, bi şekilde şampiyon olacaktık. bunun yazılı olmayan bir anlaşma olduğuna inanıyorum. play off saçmalığıyla cimboma o kadar haksızlık yapıldı ki fenerliler bile çok ağlamadı bu maç için.
  • 984
    galatasaray dendiğinde -lucescu dönemini saymazsak- akla evvela hücum futbolu gelir. yediğinden daha fazlasını atmak üzerinedir oyun düzeni. göze de hoş gelir açıkçası. sezon boyunca yine hücum futbolu oynamış ve belki de süper finalde arena'daki fenerbahçe* maçını bu yüzden kaybederek işi son maça bırakmıştı. işbu karşılaşmada yapısına ters bir şekilde maçı kilitleyerek net pozisyon vermeden kupaya uzanmasını bildi. adeta takım savunması dersi gibiydi. elin avrupalısının yaptığı doksan dakikada hiçbir şey anlamadan elendiğimiz maçlardaki takımlar gibi oynamış ve isteğimizi almıştık.

    bazen özetini seyrediyorum maçın. yaşıyorum kendi içimde. istemsizce aklıma gelen sağ bekinde orhan şam'ın oynadığı takıma kupa kaybetme düşüncesini bir türlü bastıramıyorum. ta ki karanlıkların içinde kupayı kaldırana kadar.
  • 993
    o gün sürekli göğüs kafesimde sıkışma hissetiğim için maçın başlamasından sonra izlemeye devam edemediğim, maç bitene kadar binalardan gelecek gol sesini duymamak için kulağımda kulaklıkla sokaklarda boş boş dolaştığım, maç bitiminde annemin aramasıyla* açtığım telefonla gelen sevinç çığlığıyla sonucunu öğrendiğim maç.

    ertesi gün de kardiyolojiye gitmiştim.
  • 996
    türk futbol tarihinin en önemli maçıdır. 3 temmuz 2011 fenerbahçe'nin şike yaptığının ortaya çıkmasından sonra gelişen süreçte yaşanan 2011-2012 sezonuna yakışacak bir final olmuştur.

    bir yanda tarihinin en kötü sezonundan çıkıp yönetimini, teknik heyetini ve kadrosunu baştan aşağı yenileyerek tarihinin en iyi sezonlarından birini yaşamaya başlayan ama önüne fenerbahçe'yi kurtarmak için getirildiği o günkü tff başkanı tarafından fenerbahçe başkan adayı olunca açıkça itiraf edilen galatasaray'ın play-off ile imtihanı. galatasaray bu sezon, "her ne çıkarsa yoluma selam verip yürümek istiyorum ben" diyerek başarıya odaklanmıştır. özellikle fenerbahçe galatasaray'ı ne yaparsa yapsın şike sürecinde taraf olmaya bir türlü çekemediği için buhran geçirmektedir. fatih terim 2000 ruhunu 12 yıl sonra diriltmiştir. ünal aysal kulübü adeta finlandiya, isveç ekolüyle yönetmektedir.

    bir yanda 3 temmuz 2011 günü 2010-2011 sezonunda şampiyon olmak için elini kirletmiş olabileceği ortaya çıkan ve tüm sezon boyunca puanlarını silmemek, suçunu örtpas etmek ve küme düşmemek için oraya buraya saldıran fenerbahçe vardır. play-off ile yarışta ite kaka tutulmaya çalışılan fenerbahçe aykut kocaman'ın o nasıl geldiği belli olmayan 18'de 17 serisinden çok uzakta aziz yıldırım'dan yoksun, vekil başkan nihat özdemir ve aykut kocaman ile sadece "3 temmuzdan beri gelişen süreç, biz sizi 6-0 yendik ve kadıköy'de 10 yıldır kaybetmiyoruz" olmak üzere üç şeyden bahsetmektedir.

    bir yanda 2010-2011 sezonunun travmasını yaşarken bir anda 3 temmuz 2011 ile travması daha da derinleşen ve istediği kupasını alamadıkça iyice sıyırmaya başlayan ama kendini bir anda şampiyonlar liginde bulan ve burada fena olmayan bir performans ortaya koyan ve fenerbahçe ile nefret yarışına girerek her geçen gün tükenmeye başlayan şenol güneş'li sadri şener'li son şampiyon olduğunu iddia eden trabzonspor.

    bir yanda da aslında kadrosunda epey yetenekli oyuncuları bulundursa da teknik direktörü tayfur havutçu hapse atılınca brezilya ve portekizli oyuncuları idare etsin diye getirilen ve sezon boyunca çok dağınık bir görüntü çizen carlos carvahol'llü beşiktaş. beşiktaş başkanı yıldırım demirören sezonun ikinci yarısında şikeyi aklaması için tff'nin başına geçirilmiştir.

    sezon ligin son günü, şampiyonluk ihtimali olan iki takımın galatasaray'ın ve fenerbahçe'nin karşılaşacağı bu maçla bitecektir. kazanan şampiyon olacaktır. beraberlik ise galatasaray'a yarayacaktır.

    şenol güneş açıkça galatasaray'a destek açıklar. aziz yıldırım maçı hapisten seyredecektir. fatih terim tribünde olacakken cezası ertelenir ve son anda kulübeye inebilir. yıldırım demirören de o gün beş karış suratla şeref tribünündedir.

    ünal aysal, ali dürüst, adnan öztürk, fatih terim, ümit davala, hasan şaş, taffarel, scott piri, muslera, eboue, semih kaya, ujfalusi, melo, selçuk inan, riera, hakan balta, engin baytar, emre çolak, baros, elmander... o sezonun bütün renkleri o gün şükrü saraçoğlu'ndadır.

    kaderin cilvesine bakın ki maç galatasaray için kadıköy laneti ile anılan fenerbahçe stadında oynanacaktır. seri aslında 2020'de değil o gün 0-0 biten bu karşılaşmayla birlikte gelen şampiyonlukla bitmiştir.

    ve yine tanrının işine bakın ki sezonun finali sezonun açık ara en iyi takımı galatasaray, şampiyonluk kupasını sezon boyunca başrakibi olan fenerbahçe'nin stadında ve sezonun büyük bölümünde beşiktaş başkanı olan tff başkanı yıldırım demirören'in elinde almıştır.

    sonucunda şampiyonluk galatasaray'a gelmiş, 2002-2011 arasındaki uyku dönemi bitmiş ve 2010'lara galatasaray'ın damgasını vuracağı zirve yıllarımız başlamıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın