• 57
    90-68 kazandık, allie quigley 37 sayı ile maçın yıldızı oldu. eskilerden bir brian tolbert, gerald fitch tadında bireysel bir şov izlettirdi bize.

    ışıl alben 12 asistle yine maçın önemli oyuncularından oldu.

    ön alan baskımızla rakibi bayağı bir bunalttık, çok yüzdeli şekilde dış atış kullandılar, buna rağmen 22 sayı fark gayet iyi. son dakikalarda williams'ın bireysel performansı olmasaydı fark 35 civarı olabilirdi.

    kupanın ucundan sıkı sıkı tutunduk, haftaya müzemize bir avrupa kupası daha eklemek üzere görüşmek dileğiyle, hoşçakalın. (son kelimeyi kaan kural sesiyle okursanız daha çok hoşunuza gidecektir bu entry)
  • 58
    golden state warriors bozması bir rakibe karşı final serisinde bundan daha fazlası olamazdı, yakalayabileceğimiz avantajı yakaladık. oyuncuların mücadelesi, inancı, tribünler ve takımla bütünleşme muazzamdı, vallahi aşık olduğumuz görüntü bu galatasaray'da. hepsinin eline yüreğine sağlık. haftaya bu işi bitirmemiz lazım aynı şekilde, iş halen bitmiş değil. rakip inanılmaz bir üçlük yüzdesiyle oynuyor, bize çok ciddi ribaund üstünlüğü kuruyor. daha önce mersin'i de, hatay'ı da mucizevi şekilde elemeyi başardı rövanş maçlarında. dikkat etmekte fayda var.
  • 60
    harika bir sonuç diyebilirim ama sakın her şey garanti zannetmeyelim. williams’ın olduğu takıma karşı hiçbir şeyin garantisi yoktur.

    bizde allie quigley, onlarda r. williams çok muhteşem yetenekler. hatay büyükşehir belediyesinin 20 farkı koruyamayıp elendiğini “unutmayalım.”

    haydi cimbom haydi cimbom haydiiiii...

    ekleme: maç sonunda kim konuştuysa hatay maçını hatırlatıp her şey bitmedi dedi. evet ben de aynı şeyi yazdım ama o kadar da korkmaya gerek yok. çünkü hatay, 20 sayıyı garanti gördüğü için o tuzağa düştü. yoksa ciddiye alsa olmazdı böyle bir sonuç. bu nedenle biz o tuzağa düşmeyeceğiz ve kupayı ait olduğu müzeye getireceğiz inşaallah.

    (bkz: 11 nisan 2018 galatasaray reyer venezia kadın basketbol maçı)
  • 68
    çok güzel bir maçtı ama öncelikle eleştirerek başlamak istiyorum. salon yaklaşık 15-16 bin kişilik bir salon ve biz maalesef ki yarısını doldurabildik. istanbul'da hiç yoktan 5 milyon galatasaray taraftarı var. kıbrıs'tan kalkıp gelen varken bu salonunun yarısını doldurmamız gerçekten içler acısı. ve bilet fiyatları 5 tl. hatta 5 tl veremeyecek olanlar için bile bir sistem mevcut. ama gel gör ki, bu maç bir alanya maçı kadar önemli değil bazılarına göre.

    ikinci olarak protokol diye bilet satışı yapılmayan yerler vardı. orada da çok fazla boşluk vardı. yani yönetimden ya da genel kuruldan insanlarsınız, bedava girebiliyorsunuz maça, bu kadar mı zor şu maça gelmek. madem gelmeyeceksiniz açın o zaman satışa orayı, gelip yukarılardan izleyeceğine insanlar oradan izlesin.

    maça gelecek olursak, maç boyu yaptığımız savunma mükemmeldi. özellikle epoupa inanılmaz bir kadın. sezon genelinde muazzam savaştı ve bu maçta da öyle toplar çaldı ki resmen takımı öne taşıyan isim oldu.

    savunma ribaundu konusunda da sezon genelinde olduğumuz gibi sıkıntı yaşadık. rakip 15 hücum ribaundu, biz ise 20 savunma ribaundu almışız. aldıkları ribaund sonrası da çok sayı attılar. o ribaundları toplayabilseydik, fark 40 sayıya yakın biterdi. kaela, ewelina, merve uygul 3'lüsünü alacağımıza bir tane amerika'lı uzun alsaydık böyle olmazdı da neyse. bu arada rakip de 13 üçlük attı ki, izleyen herkes şaşırdı, bu kadar da olmaz dedirtti.

    quigley'e gelecek olursak, bu kadın zaten böyle bir oyuncuydu. kendisi oynamak isterse sorumluluk alır ve şutları patır patır sokar. bugün de maçı almayı çok istedi. dribbling yaparken ki gelişinden o şutları sokacağını anlıyordunuz. maç boyu da aslında çok da iyi savunma yaptı. gerçekten çok büyük oynadı.

    gigi de bugün hücumda çok iyi işler yaptı. ribaundlarda ağır kaldı ama hücumda içeri çok iyi devrildi ve topları rahat bitirdi. ışıl pek şut denemedi ama takımı iyi organize etti. savunmada da çok iyiydi ve kaptığı toplardan sonra çok iyi hızlı hücuma çıkardı takımı. dubljevic de maça çok iyi başladı, sonra duruldu ama iyi katkı verdi. özellikle hakemin ona verdiği teknik faulü hala anlamaya çalışıyorum.

    bütün saydığım oyuncuların içinde epoupa'ya ikinci kez değinmek istiyorum. bir insan bu kadar rahat top çalamaz. rakibi o kadar bunalttı ki, birkaç kez de hücum faul yaptılar. diğer maçlara göre ribaund konusunda geride kaldı ki en çok ribaund alan oyuncularımızdan biridir kendisi, onun haricinde çok değerli katkı verdi. öyle anlarda öyle toplar çaldı ki, takım farkı da o zamanlarda açtı ve muazzam mücadele etti.

    taraftara en başta bir sitem ettim ama gelen taraftarın hakkını yiyemem. sonuna kadar herkes destek oldu ve çok güzel bir atmosfer vardı. daha iyisi olabileceği için sitem ediyorum ki daha iyilerinin olduğuna hepimiz de şahit olduk. ama gelen herkese de verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyorum. çok güzel bir maç oldu, daha iyisi de olabilirdi ama olsun, bu da iyidir. hatay'ın yaptığı hataya düşeceğimizi sanmıyorum, konsantre bir şekilde rövanş maçına çıkıp, o kupayı alacağız. tabi önce ligde de önemli bir maçımız var. hem bu maçta gösterdikleri performanstan dolayı teşekkür etmek, hem de rövanş maçı öncesi moral olmak adına 14 nisan 2018 galatasaray orman gençlik kadın basketbol maçına gidilmesi gerekiyor.

    son olarak da bu maçta çok güzel iki insan ile tanıştım. böyle taraftarların olduğunu bilmek de daha güzeldi benim için.

    allie quigley 37 sayı, 4 ribaund, 3 asist
    gintare petronyte 25 sayı, 12 ribaund, 1 asist
    jelena dubljevic 14 sayı, 3 ribaund, 1 asist
    olivia epoupa 4 sayı, 2 ribaund, 5 asist, 4 top çalma
    işıl alben 2 sayı, 2 ribaund, 12 asist, 4 top çalma ile oynadı.

    rakipte ise riquna williams 21 sayı, 9 ribaund, 5 asist ile takımının en iyi oyuncusu oldu.
  • 70
    o hep beklediğimiz, hayalini kurduğumuz gün müdür bilinmez ama, en çok yaklaştığımız gün olması kesin olan mükemmel maç. ilk yarıda yine bağırsam da nispeten ağır takılıp arada maçı da izlemeye çalışmıştım ama 2. yarının başında fark açılırken patlayan teker teker geçiyoruz turları sonrası herşey flu, herşey hayal, herşey cehennem... o yüzden pek fazla bir maç incelemesi, teknik taktik yazısı falan olmayacak.

    ama hakemler jelena'ya yapılan faullerin çeyreğini verse, bizim 15 sıra yukardan adım sayabildiğimiz pozisyonlara hatalı yürüme çalmakta bu kadar ketum davranmasa, venezia'nın her salladığı üçlük girmese, a önce bahsi geçen 2.yarının başındaki bölümde tribün gazı takım alevi almış yer gök inliyorken maljkovic allie-gigi-jelena üçlüsünü birden kenara alıp takımı biçmese 35-40 sayılık bir farkla maçı bitirip ikinci maça minik bir kuşku kırıntısı bile bırakmadan gidebiirdik. yine de hatay'daki maçta son dakikaya 7-8 sayı farkla girip bir anda 20'lik yapan hatay'ın aksine eze eze, döve döve 20'ik yapıp gönderdik rakibi. ciddi bir meydan okumaydı ve gerekli korkuyu verdik.

    yine de birşey kazanmış değiliz çünkü hem üçlük yüzdesi hem de oyun olarak ezilse de kafa olarak kopmayışıyla tehlikeli bir takım. ama ciddi bir avantajla gidiyoruz, orda rakibimiz kadar oynayabilmek bize yeterli olacak. bunun bilinciyle gidip yine mücadele ederek ama sakin kalarak istediğimizi almamız şu maçta başardığmız şeyden daha kolay. panik yapması, acele etmesi, rakibinden daha fazla iş yapması gereken onlar, bu da bizim en büyük avantajımız olacak ikinci maçta...

    kadıköy-moda-caddebostan üçgenindeki ara sokaklar hakkında epey bir bilgi sahibi olmamı sağladığı için canım fransiz'a, maç önü ve sonundaki güzel muhabbeti için aslanaga'ya metrobüs denen şeye binip cüzi bir miktara yarım istanbul turu atma imkanı için istanbul belediyesi'ne, sinan erdem'in hayvani yapısında sayı olarak tartışma konusu olsa da bu ülkede kadın basketbolu geçtim eurocup women organizasyonu tarihinin sayılı kalabalıkarından birini oluşturduğu için muhteşem taraftarımıza, yüreğini inancını herşeyini sahaya döktüğü için dünyanın en güzel takımına ve normal şartlarda istanbul-kıbrıs hattına düşmesi mümkün olmayan bir uçağı benim uçuşuma denk getirip adeta galibiyet primi veren türk hava yolları operasyon ekibine sonsuz teşekkürler...

    bütün sezon üvey evlat muamelesi görüp birçok şeyle mücadele eden dünyanın en güzel takımının gördüğü ilgi ve desteği, italyanların sinir bozucu oyununa rağmen paramparça edişini, yıllarca dilendiğim gençlik marşı'ndaki üç kısa ıslık ve hayalini kurduğum teker teker geçiyoruz turları'yı, en çok da sezon boyunca dertleştiğin #10 numaranın maç sonunda kocaman bir oh çekip gözünde pırıltıyla sağa sola koşturmasına kanlı canlı izlemek tarifi olmayan bir duygu. bir de şu maçın sonunda kupa kalksaydı muhtemelen nirvanaya ulaşırdım ama dediğim gibi, bundan fazla da yaklaşabilirmiyim bilemiyorum...

    doğuyoruz sevginle, yaşlanıyoruz sevginle, severek öleceğiz be galatasaray...
  • 71
    üzerinden iki sene geçmiş olan süpersonik maç.

    saha içine dönersek allie quigley ve riquna williams arasındaki düello olarak hatırlanır ama esas farkı koyan gintare petronyte'nin 25 sayı - 12 ribaundluk performansıydı. hoş quigley 14 isabetle 37 sayı çıkarırken williams sadece 5 isabet bulabilmişti ama özellikle üçüncü çeyreğe kadar maçın kafa kafa gitmesinden ötürü attığı 5 tane üçlük 15 tane gibi gelmiştir maçı izleyenlere... petronyte-petronyte-kobryn üçlüsü pota altını canhıraş şekilde savunmuştu. rakibin sayılarının yarıdan çoğu dış atışlardan gelmişti. pota altına giremedikleri için cayır cayır dış şut atmışlardı. kaptanın da 12 asistini de ekleyince bizim takımda geriye bir istatistik kalmıyor zaten maça dair.

    sabah havaalanında başlamıştı yine maç. daha doğrusu hatay'ın 20 sayı geriden turu vermesinden sonra finalin ikinci ayağının hatay yerine venedik'e taşınmasıyla. venedik'te maçı izleyecek kadar galatasaraylı olamadığımız için final serisinin ilk maçına gidebilecektik. karşılaşmanın gece saatlerinde olması sabahın kör karanlığı uçuşların yerine tatlı bir öğleden önce uçuşuna sevketmişti. havanın pırıl pırıl oluşu, gidiş geliş uçağın star alliance olması ve de check-in'deki görevlinin tanıdık olup iki uçuşa da kapı yanından yer vermesi günün güzel geçeceğine dair ilk emarelerdi. ortalama bir boyun üzerinde olup sürekli uçak kullanan herkes kapı yanının anlam ve önemine hakimdir bu arada...

    istanbul'da da hafif sis hariç gayet güzel bir hava vardı. otobüste hippi ile şarapçı arasında giden bir vatandaşın "bir maç için gelinir mi ya manyak mısın" lafı... şimdilerde pilot olmuş eski bir sözlük yazarıyla "bir tatlı huzur almaya geldik kalamıştan" diye başlayan denize nazır oturmalı yolculuğumuz moda'nın ara sokaklarındaki kaybolmacalı bir parkurun ardından malum stadın ordaki metrobüs durağında bitmişti. kendisi işe gitmek için metrobüsten indiğinde salonla aramızda birkaç durak kalmıştı.

    salon önüne gelip birkaç arkadaşla selamlaştıktan sonra içeri girdiğimizde maçın başlamasına yarım saatten fazla vardı. kikiri kokoro derken maç vakti geldi. dolu bir salon beklemiyorduk ama neredeyse 10 bin insan vardı. ahmet cömert'e 10 bin insan hiçbir kombinasyonla sığmazdı, abdi ipekçi cehennem olurd, ayhan şahenk falan alev alırdı ama sinan erdem olunca "kalabalık ama" olmuştu. yine de pota arkası tıklım tıkıştı, bench karşısı tribün yükünü almıştı. sezonu iç sahada 50 kişi ortalamayla oynayan takım için inanılmaz bir kitleydi. ama hem kupanın ikinci maça kalması, hem futbol takımının da şampiyonluk şansının devam etmesinden dolayı 2009 eurocup finalindeki kadar yakan bir tribün yoktu.

    ilk yarı başa baş gitmişti aslında. quigley ve petronyte ile sayılar buluyorduk, rakip de potaya çok yanaşamasa da dış şutlarla oyunda kalmaya devam ediyordu. üçüncü çeyreğin ortalarına doğru bir yerde vites yükseldi, tribünde de sahada da... fark çift haneye çıkınca başlayan teker teker geçiyoruz turlarıyı hatırlıyorum en son... kendime geldiğimde maçın son topunda quigley 40 yapar mı diye bekliyordu herkes. maçtan sonra kutlamalar, pota arkasıyla takımın yaptığı sarı-kırmızı-şampiyon-cimbom'u... sürü halinde metroya yürüyüş ve ömrüm boyunca unutamayacağım bir sahne...

    metroda şehre geri dönmek için bekleyen bir salon dolusu insan ve karşı peronda havaalanı yönüne gitmek için tek başına bekleyen ben...

    metroda tek tük pilotlar, uçuş görevlileri, havaalanı çalışanları... üzerimdeki anı tshirtüne bakıp "nerden çıktı lan bu gecenin yarısı" şeklinde bazen iç bazen dıştan söylenmeler... havaalanının kapısındayım, check-in önceden yapılmış ama kapıda salondakilerden daha kalabalık bir kitle. ırkçılık gibi olmasın ama saç ektirme seansından dönmüş arap kardeşlerimiz. istanbula ara sıra gidip gelmeden kaynaklı reflekslerin sonucu kıvrak hareketlerle ilk kontrollerden hızlıca sıyrıldım. pasaport kontrolünde bir görevli, kuyruğu düzenlemeye çalışıyor. beni görünce oo galatasaray diyerek birazcık torpil yapıyor. uçağa giriyoruz yine ev konforunda bir koltuk, dedim ya o gün hep beklediğimiz gün olmasa da en çok yaklaştığımız gündü diye. yanımda iki eleman, ellerinde bir şişe. galibiyet primimiz de o şişeymiş işte, güle oynaya iniyoruz. sabahın 7 buçuğunda çıktığım eve gecenin 2 buçuğunda iniyorum. sabah 7de iş başı yapaken kulağımda hala salonun uğultusu çınlıyordu...

    (bkz: tarihte bugün)

    o değil de quigley ne topçuydu be. deplasmana gitmezdi, sevdiceğine rakip olmazdı ama çok büyük topçuydu çok...
App Store'dan indirin Google Play'den alın