parasını pulunu, uefa takım sıralamasını, ülke puanını geçtim, kimliğimizin en önemli unsurlarından birisi için çok önemli maç.
çocukluğumuzun galatasaray'ı teslim olmayıp kurşun saçardı. avrupa'nın tüm başaltı takımlarına karşı üstünlük kurabilen, mahallenin en büyük abilerine karşı da; güçsüz olsa da kavga etmeyi bilen mahalle delikanlısı edasıyla yediği tokadın, yumruğun en az yarısını atabilen bir takımdık. sadece 90'larda değil, fetret dönemine girdiğimiz 2002 sonrasında dahi saman alevi türünden parlamalarla kendini gösteren bu kimlik maalesef
2014-15 sezonundan bu tarafa kaybolmaya yüz tuttu.
27 eylül 2006 liverpool-galatasaray maçı bence bizim kimlik maçlarımızdandı mesela. 1.5 sene öncesinin şampiyonlar ligi şampiyonu, maçın oynandığı sezonun da finalisti olacak olan
liverpool'un karşısında sezona korkunç formsuz başlamış, o yıllarda örneğine sıkça rastlandığı gibi istediği transferleri yapamamış bir galatasaray... sağ bek
cihan, sol bek
orhan.
sabri,
arda, 1 ay öncesinde çanakkale dardanel'de mithat yavaş'la oynayan
mehmet topal... ilk devre 3-0. ikinci devre o kimlik kendini bir gösterir, tamam sonunda dayağı yine yemişiz ve 3-2 kaybetmişizdir ama karşı tarafı da bir o kadar hırpalamışızdır.
2014-15'ten sonra, biraz da mevcut durumu kabullenme içgüdüsüyle, bir virüs gibi yayılan ve "abi uefa ne ya, elenelim lige bakalım", "az yiyelim de bitsin gitsin", "paramızı versinler maçlara hiç çıkmayalım" ifadeleriyle vücut bulan bu düdük çalmadan yenilme halinden, 780 küsur bin kilometrekareye sıkışmışlıktan feci halde rahatsızım. 115 yıl önce bir hayalle kurulmuş fabrika ayarlarının; yaklaşık 20 yıl boyunca kendini, avrupa'nın birçok stadında kendini bazen şanlı galibiyetlerle bazen de en az o galibiyetler kadar kıymetli mağlubiyetlerle gösteren o kimliğin günbegün kaybolmasından feci halde rahatsızım ve o galatasaray'ı çok ama çok özledim.
çok önemli maç. kazanalım.