başkan duygun yarsuvat. sene 2015. aylardan mayıs.
şampiyon olup 4. yıldızı takmışın. bu arada şampiyonluğa giderken seçim olmuş, başkan sen olmuşsun. hepi topu bir yöneticiyken başkan seçmişler seni ve sen bu zaferlerin sarhoşluğuyla verdiğin demeçlerde "messi ve neymar'ı galatasaray'da görebiliriz" demeçleri veriyorsun.
sonra gidiyorsun denayer'i kiralıyorsun. bilal kısa'yı, jem paul karacan'ı, lionel carole'ü, lukas podolski'yi ve son olarak cenk gönen'i transfer edip, melo'yu komple gönderip alex telles ve armindo tue ne bangna bruma'yı kiralıyorsun başka takımlara ve sezona başlıyorsun. ha bu arada başlamadan bir transfer daha yapıyorsun, kevin großkreutz. yani großkretuz hakkında söylenecek başka bir şey yok. adı yetiyor fiyaskosunu anlatmak için. takım kötü gidiyor, diyorsun ki "hocamızın arkasındayız". sonra hocan senin yetkinde bir konu hakkında açıklama yapıyor umut bulut'un sözleşmesi hakkında, anında kovuyorsun. hamza suçlu diyorsun. sende suç yok! kadroyu kuran, transferleri yapan sen değilsin çünkü! aylardan kasım. yine 2015.
alelacele sığınacak liman tecrübeli mustafa denizli oluyor. "kara bulut dediğiniz benim için hafif bir sis" diyor göreve başlıyor. gidip ryan donk'u istiyor, yetersiz olduğu ortadayken. hayır stoper adamı orta saha olarak oynatan kasımpaşa'dan alan bir teknik direktörün var ve sesini çıkartmıyorsun. devamında garry mendes rodrigues'i alıyorsun. sonuç? lazio'ya karşı 7 (yedi) savunmacı ile çıkmasına rağmen turu geçemeyen bir takım. mustafa denizli suçlu diyorsun. sende suç yok! donk'u alırken, 7 stoperle oynarken karşısına çıkıp "kendine gel, burası galatasaray" diyemeyen sen değilsin çünkü. mart 2016.
ha bu arada bir de uefa'dan ceza konusu var. ünal aysal'ın dediği gibi mağazacılığın devri konusu var, bu konuyu elinin tersiyle itip görüşmeye gidiyorsun uefa ile defalarca. sadece bize yani taraftara değil, divan kuruluna bile "ceza söz konusu değil" diyerek alenen "yalan" söyleyen de sen değilsin. sonuç? avrupa cezası. o da katılabilirsek çekeceğiz ki takımın durumuna göre katılmamız pek de olası değil.
denizli'den sonra teknik direktör bulamıyorsun. bakıyorsun elinde kim var, wesley sneijder'in kişisel bağlantıları sayesinde getirebildiğin dünyadaki altyapı kurulumlarının en önemli isimlerinden birisi, ajax'ın bile altyapısını emanet etmekte sıkıntı görmediği, 1 milyar insanın yaşadığı çin'in futbol gençlik gelişimi için göreve getirdiği jan olde riekerink. diyorsun ki "hocam sezon sonuna kadar devam et, sonrası allah kerim" ama bir bakıyorsun o adam fenerin elinden kupa alıyor, avrupa cezasını o seneye getiriyor. mayıs 2016.
ve sen diyorsun ki "yahu bizim teknik direktör yaptığımız adam kupa aldı, biz bu adamla devam edelim" ve devam ediyorsun. et, bunda sorun yok. ama kadro yapılanmasını bu adama sormak yerine yeni göreve getirdiğin ve kardeşinin yancılığını yapacak, medya yüzü levent nazifoğlu'na veriyorsun. serdar aziz - luis pedro cavanda - tolga ciğerci - nigel de jong (ki gönderdiğin melo'nun eksikliğini fark ettiğin için alıyorsun) - eren derdiyok alıyorsun. kolbeinn sigthorsson (ki evlere şenlik, adam sakatken kiraladık, iyileşmeden geri gönderdik
*) ve josue de kiralandı. takım yine kötü, istenen seviyede değil ki hakemlerin de büyük etkisi var. sonra sosyal medyanın gazına geliyorsun, riekerink'e "hoca değil" diyenlere uyup gönderiyorsun. nohut kadar vizyonu olmayan levent nazifoğlu'na koca şubeyi bırakan senin suçun olabilir mi? hiç! tarih şubat 2017.
sonuçta o gazına geldiğin sosyal medya sana igor tudor diye karabük'te ölümüne kapanarak rakibi üzerine çekip açık alanda 2-3 yetenekli futbolcuyla iş yapabilen bir hocayı getirtiyor. geldiğinde liderle aranda 5 puan var, ligde 3.sün. sezonu 4. sırada bitiriyorsun, puan farkı 13.
hadi bundan sonra diyorsun ki "yahu adamın sistemi bizim kadroya uymuyor" ve revizyona gidiyorsun. bruma - podolski satıyorsun, sneijder'i kovar gibi nasıl gönderildiği anlaşılmadan gönderiyorsun. yerine 3 transfer (maicon - belhanda - gomis) yapıp avrupa ön elemesine çıkıyorsun. östersunds. 1996'da kurulmuş, sen çıktığın zaman "avrupa'nın en büyüklerinden birisi geliyor" diyerek sevinen bir takım seni eliyor. direniyorsun diyorsun ki "transfer uçakları inmeye başlayacak" ve daha sıkı sarılıyorsun transfer dönemine. mariano - denayer (kira) - latovlevici - fernando reges - ndiaye - feghouli ekliyorsun transferlere. sezona başlıyorsun, fırtına. kayseri'ye 4, osmanlı'ya 3, sivas'a bir 3 daha atıyorsun, herkes şampiyonluk şarkıları söylemeye başlıyor. bu yazdığım her krizde onlarca entry girilen #yönetimistifa başlığı tozlanıyor, o kadar ki seni savunanlar bile çıkıyor.
sonra bir seri başlıyor fenerbahçe maçıyla. berabere kalıyorsun, gidip kendi evinde akhisar'dan 6 yemiş trabzon'a yenilip geliyorsun, başakşehir'den 5 (beş) yiyorsun! basında bile herkes "tudor gitti artık kalmaz bu skordan sonra" derken sosyal medyanın gazıyla getirdiğin hocanı önce "masaya yatırıyorsun" toplantıda, sonra "kulağını çekiyorsun". sonuç? beşiktaş'a tarihinin en ezik oyunlarından birisiyle kaybediyorsun. hocanı bir daha masaya yatırıp bir daha kulağını çekiyorsun. akhisar'ın elinden fernando reges'in, sofiane feghouli'nin, bafetimbi gomis'in ve garry mendes rodrigues'in isyanıyla kurtuluyorsun.
sonra mı? taraftarın isyanda, tribünde "yönetim istifa" diye bağırırken sen çıkıyorsun ellerini kaldırıyorsun, göğsüne götürüp "kabulüm" der gibi davranıyorsun. ama gencecik bir yöneticin çıkıyor, bu renklere sadece gönülden bağlı olan, bir menfaati olmayan bir avuç insana (çok afedersiniz ama yazıcam açık açık) "siktirin gidin lan" diye bağırıyor! taraftara, seven insana!
sonuç? senden önceki 5 maçında "gol atamamış" yeni malatyaspor seni 2-1 yeniyor.
basın toplantısında hocana soruyorlar "neden kaybettiniz?" diye, insanların akıllarıyla dalga geçer gibi "rakip 2 gol attı, biz 1 gol attık" diyor.
şimdi, ben bu kadar şeyi neden yazdım? 3 senenin kısa bir özetini neden geçtim?
çünkü bugün, geçmişin tekrarıdır. geçmişin hatalarından ders alınmayan her gün, daha kötü bir geleceği bizlere hazırlamaktadır. ki farkındaysanız sadece futbol takımını konuştum, basketbol yok bunun içerisinde. diğer amatör branşlar yok. riva - florya yok. bu sorunlara daha gelmedim, gelemedim bile. düşünün ne kadar kötü, nerelere gidiyoruz.
peki sayın başkan, bir soru sordunuz televizyonda hatırlar mısınız bugün bilmem. bakın, bizim elimizde görüntüleri var birlikte izleyelim.
https://twitter.com/...s/800708731415756800 cevabını ben vereyim mi? gerek var mı o kadar yazdığımın üzerine? hadi diyelim ki var, o zaman vereyim cevabını da duyun bir kez daha rahatlamak için.
evet, yönetemiyorsunuz! galatasaray sizin o küçücük vizyonunuzun 300 kat 500 kat büyüklerine layıktır, çünkü galatasaray sizin sahibi olduğunuz o 3 - 5 otelden 300 - 500 kat büyüktür!
galatasaray armasını yere düşürmeye, bu armayı böyle kötü sürüklemeye kimin ne hakkı var? hangi hadle? hangi yetkiyle?
karşınızda biz varız! yönetim kurulunun da üzerindeyiz, genel kurulun da üzerindeyiz, divanın da üzerindeyiz, divan başkanlığının da üzerindeyiz!
ve açık açık söylüyorum, itham ediyorum! sizin galatasaray'ı yönetebilecek çapınız da yok, vizyonunuz da yok, yeteneğiniz de yok! kabullenin artık bunu!
yönetemeyen her yönetici gibi artık bu bir zorunluluktur. seçime 6 ay kalması da önemli değildir, 1 gün kalması da. sizinle geçen her bir gün bu armanın değeri eriyip bitecekse, saniye durmanız bu armanın zararınadır!
istifa! istifa! istifa!
#yönetimistifa