2013 yılıydı. 2 yıldır süren bir uzak mesafe ilişkim vardı. kendisiyle ilgili dedikodular çıkmaya başladığı ilk zamanlar herkes gibi ben de pek ihtimal vermiyordum. veremiyordum. oysa birçok dünyaca ünlü yıldız gördük biz.
hagi gibi bir futbol tanrısını izledik ama
sneijder inter'in 10 numarasıydı. henüz 28 yaşındaydı. o
inter çok değil 1,5 yıl öncesinin şampiyonlar ligi şampiyonuydu. inanamıyordum. sonra söylentiler iyiden iyiye ciddileşmeye başladı, yavaştan nöbetlere başladık. her gün
ırmak kazuk'tan gelecek haberleri bekledik. sadece galatasaray'ı takip eden kız arkadaşıma o kadar anlattım ki adamı, annesinin kızlık soyadını bile öğrenmişti.
ama her şeyden güzeli o geldiği andı. esenler otogarından kız arkadaşımı uğurluyordum, twitter'ı tazelemekten parmağım çürümüştü. o haberi bekliyorduk deli gibi. şarjım azalmıştı, prize taktık. ayakta bekliyoruz, iki dakika bir lavaboya gittim geldim. döndüğümde kız arkadaşımın yüzünden güller açıyordu. telefondaydı, arayan babasıydı. 50 küsür yaşındaki adam kızcağızı arayıp 3-4 yaşındaki çocuklar gibi senin gelişini haykırıyordu. elim ayağım titremeye başladı. geldi mi geldi mi geldi mi diye sayıkladığım anda kızcağız boynuma sarıldı, geldi diye bağırdı. birbirimize nasıl sarıldığımızı, nasıl haykırdığımızı anlatamam. sanki birkaç dakika önce gibi geliyor hala oysa 4,5 yıl geçmiş aradan... şimdi ne sen varsın ne de o.
çok güzel şeyler yaşattın. çok sevdim seni ama ikiyüzlülük yapmam, son senende çok da eleştirdim.
belhanda gelince gitmeni kısmen haklı buldum ama böyle değildi be wesley. sana yapılan terbiyesizliğin ve saygısızlığın en az senin kadar farkındayım. kabullenemediğim ve canımı en çok sıkan şey de bu. diyebileceğim tek şey; umarım bir gün tekrar yollarımız kesişir ve yarım kalan hikayemizi tamamlarız.
seni çok özleyeceğim.