geçen sene bu arkadaş bizim takımda toplam 5 maç yapmış. birisi süper lig kalan 4 maç türkiye kupası. ligde sivasa karşı son 10 dakika oynamış. türkiye kupası maçlarının hiçbirinde de 90 dakika oynamamış. toplam 185 dakika sahada kalmış.
ilk olarak bu arkadaşın zekası ve oyunu oynama şekli gayet iyi. tek paslar, dikine oynamalar, boşa kaçmalar falan gayet güzel. bu da altyapı eğitimini gayet iyi aldığını gösteriyor. burada ne yazık ki (bkz:
galatasaray futbol takımı altyapısı) . eğer ki bizim veya başka bir türk takımının altyapısından yetişmiş olsaydı inanın asla bizde olmazdı.
bununla birlikte, birincisi bu arkadaş güçlü bir arkadaş değil. mevkisi gereği sürekli ikili mücadeleye girmek zorunda. ama bu fizikle veya güçsüzlükle ayakta durma şansı fazla yok. güçten kastım melo değil. alper potuk buna bir örnek olabilir.
ikincisi bu arkadaş böyle pıtı pıtı her deliğe ayağına sokan, bir anda rakibin arkasında biten bir adam değil. pozisyon alan ve hızıyla değil tuttuğu yer ile alanını savunan bir adam. kadronda melo ve selçuk varken aynı yapıda üçüncü adamın kadroya girmesi çok ama çok zor. anca birisini kesmesi lazım. şu anki haliyle, kimse kusura bakmasın ama selçuğun ölüsünü bile kesemez.
üçüncüsü umut dikine oynamayı seviyor ama bunu ne kadar başarabiliyor. her ne kadar zekası çok iyi olmasına rağmen top tekniği kafasındakileri sahaya dökmesi için yeterli değil ne yazık ki. hele ki bizde çok az forma şansı bulurken bunu pratiğe dökme şansı da hemen hemen yok.
umut kötü bir oyuncu olmamakla birlikte hedefleri lig şampiyonluğu ve cl'de çeyrek final olan galatasaray için şu haliyle de yeterli değildir. rotasyona girer, sabır gösterilir (bizde namevcut ne yazık ki) veya kiralık olarak düzenli bir şekilde en az bir sene oynarsa kupada veya rotasyonda kendine yer bulur. bu kadar fazla ümitvari olup daha sonra hayal kırıklığına uğramanın hiç gereği yok.