1
ukde vereyim derken yanlışlıkla başlık olarak açtım. en iyisi doldurayım...
efendim bilindiği üzere jübile maçları futbolcunun mesleğine vedası, taraftarının önünde son kez futbolunu oynamasıdır. son dönemden aklımda kalan bir albertini jübilesi vardır. ne maçtı öyle. dolu bi stadın önünde son kez selamladı san siroyu albertini.
şimdi türk futbolcusundaki jübile travmasına geleyim. efendim son dönemlerde özellikle galatasaray kulübü eskilerinin söylemlerinden, hal ve hareketlerinden böyle bir travmanın olduğu anlaşılıyor. eskiden yapılan jübileler veda anlamı taşıdığı gibi veda edenin bir emeklilik ikramiyesi kazanmasını sağlıyordu. neydi o ikramiye? o son maçın gişe gelirleri veda eden topçuya bırakılıyordu. tabi bahsettiğimiz dönemlerde bugünkü kazançlar yok. jübileler, veda edenin sonraki hayatı için kuracağı işin sermayesini sağlıyordu. bir anlamda ihtiyaç karşılama.
bugünlerde bahsi geçen travmayı yaşayanların böyle bir ikramiyeye ihtiyaçları yok. her şeyden öte, önemli olan kulüp taraftarının gönlünde yer edinmek değil midir ? taraftarın sevgisini kaybetmek pahasına, efsaneler arasındaki isim olma şansını kaybetmek pahasına inatla söylemlere devam etmek akıl karı mıdır ?
bugün ortalıkta "bize jübile yapılmadı. galatasaray çok tukaka" diyerek kredi tüketenler, böyle sembolik bir şeye bu kadar anlamlar yükleyip büyük isimler olmalarını sağlayan galatasaray a küsenler bilmezler mi basına verdikleri demeçlerle adlarının üstlerinin tek tek çizildiğini ? "galatasaraydan daha mühim oldum ben" düşüncesi almış başını gitmiş. bir yıl, iki yıl belki 5 yıl basında "bize yanlış yapıldı" söylemleriyle yer bulabilirler. fakat sonrası ? bahsettiğim söylemleri verenler için taraftar zamanında ne pozitif düşüncelere sahipti. her biri özel insanlardı. ve keşke jübile yapılsaydı onlara. yapılsaydı da hep sahada formasını terleten adamlar olarak kalsalardı akıllarımızda. velhasıl güzel dostlarım gecenin kör bir vakti bir hakan ünsal resmi gördüğümde aklıma gelen düzensiz düşünceler bunlardır. ukde olaydı belki daha iyi dolduran çıkardı.
efendim bilindiği üzere jübile maçları futbolcunun mesleğine vedası, taraftarının önünde son kez futbolunu oynamasıdır. son dönemden aklımda kalan bir albertini jübilesi vardır. ne maçtı öyle. dolu bi stadın önünde son kez selamladı san siroyu albertini.
şimdi türk futbolcusundaki jübile travmasına geleyim. efendim son dönemlerde özellikle galatasaray kulübü eskilerinin söylemlerinden, hal ve hareketlerinden böyle bir travmanın olduğu anlaşılıyor. eskiden yapılan jübileler veda anlamı taşıdığı gibi veda edenin bir emeklilik ikramiyesi kazanmasını sağlıyordu. neydi o ikramiye? o son maçın gişe gelirleri veda eden topçuya bırakılıyordu. tabi bahsettiğimiz dönemlerde bugünkü kazançlar yok. jübileler, veda edenin sonraki hayatı için kuracağı işin sermayesini sağlıyordu. bir anlamda ihtiyaç karşılama.
bugünlerde bahsi geçen travmayı yaşayanların böyle bir ikramiyeye ihtiyaçları yok. her şeyden öte, önemli olan kulüp taraftarının gönlünde yer edinmek değil midir ? taraftarın sevgisini kaybetmek pahasına, efsaneler arasındaki isim olma şansını kaybetmek pahasına inatla söylemlere devam etmek akıl karı mıdır ?
bugün ortalıkta "bize jübile yapılmadı. galatasaray çok tukaka" diyerek kredi tüketenler, böyle sembolik bir şeye bu kadar anlamlar yükleyip büyük isimler olmalarını sağlayan galatasaray a küsenler bilmezler mi basına verdikleri demeçlerle adlarının üstlerinin tek tek çizildiğini ? "galatasaraydan daha mühim oldum ben" düşüncesi almış başını gitmiş. bir yıl, iki yıl belki 5 yıl basında "bize yanlış yapıldı" söylemleriyle yer bulabilirler. fakat sonrası ? bahsettiğim söylemleri verenler için taraftar zamanında ne pozitif düşüncelere sahipti. her biri özel insanlardı. ve keşke jübile yapılsaydı onlara. yapılsaydı da hep sahada formasını terleten adamlar olarak kalsalardı akıllarımızda. velhasıl güzel dostlarım gecenin kör bir vakti bir hakan ünsal resmi gördüğümde aklıma gelen düzensiz düşünceler bunlardır. ukde olaydı belki daha iyi dolduran çıkardı.