1
haşmet babaoğlu 26.12.2011 tarihinde sabah gazetesinde kendisine manifesto niteliğinde muhteşem bir yazı yazmıştır. özellikle de son 5 cümle. suat kılıç'ın bu sorulara verecek tek cevabı olduğuna inanmıyorum. işte o muhteşem yazı:
'bakan kılıç'ın meselesi ne, bir anlasak!
hey gidi 3 temmuz öncesi günler hey!..
hatırlıyor musunuz o günleri?
tv tartışmalarında ne zaman "temiz futbol" meselesi masaya yatırılsa...
ünlü yorumcularımız hiç duraksamadan ortaya atılır ve derdi ki...
"milan gibi, juventus gibi, marsilya gibi takımları küme düşürebilecek kararlılığa sahip değilsen, temiz futboldan hiç söz etmeyeceksin!"
nasıl da adil, tarafsız ve dürüsttüler! kolaydı tabii!
şimdi çoğuna bakıyorum da...
lafı eviriyor, kıvırıyor, eziliyor, büzülüyorlar.
hepsi aynı iddiayı sakız yapmış çiğniyor: büyük kulüpleri küme düşmeyle cezalandırırsan futbol ölürmüş...
yahu, zaten ölmüş futbol! para dönüyor diye "canlı" mı sandınız?
ama anlamak da gerek!
"şurada güzel güzel ekmek tezgâhını kurmuşuz, bozmayın" diyecek değiller ya!
***
ancak siyasi otorite işin içine girdi mi durum değişir.
mesela bakan suat kılıç'ın son çıkışını pek anlayabildiğimi söyleyemeyeceğim.
sayın kılıç da şu malum "şike yapanlar bedelini ödesin ama takımlar değil" mantığını öne çıkartıyor.
iyi de şike yapanlar (ki sokaktan geçen adamlar değiller, kulüplerin yöneticileri) bunu "babalarının keyfi" için yapmıyorlar ki!
o şikeyle, o teşvikle puanlar alınıyor, puanlar kaybedilmiyor mu?
haksız yere puanları cebe indiren kim? futbol takımı. haksız yere puanları kaybeden kim? rakip takım.
kandırılan kim? milyonlarca insan...
bu durumun hafife alınacak ve "kulüplerle ne ilgisi var canım" denerek geçiştirilecek bir tarafı var mı? yok!
daha da ötesi...
uefa ve fifa bu mantığı yutup sindirir mi? hayır!
***
sayın kılıç'ın skytürk'te yaptığı açıklamaların en rahatsız edici tarafı lafı sürekli "büyük kulüpler" noktasına getirmesi...
diyor ki...
"tüzel kişileri cezalandıracaksınız, iyi güzel ama türkiye'de 50-100 yıllık kulüpler var.
bu kulüpler sadece futbolun değil, sporun lokomotifi. eğer ki, bu kulüplerin yöneticileri bir şike hadisesine karışmışsa ve yargı bunu kanıtlıyorsa, bunu camiaya mal etmek ne kadar doğru ve haklı bir yaklaşımdır!"
sayın bakan...
fanatik taraftar grupları hariç kimse şikeyi bir kulübün tüm camiasına mal etmez!
araya bu sözleri sıkıştırmanız ve böyle bir şey varmış gibi bir hava yaratmanız neden?
kaldı ki esas konu bu değil belli ki...
esas konu kulüplerin büyüklüğü!
ama kulüp büyük diye ceza verilemeyecekse...
bu nasıl hukuktur, nasıl idaredir!
bunun sonu nasıl gelir bilmiyor musunuz?
birileri de yarın öbür gün "bizim oğlumuz hapse giremez, bizim şirketimiz cezalandırılamaz çünkü biz köklü aileyiz, güçlüyüz, zenginiz" dediğinde...
hukuk ne diyecek? "evet, haklısınız, sizi mağdur etmemek gerek" mi diyecek?'
'bakan kılıç'ın meselesi ne, bir anlasak!
hey gidi 3 temmuz öncesi günler hey!..
hatırlıyor musunuz o günleri?
tv tartışmalarında ne zaman "temiz futbol" meselesi masaya yatırılsa...
ünlü yorumcularımız hiç duraksamadan ortaya atılır ve derdi ki...
"milan gibi, juventus gibi, marsilya gibi takımları küme düşürebilecek kararlılığa sahip değilsen, temiz futboldan hiç söz etmeyeceksin!"
nasıl da adil, tarafsız ve dürüsttüler! kolaydı tabii!
şimdi çoğuna bakıyorum da...
lafı eviriyor, kıvırıyor, eziliyor, büzülüyorlar.
hepsi aynı iddiayı sakız yapmış çiğniyor: büyük kulüpleri küme düşmeyle cezalandırırsan futbol ölürmüş...
yahu, zaten ölmüş futbol! para dönüyor diye "canlı" mı sandınız?
ama anlamak da gerek!
"şurada güzel güzel ekmek tezgâhını kurmuşuz, bozmayın" diyecek değiller ya!
***
ancak siyasi otorite işin içine girdi mi durum değişir.
mesela bakan suat kılıç'ın son çıkışını pek anlayabildiğimi söyleyemeyeceğim.
sayın kılıç da şu malum "şike yapanlar bedelini ödesin ama takımlar değil" mantığını öne çıkartıyor.
iyi de şike yapanlar (ki sokaktan geçen adamlar değiller, kulüplerin yöneticileri) bunu "babalarının keyfi" için yapmıyorlar ki!
o şikeyle, o teşvikle puanlar alınıyor, puanlar kaybedilmiyor mu?
haksız yere puanları cebe indiren kim? futbol takımı. haksız yere puanları kaybeden kim? rakip takım.
kandırılan kim? milyonlarca insan...
bu durumun hafife alınacak ve "kulüplerle ne ilgisi var canım" denerek geçiştirilecek bir tarafı var mı? yok!
daha da ötesi...
uefa ve fifa bu mantığı yutup sindirir mi? hayır!
***
sayın kılıç'ın skytürk'te yaptığı açıklamaların en rahatsız edici tarafı lafı sürekli "büyük kulüpler" noktasına getirmesi...
diyor ki...
"tüzel kişileri cezalandıracaksınız, iyi güzel ama türkiye'de 50-100 yıllık kulüpler var.
bu kulüpler sadece futbolun değil, sporun lokomotifi. eğer ki, bu kulüplerin yöneticileri bir şike hadisesine karışmışsa ve yargı bunu kanıtlıyorsa, bunu camiaya mal etmek ne kadar doğru ve haklı bir yaklaşımdır!"
sayın bakan...
fanatik taraftar grupları hariç kimse şikeyi bir kulübün tüm camiasına mal etmez!
araya bu sözleri sıkıştırmanız ve böyle bir şey varmış gibi bir hava yaratmanız neden?
kaldı ki esas konu bu değil belli ki...
esas konu kulüplerin büyüklüğü!
ama kulüp büyük diye ceza verilemeyecekse...
bu nasıl hukuktur, nasıl idaredir!
bunun sonu nasıl gelir bilmiyor musunuz?
birileri de yarın öbür gün "bizim oğlumuz hapse giremez, bizim şirketimiz cezalandırılamaz çünkü biz köklü aileyiz, güçlüyüz, zenginiz" dediğinde...
hukuk ne diyecek? "evet, haklısınız, sizi mağdur etmemek gerek" mi diyecek?'