20
doktor gitmişsin yine her gidişinde yaptığın gibi apar topar, aniden.
en güzel gidişini 82’de yapmışsın kuşkusuz. rüzgâr gibi bir ilk tur geçirmiş senin kaptanlığında seleção, 10 gol atılmış sadece 2 gol yenmiş. tele santana, zico, eder, falcao ve diğerleri… futbol tarihinin en güzel kaybedenlerinden… benim gibi sonradan izleyenler bile, seyrettiği en iyi takımlar sıralamasında, tepelere yazıyor o takımı hala doktor. ikinci tura da fırtına gibi girmişsiniz kaptan, ezeli rakibin kalesine en güzelinden üç tane bırakıvermişsiniz. sonra o kara gün gelmiş ve ilk turda hiç galibiyet alamamış italya’ya yenilmişsiniz. maçın bittiği an yok mu, unutulmaz tavrın yok mu hani! sanki maçı domine etmelerine rağmen kaybetmemişler gibi, sanki o kupanın ellerine en çok yakışacağı kaptan kendisi değilmiş gibi, sanki sıradan bir maçı kaybetmiş gibi :) doktor hemen italyanları tebriğe başlıyor. işte sokrat! futbol asla yalnızca futbol değildir doğru ama özünde de daima bir oyundur. ona anlamı katan tavırlardır. işte o tebrik ritüelindeki tavır gibileridir futbolu sadece bir oyun yapmayan. kimbilir belki de barcelona da bitirmek istemişsinizdir turnuvayı, kralın stadında, santiago bernabéu’da oynamak istememişsinizdir belki. pat diye çekip gitmişsin işte, ispanya’dan da. hatta ardınızdan italyanlara bile “ii brasile siamo noi!” başlığını attırmışsınız. finale giden takımlarını değil, ülkesine dönen brezilyalıları yazmış o gün gazeteler “hepimiz brezilyayız”
tıp fakültesi mezunu bir hekim, doktoralı bir filozof, korkusuz bir aktivist, iflah olmaz bir serseri ve gelmiş geçmiş en iyilerden bir futbol yeteneği… senin yaşlanıp, bastonla yürüyüp, corinthias’ın yeni tranferlerine forma vermeni beklemek abesle iştigaldi zaten. ya da futbolun emperyalist merkezi fifa’nın gönüllü köpeği olup, kapı kapı gezmeni beklemek aymazlık. insanların yaşamına yakışmalıdır ölümleri, yaşadığı gibi ölebilmelidir kişi… tıpkı senin gibi doktor tıpkı senin gibi…
ya yeşil zemine özgürlüğü, demokrasiyi, hakkı, hukuğu pat diye indirişine ne demeli… diktatöre çalım atmaya kalkman unutulur mu ki? ya da her ırkçı patavatsızlıkta akla gelmez misin acaba doktor? ülkenin aydını, köylüsü, işçisi, işsizi, topraksızı ile “diretas já!” deyişin unutulur mu? “hak şimdi” kampanyasının en belleklere kazınan fotoğraflarında hep sen varsın, bugünden bakınca. üzerinde demokrasi yazan saç bandınla attığın her gol, diktaya yollanıyordu değil mi? peki ya sadece memleket için değil meslektaşların içinde isyan bayrağını dalgalandırman unutulur mu? “corintianslı demokrasisi” ile şampiyonluğa giderken kulüp, sayende futbolcular yönetimin her kademesinde söz sahibi olmadı mı? ilham kaynağı olmadın mı tüm dünyaya? senin önerinle kabul edilen oyun anlayışı ile gelmedi mi şampiyonluk? kurduğunuz doğrudan demokratik ve herkesin söz sahibi olduğu otonomik yönetim anlayışı, “tarihi sadece algılamaya çalışanlara” örnek bir “meselenin özünü” hatırlatma girişimi olmadı mı doktor? o özdür ki mesele algılamak değil değiştirmektir der.
“democracia corintiana”nın iktidar sapkınlarınca dağıtılma girişimlerine “akıllı olun çeker giderim” dediğinde çok ciddiye almadılar muhtemelen ama sen yine çektin gittin. ardından yakılan ağıtlar futbol tarihinde sık rastlanmaz tarzdaydı. uçağa biniş görüntülerin bana metin’in palermo’ya gidişini hatırlattı. yine her zaman ki gibi apar topar, gayet destursuz, pat diye çekip gitmişsin italya’ya….
daha gider gitmez açık oynamaya başlamışsın kartları! maçtan önce seks yasak diyen juventuslu idarecilere muhtemelen hassiktir diyerek gitmişsin fiorentina’ya… bu tavrın bile avrupalıları tirim tirim titretmiştir eminim.
john lennon, che guevara, fidel castro… üç kahramanınmış… “senden de başka türlüsü beklenemezdi zaten reyiz” diyesim geliyor sana… alkol sınırlarını hafif zorlamaya başladığında da mükemmel muhabbetin oluyordur eminim. hani şu bir türlü vazgeçemediğin ve belki de sindirim sistemine usul usul ölümü yerleştiren alkol. elbette yanında da sigaran… devre arasında soyunma odasında dahi yakmaktan vazgeçemediğin sigaran… “çok seviyorum ama performansımı etkiliyor biliyorum” dediğin sigaran…
çok uzak topraklardan bir kardeşin olarak sana sözüm olsun doktor. bir gün geleceğim ziyaretine, yanımda da bir büyük rakıyla anadolu tütünü getireceğim sana… bir de yüreğimde milyonlarca selam… futbolun "milyon banknotlarının" değil, milyonların oyunu olduğunu haykırabildiğin için sana müteşekkir olan milyonların selamını… sonucu ne olursa olsun her çıkışı, her meydan okumayı “allah’ına kurban aslanım” diye karşılayan bir kültürün, milyonlarının selamını…
toprağın bol olsun, nurlar içinde yat “socrates brasileiro sampaio de souza vieira de oliveira”