resim
Roberto Mancini
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:59
Uyruk:İtalya
  • 1928
    net bir şekilde umut bulut'un hakkını yemektedir. didier drogba formsuz bu aralar e yaşı da malum 90 dakika nasıl oyunda tutuyor inanılır gibi değil. aynı şey selçuk inan için de geçerli. yahu el insaf biz selçuk'u kendisinden daha iyi tanıyoruz. geçtiğimiz 2 sezonda yaptıkları da ortada. şu anki selçuk kalitesinin fersah fersah altında yekta'nın suçu ne? biraz kenardaki oyunculara gereken fırsatı vermek zorunda bunu gerçekten hakediyorlar.
  • 1931
    imzayı atıp, işin başında geçtiğinde inanılmaz yüksek beklentili bir işe başlayan, kredisinin neredeyse hiç olmadığı, oynayan bir kaç futbolcuyu tanıması dışında hiç bir bilgisinin dahi olmadığı bir lige ve ülkeye gelen, şampiyonlar ligi'nde özellikle ilk maçtan sonra ''artık bu gruptan çıkmak imkansız'' ifadeleri ortalıkta dönerken bu gruptan takımını çıkaran, ligde her maç tribünlerde ''fatih terim'' tezahüratları yapılırken, buna aldırış etmeyip hatta naif bir şekilde ''fatih terim bu kulüp için efsane bir isim, taraftarların onun ismini bağırması çok doğal'' diyen ve bu şartlar altında, içeride oynadığı tüm maçları kazanan, şampiyonluk şansının düşük yüzdeli görüldüğü bir sezonda takımını şampiyonluğun en büyük favorisi haline tekrar getiren, 9 yıldır kazanılamayan ve aslında herkesin artık kazanılmasını istediği ama kazanmak için hiç bir çaba sarf etmediği türkiye kupasında takımını ciddi oynatıp yarı finale taşıyan, yüzüne ''seni istemiyoruz'' denilip performans beklenen sneijder'i yeninden o 2010 senesindeki performansına çıkartan, defansta neredeyse her maç yapılan basit hatalar ve yenilen gollerin önüne geçip, takımı az gol yiyen bir takıma dönüştüren, karizması, akılcı açıklamaları, realist düşünceleri ve vizyonu olduğu için, başarılı olmuş hocamızdır. gerisi faso fiso.
  • 1932
    fatih terim öncesi dönemde geriye düştüğümüz maçı çeviremezdik, golü yediysek o maç bizim için biterdi, izlemeyi falan bırakırdık, sonrasında fatih terim döneminde bu hastalığı yendik, ancak o dönemde de süren, hatta daha da büyüyen bir sorun vardı, skoru korumak. hiçbir zaman farka gidemeyen, son dakikalarına 1 farkla önde girilen maçları bize diken üstünde izleten bir takıma sahiptik. bu hem fiziksel yetersizlik, hem de taktiksel hatalardan kaynaklanıyordu. bu noktada roberto mancini devreye girdi ve önde olmasına rağmen rakibe maçın son dakikalarında pozisyon vermeyen, sağlam bir takımımız oldu.
  • 1937
    kendisi galatasaray ile 29 maça çıkmış, bu maçlarda 39 farklı oyuncuya şans tanımış bir teknik direktördür. galatasaray bu maçlarda 2.07 gol ortalamasıyla oynarken kalesinde gördüğü gol ortalaması 1.10'dur. maç başına 2.00 puan almayı başarmıştır ki bu oran sizi şampiyonluğun favorisi yapar. kaldı ki takımın son zamanlarda oturmaya başlaması aslında iyi hazırlanılmış bir ligde bu oran daha da yukarıya çıkacaktır. galatasaray'dan önceki tenik direktörlük kariyeri ise şöyledir;

    [biçim]
    takım görev başlangıcı görev bitişi maç sayısı kullanılan oyuncu atılan:yenilen gol ortalaması puan ortalaması

    manchester city 09/10 (19.12.2009) 12/13 (13.05.2013) 191 64 1,89 : 0,92 1,97

    inter 04/05 (01.07.2004) 07/08 (29.05.2008) 212 77 1,80 : 0,86 2,10

    lazio 02/03 (01.07.2002) 03/04 (30.06.2004) 86 34 1,53 : 1,06 1,69

    fiorentina 01/02 (26.02.2001) 01/02 (14.01.2002) 36 37 1,19 : 1,72 1,06
    [/biçim]
  • 1939
    drogba'yı gerekirse kadro dışı bırakması gereken teknik adam. sahada resmen 10 kişi oynuyoruz. oysa 13/14 sezonunda ligin ikinci devresinde evimizde oynadığımız drogba'sız bir eskişehir maçı'nda takım maç boyu tempoyu şahane ayarlamıştı. 22 şubat 2014 galatasaray beşiktaş maçı'nda ise beşiktaş önünde bulduğumuz bir şans golü ile galip gelebildik.

    takım malesef sahasından çıkamıyor. pres yapamıyor. fenerbahçe'nin daha çok puan kaybı olur. belli ki ersun yanal klasiği sakatlıkları ligin ikinci devresinde devam edecek. şimdi de bruno alves'i kaybetmişler. 1 ay yokmuş. defanslarının bel kemiği resmen adam. yeter ki biz iyi olalım. 6 puan farka rağmen şampiyonluğa hala yakınız.

    ancak drogba ve ceyhun'la zor bu işler. iki oyuncunun yerine emre çolak ve yekta tercihleri takıma hayat verecektir. ayrıca yabancı kontenjanını da rahatlatacak; chedjou, hajrovic, eboue gibi oyunculardan faydalanmamızı sağlayacaktır. üstelik forvet arkasına geçecek sneijder'in de performansının bu şekilde ciddi oranda artacağına inancım tam.
  • 1943
    orta saha tercihleri uzerinden oyuncularla ilgili gorusleri hakkinda fikir yurutebilecegimizi dusunuyorum.

    mancini "on stoper" diyebilecegimiz bu rolde standard tercih olacak melo'yu dusunmek ve onde yekta, umut gundogan veya emre colak'tan yararlanmak yerine melo'yu onde dusunuyor hep. bunun uzerinden galatasaray'in neden sureklilik arzedecek sekilde belirli bir seviyenin ustunde oynayamadigini, bir nevi kor-topal ilerledigini incelemek istedim.

    ***

    - melo hucum olarak da etkili bir oyuncu. saha gorusu var, deliciligi var (ozellikle son donemlerde gobekten muthis cikislar yapiyor). bursaspor maci asistleri, son besiktas macinda penalti oncesi topun dibine girerek veysel'e hazirladigi pozisyon... geriden gelerek hava hakimiyetiyle de avantaj saglayabiliyor (kopenhag maci ilk gol). melo bu pozisyonda skor uretimine cok ciddi katki sagliyor.

    - melo'nun onde oynamasinin bir ekstra avantaji da savunmayi daha onden baslatmasi. galatasaray'in ileri uclusu agresif olmaktan ve rakibi bozmaktan cok cok uzak, ki bu takimin acik ara en onemli defosu. bu yuzden rakipleri siklikla merkez ikiliyle karsilanmak durumunda kaliyor galatasaray. bu durumda melo'nun on hatta olmasi agresifligin neredeyse stoper bolgesinden degil (ki bu cok gec zaten!) ortasahadan baslamasini sagliyor, rakipler savunma onune gelene kadar en azindan melo'yu gecmek zorunda kaliyor.

    - cok basit bir sebep olsa da, melo gibi takimin tonunu, havasini belirleyen bir oyuncunun oyunun merkezinde olmasi bir yan rolde olmasindan daha yararli. karakter olarak da buna uygun, bu tur sorumluluklari aldiginda verimi artan bir oyuncu. oyun konsantrasyonu boylece artiyor.

    ***

    diger yandan ceyhun'un yarattigi dezavantajlar var. agir bir oyuncu oncelikle. city'de gareth barry boyle bir oyuncuydu, takima problem yaratacak kadar agirdi. ancak ayagi duzgundu, sut tehditi vardi (aslinda ceyhun'un da var ama asla kullandigini gormedik), tecrubeliydi ve oyun bilgisi yuksekti. evet, ceyhun kendini kanitlayip terim donemindeki paf oyuncusundan daha fazlasi olabilecegini kanitladi ancak galatasaray puan farkinin cift hanelere ciktigi bir sezonu sampiyon tamamlamaya, bunu yaparken sampiyonlar liginde iz birakmaya ve kupayi da almaya calisiyorsa ceyhun'un yeterliliginin sorgulanmasi cok normal.

    burada devreye alternatifleri giriyor haliyle... emre colak, yekta, umut gundogan. sondan baslayalim, umut soru isareti bir oyuncu. cok acik bir katki vermedigi surece subat sonunda kadroya girip sezonun son maclarinda ilk 11 oynamaya baslamasi zor gozukuyor. daha cok sure alanlar ise emre colak ve yekta. bu iki oyuncunun top hakimiyeti ve oyun zekasi bence yeterli seviyede, ancak hucumda uretimleri cok yetersiz. yekta pozisyona girmesini bilen, arayan bir oyuncu olmasina ragmen son pas ve son vuruslarda mental sikintilari olan bir oyuncu. emre de benzer, yeteneklerine ragmen karar verme problemi yasiyor zaman zaman, gol ve asist sayilari onun pozisyonunda oynayan bir oyuncu icin cok dusuk.

    ligin ikinci yarisinin ilk macinda melo'yu geride, selcuk'un yaninda emre'yi oynatti mancini. ve belki de yilin en kotu maclarindan birini oynadi galatasaray!

    anafikir su- hicbir alternatif melo'nun ortasahada verdigi hucum katkisini dahi veremiyor, savunmayi soylemeye bile gerek yok. haliyle mancini ceyhun'un defansif katkisini emre colak'in hucum katkisina tercih ediyor. ama galatasaray'in ortasahasinin beklenen seviyede olmadigi ortada.

    ***

    selcuk meselesine gelince...

    galatasaray'in bu probleminin gectigimiz sezon devre arasinda basladigini soylemek lazim. buyuk hedefler dogrultusunda oyun temelli futbol anlayisindan oyuncu temelli anlayisa gecti galatasaray ve drogba ile senijder geldi. zaten takimla birlikte hareket etme zaafiyeti bulunan burak'la olusan bu uclu haliyle zaafiyet yaratti. o gunden beri selcuk da pirlovari bir oyun kurucu rolunden cok yonlu, efor bazli bir fizik performans oyuncusuna donustu. oyunda etkili oldugu bir diger yon duran toplardaki surekliligi de elinden alininca 1 sene icinde ulkenin en iyi yerli oyuncusundan performansi sorgulanir bir oyuncu seviyesine geldi selcuk. bence hala ayni oyuncu, ama takim farkli artik...

    galatasaray selcuk'un etkinligini artirabilmek adina iki sey yapmak zorunda. ya onde oynayacak ve onde basacak, boylece kisa alanda pres yapilacak, ya da savunmayi daha ileriden baslatip selcuk'un birincil groevinin rakibi karsilama haline gelmesini engelleyecek...

    mancini bunu deniyor. galatasaray onde oynayabildigi maclari zaten rahat goturuyor. oynayamadiginda ise ilerideki burak-sneijder-dorgba uclusuyle takimin geri kalani arasinda kocaman bir bosluk olusuyor, seken toplar rakip hucumu haline geliyor ve karsilayan ilk isimler yine selcuk-melo oluyor. savunmayi onden baslatmak icin umut'u oynattiginda ise ciddi bir yetenek eksikligi yasaniyor zira umut ne yuzu donuk ne sirti donuk toplu oyunda iyi bir oyuncu degil. bunlar da haliyle cozum olmuyor galatasaray icin.

    ***

    bu mesele tabi sene basinda yasananlar ile alakali.

    selcuk-melo'yla turk futbolunun ustuste sampyion takimlarinda rastlanan bir merkez ikili yakalanmisti. melo fizik, savunma oncelikli ve komple bir futbolcu. selcuk savunmasini aksatmayan, muthis duran top kullanan, pas kalitesi ve oyun gorusu yuksek bir oyuncu. bunlari tamamlayacak ucuncu parca ise topu driplingle ileri tasiyabilen, takimin temposunu yukseltecek, yorulmak bilmeyen mucadeleci bir oyuncuydu.

    bu oyuncu yuzde yuz tanima uymasa da hamit altintop'tu galatasaray icin. geldiginde sakatti, taraftar memnun kalmadi performansindan zira adaptasyonu surecinde farkli mevkilerde oynadi, takimin sistemi degisti, forvetler etkisizdi, vesaire... daha sonra form tuttu, takim oynadigi zaman hamit takim savunmasinda pozisyon almada, hucum cikislarinda, cok yonluluguyle ve profesyonelligiyle bence cok cok yararli oldu.

    galatasaray bu ucluyu, icinde bulundugumuz sezonun onemi ve fikstur yogunlugunu da dusunerek alper potuk transferiyle guclendirmeliydi. saha ici bir yana, bu uc oyuncuyu dinlendirmeye, yerli havuzunu kaliteli tutmaya, yas ortalamasini dusurmeye, rekabette gerekli mesaji vermeye yarayacakti. olmadi. kendi fikrimdir, galatasaray icin puzzle'in eksik parcasinin tamamlanmasiydi. eldeki alternatifler yeterli katkiyi vermedi, hamit de sakatlaninca bugun icinde bulundugumuz durum cikti ortaya.

    ***

    bu sartlarda sezonu ite kaka bitirmekten baska sansi var mi galatasaray'in? ben pek umutlu degilim.

    hamit donebilir mi, donse tam performans verebilir mi, bence cok zor.
    sneijder ve burak'in aniden hucumda rakibi bozan oyunculara donusmesi sozkonusu degil.
    haliyle selcuk'a binen yukun azalmasi zor, paralel olarak veriminin artmasi zor.

    diger yandan takimin ilerde oynamasini saglayabilecek drogba ise 35 yasinda olmasina ragmen mart ayi gelmeden neredeyse 35 maca cikti bile! bu sezonu yaklasik 50 macla bitirmesi demek. bu yastaki bir oyuncuya, hele de fizigiyle oynayan bir oyuncuya bu kadar yuk bindirirseniz bugunku koordinasyonu yetersiz, basit hatalar yapan ve gozle gorulebilecek derecede yorgun drogba'yi izlemek durumunda kalirsiniz. (benzer bir durumu galatasaray liv hospital carlos arroyo ile yasadi bu sezon...)

    yani galatasaray icin bu kadroyla bu sikisikliktan cikis yolu var gibi gozukmuyor...

    ***

    mancini ozeline donunce... cozum uretmesi gereken kendisi. ceyhun tercihi iyi, guzel, ancak galatasaray hala ilk yaridaki problemlerini yasamaya devam ediyor. ligin 2. yarisinda oynanan 2 deplasmanda 4 puan kaybetti galatasaray. bu cizgi degismedikce bu takimin sampiyonluk kovalamasi imkansiz. ceyhun tercihiyle ne besiktas macinda, ne antalyaspor macinda cok bir ilerleme saglandigini soylemek guc.

    kisacasi mancini'nin denemeye devam etmesi gerek. dogru formulu bulamamasi veya bulana kadar kaybedilecek zaman galatasaray'in sampiyonluk yarisinda cok da ciddi bir tehdit olusturamamasi demek olacak.
  • 1947
    "chelsea genç bir takım tıpkı bizim gibi. biz de genç bir takıma sahibiz. chelsea premier ligin lideri çünkü ingilterenin en iyi takımı. iyi oyuncuları var, oyunun kaderini her an değiştirebilecek oyunculara sahipler. bu turu geçme şansları %80."

    dedikleri yüzünden hemen eleştirilmemesi gereken sinyor. çünkü bu adam objektif bakmış olaya, "yeneceğiz! mutlak galip biziz!" diyip göstermelik ve ateşli hareketlerde bulunmamıştır.

    "takımımı çok seviyorum ve burada çok mutluyum."

    bir önceki cümlenin değil de, bu cümlenin konuşulması taraftarıyım. kendisi gayet başarılı bir performans göstermektedir. ve inşallah böyle devam eder. çeyrek finalist de yapar bizi inşallah. bazı şeyler mazide kaldı artık. benimseyelim kendisini. çünkü o bizi benimsemiş.
  • 1948
    "chelsea yüzde 80 turu geçer."

    açıklamasında sanıldığı gibi açık sözlülük veyahut gerçekleri söylememiştir. yabancı hocaların ve özellikle italyanların başvurduğu bir taktik bu. basit olarak şaşırtma taktiği diyebiliriz. hem kendi oyuncusu üzerinde ki baskıyı azaltma hem de rakip takıma az da olsa bir rehavet verebilmek için söylenir bu tür sözler.

    tabi bunların babasını juve ve milan'ın hocaları yapar. hatırlarsanız bu sezon italya'da oynadığımız juve maçında tevez'in durumu şüpheliydi. hatta öyle haberler geldi ki 18'e öylesine alındı oynanılacağı sanılmıyor minvalinde haberler geldi italyadan. sonra bir baktık o sakat denilen tevez bize karşı ilk 11 çıkmış ve 90 dk topunu oynamıştı.

    tabi biz türküz böyle açıklamaları sevmeyiz. imkanlar ne olursa olsun hocamızın kazanacağız demesini bekleriz çünkü öyle bir kültürden geliyoruz.. ama bu da bir hoca tercihidir söylemlerle kafa karıştırma yani. her yiğitin yoğurdu yiyiş tarzı farklıdır sonuçta..
App Store'dan indirin Google Play'den alın