başkanlıktan ayrıldığında en çok sevinenlerden biriydim. çünkü o türk futbolu için fazla iyiydi. fair play ile, nezaketle, beyefendilikle kupalar gelmiyordu. türkiye de bir kulübün başkanı hakemleri tehdit etmeliydi. rakiplerini eleştirmeli, onlara laf yetiştirmeliydi. kendi takımı kaybettiğinde rakibi alkışlamamalıydı. yada ne bilim karşılıksız sevmemeliydi takımını. diğer bazı başkanlar gibi kulübü kendine borçlandırmalı, kulübün sırtından köşeyi dönmeliydi. sonra alelade bir insan gibi, şeref tribününde maltepe içmemeliydi. purosunu içip, viskisini yudumlamalıydı, yine diğer başkanlar gibi...
ama o bunların hiçbirini yapmadı. belki de bu yüzden sportif başarı gelmedi. belki de bu yüzden sevilmedi. binbir oyunun döndüğü, çirkef türk futbolunda temiz kalan son kişiydi.
şimdi düşünüyorum da, varsın bu takım senelerce şampiyonluk görmesin. varsın bu takım küme düşsün. ama karakterli, düzgün, beyefendi insanlar tarafından yönetilsin. çünkü galatasaraya yakışan budur. çünkü gerçek taraftar, takımını şampiyonluklar başarılar için sevmez. gerçek taraftar kulübünün değerlerine, renklerine aşıktır. ve gerçek taraftar sadece iyi günde değil, herzaman takımının yanında olur.
şampiyonluk sonrası, soyunma odasında futbolculara ''sizler bugün beni sevilen adam haline getirdiniz'' demiştin ya başkan; öyle değil işte. gerçek taraftar seni sen olduğun için, galatasaray'a en fazla yakışan insan olduğun için, adam gibi adam olduğun için sevdi ve hep sevicek. keşke binbir emek harcadığın galatasaray'ın yeni statının açılışını da görebilseydin. ama olsun be başkan. sen yine orda olucaksın biliyorum. yanında
ali sami yen'le,
metin oktay'la
alparslan dikmen'le,
karınca ezmez şevki'yle ve onlar gibi galatasaray'a gönül vermiş tüm renktaşlarla izliceksindir açılışı.
bu taraftar seni özlicek ve hiçbir zaman unutmayacak.