1151
üzerinden biraz geçti, belki şimdi yazmamıza delirmez renkdaş yazarlar..
geçen sene olaylı şekilde gönderilmesini halen içime sindiremiyorum ben. 'anlaşıldı' diye resmi siteden müjde verildikten sonra yarı finalde, daha sonra finali kazanan takıma kaybetti diye gönderilmesini kabullenemedim uzun süre. daha sonra ergin ataman geldi, hani daha birkaç ay önce mola alsana ! diye bağırdığımız ataman..
ergin ataman ile oktay mahmuti arasındaki farkları anlatmaya calışacagım. bu farkların hangi özellğini daha çok seviyorsanız o hocayı daha çok seversiniz. ancak her ikisine de çok saygı duymamız gerektiği açıktır.
oktay hoca, kendi sistemini kuran bir koçtur. sıfırdan sistemini kurup, acele etmeden, sindirerek belirli gelmeye çalışır. başarılı oldugu takımlardaki istikrarı görebilirsiniz, bu durum başarının anahtarıdır. ergin hocaysa sağlam bir takımla ilk senesinde tüm kupalara talip olur, hem de hangi takımda çalışırsa çalışsın. ülkenin açık ara en kariyerli hocasıdır. siena'da yarattıklarını basketbolla ilgilenen bir italyana sorsanız 3 saat adamı dinlemeniz gerekir, oralarda burada oldugundan daha da efsanedir.
iki yıl önce, futbol takımı rezalet giderken, basketbolla ilgilenmeyenler bile abdi ipekçi'ye akmaya başlamıştı. hepimizin ortak olarak gururlandığı nokta, rakiplerinden daha zayıf bir kadroyla deliler gibi savaşan bir takımımız olmasıydı. ilk sene beklenen kenetlenme yaşandı, ikinci yılda da takviyelerle ilk senemizde başarılı sayılacak noktalara geldik. düşünün ki takım, cemal nalga olayından nerelere geldi, gözümüzün önünde. geldiğinde ürkekliğinden potaya gidemeyen andric birden avrupa'nın sayılı uzunlarının arasına girdi, shipp bornova'dan sayı kralı olarak gelip kelepçeye dönüştü, göksenin resmen elimizde büyüdü vs. bu güzellikler içerisinde başarı bile ikinci etapta kalabilirdi belki, ki bence ortada bir başarısızlık da yoktu. mahmuti her seferinde 3 senelik bir projeden bahsediyordu ve ne yazık ki başarıya endeksli büyük camiaların uzun vadeli projelerden haz etmediğini hepimiz biliyoruz..
işte tam bu noktada atamancılar ile mahmuticiler ayrılıyor. kimileri başarıyı istiyor, kimileri andric romantizmini görmek istiyor..
işin özeti: istediğinizi özleyip eleştirebilirsiniz. ben de çoğu zaman bunu yapıyorum ancak unutmamamız gereken durum, galatasaray basketbol takımı'nın koçu ergin ataman'dır ve bu takıma sonuna kadar destek vermemiz gerekir. ancak bu durum da oktay mahmuti'nin bu takım üzerinde bıraktığı izi karalayamaz..
geçen sene olaylı şekilde gönderilmesini halen içime sindiremiyorum ben. 'anlaşıldı' diye resmi siteden müjde verildikten sonra yarı finalde, daha sonra finali kazanan takıma kaybetti diye gönderilmesini kabullenemedim uzun süre. daha sonra ergin ataman geldi, hani daha birkaç ay önce mola alsana ! diye bağırdığımız ataman..
ergin ataman ile oktay mahmuti arasındaki farkları anlatmaya calışacagım. bu farkların hangi özellğini daha çok seviyorsanız o hocayı daha çok seversiniz. ancak her ikisine de çok saygı duymamız gerektiği açıktır.
oktay hoca, kendi sistemini kuran bir koçtur. sıfırdan sistemini kurup, acele etmeden, sindirerek belirli gelmeye çalışır. başarılı oldugu takımlardaki istikrarı görebilirsiniz, bu durum başarının anahtarıdır. ergin hocaysa sağlam bir takımla ilk senesinde tüm kupalara talip olur, hem de hangi takımda çalışırsa çalışsın. ülkenin açık ara en kariyerli hocasıdır. siena'da yarattıklarını basketbolla ilgilenen bir italyana sorsanız 3 saat adamı dinlemeniz gerekir, oralarda burada oldugundan daha da efsanedir.
iki yıl önce, futbol takımı rezalet giderken, basketbolla ilgilenmeyenler bile abdi ipekçi'ye akmaya başlamıştı. hepimizin ortak olarak gururlandığı nokta, rakiplerinden daha zayıf bir kadroyla deliler gibi savaşan bir takımımız olmasıydı. ilk sene beklenen kenetlenme yaşandı, ikinci yılda da takviyelerle ilk senemizde başarılı sayılacak noktalara geldik. düşünün ki takım, cemal nalga olayından nerelere geldi, gözümüzün önünde. geldiğinde ürkekliğinden potaya gidemeyen andric birden avrupa'nın sayılı uzunlarının arasına girdi, shipp bornova'dan sayı kralı olarak gelip kelepçeye dönüştü, göksenin resmen elimizde büyüdü vs. bu güzellikler içerisinde başarı bile ikinci etapta kalabilirdi belki, ki bence ortada bir başarısızlık da yoktu. mahmuti her seferinde 3 senelik bir projeden bahsediyordu ve ne yazık ki başarıya endeksli büyük camiaların uzun vadeli projelerden haz etmediğini hepimiz biliyoruz..
işte tam bu noktada atamancılar ile mahmuticiler ayrılıyor. kimileri başarıyı istiyor, kimileri andric romantizmini görmek istiyor..
işin özeti: istediğinizi özleyip eleştirebilirsiniz. ben de çoğu zaman bunu yapıyorum ancak unutmamamız gereken durum, galatasaray basketbol takımı'nın koçu ergin ataman'dır ve bu takıma sonuna kadar destek vermemiz gerekir. ancak bu durum da oktay mahmuti'nin bu takım üzerinde bıraktığı izi karalayamaz..