türk tenis tarihinin en önemli galibiyetlerinden birine imza atan milli tenisçimiz. öncelikle atp/challenger/itf olmak üzere 3 seviye var diyebiliriz. genel olarak marsel'i tanıtma amaçlı bir yazı yazmak istedim.
kariyerine çok çok yanlış bir hoca seçimiyle başladı. belki de onun seçimi değildi, bilemiyorum. hocası hep kötü taktiklere yöneltiyordu ve saçma sapan gaz veriyordu. üzerine de hemen hiçbir özelliğinin gelişmesine katkıda bulunmadığı gibi üzerine de marsel'in sahip olduğu özelliklerin verimli kullanılmasına engel oluyordu. hatta birkaç defa ntv spor'a çıktı. orada izleyen insanlar bile direkt fark eder bu durumu. neyse kariyerine başladı dedik uzun süre challenger ve itf'lerde yani 2. 3. kategori turnuvalarda süründü ki o dönemlerde oraların kalitesi şimdikinin 5'te biri falan diyebilirim abartmadan. o kadar da kolaydı yani şimdiye göre... marsel challenger için iyi sayılabilecek bir servisi olan ama istikrarlı bir şekilde oyuna sokamayan, iyi bir forehandi ve berbat bir backhandi olan, file önü oyunu hiç olmayan, neredeyse hiç slice denemeyen, oyununu hiç ama hiç çeşitlendirmeyen, maç içinde vuruşları çok tahmin edilebilir, bol bol maç ve turnuva seçen maç içinde büyük düşüşler yaşayan, hemen mücadeleyi bırakan sinen, daha önce de belirttiğim gibi oyun karakteri olarak "ezik" bir oyuncuydu. rakip bir hamle yaptıkça başı öne eğiliyordu, mücadeleyi bırakıyordu oyundan düşüyordu. tüm bunların yanında hem maç seçen hem dengesiz oyuncu olduğundan çok komik maçlar kaybetti. ara sıra banja luka gibi sevdiği challenger'larda başarılara imza attı. hücumu challenger için iyi ama iyi olsa bile dengesiz, istikrarsız, savunması kötü bir oyuncuydu. her topa winner atmak için uğraşırdı. yeteneği kısıtlı olmasına rağmen sanki top 10 oyuncusuymuş gibi düşünüp(koçu da öyle yönlendiriyordu) bam güm yaparım ben ya deyip vuruyordu. sonuç tabii ki hüsrandı. her vuruş groundstroke her vuruş winner amaçlı. bu şekilde federer bile oynayamaz... tabii ki arada formda dönemleri, şanslı günler oldu kısa vadeli başarılar sağladı. rakibini bile küçümserdi o derece mental olarak kötü bir oyuncuydu, üzerine de çok potansiyelli olmayınca hep dengesiz gıcık challengercı olarak kaldı.
gerçek marsel ise düzgün marsel ise 2014 sezonu öncesi ortaya çıkmaya başladı. bundan önceki kariyerinde lucky loserlıklarla grand slamlerde tekrar tekrar şans bularak veya teniste çok olan gündelik/haftalık birkaç yılda bir denk gelen formla bir şeyler yaptı. şansına iyi grand slamler de geçirdi ama bunların hemen hepsi denk gelmeler sonucu oluyordu, bir istikrarı yoktu. 2014 sezonu öncesinde biraz da dibe vurma sonucu marsel'in kafasına dank etti, olgunlaştı, kararlılaştı ve oyununu çok değiştirdi. bunun meyvelerini hemen alamadı tabii ama üzerinde baskı yoktu. 11. haftada, yani kafasına dank etmesinden 4-5 ay sonra falan meyvelerini almaya başladı. yine de 26 yaşında bunların farkına varmak çok çok geçti.
11. haftadaki kazan challenger'ında bambaşka bir marsel gördük. ki atp turnuvası kalitesinde çok önemli bir challengerdı. artık son 2-3 yıldır challengercılar inanılmaz seviye atladı. top 4'ü bile yenebilirler o derece. hiç de şaşırılmaz. muhteşem bir mücadele ve savaş var. dolayısıyla sıralama hiç önemli değil artık. o yüzden sıralamadan hiç bahsetmedim dikkat ederseniz. oynadıkça zaten sıralama gelecektir. öyle bir değişim ki şöyle örnek göstereyim yiğit gökoğlan şampiyonlar liginde bile iş yapabilecek seviyeye çıktı. yepyeni bir marsel vardı. artık daha zor pes ediyordu. oyun stili tamamiyle değişmişti. hücuma geçmek için doğru zamanı bekliyordu, çok sık slice kullanarak rallyde kalmaya çalışıyordu. savunmada daha gayretliydi. artık daha konsantreydi. servis sokma yüzdesi çok yükselmişti ve zaten iyi olan forehandini doğru zamanlarda kullanarak iyice ciddi bir silah haline getirdi. bu oyun tarzı daha uğraştırıcıydı ama meyvelerini o kadar fazla verdi ki marsel de oynarken çok daha zevk almaya başladı. marsel çok içine kapanık bir oyuncudur. kendi kendini yiyip bitirirdi. artık çok daha az yapmaya başlamıştı. turnuvada muhteşem bir performansla ve yarı finalde çok önemli ve daha iyi bir oyuncu olan andrey kuznetsov'a karşı ilk seti 6-0 kaybetmesine rağmen maçı kazandı ve kuznetsov, gombos, berrer(daha sonra nadal'ı 2-0 yendi muhteşem bir oyunla) gibi çok üst düzey oyuncuları yenerek o turnuvayı kazandı. özgüveni daha da yerine geldi, çok daha iyi bir oyuncu olmaya başladı.
2014 marsel için umut verici geçti, gittikçe de geliştirdi kendini. zaten artık 27 yaşında olmuştu, bir şeyler yapmalıydı. yıl sonuna doğru formu öyle bir arttı ki inanın kendisi de sezonun bitmesine üzülmüş, tatile girmeye üzülmüştür. öyle bir sezon sonu oynadı. iki yarı final 1 final oynadı ama bu süreçte; hanescu, coric, beck, haider-maurer, de schepper, bellucci, kamke, zverev, nishioka, schwartzman gibi çok önemli ve kendinden iyi oyuncuları yendi. müthiş maçlar çıkardı. oyun stilini tamamen değiştirdi. atp oyuncusu olmayı hak edercesine oynuyordu ve çok mutlu etmişti bu durum beni. tertemiz yepyeni bir oyuncumuz vardı ama ülkemizin kaçta kaçı farkındaydı? her yerde dalga geçilmeye devam edildi tabii. valla ben bu süreçte bir tane bile böyle teknik değişim, mental değişim veya x'i yendi helal olsun diye bir şey görmedim, duymadım, okumadım.
bu sezona da tatil dönüşü hemen adapte olamadı. mental sorunları hala ara ara sürüyor ama eskisi gibi sık değil, iyiye yönelim var kesinlikle. 9. haftada atp dubai'de müthiş bir performansla çeyrek finale çıktı. 10.luk-15.lik arası gidip gelen bol bol maç seçen feliciano lopez'i yendi. junior 1.si 97'li potansiyel zverev'i yendi. 16. haftaya kadar orta - iyi performans sergiledi ve 16 haftada mersin'de çok iyi bir turnuva oynadı ama final maçında çok formda olan rallyci savunmacı coppejans'a adeta ezildi ve ezilmesinin haricinde mental olarak ezildi, sindi. çok sinir bozucu bir maçtı. marsel iyi oynuyor, iyi vuruş yapıyor, coppejans karşıladığında ise onu karşıladın mı? al o zaman bunu karşıla bakalım mantığıyla vuruyor, bir sürü hataya yol açıyor. özgüvenini kendi kendine bitirip anında kendini daha kötü görüyordu. çok üzücü ve bu mevcut gelişimi durdurucu karamsar bir maçtı. yenilmesi ezilmesi umrumda değil de adeta eski marsel kafasına dönmüştü maçın ikinci yarısında. hemen de pes etmişti. karşıda adam yiyen bir oyuncu olmasına rağmen ilerde çok daha beterleriyle karşılaşma hedefi olduğundan bu kabul edilemezdi. ertesi hafta ise atp barcelona'da muhteşem bir oyun sergiledi iki maçta da. ikinci turda lopez'i adeta elinden kaçırdı. set puanları maç puanları kaçtı ama lopez'in en sevdiği turnuvalardan ve marsel için çok büyük bir hedefti zaten. büyük bir zaferdi aslında bu galibiyet. marsel adına da bizim adımıza da birçok güzel şeyin habercisiydi. şu ana kadar marsel'in en sevindiğim malubiyetiydi. daha sonra roma masters'ta da çok iyi bir performans sergiledi nadal'a ezilerek kaybetti. oraya kadar çok çok iyi geldi.
son olarak da dün 1 numara bile olma potansiyelli jerzy janowicz karşısında muhteşem bir oyunla, kariyerinin zirve oyunlarından biriyle tarihi bir galibiyet aldı. yalnız bu galibiyeti de iyi irdelemek lazım. çünkü:
1- janowicz buralara itf'ten, hatta maddi imkan bulamamasından dolayı turnuvalara katılmaya hak kazanmasına rağmen katılamayan, yani alt yapısı olmayan ve ciddi olarak sıcakta fenalaşma sıkıntıları olan bir oyuncu. bunun harici muhteşem bir yetenek, çok çok özel bir oyuncu. çok fazla silahı özelliği var(dün servis ve birkaç forehand harici hiçbirini gösteremese de) 1 numaraya bile çıkabilir doğru rehberlikle.
2- janowicz dün rezaletti. gerçekten kendi normaline göre rezaletti. fakat rezalet bir janowicz'i yenmek bile büyük başarı marsel için.
3- dünkü janowicz tarzı bir oyuncu marsel'in en iyi oynayacağı oyuncu tipleri. çünkü marsel'in oyun içinde özgüven bulması gerekiyor. iyi bir vuruş yaptığı zaman karşılanmaması gerekiyor. karşılandığında marsel'in sapıtma ihtimali yüksek. dün janowicz marsel'e bol bol rahatlık verdi. ilk puanı kaybettiği servis oyunlarını anında bıraktı falan. marsel'i çok zorlamadı ve uğraştırmadı yani. böyle olunca marsel de coştukça coştu.
4- dünkü janowicz çok nefes aldırdı marsel'e o kadar çok direk sayı aldı ki marsel iyi vuruş yapmadan maçta doğru düzgün rally bile olmadı. hep 1-2 vuruşluk kalitesiz rallyler izledik çok sık. bunlar haricinde marsel gayet iyi bir performans sergiledi ve etkilenmedi bu durumdan bu da iyi bir şey.
5- janowicz uzun zamandır çok formsuz ve saçma sapan oyunlar, mağlubiyetler sergiliyor zaten. arada saman alevi gibi parlıyor o kadar.
6- marsel'in normalde çalışmayan hatta zaaf oluşturuan özellikleri dün çok iyiydi. yani marsel çok çok iyi günündeydi. rastgele vurduğu vuruşlar da çok iyi yerlere içeri düştü. marsel'i çok iyi tanıyorum bu hep böyle olmayacaktır.
bu ve bunun gibi çok faktör var. bunları saysan bile tarihi bir zafer. bu maddenin 2 katı kadar da olumlu taraf yazarım ama onlar zaten fark edilmiştir izlenirken.
karşılacağı anderson ise çok sağlam ama formsuz bir oyuncu, janowicz kadar potansiyelli değil ama o da top 10 potansiyeli içeriyor. daha aklı başında bir oyuncu. uzun boylu ve çok iyi servisçi olmasına rağmen, hantal ve çok hata yapan biri değil. iyi günündeyken en temiz oyunayan atp oyuncularından. winner vuruşları da var, savunma ve kontra da yapabiliyor. marsel'in işi çok zor ama anderson formda olmadığı için ince de olsa bir şansı var. anderson'u yenmesi ise marsel'in artık net kere net olarak çok doğru yolda olduğunun kanıtı olur. anderson formsuz da olsa.
anderson ise maç içinde az yaşasa da genel olarak çok gelgitleri olan bir oyuncu. 3-4 sene önce onun da hayatında büyük değişiklikler oldu. diz sakatlıkları kariyerine engel teşkil etmişti ama asıl büyük engel ise sevgilisinin ve sonra evlendiler eşi oldu, eşinin anderson'la beraber seyahat etmemesiydi. bu durum çok çok önemliydi çünkü anderson mutsuzdu. sürekli tenis, kariyer ve eşi arasında seçim yapması gerekiyordu. tatillerde antrenman yapamamayı yeterince çalışamamayı geçtim, turnuva aralarında dahil dinleneceğine veya çalışacağına taa eşinin bulunduğu ülkeye, evine gidip gelmeye çalışıp ekstra yorgunluk ve üzüntü yaşıyordu. zaten disiplinli ve temiz bir oyuncuydu. eşi de ikna olup artık kendisiyle gittiği her yere gelmeye başlayınca potansiyeline ulaşmaya başlayıp yükselişe geçti. bu dönemler biraz durgun ama elbet kendine gelecektir düzgün bir oyuncu çünkü.
sonuç olarak isterseniz buyrun araştırın, marsel çok büyük işler başarmaya başlayan, şike yapmayan, sağa sola saldırmayan, sürekli şikayet etmeyen, maç seçse de tertemiz kendi halinde bir değerimiz. milli gurur böyle sporculardır. saçma sapan futbolculara yalakalık yapılacağına böylelerine destek verilse işte o zaman spor ülkesi oluruz. hala taşak geçmeye çalışanlar var utanmadan. tekrar ediyorum bu ülkede şikecisi mafyacısı pisliği takımından maddi çıkar sağlayıp hortumlayanı her yerde yalakalık, ilgi, alaka destek görürken böylesine sporcularımızla dalga(hatta dalga hafif kalıyor) geçilmesi beni çok sinirlendiriyor, üzüyor, utandırıyor. genel düşüncelerimi de şurada yazmıştım: (bkz:
#1746432)