• 3
    itiraf: milli takımda bu olayı seviyorum. gittiğim 10 milli maç varsa 9'una galatasaray formamla gitmişimdir. kadıköy'deki milli maçlara gitmem. arena'daki maçlarda tribünlere önce galatasaraylı futbolcuların çağırılması hoşuma gider. gole 1 seviniyorsam galatasaraylı futbolcunun attığı gole 5 sevinirim. ilk 11'ler açıklandığında hemen elime kalem kağıt alıp kaç fenerli, kaça galatasaraylı var diye hesap yaparım. kadro fener ağırlıklıysa televizyonda daha iyi bir şey ararım. son yıllarda en keyif aldığım milli maç: volkan'ın ıslıklandığı, emre'nin ''allah aşkına bi susun dediği :(('' arena'daki 0-3'lük hırvatistan maçı.
  • 5
    sonradan değiştirilmesi pek mümkün olmayan ve türk futbol izleyicisinin tamamına yakınını kapsayan hadise.

    milli takım bizim için "fener'den kaç galatasaray'dan kaç oyuncu çağırılmış acaba"dır. "hakan balta neden oynamadı"dır. "caner erkin milli takıma nasıl çağrılır"dır. benzer şekilde "sabri milli takımda nasıl oynar"dır.

    bu hep böyle olmuştur ve böyle devam etmektedir.

    kanımca bu kavramın zayıflamasının tek şartı futbolumuzun gelişerek içinden bir ülke ekolü yani bir milli takım ekolü çıkarabilmesidir. günümüz koşullarında pek bi imkansız görünmektedir.
  • 7
    futbolun değil futbola dair dedikoduların konuşulmasının pirim yaptığı ülkede*, güvensizlik ve nefret bu kadar hat safhadayken olması doğal olan hadise, nefreti bu kadar körükleyen sadece medya da değil, şike sürecinin bu kadar kötü yönetilmesi ve sonrasında sürekli oynanan derbiler.

    adalete olan güvenin her iki yakada da kaybolmasının* milli takımdaki sonucu.
  • 9
    saçma yerlere gidiyor. 2 tane harika şut ve gol var. ama asisti yapan bizim oyuncu olduğu için galatasaraylılar bizim oyuncuyu öne çıkıyor, fenerliler gol atanı.

    kaan'ın rastgele yusuf'a doğru diktiği top sonrası seken ve kenan'ın olağanüstü golü yerine, kaan konuşuluyor.
    yapmayın ya.
    (bkz: 18 kasım 2023 almanya türkiye maçı)

    herkes kendi penceresinden bakıyor. ortak bir pencere hep kapalı kalıyor.

    hatta montella, okan buruk'tan ders almış.
  • 10
    söz konusu milli takım olunca de kesinlike vazgeçemediğim durum. bu hep böyleydi zira galatasaray iyiyse milli takım iyidir benim için amentüdür.

    tek tek düşündüğümde; 1990 dünya kupası elemelerindeki vasat performans bizim 1986-1989 arası vasat üstüne çıkışımızın getirisiydi. euro 1996 elemeleri hakan-saffet koşan ve hava hakimiyeti olan çift forvet pratiği, pres yapan ve mücadeleci orta saha, bülent korkmaz gibi daha önce örneği olmayan lider defans oyuncusu, vs. hep bizim geliştirdiğimiz futbol nüveleriydi. onun devamında yine euro 2000 ve 2002 dünya kupası deneyimleri. daha sonraki dönemlerde de galatasaray avrupada belli bir çıtayı özgüvenle geçiyorsa diğerlerini de milli takımda yukarı taşıyordu. bence aynı şeyi yine yaşayacağız. abdülkerim defansta, kaan birden fazla pozisyonda, kerem ve barış alper kanat ve forvette bizi hep potada tuttular turnuva boyunca. atılan her kritik golde bizimkilerin farkı kör olmayan gözler için bariz.
  • 11
    milli takımda kulüpçülük ersun yanal - hakan şükür meselesi ile başlamış, fenerbahçe medyası tarafından körüklenmiş. sonra da milli takımın istanbul'da maç yapamaz hale gelmesine neden olan boyutlara varmıştır.

    bu durumun da baş sorumlusu da fenerbahçe camiasıdır. 2000li yılların başında eskiyen inönü ve ali sami yen yerine maçlar sıkça kadıköy'de oynanmaya başladığı için milli takımda kulüpçülüğü tribünlere fenerbahçe yansıttı.

    neyse ki maçlar anadolu'da oynanıyor da milli formayı giyen oyuncuları ıslıklama rezaletlerine çok fazla şahit olmuyoruz ama buna karşılık da "türkiye türkiye" falandan ibaret vasat tribün performansları görüyoruz.
  • 12
    milli takımın son 15 yıldaki en büyük belası. tarihteki en büyük milli başarılarımız galatasaray'ın altın jenerasyonuyla gelince önce fenerbahçe medyası hangi takımdan ne kadar diye adam saymaya başladı, sonra kulüp-milli takım arası maç seçmeye dayalı performans istikrarsızlığı oluşturuldu ki volkan demirel, gökhan gönül gibi adamlar asla fener'de olduğu gibi milli takımda oynamadı. sonra oyuncu milli takımda olsa dahi adam ıslıklamalar başladı. daha sonra milli takımda oyuncu olmak kolaylaştı ve adam kayırma başladı. geldiğimiz noktada beşiktaş'ın 18 yaşındaki hiçbir şey ispat edememiş oyuncusunun alınıp alınmaması günlerdir tartışılıyor. geldiğimiz noktada ismail yüksek gibi adamlar yüzüne baktığı arkadaşlarının emeğine b.k atabiliyor. geldiğimiz noktada her ne kadar başka sebepleri olsa da istanbul'da milli maç oynanması imkansız hale geliyor.

    işi zor valla montella'nın. bütün ülke euro 24'te hocayı yemeye hazırlanıyor. herkes kendi penceresinden olaylara bakacak, hocanın sıfır inisiyatifi olabilecek ve biz bu anlayıştan başarı çıkmasını bekleyeceğiz. vallahi çok zor. montella giderse de fener medyası oraya okan buruk'u yazacak. yakışıyor mu hak ediyor mu meselesi değil, dertleri galatasaray hocasından kurtulmak olacak. yine kulüpçülük meselesi yani. allah hepimizi ıslah etsin.
  • 15
    ancak dünyaya sığ bakan beyinlerin savunacağı bir olgu türü. en ufak bir olumsuzlukta kendinden görmediğini suçlamak inanılmaz basit bir davranış. biz yapınca "tamam" diğerleri yapınca "kanı bozuk".

    19. yüzyıla kadar buna benzer sığ düşünceler dünyaya da hakimdi. kadınlar cadı diye yakılıyordu. insanlık tarihinin en basit dürtülerinden biri kendinden olmayanı dışlamak ama günümüz çağında maalesef sadece ilkel beyinler bu yoldan ilerliyor. topluma ayak uyduramadıkları gibi sürekli bir cadı avına girişiyorlar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın