futbolda, genişliği 7,32 m. yüksekliği 2,44 m. olan, bir çizgi ve 3 tane direkten oluşan, sahibi olan takımın koruması gereken ve rakibinin olanına da aynı şekilde saldırması gerekip o çizgiden topu geçirmesi gereken yer. nizami olarak top çizgiden geçerse, topu çizgiden geçiren rakip takım 'gol' atmış olur ve skor tabelasında bir sayı alır.
tabi bu futbol için olanı. bu entry'nin bunla işi yok. bu entry'nin konusu, satranç taşı olan kale ile alakalı. satrançta ilk ortaya çıkan 3 taştan biridir
* ve satranç tarihi boyunca, hareketi hiç değişmemiş, yeniden tanımlanmamış olan da tek taştır. hareketi basittir, dikeyler ve yataylar boyunca istediği kadar gidebilir. 'kale' tabiri ise, herkesin tahmin edebileceği üzere, satranç oyununun çıktığı dönemlerde savaşlardaki kale kültüründen geliyor. özellikle çoğu otoriteye göre, geçmişteki kuşatma kulelerinin, kale taşının ortaya çıkışında büyük bir ilham kaynağı olduğu söylenebilir.
tarihsel açıdan bir diğer durum ise, 15. yüzyılda vezirin hareketi yeniden tanımlanana kadar, en güçlü satranç taşı kaleydi. bazı rivayetlere göre, bir oyuncunun kalesi tehdit edildiğinde, 'kale' demek gerekiyordu, buna şah çekmek gibi kale çekmek de diyebiliriz. vezir, kale ve filin birleşik güçleriyle tanımlanmadan önce çok zayıf bir taştı, dolayısıyla tahtada asıl patron kaleydi. 15. yüzyıldan sonra bu durum değişti.
her satranç oyuncusu veya satranç meraklısı, her zaman tartışır durur en önemli en stratejik taş hangisidir diye. buna kimisi piyon der, her atağın başlangıcı bir piyonun rakip şaha doğru sürülmesiyle başlar der. kimisi at der çünkü diğer taşlar onun hareketine engel olamaz kapalı pozisyonlarda çalışır der. kimisi fil der çünkü uzun menzilli bir taş, açılışta da hızlıca saldırılarda hep filler var der. kimi doğal olarak vezir der, en güçlü taş o der. kimi şah der, çünkü ele geçirilince oyun sona erer der. ama kimse kale demez. satranç oyuncularının, seviye fark etmeksizin, tecrübeli oyuncu hatta unvanlı oyuncu ya da başlangıç seviyesi oyuncu hiç önemli değil, kalelerini bu denli yok saymalarının sebebi nedir? bu sorunun cevabı çok yüksek ihtimalle kalelerin tahtanın en uç köşelerinde yerleşik olmaları, bununla beraber başlangıç karesi ve hareketinden ötürü oyuna hemen dahil olamayışıdır. her oyunun gelişimi üç aşağı beş yukarı aynıdır, oyuncular önce merkeze doğru piyonlarını sürerler, atlarını geliştirirler, arkasından filler gelişir, en son oyuna tahtanın gerçek patronu vezir girer ama o kaleler genellikle hep unutulur. böylesi güçlü bir taşı ihmal etme hatasını neredeyse herkes yapıyor. en ünlü satranç maçları, en ünlü kombinezonlar çoğunlukla kalenin oyuna dahil olmasıyla, aksiyon almasıyla gerçekleşir. 'kale terfisi' olarak adlandırılan bu tema, en yaygın kombinezon temalarından birisidir.
bunun yanısıra, oyunsonlarında en yaygın oyunsonları kale oyunsonudur. en önemli nokta da burasıdır. yukarda belirttiğimiz sebepten ötürü, kale oyuna dahil olan en son taş olduğu için genellikle en az değişilen taş da kaledir ve oyunsonuna hep kaleler kalır genelde. dolayısıyla, satrançta ilerlemek isteyen her oyuncu, kale oyunsonu tekniğini olabildiğince geliştirmek zorundadır. turnuva seviyesindeki satranç maçlarının neredeyse yarısı kale oyunsonlarıyla noktalanır, oyunsonuna kalan oyunların ise neredeyse %80'i gibi bir rakam da kale oyunsonlarıdır. dolayısıyla kaleyi iyi oynamak, gidebileceği hatlar yataylar açmak satrançta ilerlemek isteyenler için çok önemlidir. 7. yatayda yerleşik bir kale, rakip oyuncuyu çok rahatsız eder. burada yerleşik bir kale, rakip piyonlara çok rahatlıkla saldırabilir ve rakip şahı da son yatayda bloke eder. 7. yatayda yerleşik 2 kale birden ise, bana göre vezirden bile güçlüdür. 7. yatayda yerleşik 2 kaleyle birlikte birsürü merdiven matı fikirleri de ortaya çıkmaktadır.
kısaca, bana göre 'satranç nosyonu' kazandıran en önemli taş kaledir ve kaleyi, kale oyunsonlarını iyi oynamak tekniği güçlü bir oyuncu olma yolunda atılacak en büyük adımdır.