aidiyet duygusu diye bir şey vardır. bir kişi kendini oraya
* ait hissederse orası için elinden gelen herşeyi yapmaya çabalar. futbol için bu en büyük göstergedir. elano'yu hepimiz görüyoruz, kötü futbolcu mu? hayır? manchester'da shaktar'da ve brezilya milli takımında kendisini hepimiz izledik, kalitesi, yaptıkları ortada. ama galatasaray ile kimya tutmadı ne yazık ki, kendini buraya ait hissetmiyor, rahat değil, mutlu değil...
pino için de aynı şey söz konusu. daha fazla ilk 11 çıkmaya başladıkça, sakatlık yaşamadıkça, taraftarın desteğini arkasında hissedince verimli olmaya başlayacak hepimiz göreceğiz. insanın futbol yetenekleri kendini hemen gösterir. pino'nun özelliklerini hepimiz gördük, hızlı, adam eksiltebilen, bileğine hakim... tek sıkıntısı pozisyon tercihleri, yapmak istediklerini yapıp, vurduğu şutlar gol olsaydı şuanda keita diye ağlayan taraftar pino'dan başka bir şey düşünmezdi. bu oynadıkça, takıma alıştıkça, lige alıştıkça düzelecek bir sorun. zamanla herşey daha iyiye gidecek gibi geliyor bana, yeter ki sakatlık bilmem ne olmasın...
misimovic içinde tüm bu yazdıklarım geçerli, bundes liga'da, insanların çok bayıldığı "istatistiklerin" gözüne vuran adam burda da bir şeyler yapar heralde. yeter ki alışsın, tanısın, ait hissetsin...