havaalanında binlerce kişi tarafından karşılanmadı. uğruna transfer nöbetleri tutulmadı, yabancı basın takip edilmedi. hakkında "oğlum gördün mü elmander'i almışız, bu sene sizi mahvedecez" denmedi. "bak şurada 25 tane atmış, bizde de atar en az o kadar" zaten denemezdi, kariyerinde 12 golün üzerine çıkmışlığı yoktu. "azıcık gelişsin de 30 milyona satarız. zaten porto gibi yapmak lazım abi ya" da denmedi hakkında zira ayak bastığında 30'unu bitirmiş, 31'inden gün alıyordu.
burada gol kralı olmadı. 5 kişiyi hiç çalımlamadı. "yakaladığını affetmez" dedirtmedi, çoğunlukla kaçırdığı attığından fazla oldu. sosyal medyayı kullanmadı. rakibe saldırarak itibar devşirmedi. allah'ın her günü röportaj vermedi. gazeteciler için zaten çok da cazip bir figür değildi. özel hayatında haber yapılacak hiçbir şeyi yoktu. hanım hanımcık bir eşi, dünya tatlısı iki kızı ile mazbut bir ailesi vardı. taraftara hoş görünmeye, yaranmaya hiç çalışmadı. yabancı sınırından ötürü biri dışarıda kalmak zorunda olduğunda ve onun ismi seçildiğinde, drogba isminin de cazibesinin etkisiyle birlikte, kimse isyan etmedi.
arapçadan türkçemize geçen "vasat" kelimesi, esas manasına epey muhalif olan bir kullanımda bizde. genelde kötülemek için kullandığımız 'vasat', aslında "orta" demek (hatta eskiler "ortalama" yerine "vasati" tabirini kullanırlarmış). "her türlü aşırılıktan uzak olmak" manasında bir kelime yani aslında vasat (hatta kur'an'da bir ayette de islam ümmeti "vasat ümmet" olmakla övülüyor).
elmander, kelimenin tam da bu manasıyla vasat bir adamdı. her türlü aşırılıktan o kadar uzaktı ki neredeyse mükemmeldi. eksik olduğu her yönünü daha fazla mücadele ederek kapattı. dünyaları kaçırdığı bir maçtan sonra
* tribünün önüne gelip olanca mahcubiyetiyle özür dilediğinde bir kişinin bile "şov yapıyor pezevenk" diyemeyeceği kadar samimi bir adamdı. ilişkilerin her zamankinden bile gergin olduğu bir dönemdeki fenerbahçe derbilerinden birinde rakip futbolcuyla sarmaş dolaş olduğunda bir taraftarda bile "düşmanla gülerek poz veren hain" duygusu uyandırmadı. galatasaray için iki taşı üst üste koymuş herkesin kendi adını ali sami yen'den sonra ikinci sıraya yazıp vefasızlıktan şikayet ettiği yerde o bir kez aleyhimize konuşmadı. eli belinde rakip izleyenlerin ciğerimizi söndürdüğü 2010-11'den sonra, allah'ın sanki bize gönderdiği ödüldü.
o kadar profesyoneldi ki neredeyse amatördü. o kadar sıradandı ki neredeyse mükemmeldi.