190
2010'da uzatmalarda iniesta'nın golüyle finalde kaybeden, 2014'te ise sneijder'in kaçırdığı penaltı vuruşları sonrasında yarı finalde kupaya veda eden takım, nasıl oluyor da türkiye gibi kazakistan dışında bir galibiyeti olmayan bir takıma, hem de 3-0 kaybediyor?
bu adamlar son 4 senenin en başarılı 3-4 takımı arasında olabilir mi? son iki dünya kupası'nı baz alırsak evet.
ama bu hollandalılar da bir tuhaf. bu bahsettiğim iki dünya kupası arasında bir euro 2012 faciası yaşadılar ki, düşman başına. aslında pek de şaşırmamak lazım. danimarka, almanya ve portekiz'li grupta puan dahi alamadan elenmişlerdi. bu iki başarılı dünya kupası macerası arasında bu fiyasko elbette şaşırtıcı ve düşündürücü.
şimdi de benzer bir hezeyana tanıklık ediyorlar, ancak bu seferki biraz başka. hollanda milli takımı kabuk değiştiriyor çünkü!
1980-85 arası iki kez dünya kupasını elinden kaçırmış olan büyük jenerasyon yavaş yavaş miadını dolduruyor. maarten stekelenburg, ron vlaar, nigel de jong, robin van persie, klaas-jan huntelaar, 2014'ten sonra milli takımı bıraktığını açıklayan dirk kuyt, hatta ve hatta arjen robben ve bizim altın portakal wesley sneijder.. bunların hepsi artık futbolunun son virajını dönen isimler.
elbette her jenerasyon değişimi sancılı olur. hele ki başarıdan başarıya koşan bir milli takımın yıldızları, bu arena'dan ayrılacakları zaman yerlerine gelecek olan genç oyuncular pek de bir varlık gösteremeyebilirler, bu oldukça olağan bir durumdur. hem milli takım, hem de kulüp takımları düzeyinde gerçi bu dediğim. düşünsenize bir sistem takımı olan ve bu sistemi takır takır işleten aksamlar yenileriyle değiştirilecek. elbette arada bozuk çıkacak, gıcırdayacak, pas tutacak olanlar olacaktır.
hollanda milli takımı da bu kez bunun ceremesini çekiyor. yetişen nesilde içlerinde başta kaleci jasper cillesen, jeroen zoet, önlerinde virgil van dijk, stefan de vrij, jeffrey bruma, karim rekik, bruno martins indi, jetro willems, jacob riedewald, davy klaasen, kenny tete, riechedly bazoer, anwar el ghazi, adam maher, luciano narsingh, tony trindade de vilhena ve bu jenerasyonun şu an için en sükse yapmış ismi memphis depay var. 5-6 isim söyleyecektim, ancak içlerinde o kadar yetenekli ve alt yaş kategorilerinde isimlerini duyurmuş isimler var ki, bir anda saymaya başlayınca duramadım. psv&ajax menşeili, aralara da feyenoord, twente, az alkmaar'dan serpiştirilmiş yetenekler var. tabi bu jenerasyonu birden yerleştirmek kolay değil. bir geçiş dönemi yaşıyorlar.
örnek vermek istiyorum. 2014 dünya kupası elemelerinde de karşılaşmıştık hollanda ile. kadıköy'de sneijder'in de gol attığı maçta 2-0 yenilmiştik hatırlarsınız. o maçta sol bekte görev alan psv eindhoven'lı jetro willems'i özellikle çok beğenmiştim. patrice evra'nın 15 yaş genci gibi duruyordu sahada. ilk kez milli olduğunu düşünüyordum, o maçta teknik direktör louis van gaal böyle şeyleri severdi çünkü. fakat kısa bir araştırma sonucu willems'in euro 2012'de de milli takımın sol bekinde oynadığını öğrenince dumura uğradım. 1994 doğumlu ve 18 yaşındaki bir çocuk hollanda'nın sol bekinde as oyuncu rolünde bürünmüştü. o turnuvada puan alamamalarınında bu tercih ne kadar etkili, onu bilemiyorum, ancak bu çocuğa gelene kadar takımın tecrübelilerinin hesap vermesi gerekiyordu.
ve şimdi, 6 eylül 2015 türkiye hollanda maçında hollanda milli takımı'nın sol bekindeki isme bakıyoruz.. kim? jairo riedewald. bu da nereden çıktı? o da 9 eylül 1996 doğumlu, bu maçın 3 gün sonrasında 19. yaş gününü kutlayacak olan bir başka genç yetenekleri.
peki o kadar anlattık, e peki türkiye beleşe mi bu galibiyeti aldı? hayır, bilakis oldukça iyi, tempolu, önde basan, rakibe mümkün olduğu kadar açık vermeyen, topu onlara verse de takım halinde savunmayı ve hem alan hem adam paylaşımını harikulade uyguladıkları bir maç sonunda 3-0 gibi net bir skorla galibiyete uzandı. fatih terim ve oyuncularının hakkıdır, ne kadar gurur duysalar yeridir.
fakat bu galibiyetleri neden 5-10 senede bir alabiliyoruz? bundan en son 10 sene önce bir büyük takımı mağlup edebilmişiz, ki o da nuri şahin'in 17 yaşındayken gol attığı olimpiyat stadında oynanan bir hazırlık maçında.
hollanda evet, belki bir hayalkırıklığı yaşıyor, ancak adamların yaklaşık 30-40 senedir işlettikleri bir sistem var. ve bu sistemde de 5-10 senede bir yenilenmesi, yağlarının değiştirilmesi, eksik parçaların giderilmesi, bakımının yapılması, fren muayenesinin gerçekleştirilmesi gerekiyor. şimdi de aracı muayenehaneye sokuyorlar. olay bu.
sen hollanda'yı yener, 1 hafta bunu konuşursun, ancak onlar bu mağlubiyetten sonra bir jenerasyon yakalarlar ki, dünya kupası'nda yarı finalden aşağısını görmezler.
biz de 10 senede bir tane hakan'lar, tugay'lar, arda'lar çıkartır, onlarla avunuruz.
belki dolaylı yoldan olacak ama, wesley'i de takımda ısrarla, inatla galatasaray'da 10 numaralı formayı uzunca süreler taşımasını istememizin sebeplerinden de biri bu değil mi? adamın dünya üzerindeki bu sistematik eğitimi veren 3-4 futbol ülkesinden birinden, futbolun topa ayakla vurmaktan evvel beyinde vurmanın aşılandığı bir ülkeden gelmesinden kaynaklanmıyor mu?