• 76
    hayalin peşinden koşan çocuklar

    hayalleri vardı her çocuk gibi... gözleri parlardı düşlerini anlatırken arkadaşlarına... ama onların hayali yaşıtlarından biraz farklıydı, futbol topu girerdi rüyalarına, damalı forma ile görürlerdi kendilerini rüyalarda... ne zaman ki zadar'ın bir sokağında, ya da omis'te okul bahçesinde, split'te top sahasında, zagreb'te parkta bir top sekse hayallerinin gerçekleşeceği günle çarpardı minik yürekleri.

    ve şimdi o çocuklar büyüdüler, düşleri gerçeğe döndü, kırmızı beyaz damalı formalar ile ülkeleri adına mücadele ediyorlar yeşil sahalarda ve hırvatistan tarihine adlarına yazdırmaya da çok yakınlar...

    işte size bu çocuklardan bazılarının hikayeleri:

    luka modriç: bugün kolunda kaptanlık bandını taşıyan çocuk lüks ve ihtişamdan çok çok uzaklarda dünyaya gözlerini açtı. 1985 yılında doğan luka'nın ailesinin kaderinde mülteci kamplarında ve barakalarda yaşamak yazıyordu. luka'nın büyükbabası 1991 kışında evinin yakınlarında öldürülünce zaton obrovocki'den zadar'daki mülteci kampına gitmek zorunda kalırlar. orada futbola başlar minik luka ve kısa sürede keşfedilip dinamo zagreb'e transfer edilir.
    "luka, onu çokluğunda tanıdığım gibi şimdi de sessiz, sade ve profesyonel. yıllar onu hiç değiştirmedi. dünyanın en iyi oyuncularından biri, real madrid'in oyuncusu, ulusal takımın kaptanı ama karakteri hep aynı." diye gururla anlatıyor stjepan deveriç, luka'nın dinamo'dan hocası ve onu zrjinski monstar'a transfer eden teknik adam. tabii, luka modriç de onu hiç unutmaz, ihtiyacı olduğunda hep yanında olur hocasının...

    slavonski brod'da doğan mario mandzukiç de luka gibi çocukluğunu mülteci kamplarında geçirenlerden. almanya'nın ditzingen kulübünde futbol oynamaya başlayan ufak mario'ya hocası gelecek hayallerini sorduğunda tek cevap alır:"futbolcu". olur da, hem de en iyisinden...

    maalesef luka ve mario ile mülteci çocukların hikayesi bitmiyor. 1986 yılında bosna'nın derventa kasabasında doğan vedran corluka da savaş sebebiyle 1992 yılında zagreb'e göç etmek zorunda kalır. orada dinamo zagreb alt yapısına girerek, düşlerinin peşinde koşmaya başlar. öte yandan dejan lovren de bosna toprağı olan zenica'da dünyaya gözlerini açar ve savaştan dolayı ailesi münih'e kaçmak zorunda kalır. 10 yaşına kadar almanya'da büyüyen, orada okula giden, almanca'yı öğrenen, futbola da yerel bir kulupte başlayan, kısaca mutlu bir çocukluk yaşayan dejan, ailesinin kalıcı ikamet için gerekli evrakları toplayamaması üzerine hırvatistan'ın karlovaç kasabasına dönmek zorunda kalır. hırvatça bilmeyen, okulda derslerde zorlanan minik dejan'ın en yakın dostu futbol topudur.

    aralarından şanslı doğanlar da yok değil yarın rusya'ya karşı hırvatistan milli marşını okutacak topçular arasında. 1988 yılında isviçre'nin möhlin kasabasında doğan ivan'ın futbolcu olmaktan başka şansı yoktur, zira baba rakitiç ve abi dejan rakitiç futbolcudurlar. aileden topçu olan ivan rakitiç de basel alt yapısında başladığı kariyerini barcelona'da devam ettirecektir. "hiç hırvatistan'a gitmesek de evimizde hırvatça konuşuluyordu. bir gün abim ve bana hırvatistan milli takım forması geldiğini hatırlıyorum, üstümüzden çıkarmadık, formayla uyuduk, okula formayla gittik, o formayla maç yaptık... 1998 dünya kupasında hırvatistan maçı olduğunda evde konuşmak yasaktı, herkes sessizce maçı izlerdi, ancak maç bittiğinde tekrar hayat normale dönerdi" şeklinde anlatıyor çocukluk günlerini ivan rakitiç.

    isviçre'de doğsa da rakitiç sülalesinin kökleri domagoj vida'nın doğduğu nasice yakınlarındaki sikirevci'ye dayanır. "bizim domagoj çocukluğundan beri tam bi inatçı keçidir. hep yaramazdı ve bir şey dediği zaman asla tersini yaptıramazdınız kendisine" diye anlatıyor baba rudika, savunmanın bel kemiğini. kontrolün elinde olmasına o kadar alışıkmış ki vida, osijek'de oynadığı yıllarda kamp tesisinde tek başına kaldığı odasının kapısına bir delik açar ve kimin ne zaman geldiğini oradan izler.

    24 sene evvel split'te doğan ante rebiç de vida gibi "inatçı" bir çocuk olarak hatırlanmakta geçmiş defterler kurcalandığında. fakir bir ailenin inatçı çocuğuyla nasıl başa çıkarız diye düşünürken ailesi futbol imdatlarına yetişir ve ilk hocası darko buturoviç tarafından hajduk split'e kaydı yapılır.

    sime vrsaljko ve danijel subasiç de zadar'da futbola başlayan iki genç. tabii o senelerde danijel subasiç a takım kalesini korurken, sime genç takımda oynamaktadır. "gerçeği söylemek gerekirse bazen danijel'in futbolcu olmadığına üzülüyorum. oldukça çabuk, patlayıcılığı da olan ve ayağına hakim bir oyuncu. antrenmanlarda kaleden çıkardı ve maçın en iyilerinden biri olurdu" diye anlatıyor eski oyuncusunu stanko mrsiç. evet, futbolcu olarak başlamıştır topun peşinden koşmaya danijel ama bir maçta kaleci sakatlanıp, yedek kalecinin yokluğunda kaleye geçer ve bir daha ayrılamaz üç direğin arasından.

    marco brozoviç de velika gorica yakınındaki orujama kasabasında doğar ve onun da hayallerinde hırvatistan formasını giymek vardır. hayallerinin peşinden o kadar hırsla koşar, topla yatıp topla kalkar ki, futbola başladığı udarnik takımından iki hafta sonra kovulur: "evlat, sen git dragovoljac'ta oyna. sen bize fazla iyisin"

    split'te doğup genç yaşta yurt dışına gidenlerden biri de ivan striniç. hajduk split genç takımında top oynamaya başlayan ivan, yetenek avcısı fransızların dikkatinden kaçmaz ve le mans b takımına transfer edilir. tabii, genç yaşta yurt dışında yaşamak zor gelir ve ertesi sene hrvatski dragovoljac takımına geri döner.

    adriyatik denizi kıyısındaki omis kasabasında gözlerini açan çiftçi ante perisiç'in oğlu ivan'ın hikayesi de diğer takım arkadaşlarından pek farklı değil. arkadaşlarının "tavuk" lakabı taktığı ivan perisiç taşlı sokaklarda top peşinde koşarken, bir gün hırvatistan formasıyla sahada meşin yuvarlağın peşinden koşmayı hayal etmiyor mudur?

    evet, yarın hırvatların ev sahibi ruslar karşısında yarı final bileti alma mücadelesini izlerken, hayalin peşinden koşan bu çocuklarla olacak dualarımız...

    kaynak ve fotoğraflar için: https://ultrasmovement.blogspot.com/...-kosan-cocuklar.html
  • 77
    2018 dünya kupasının güzel futbol oynayan takımları birer birer elendi. turnuva şablonunun da etkisiyle güzellikler birer birer son buldu. önce meksika, sonra brezilya, en son 10 temmuz 2018 gecesi fransa’ya elenen belçika... bu akşam ingiltere hırvatistan yarı finalini bari hırvatistan geçip fransa ile final oynasa. elimizde adı brezilya, fransa, almanya, ispanya, ingiltere gibi büyük olmayan ama iyi işler çıkaran bir tek onlar kaldı. hem pozitif futbolları için, hem de bir çok yıldız konuşulurken sessiz sedasız, işini gösterişsiz yapan komple bir orta saha oyuncusu olan modriç’in başarısının taçlanması adına şampiyon olmalarını istiyorum. ayrıca sadece 10 sene önce kafa kafaya rekabet ederken ve kendilerini eliyorken, şimdi hırvatistan ile aramızda koca bir uçurum var. şikeyi aklamak uğruna türk futbolunu yozlaştırıp bitirenlerin suratına tokat gibi çarpan bir başarı olacağına inandığım için hırvatistan’ın kupayı kazanmasını istiyorum. ha bunu yapanların yüzü, bu tokadı suratlarında hisseder mi? hiç sanmıyorum!
  • 78
    2018 dünya kupası elemeleri grup aşamasında kendileriyle dışarda 1-1 berabere kalıp, içerde ise 1-0 mağlup etmiştik.
    şimdi ise kendileri yarı finaldeler.
    aslında ne kadar verimsiz bir futbol ülkesi olsak da ayağımıza her zaman bir fırsat geliyor.
    bu açıdan gerçekten çok ilginciz.
    belki de izlandayı yensek biz de turnuvada olacaktık.
    ama bu federasyonla ve başımızdaki hocayla işimiz çok zor.

    bu akşam kalbim ingiltere ile olacak ama netice ne olursa olsun, 15 temmuz akşamı fransa'nın karşısındaki rakibi destekleyeceğim.
  • 80
    yıllardır turnuvalarda saçma şekilde elenen takımdı. yani öyle çok güçlü takımlara yenildiklerini, ezilerek elendiklerini falan pek hatırlamıyorum. hep iyi oynadıkları, favori oldukları maçlarda elenirlerdi. 2018 dünya kupasında onlar açısından tam elenmelik 2 maça çıktılar: danimarka ve rusya maçı fakat bu sefer elenmediler.

    şimdi finaldeler. turnuvanın belki de en iyi oynayan takımı ve karşılarında tüm dünyanın nefretini toplamış futbol düşmanı fransa var. umarım bugüne kadar futbol oynayanlar kazanır, umarım modric kazanır.
  • 82
    2018 dünya kupası yarı finalinden önce 2 kere penaltılara maçlarının gitmesine rağmen, yarı finalde uzatmalarda ingiltere gibi bir takıma önde basıp onların doldur boşalt bile yapmasını engelleyerek finale adını yazdırmış aslan gibi takım.

    savunma dediğin tam da böyle yapılır. öyle hadi beyler 11 kişi ceza sahasında olalım dediğin an golü yersin, böyle önde basacak fizik kondisyon ve karakterli topçu olunca kazanıyorsun.
  • 83
    kazanan takım haline gelmeyi sonunda başarmış milli takım. bunda modric'in harikulade katkısı var tabi, o olmasa finale çıkamayacaklarını söylesek kimse itiraz etmez herhalde. grup maçlarından sonraki üç maçta da bana kaybedeceklerini kesinlikle hissettirmediler ki geriye düştükleri de oldu, öne geçip yakalandıkları da. çoğu izleyiciye de bu hissi verdiklerini düşünüyorum. bir takımın en önemli parçasının orta saha olduğunu kanıtladı modric.
  • 89
    defans hattı çok kötü olmasına rağmen topu 2. veya 3. bölgede tutmaya çalışarak ve bunu da başararak bugünlere geldiler. çünkü ortasahalari ve hücum oyuncuları dünya ortalamasının üstünde olan ekiplerden bir tanesi.
    bütün bunların üstüne bir de gizli silahları var:

    https://twitter.com/...%5E7090%7Ctwterm%5E3

    evet gizli silahları bu ise yarıyor.

    ne mi gizli silahları:
    http://gss.gs/nn3.jpg

    bu sayede de başarılı oluyorlar.
  • 90
    kendilerinin gruplar sonrasında başarısının sırrı;

    2.turda danimarka'yı
    çeyrekte rusya'yı
    yarı finalde ise ingiltere'yi desteklememdi.
    finalde ise, bir francophone(u: bu tabir yerden ziyade dil öğrencileri için kullanılır ülkemizde. gerçi öğencilik biteli 1000 yıl oldu amk.) olmama rağmen, kesinlikle fransanın kazanmasını istemiyorum.

    kalbim sizinle damalılar, ama benim desteğim yararınız değil, zararınıza :(
  • 100
    biliyorsunuz 2008-2010'lu yıllara doğru iyi bir jenerasyon yakalamışlardı.

    işte luka modric, ıvan rakitic, darijo srna gibi çok değerli oyuncuları oldu. 2008'den sonra o süreçte bence avrupa'nın iyi takımlarından biri oldular. 2018 de dünya kupası'nda finale çıkmalarıyla birlikte zirve yapmış olmalarını sanırım rahatlıkla söyleyebiliriz.

    hatta bir ara londra'da wembley stadyumu'nda euro 2008 elemeleriydi sanırım, ingilizleri 3-2 yenerek ingilizlerin avrupa şampiyonasına katılmalarına engel olmuşlardı. :)

    benim bir de şöyle bir düşüncem var; eğer bu jenerasyonun davor suker gibi bir golcüleri olsaydı, bence katıldıkları bir turnuvayı muhakkak şampiyonlukla tamamlarlardı. ben böyle düşünüyorum. :) şu an ki takımlarının veya 8-10 yıldır birlikte oynayan ekibin gerçek anlamda cidden iyi bir golcüleri olduğunu düşünmüyorum.

    bildiğiniz adını yazmaya gerek görmediğim isimler hep 2. sınıf diye adlandırabileceğimiz türden golcülerdi bence, davor suker gibi 1. sınıf çok kaliteli bir golcüleri olsaydı, heralde şu 10-12 yıllık süreçte bir turnuvada kupa kazanırlardı.

    bu turnuvada nereye kadar giderler bilmiyorum, ama tüm bunlara rağmen 10-12 yılda yaptıkları gerçekten takdir edilesi, çoğu turnuvada yer aldılar vs. sonuçta baktığınızda hırvatistan küçücük bir ülke... burdan baktığınızda da yapılanların çok değerli olduğunu görüyorsunuz...
App Store'dan indirin Google Play'den alın