avustralyalı sol açık, nam-ı diğer oz büyücümüz.
üstteki bir yazar ne güzel söylemiş yanlış zamandaki doğru kişiydi diye.
2007-08 sezonu yeni bitmiş biz rahmetli dedemle tipik bir galatasaraylılık belirtisi olan gelecek sene şampiyonlar ligi'nde nasıl başarılı oluruz konusunun derdine düşmüştük. reçetemizi dün gibi hatırlıyorum. 1 kaleci, 1 stoper, 1 kanat ve 1 forvetle bu iş olabilirdi belki.
sonra bir temmuz akşamı dedemlere yemeğe gitmişiz. yemek, sohbet falan. sonra biraz anneannemle tatlı yerken yaprak dökümünün yeni sezon kritiğini yapıp
* üst katta her akşam yemeği sonrası gs tv seyreden dedemin yanına çıktım. o an tabi her zamanki gibi galatasaray tv izliyordu. bana "baksana kewell'ı almışız" dedi.
ben tabi çocukluk ve futbolu ciddi şekilde yeni yeni takip etmeye başlamış biri olmanın verdiği bilgisizlikle "kewell kim dede ya iyi futbolcu mu?" diye sordum. o da bana "deli misin, sakatlanmadan önce leeds'i, liverpool'u uçuran adamdı, süper olacak" yanıtını verdi.
o anda kanım ısınmıştı kewell'a. gözüm televizyona takıldı. kendisiyle 2 yıllık anlaşmaya varıldığı ve ertesi gün türkiye'ye geleceği yazıyordu son dakika bilgisinde. sonra da kewell'ı tanıtan bir klip oynuyordu.
"yarın karşılamaya gitsek mi acaba?" dedi. "amann yok ya şimdi o kalabalığa girmeyelim hiç. sezon başlayınca gider statta izleriz. nasılsa kewell burada artık" diye yanıt vermiştim bende.
"haklısın" demişti o da "çok iyi takım olacağız bu yıl. skibbe'den çok umutluyum. şu yeni stad'ın inşaatı da bi bitsin yine avrupa'da esmeye başlayacağız" diyordu. dedem o tarihte son yıllarını yaşıyordu ve maalesef bir çocuğun oyuncağını bekler gibi beklediği tt arena'nın açılışını da, galatasaray'ın 2012-13 ve 2013-14 şampiyonlar ligi başarılarını hiç göremeyecekti.
o sezon galatasaray, de sanctis, meira ve baros transferlerini de gerçekleştirdi. hücum hattı arda, lincoln, kewell, baros, nonda falan gayet görkemliydi ama sırf hücum hattının iyi olması bir takımı taşımaya yetmiyormuş onu anlamıştım.
kewell ve baros'u bir arada izlemek büyük keyifti. 2008-2011 yılları arası berbattır mesela ama aslında o kadar da değildir
*. çünkü takımda kewell ve baros vardır. insan onların attığı golleri, asistleri hatırlayınca mutlu oluyor, hüzünleniyor. çünkü zaman geçiyor. aslında zaman durağan. geçen bizleriz.
sonra 2011'de bir gün kewell'ın yeni sezonda takımda olmayacağını duyduk. oz büyücüsü gitmişti. gidişin sneijder'inki kadar haksızca olmadı çünkü kontratı sona ermişti ama 1 sezon daha uzatıp takımda tutulabilirdi. fatih terim gerek görmedi. canı sağolsun. o yıl aramadık da kewell'ı pek.
hayat böyledir işte. hep giden birileri olur. ne yürek unutur ne özlemler ölür. bunlar sevgimizde yaşamaya devam eder. ama birileri, zamanı geldiğinde gitmek zorundadır. harry kewell da bu tür futbolculardan biridir.