aynı isimdeki diğer başlıklar:
resim
Harold Kewell
Görev:Teknik Direktör
Takım:Ha Noi FC
Yaş:47
Uyruk:Avustralya
  • 2079
    bir yeniden doğuştur harry kewell. olması gereken galatasaraylı duruşunu gösteren adamdır. benim için bir semboldür.

    nickimin isim babası bu adam olsa bile hiçbir şey karalamamıştım bugüne kadar onun hakkında. çünkü benim onu ne kadar sevdiğimi herhangi bir entry'de anlatmayı başaramam, onu benim ağzımdan dökülecek basit kelimelerle tarif edemem diyordum. hala aynı şekilde düşünüyorum ama sözleşmesi 17 gün sonra bitecekken, muhtemen türkiye'den gidecekken bir şeyler yazmazsam ayıp olur diye düşündüm.

    kewell bir yeniden doğuştur demiştim. leeds united'dan sonra liverpool'da bir türlü geçmeyen sakatlıkları, sağlam olsa dünyanın en iyi left winger'ı olacakken yolunun galatasaray'a düşmesine neden olmuştu. hayırlısı olmuştu belki de. bedavaya gelmişti hem de, türkiye'ye orta açmayı bilen biri gelmiş haberimiz yok demiştim ilk öğrendiğimde. her kafadan ayrı bir ses çıkmıştı. kimi "kronik sakat bu, oynayamaz." demiş, kimi de benim ki havaalanındaki röportajını izlediği anda hayran olmuştu. daha o röportajdaki karizmasıyla bu kulüpte kaldığı sürece taraftarın çok sevdiği bir adam olacağını belli etmişti kewell.

    ilk maçıydı sezonun. süper kupa finalinde ilk yarı golsüz tamamlanmıştı ve ikinci yarının ortalarında kewell girdi oyuna. daha sonraları çokça yapacağı gibi sağ kanattan gelen ortaya kendini unutturarak arka direkte kafayı vurmuş ve galatasaray'da topa ilk dokunuşunda golü atmıştı. daha o zamandan belli olmuştu taraftarın gözünde efsaneler arasına gireceği. yüzümü bir tebessüm kaplamıştı, bu adam bizim için çok şey ifade edecek demiştim kontrol edemediğim gülümsememle birlikte. o maçı bir de asistle tamamladı ve inanılmaz bir başlangıç yaptı.

    çok sevdirdi kendini the wizard of oz. körolası çöpçüler tezahüratıyla karşıladık onu, daddy cool'la devam ettik. hele ali sami yen'de bir başka oynuyordu be... şu ülkenin futbolunda belki de en çok nefret ettiğim şeylerden biri olan kahvehane köşelerindeki kokuşmuş adamlar bile top kaptırdığında bütün oyunculara küfür ederken bu adam küfür edemedi. o kadar da çok sevilmişti işte kewell. "o" gittikten sonra "o"na en çok yaklaşan adam oldu belki de taraftarın gözünde. duruşu, karakteri, her şeyiyle bir efsane oldu iki senede.

    ülkesinden geç döndüğü falan hiç olmadı. sakatım diyip deplasmana gitmemezlik yapmadı. bir hakaret gibi 90. dakikada oyuna girerken bile sesini çıkarmadı ve görevini yaptı. hamburg maçında herkes ne yapılacağını kara kara düşünürken takımına sahip çıktı. hiçbir zaman medyada ismi hastalık dışında kötü bir şekilde duyulmadı. sorumluluk budur, galatasaraylı duruşu budur. armasına sahip çıkmak budur.

    "galatasaray'dan ayrılmak istemiyorum. taraftarı çok seviyorum ve burada mutluyum." dedi. çok mu geldi size istediği para? biz değil miydik linderoth'a 2.5 sene boyunca parasını tıkır tıkır ödeyen. oynadığı her maçta takımın saha içi lideri olan, takımın aklı olan bu adama istediği para çok mu görüldü? yönetimin bugüne kadarki en büyük hatası olacaktır benim gözümde. rijkaard bütün sezon baros-kewell dedi, o da istememiştir kewell'ın gitmesini. taraftar olarak devre arasında kewell gitmesin çocuğumuzu keseriz dedik. yine öyle mi yapmamız gerekir? kewell bu takımın ruhudur. çoğu yerli futbolcudan daha galatasaraylıdır.

    bize öğreteceği daha çok şey var. hem kendisinin tebessüm edeceği hem de bize tebessüm ettireceği daha çok an var.

    sokaktaki çocuklar ronaldo, messi diye değil kewell diye bağırdı top ayağında koşarken. var mı ötesi?
  • 1662
    yahu ben anlamıyorum bu aşkı. biz severken de nefret ederken de kantarın topuzunu kaçırıyoruz hep. orta yolu bulamıyoruz. daldakiler olmamış, yerdekiler çürümüş, yok mudur bizim için orta yolu hiçbir zaman? kewell sevgisi galatasaray'ın önüne geçenler, o giderse dondururum galatasaraylılığımı diyenler, geçmişe baksınlar, hiç mi sevdikleri futbolcu ayrılmadı bu takımdan ?

    kewell'ı severim, çok da beğenirim, ama gitmesi kalması tartışmalarında duygularımla değil, aklımla hareket etmeyi tercih ederim. amaç burada kewell'ı sevmek veya sevmemek değil, takımın geleceğini düşünmek olmalı.

    bakalım şimdi duruma; bu takımın geleceğini düşündüğümüzde, bu kadrodan gidecek 2 tane yabancı var;

    nonda - kewell. geçen hafta sıralama bu şekildeydi benim gözümde. ama kewell'ın sakatlığı da ortaya çıkınca, maalesef sıralama değişti ve kewell - nonda oldu.

    şimdi bir an için, yabancı sınırı olmadığını düşünelim, ona göre bakalım kadromuza;

    hadi diyelim giovani dos santos da geldi, sol kanada mı koyacağız kewell'ı ? solda oynayacak 2 tane sağlam ve genç adamın varken, kewell mı olacak ilk tercihin ?

    kewell forvet de oynayabilir. ama orada da ilk alternatif değil herhalde. önceliğimiz baroş olacak değil mi ? kewell aslında nonda'dan daha iyi bir yedek baroş için sanırım. ama 2. tercih mi olur sizce? jo geldi, daha 20'li yaşlarının başında. yine mi yoksa 3. tercih olacak kewell ?

    şu anda takımdaki yabancıların yaş ortalamaları düşürülürken, kewell'la 2 sene daha anlaşmanın bana mantıklı bir açıklamasını yapabilir misiniz?

    ya da şöyle sorayım, kewell 3 maç kötü oynasa homurdanmayacağınızın garantisini verebilir misiniz? 4. maçta kewell git artık demeyeceğinizin ya da?

    çok günlük yaşıyoruz çoook. keşke bu sözlük 2000 yılında da açık olsaydı da, jardel için sadece gol atıyor, başka işe yaramıyor diyenleri de görseydik burada.

    takımın geleceği kurulurken, yaş ortalamasını düşürürken, kewell sevgisinin galatasaray sevgisinin önüne geçmesinin mantığı nedir ki?

    ee bu sene performansı üst düzeyde, goller de atıyor, kalsın mı? mantık buysa nonda'nın bu seneki istatistikleri kewell'dan iyi değil mi ?

    en başta dediğim gibi, eğer biz geleceği inşa ediyorsak, bu gelecek planlarında nonda ve kewell'ın yerinin olmamasının açıklaması, sanırım yaşlarıdır. yoksa bundan 3 ay önce nonda baroş'tan daha iyi forvet, nonda oynasın baroş yedek beklesin diyen insanların, bundan 3 ay sonra kewell gitsin diyeceğine de adım gibi eminim.

    ayhan dönsün orta sahamız toparlanacak, dön ayhan diyenlerin, bugün ayhan oynamasın, yollayın gitsin dedikleri gibi.

    neyse işin özü şu galiba;

    dün dünle gitti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.

    eğer galatasaray'dan ayrılırsa, geriye dönüp baktığımda hep güzel anılarla hatırlayacağım futbolcu diyeyim en son.

    not: bu yazıda yazanların hepsi hayal ürünüdür. tamamen fiktif* düşüncelerle yazılmıştır.
  • 4453
    hem oyunuyla hem de attığı gollerle klas bir adamdı. ama adamın en güzel özelliklerinden birisi de gollere çok güzel sevinmesiydi. sevinçleri çoğu zaman estetik ve akılda kalıcı olurdu, barış alper'in gaziantep fk maçında* yaptığı sevinç de bunlardan biridir. ancak barış yapınca kewell'ınki kadar güzel durmadı, kusura bakma barış ama bu adamın estetiği bir başkaydı.* ayrıca kanat oyuncusu olmasına rağmen forvetimiz olmayan dönemde forvet oynayıp gol yükümüzü çekmişliği, stoperimiz olmayan maçlarda stoper oynamışlığı vardır. bu açıdan barış alper yılmaz'a benzetilebilir.*
  • 4386
    kariyerindeki tek kırmızı kartı uefa kupası yarı finalinde galatasaray’a karşı görmüştür.
    (bkz: 20 nisan 2000 leeds united galatasaray maçı)

    edit: kulüpler kariyerindeki tek kırmızı kartı galatasaray’a karşı görmüştür. milli takım kariyerinde de 1 kırmızı kartı mevcut olup bu kırmızı kartı 19 haziran 2010 dünya kupası maçında gana’ya karşı görmüştür.

    bilgilendirme için hagi‘ye teşekkürler.
  • 2785
    13 eylül 2010 galatasaray gaziantepspor maçının 60. dakikasında kendisinin penaltı vuruşundan kaydetmiş olduğu golle 1-0 galip geldik. attığı gol şuradan izlenebilir,

    http://www.netvideoizle.com/...aziantepspor-hq.html

    en az iki kere olmak üzere dikkatlice izlemenizi rica ediyorum, çünkü sabaha kadar bu konuyu düşündüm. şiddetle gole ihtiyacımız olan bir anda, atacağımız tek bir gol bile bu kadar kritik iken, niçin harry kewell gibi teknik ve zeki bir oyuncu böylesine "dandik" bir penaltı vuruşu yapmıştı?

    uzun araştırmalarım sonucunda sanırım cevabı buldum; bir kalecinin sağ veya sol taraf farketmeksizin yerin kendisine göre yakın tarafına doğru yatarak yapacağı bir atlayış, yukarı-yana doğru yapacağı bir sıçrayıştan daha fazla zaman gerektirmekte. çünkü insan anatomisi gereği sağa-sola uzanarak atlamaya veya yukarı zıplamaya daha müsaittir ve bu hareketleri çok hızlı bir şekilde yapabilmektedir. bu yüzden de vücut fazla uzanma hareketi yapmaksızın yere yatarken alacağı şekilden ötürü bu hareketi yaparken daha fazla süreye ihtiyaç duyuyor. bunun dışında vuruş yerden yapıldığı takdirde kaleci hamle yaptığı zaman yine insan anatomisinden dolayı bacaklar ile kollar arasında doğal bir boşluk oluşmakta;

    http://images.theage.com.au/...deweb__470x272,0.jpg *

    http://www.chinadaily.com.cn/...0221115157719221.jpg

    yani buraya yapılacak vuruş ancak biraz yavaş olduğu takdirde kaleci tarafından rahatlıkla kurtarılabilir, ki geçen süre zarfında vücut topu tam kavrayacak kadar yere yapışsın.

    fakat vuruş uzak köşeye yapılmışsa uzama hareketi tamamlandığından daha iyi bir şekil alıyor;

    http://cache1.asset-cache.net/...7914E0888CDBE38F96BF

    http://thestar.com.my/...9/5/7/north/pfs1.jpg

    yani köşeye* yerden yapılan bir vuruş, doğru köşeyi seçen konsantre olmuş bir kaleci tarafından rahatlıkla kurtarılabilir.

    sonuç olarak yerden ve kalecinin yanına; ne ayaklarını uzatıp çelebileceği kadar yakınına(1)*, ne de tam uzamaya geçip kurtarabileceği kadar uzağına(2)*, yapılacak sert bir vuruş insan anatomisinden dolayı yüksek ihtimalle gol olacaktır(3)*.

    vuruş hatalı bir şekilde kalecinin üzerine doğru yapılırsa büyük ihtimalle ayakları tarafından, biraz daha köşeye doğru* yapıldığı takdirde de elleri tarafından kurtarılacaktır.

    bu tipte bir penaltının en mükemmel örneği için david beckham'ın 2002 dünya kupasında arjantin'e attığı penaltı golü örnek gösterilebilir;

    http://www.dailymotion.com/...gland-vs-argen_sport

    o kadar mükemmeldir ki kaleci hamle yapmaya fırsat bile bulamaz; son bir çare bacağını uzatır ama penaltı doğru yere yapıldığı için bacak topa değmek için kısa kalır. doğru tarafı gözüne kestirip önceden atlamaya başlamış olsaydı dahi top oldukça yüksek bir hızla kaleye yöneldiği için kaleci yere yatana kadar top yukarıda bahsettiğim boşluktan* geçip çoktan gol olacaktı...

    sonuç olarak harry kewell yapmış olduğu penaltı vuruşunu tam olarak doğru yere gönderiyor, ama vuruşu çok sert olmadığı için kaleci topa dokunacak kadar yere yatmış oluyor. daha sert vursaydı top kaleciye hiç değmeden ağlarla buluşacaktı. aynı şekilde daha yavaş vurmuş olsaydı kaleci yere yatışını tamamlamış olacak ve gövdesi ile topu kavramış olacaktı.

    vuruş öncesi düşünceli tavırlarından ve topa geliş şeklinden tam olarak böyle bir vuruş yapmak istediği net bir şekilde görülebilir.

    gerçi ben harry kewell olsam her topu doksana asardım ama*...

    hakikaten zeki bir oyuncu...

    (1): http://i1009.hizliresim.com/2010/9/14/1774.jpg

    (2): http://i1009.hizliresim.com/2010/9/14/1777.jpg

    (3): http://i1009.hizliresim.com/2010/9/14/1781.jpg
  • 4347
    zamanlamayı ayarlayabilsek, hikaye güzeldi aslında

    ansızın aklıma geliyor o tatlı gülüşü. son 20 yılda unutmak istediğin dönemi söyle deseler 2009-2010 ve 2010-2011 sezonlarını sayarım. 2009-2010 sezonunu unutma isteğim ise bursaspor’un şampiyon olduğu bir dönemde şampiyonluk yarışına giremememiz olduğu kadar, o kupayı almak için yaptığımız transferler yetmeyince bir de devre arası yaptığımız neill, dos santos ve jo transferleri. resmen bilmem kaçıncı olabilmek için transferler yapmışız.

    2010-2011 sezonu hakkında da şöyle bir hatıram var. sezonun ilk maçı, 1-0 öne geçmişiz sivas deplasmanında, dayım “bak gör bu sene açık ara şampiyonuz” dedi. maçı 2-1, sezonu trajikomik bir şekilde kaybettik.

    işte bu dönemlerde aldığımız mağlubiyetlerin bir kısmına “ ulan şu adamı da bu boktan sürece dahil ettik ya” diyerek üzüldüm. çünkü her durumda futboluyla isyan eden bir adamdı harry.

    ilk sezonunda attığı kafa golleri, sol ayağıyla çektiği sert şutlar tadından yenmezken, son 2 sezonunda çok da aklımda kalan bir hatırası yok maalesef. sebebi de kendisi değil. onu sahaya birlikte çıkardığımız, bu kulübün standartlarına ve vizyonuna uymayacak futbolcular ve o futbolcuları getiren yönetimdekiler.

    ah be harry,
    ne güzel olurdu 2011-2012 sezonunda bizimle olsaydın. uzun yıllar sonra gelen derbi galibiyetlerinden sonra yüzünde güller açsaydı,
    kadıköyde kupayı kazandıktan sonra otobüs kutlamalarında şampanya patlatıp kupanın içinden içseydin,
    2013’te real madrid’e karşı eboue’nin sağ ayakla attığının aynısını sol ayağınla atsaydın.

    şey kötü mü olurdu mesela,
    benim veliahtım bu deyip emre çolak’ı tekniğinle donatsan, mental açıdan beslesen, profesyonellik kazandırsaydın.
    emekli olurken de, bu kulüpten gitmek istemiyorum deyip, teknik ekibe dahil olsaydın.

    sen, vaktinden çok sonra gelen, sevdalı bir yağmur gibiydin, çisil çisil gözlerimde.
  • 1333
    iş disiplini olan yetenekli ve çapkın futbolcumuz. hiç şüphesiz ki bizleri bırakmayacaktır. umarız...

    http://www.uefa.com/...554_biglandscape.jpg

    http://www.seansstories.com/images/fat_kewell1.jpg (u: futboldan koptuğu günlerde iyi gıdı yapmış. yahu nerelerden toparlamış kendisini vay be...)

    http://harrykewell.soccerstar.org/.../harry-kewell-09.jpg *

    http://www.celebrity-gossip.net/...ell-beach-loving.jpg *

    http://img76.imageshack.us/...6/5729/kwlep85qt.jpg *

    http://www.smh.com.au/.../240kewell-pepsi.jpg *

    http://www.theage.com.au/...wideweb__430x280.jpg *
  • 4427
    kendisi harry ‘cool’dur.

    açayım. taraftarla yüz göz olmaz, sevgi saygı dilenmez, afra tafra surat yapmaz. taraftarın sevgisine mazhar olunca abartmaz, tevazuyla selamını verir. kendine gereğinden fazla yüklenmez. futbolda olumsuz sonuçlanan girişimlerin çok olduğunu hazmetmiştir. kendi ve arkadaşlarının hatalarını sakin karşılar, ileriye odaklıdır. sakatsa sakatım der kendini yıpratmaz. hakeme ya da rakibe olur olmaz el kol yapmaz. pasif agresif takılıp yönetime ona buna laf sokmaz.

    herhangi bir başarının parçası olamadığı için pek efektif olamamıştır. karaciğer hastalığı ve kasık problemi sebebiyle görece az forma giymiştir. ancak sempatiktir, sevilesidir. yanlış zamanda gelmiş, profesyonelliğiyle örnek güzel insandır.
  • 3324
    galatasaray formasıyla 89 maçta 33 gol 16 asist yapmıştır. 12 tane sarı karı görmüştür.

    bütün kariyerine baktığımız zaman en iyi dönemini bizimle beraber geçirmiş. liverpool formasıyla çıktığı 120 maçta 13 gol atıp 4 asist yapmış.

    leeds united formasıyla 9 gol 3 asist yapmıştır.

    bize ne verdi diyenleri biraz bilgilendirmek gerekiyor.

    sadece iyi gülmemiş bizimle birlikte olduğu zaman. milan baros'tan sonra en çok gol atan futbolcumuz olmuş son 3 senede.
  • 4316
    galatasaray tarihinde en sevdiğim futbolcumuz.

    geçen yaz abimle birlikte düzenli halı saha maçı yapmaya karar verdik. tabi bir hevesle store’a gidildi. ben kewell 19 yazdırdım, abim elmander 9. ilk maçımız son maçımız oldu.

    ben box to box orta saha rolüyle başladığım maçta 5 dakika sonra kesilmem sebebiyle just in box rolünde santrfora evrildim. abimle iyi bir just in box ikilisi olduk. elmander’in mücadeleci yönü abimle çok benzeşiyordu. tek fark abim rakiple değil ayağındaki topla mücadele ediyordu. nitekim yorulmadan attık attırdık birbirimize. çokça da kaçırdık.

    kendi adıma özür dliyorum senden kewell. formanın hakkını veremedim.
  • 4236
    lukas podolski ile birlikte, şampiyonluk yaşayamadan gittiğine kahrolduğum iki oyuncudan biri.

    çok büyük futbolcuydu, sahada attığı her adımda varlığını hissettirirdi. takım geriye düştüğünde bile her an hayat öpücüğü verme potansiyeli olan bir kewell vardı sahada. oyuncular da taraftarlar da bunun sonuna kadar farkındaydı. bize sağladığı bu rahatlık belki de onu bu kadar unutulmaz yaptı.

    şu sıralar aynı rahatlığı feghouli'yi seyrederken yaşıyorum, umarım onu doya doya izleyebiliriz.

    bir gün adım gibi eminim ki harry kewell galatasaray teknik direktörü olacak, ilk maçında tribünler ona çılgın bir " merhaba " diyecekler ve şampiyonluk kupası onun ellerinde yükselirken hepimizin aklına aynı cümle gelecek ;

    " my name is kewell, kewell from galatasaray. "

    https://i.hizliresim.com/4GNpD7.jpg
App Store'dan indirin Google Play'den alın