1
ligin ilk haftası ile başlar son haftası ile sona eren sezondur.
bu sezonda,bazı futbolcuların 1 hafta sonu oynadığı maçta kellesi alınır,bazı futbolcuların bütün sezon yaptıkları ile üzerlerine lanet okunur.bu futbol ulemaları sezon içerisinde kendi düşündüklerini antrenörlerin düşünemediğini zannedip antrenörlere kucak dolusu sevgiler iletirler,efsane futbolcusu bile olsa yerden yere çarparlar.
haftasonu maç bittikten sonra içlerindeki nefret ve yenilmenin tattırdığı öfke ile soluğu bilgisayar başında güzide sözlükte yardırırken bulurlar.
sezon sonu ''ben demiştim'' cilerdir aynı zamanda,antrenörlerin düşünemedikleri gibi takımına destek olmak isteyen taraftarlar hakkında da gerçekleri bir tek kendilerinin gördüklerini zannederler.hayır transfer sezonu bitmiş elindeki tek oyuncu o isyan ederek nereye kadar,ama destek vermek,sahada futbolcusuna özgüven aşılamak zordur,tahammül ister,başarısız olmak vardır işin ucunda yani kaybetmek vardır.
kaybetmenin verdiği hüzünde güzeldir arkadaşlar,kazanmayı daha anlamlı kılar,düşüp ayağa kalkmak da zordur ama kalktığın zaman onun verdiği gurur durmadan yürümenin verdiği gururdan farklıdır.
çünki herkes yapamaz...
temennim odur ki,artık taraftarımızın üzerindeki ''galatasaray en büyük klüptür,kimseye yenilemez,kötü oynayamaz'' atkısını kişisel egolarınız ile birlikte bir kenara atmanız,kaybedildiğinde günah keçisi aramayın,hem bulsanız ne olacak?aydın yılmaz kaç sezondur bu klüpde?ya da aykut?servet?hakan balta?
bu klübün artık farklı bir yönetici kadrosu,farklı bir teknik kadrosu ve futbolcuları var,bu isimlere güvenip takımı sonuna kadar desteklemekten başka yapacağımız ne var?bakıyoruz sayfalarca isyan,öfke,kin,nefret,insan gibi bir olguya yakışmayacak bütün kötü enerjiyi üstüne çeken davranışlar,çirkin hakaretler,lanet okumalar ve niceleri.
peki sonucunda ne değişiyor?
hiçbir şey,sadece karşıt görüşlü taraftarla olan düşük seviyeli dialoglar içinde buluyor insan kendini...
bu sezonda,bazı futbolcuların 1 hafta sonu oynadığı maçta kellesi alınır,bazı futbolcuların bütün sezon yaptıkları ile üzerlerine lanet okunur.bu futbol ulemaları sezon içerisinde kendi düşündüklerini antrenörlerin düşünemediğini zannedip antrenörlere kucak dolusu sevgiler iletirler,efsane futbolcusu bile olsa yerden yere çarparlar.
haftasonu maç bittikten sonra içlerindeki nefret ve yenilmenin tattırdığı öfke ile soluğu bilgisayar başında güzide sözlükte yardırırken bulurlar.
sezon sonu ''ben demiştim'' cilerdir aynı zamanda,antrenörlerin düşünemedikleri gibi takımına destek olmak isteyen taraftarlar hakkında da gerçekleri bir tek kendilerinin gördüklerini zannederler.hayır transfer sezonu bitmiş elindeki tek oyuncu o isyan ederek nereye kadar,ama destek vermek,sahada futbolcusuna özgüven aşılamak zordur,tahammül ister,başarısız olmak vardır işin ucunda yani kaybetmek vardır.
kaybetmenin verdiği hüzünde güzeldir arkadaşlar,kazanmayı daha anlamlı kılar,düşüp ayağa kalkmak da zordur ama kalktığın zaman onun verdiği gurur durmadan yürümenin verdiği gururdan farklıdır.
çünki herkes yapamaz...
temennim odur ki,artık taraftarımızın üzerindeki ''galatasaray en büyük klüptür,kimseye yenilemez,kötü oynayamaz'' atkısını kişisel egolarınız ile birlikte bir kenara atmanız,kaybedildiğinde günah keçisi aramayın,hem bulsanız ne olacak?aydın yılmaz kaç sezondur bu klüpde?ya da aykut?servet?hakan balta?
bu klübün artık farklı bir yönetici kadrosu,farklı bir teknik kadrosu ve futbolcuları var,bu isimlere güvenip takımı sonuna kadar desteklemekten başka yapacağımız ne var?bakıyoruz sayfalarca isyan,öfke,kin,nefret,insan gibi bir olguya yakışmayacak bütün kötü enerjiyi üstüne çeken davranışlar,çirkin hakaretler,lanet okumalar ve niceleri.
peki sonucunda ne değişiyor?
hiçbir şey,sadece karşıt görüşlü taraftarla olan düşük seviyeli dialoglar içinde buluyor insan kendini...