resim
Gheorghe Popescu
Görev:Başkan
Takım:FCV Farul
Yaş:56
Uyruk:Romanya
  • 173
    kendi yarı sahamızda mevkiden bağımsız her yerde oynayabilirdi çünkü aklıyla sağlam tuttuğu vücudunu yönetebilir ve oyunu okuyabilirdi. onu izlerken bazen hagi ile aynı milletten olup hep onu izlemenin, onunla oynamanın nimetlerini mi topluyor dedikten 1 ya da 2 dk sonra öyle değişik bir savunma hamlesi ile hücum girişimini birleştiriyordu ki bu lafımı yutkunuyordum. galatasaray savunmasının gördüğü en sağlam ve en iyi yönetmendi.
  • 174
    yanlış hatırlamıyorsam geldiği yıl şampiyonlar ligi'nde rosenborg deplasmanında alınan 3-0'lık mağlubiyet sonrası takımdaki yeri ciddi şekilde tartışılmıştı. bir süredir performansı beğenilmiyordu; ama o maç bardağı taşıran son damla olmuştu. sonrasında ön libero pozisyonundan stoper pozisyonuna çekilmişti ve her şey yoluna girmişti.

    aynı yıl, bayern münih'ten mehmet scholl'ün transferi için de çok uğraşılmıştı. efsane bir futbolcuydu; çok isterdim formamızı giymesini. ayrıca babası türk olduğu için türk statüsünde oynayacak olması, kıymetini bir kat daha arttırıyordu. bayern münih'li yetkilililer, türk futbolu mehmet scholl'ü alabilecek kadar ilerledi mi diyerek bizi küçümsediği zaman faruk süren'in; "beyefendi, ben biraz önce barcelona kaptanını transfer ettim" diyerek ayar verdiği söylenirdi.
  • 1
    steaua bükreş , psv eindhoven , barcelona formaları giydikten sonra 1997 yılında galatasaray'a transfer olmuştur , 2001 yılına kadar giydiği galatasaray forması ile tarihe geçmeyi başarmıştır. galatasaray dan ayrıldıktan sonra lecce ve hannover takımlarında forma giydi. uefa kupası finalinde attığı son penaltı ile kupayı resmen galatasaray'a kazandıran oyuncudur , gol sonrası sevinci ise görülmeye değerdir.

    prekazi8'in uyarısı ile gelen edit : tottenham'da da oynamış kısa süre.
    http://i.dailymail.co.uk/...005DC-75_306x423.jpg
  • 30
    "psv'de oynadığım dönemde çok fazla olmasa da italyanca biliyordum. bu nedenle teknik direktör bobby robson bir formül bularak, italyanca bilen tek futbolcu olan gerets'le beni oda arkadaşı yaptı. çok harika bir insandı. bana hem kardeşlik, hem de babalık yaptı. jübilesine kadar birlikte aynı odayı paylaştık."
    ayrıca (bkz: #12718)

    http://4.bp.blogspot.com/..._iY/s1600-h/aspo.jpg
  • 186
    petre ve bratu transferinde o dönemki ortağı becali'yle beraber rahmetli canaydın'ı ters köşeye yatırmıştı ve kasamızdan çok daha fazla para çıkmasına neden olmuştu. ayrıca malesef bu transferde 2 milyon dolar'dan fazla parayı kayıt dışı olarak ceplerine koymuşlardı.

    daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan hagi - ergun gürsoy & ayhan akbin çekişmesinin sebebi de buydu. yönetim hagi'nin istediği, hagi de yönetimin aldığı oyunculara mesafeliydi. hagi'nin istediği djalminha, plesan ve ismini hatırlamadığım rumen sağ bek değil hakan yakın, saidou ve ibrahim yavuz alınmıştı. hagi de bu isimleri oynatmadı çünkü transferleri popescu ve becali üzerinden yapmak istiyordu ama yönetim yanaşmıyordu, çünkü geçmişte kazıklandıklarını düşünüyorlardı bu durum çoğu kez krize neden olmuştu. hagi, ayhan akbin'in takım otobüsünde bulunmamasını istemişti. ergün gürsoy'un ayarladığı adamlar "s.... ol git petre" diye tribünden futbolcuya küfürlü tezahüratlarda bulunmuştu. kriz büyüyünce taraftar olaya el koymuş ve bir maçın öncesinde "gürsoy hagi el ele, tribüne" tezahüratı eşliğinde ikiliyi tribüne çağırmıştı.

    burda şahsi bir fikrimi de belirtmek isterim. culio ve stancu'nun da terim tarafından hiç düşünülmeden yollanmasının sebebi bence terim'in becali 'ye ait oyunculara soğuk bakmasıydı. lato'yu bir kenara ayırıyorum, o yeteneksizlikten gitti. :)
  • 138
    bir dönem galatasaray'da oynamış olması en az hagi kadar önemli bir olaydır. hatta yıllarca tanıklık ettiğimiz normal şeylere gece gece şaşıracağım tutsun da, sahi hagi, taffarel ve popescu gibi dünya kere dünya yıldızı oyuncular nasıl aynı anda bizde oynadılar yahu? o dönemki yabancı sınırını ancak bu kadar akılcı kullanabilirmişiz yani. son 10 yılda ancak drogba ve sneijder ile bu çizgiyi bir nebze olsun yakalayabiliriz ama drogba bize geldiğinde gerçekten çok yaşlıydı, o yüzden geçelim yani gerçekten rüyalarda yaşıyormuşuz o dönem, inşallah kıymetini bilmişizdir...

    popescu benim gördüğüm en teknik ve en zeki defans oyuncularından biriydi. ayaklarına hakim olduğu gibi oyun görüşü de en az üst düzey bir oyun kurucu kadar vardı. skora katkı açısından da yetenekli bir oyuncu olup takıma da seyirciye de güven veren bir tarzı vardı. erbün penbe kadar coşmasa da defansta çok yerinde ve güzel çalımlar atar, oyunu bekletmeden açar ve atağın şekillenmesi gereken yere doğru yönlendirirdi. defansif tarzına gelecek olursak çok hırçın bir yapısı yoktu fakat zekice müdahaleleri ile geçit vermeyen ve gerek oyun takibi, gerekse pozisyon alışı ile çoğu tehlikeyi daha başlamadan bitiren bir stoperdi.

    en başta da belirttiğim gibi kendisinin bizde oynamış olması inanılmaz bir olay bence. tabi ki hagi ve taffarel biri atan biri tutan olarak dikkat çekmiş olabilirler ama popescu her açıdan olağanüstü bir oyuncuydu. ne yazık ki hagi'nin tersi bir şekilde güzel yaşlanan bir oyuncu olamadı ve performansı son yıllarında baya geriledi. demek ki fizik gücünden ziyade akıl ön planda olsa da bazen yılların yıpratıcı etkisinden kaçamıyor bazı oyuncular... yine de uzun yıllar boyunca her kesimden futbol izleyicisini mest ettiği için kendisine müteşekkir olmalıyız. benim gözümde kasap stoper klişesini en sert şekilde yıkan ve başarılı olan adam popescu'dur. onu gibisi bir daha zor gelir herhalde...
  • 140
    şiir gibi oynamak deyimini resital halinde her mac sergilerdi. kariyeri, karizmasi, soguk kanliligi, zekasi, top teknigi vs. ne ararsan vardi. biraz yavaslamisti zaten o yuzden barcelona'dan alabilmistik ama hani o yavaslik da dunyanin en iyi stoperi degilde yine ilk 10'da olmasina engel teskil etmeyecek bir yavaslikti. oyle servet cetin yavasligi falan degildi yani!

    hani hep deriz ya gheorghe hagi olmasaydi uefa kupasini alamazdik diye. kendisi olmasaydi da o kupayi pek alacagimizi zannetmiyorum. kendisi gorevini yapan bir stoperden cok ama cok fazlasiydi. defans organizasyonunu sagladigi gibi, orta sahayla baglantiyi da kurabilen bir on libero gibi de oynardi. kendisini defalarca canli izledigim icin cok sansli hissettigim futbolculardandir.

    (bkz: efsane)
  • 98
    daha sonra başka maçta penaltı kullandığımda topu aynı yere atmaya çalıştım ama dışarı attım.

    four four two dergisi’nin mart 2012 sayısında verdiği röportaj:
    *biyografinizde “florya’ ya ilk geldiğimde her şey berbattı.” diyorsunuz. galiba galatasaray’daki ilk günleriniz pek iyi geçmedi. size, “yemekhanesi sanki komünizm dönemindeki üniversitelerin yemekhanelerine benziyordu” lafını söyleten neydi?
    -önceki kulübüm barcelona ile burası arasında büyük fark vardı. gördüklerim karşısında şaşırmıştım. her yer darmadağınıktı. sonradan anladım ki geldiğim sırada tadilat varmış. tesisin restoranı kapalıydı alelade bir odada yemek yeniyordu. ilk zamanlar fatih hoca’yı tanıma fırsatım bile olmamıştı. bir süre sonra anladım ki fatih hoca olaya el koymuş, etrafı düzenlemekle meşgulmüş. zaten kısa süre sonra her şey yoluna girmişti
    *barcelona’da ilk günleriniz zor geçmiş olmalı. ronald koeman gibi bir ismin ardından oraya gitmek nasıl bir histi?
    -gittiğimde cruyff bana “barcelona’ya gelen yabancılar, ispanyol futbolculardan çok daha iyi olmalı.” demişti. üzerimde büyük bir baskı vardı ama hiçbir zaman baskıdan korkmadım. herhalde bu yüzden de kendimi barcelona gibi bir kulübe kabul ettirdim ve kaptanlığa kadar yükseldim.
    *türk futboluna popescu tarzı savunma oyuncusu kavramını kazandırdınız. galatasaray uzun süre her transfer ettiği oyuncuda sizden bir şeyler aradı ama sizin gibisini bulamadı.
    -galatasaray hiç dert etmesin ben çok iyi bir diyet programı uyguluyorum biraz da antrenman yapıp yakında geri döneceğim(gülüyor). tabi arkamdan böyle konuşulması beni sevindiriyor. demek ki burada çok iyi bir imaj yaratmışım ama bu başarının tek sebebi ben değilim. galatasaray’da çok iyi bir kadro yakalamıştık. iyi karakterli, kariyerli yabancılardan ve iyi bir yerli oyuncu grubundan kurulu, başarıya aç bir takımdık; ve tabi ki başımızda fatih terim gibi mükemmel bir hoca vardı. fatih hocanın kişiliği bütün futbolculardan üstündü. bu futbolcu grubunu elinde tuttu ve başarı geldi.
    *bülent korkmaz sizinle oynadığı yıllarda futbolunu çok geliştirdi hatta bir bakıma yeniden doğdu. bunda önemli rol oynadığınızı düşünüyor musunuz?
    - geldiğim dönemde sadece bülent’le değil, fatih ve filipescu ile de oynuyordum. hatırladığım kadarıyla 1998-99 sezonunun ilk yarısında bülent hiç 11’de forma şansı bulamamıştı. böyle olunca takımdan ayrılmak istedi; ama kendimi onunla birlikte oynadığımda iyi hissediyordum. o sırada fatih hoca’dan bülent’i tekrar oynatması için ricada bulundum. en iyi performansı onunla sergiliyordum. fatih hocanın bence çok önemli bir özelliği var: futbolcuların görüşlerini dinliyor ve doğrusunu yapıyor.
    *sizi futbolculuk kariyerinizde soğukkanlılıkla tanıdık ama herhalde uefa kupası finalinde o penaltıyı atmadan önce mutlaka heyecanlanmışsınızdır.
    -öyle bir anda ne kadar soğukkanlı da olsan heyecandan kanların fışkıracakmış gibi hissediyorsun. baskı o kadar büyük ki sadece tanrı’nın eli devrede. eğer topu direğin yanına vurmak istedim dersem yalan söylemiş olurum. galatasaray’dan gittikten sonra başka takımda penaltı kullandığımda topu aynı yere atmaya çalıştım ama olmadı, dışarı attım.
    *top kaleye gider gitmez bir saniye bile geçmeden koşmaya ve sevinmeye başladınız. sanki atacağınızı biliyor gibiydiniz.
    -topu kalenin içinde görünce süratlendim. o golden sonra bir maç daha çıkaracak kadar güçlü hissediyordum kendimi. hayatta bu tür şeyleri lafla anlatamazsınız. golü atar atmaz karımın ve arkadaşlarımın olduğu yere koştum. karım o sırada hamileliğinin yedince ayındaydı. kupayı ona ve doğacak çocuğuma armağan ettim.
    *o gece yaşadığınız zaferi nasıl kutladınız?
    -kaldığımız otelin altındaki bara indik. ben iki tane bira içtim, bir yandan da masaj yapılıyordu. ondan sonra erkenden yatmaya gittim. genç arkadaşlar benim yerime içmeye devam ettiler.
    *hagi nasıl bir bacanak? bir araya geldiğinizde nelerden konuşuyorsunuz?
    -aynı futbolculuğunda olduğu gibi çok iyi bir arkadaş, çok inatçı, her zaman yardımsever ve futbol delisi. futbol konusunda o kadar takıntılı ki bizi çıldırtıyor.
    *aile ortamında çoluk çocuktan da mı bahsetmiyor?
    -asla. futbol, futbol, futbol… kafamızı şişirdi! dokuz yaşındaki bir çocuğu da biliyor, 50 yaşındaki eski futbolcuları da.
    *1986 yılında universitatea craiova formasıyla galatasaray’a karşı uefa kupası’nda mücadele ettiniz.
    -o zaman taraftara hayran kalmıştım. bir gün o taraftar için oynayacağımı bilemezdim.
    *1991 yılında gazetelerde galatasaray’ın sizi izlemeye geldiği yazıyordu.
    -hayır öyle bir teklif gelmedi. psv’de oynuyordum ve hayatımdan memnundum.
    *altı dil bildiğiniz, fazla uyumadığınız, italya ve ispanya’dan giyindiğiniz doğru mu?
    -evet altı dil biliyorum. ayrıca lokantaya gittiğimde sipariş verebilecek, taksiciye derdimi anlatacak kadar türkçe de biliyorum. güzel giyinmeyi severim. ispanya’nın iklimine de yemeklerine de bayılıyorum. uykuyla aramın pek kötü olduğu söylenemez. her gün 7 saat uyuyorum.
    *sizin menajer olarak aracılık ettiğiniz bratu, tamas ve petre transferleri galatasaray’da neden tutunamadı?
    -o dönem romanya’da bizim jenerasyonun işi bitmişti ve bir dönüşüm vardı. tabi galatasaray da onlardan bizim gösterdiğimiz performansı bekliyordu; ama arada tecrübe farkı vardı. onlar direkt romanya’dan geldiler, ben ve hagi barcelona’dan gelmiştik. uyum sağlamaları elbette kolay değildi.
    *2000-2001 şampiyonlar ligi çeyrek finalinde real madrid maçının devre arasında iki vatandaşınız hagi ve lucescu arasındaki kavgada kimin tarafını tuttunuz?
    -kavgayı hatırlamıyorum o yüzden bir taraf tutmamışım demektir; ama ne olduysa iyi oldu maçı 0-2’den 3-2’ye getirdik.
    * ikinci maçta cezanız nedeniyle oynayamadınız ve galatasaray maçı 3-0 kaybetti. siz olsaydınız skor farklı olur muydu?
    -evet, onun için maçı kaybettik.(gülüyor) şaka bir tarafa real madrid çok iyi bir takımdı. ben oynasaydım belki de 4-0 kaybedecektik. bunu kimse bilemez.
    *abdürrahim albayrak’ın adınızı “popesçu” olarak telaffuz etmesi size de garip geliyor muydu?
    -abdürrahim bey çok iyi dostum. bana istediği gibi hitap edebilir, bu beni kızdırmaz. yeter ki bana hitap etmek istesin. bunu nasıl yaptığı hiç fark etmez. çok iyi adam.
    *çavuşesku’ya ajanlık yaptığınız iddiaları uzun süre medyayı meşgul etti. bu dedikodunun aslı nedir?
    -evet bu konu bir dönem tüm romanya’da gündemin birinci maddesine oturdu ama bu büyük bir yalandı. çavuşesku döneminde gizli bir istihbarat servisi vardı. kiminle çalışıp çalışmayacaklarına onlar karar veriyorlardı. dedikoduların ardından benimle hiçbir zaman çalışmadıklarına dair bir kağıt verdiler. bunu medyayla paylaştım fakat fazla ilgi gösteren olmadı.
    *bir röportajınızda gizli istihbarat için arkadaşlarınız hakkında notlar yazdığınızı söylemiştiniz.
    -çavuşesku döneminde gizli istihbarat yurtdışına çıkanlardan dönüşte ifade isterdi. hangi otelde yattın, ne yedin, ne içtin, kimle görüştün gibi sorular sorarlardı. ben de normal ifade veriyordum. “monte carlo’ya gittik, nice’e indik uçakla, şunu yedik” gibi. bazen ifade verirken “takım arkadaşların nasıl insanlar” diye sorarlardı. ben de iyi olduklarını söylerdim çünkü tanımıyorum diyemezsin. bunları anlattım ve basın bundan dolayı beni ajan olarak yaftaladı. romanya basını maalesef böyle. ama en önemlisi, gizli istihbarat benim bu işlere kalkışmadığımı açıkladı.
    *hangi takım taraftarısınız?
    -iki takım tutuyorum. tabi ilk sırada galatasaray, ikinci sırada barcelona var.
    *önce alışveriş merkez yatırımı, olarak da otel yatırımınızın olduğu söylendi. ayrıca bir de kulüp başkanısınız. inşaat sektörünü seçmenizin sebebi ne? menajerliği bıraktınız mı?
    -gayrimenkul yatırımlarım var. başka yatırımlarım da var. alışveriş merkezi yatırımı yaptım. şu anda romanya’da bir kriz var. tabi bu sektörde devam etmek istiyorum ama futbolda da kalmaya devam edeceğim. şu anda romanya 2.ligi takımlarından chindia targovişte takımının onursal başkanlığını ve sponsorluğunu üstleniyorum.
    *hagi ile birlikte projeleriniz var mı?
    -hayır, herkes kendi işiyle ilgileniyor. biz bir aileyiz ama herkesin parası ayrı(gülüyor)
    *galatasaray’dan ayrılmadan önce faruk süren’in size futbol sorumlusu olmayı teklif ettiği doğru mu?
    -2000 yılından lyon’dan transfer teklifi gelmişti. faruk süren, beni bırakmak istemediğini, çünkü gelecekte beni galatasaray’da daha yüksek yerlerde görmek istediğini söyledi. tam bir hafta boyunca bana kalmam için ricada bulundu; ve ben de onunla kavga edemedim çünkü ona çok büyük saygım vardı. böylece önemli bir teklifi geri çevirdim. o sırada fatih terim fiorentina’yla anlaşmıştı ben de galatasaray’la 3 şampiyonluk, bir de uefa kupası kazanmış bir oyuncu olarak değişiklik istiyordum.
    *ama bir sezon sonra lecce’ye transfer oldunuz.
    -nedenini söylemek çok zor çünkü orada galatasaray’da kazandığımdan daha fazla para da kazanmadım. 34 yaşıma gelmiştim ve yeni bir tecrübe istiyordum; ama sonradan galatasaray’dan ayrıldığıma pişman oldum. şimdi oturup düşündüğümde keşke futbolu galatasaray’da bıraksaydım diyorum. tabi ki bir de sarı kırmızı formayla jübile yapmak isterdim.
    *galatasaray’ın yeni transferi ujfalusi hakkında ne düşünüyorsunuz? galatasaray uzun süreden sonra nihayet iyi bir stoper buldu gibi.
    -ujfalusi’yi fiorentina’da oynadığı zamandan biliyorum. galatasaray’ın şu anki kadrosunun en iyi futbolculardan biri. tecrübesiyle, oyun zekasıyla harika bir oyuncu. bence de formayı sonuna kadar hak ediyor. o, galatasaray için büyük bir şans.
App Store'dan indirin Google Play'den alın