1
galatasaraylılık adamlıktır
alpaslan dikmen
fotogol-17.11.2007
meriç tunca'nın fenerbahçelilik anlayışını karşı sütunda okudunuz sanırım! maalesef fenerbahçelilerin çoğunluğunun da aynı duygularda olduğunu bilmek en azından bir sporsever
olarak bana ıstırap veriyor; bir yandan da galatasaraylı olduğum için allaha şükrediyor ve farklı bir gurur duyuyorum.
geçmişten uyduruk hikayeler anlatmış tunca; ben de size çok yakın zamanda yaşanan gerçek bir olayı anlatayım. sanırım f.bahçelilik ile g.saraylılık arasındaki farkı da böylece daha iyi anlatmış olurum.
ankaradaki ultraslanların başındaki arkadaşlarımızdan birisi geçen gün ultraslan forumuna hepimizi ağlatan bir yazı yazdı. yazıyı yazan şahıs öyle bedavadan bir adam da değil; ankaralı aslanların kurucularından ve yeri geldiği zaman g.saray için canını ortaya koymuş olan aslanlardan biridir hem de... ama yine de takım sevgisinin insanliğin önüne geçmesine izin vermemiş adam gibi bir adamdır.
yazdıklarının satırına dokunmadan aktarıyorum;
"çocuğuna fenerbahçe forması almak"
hayatım g.saray'la geçti dersem yalan olmaz. tanıyanlar iyi bilirler. hatta okul yaşantım boyunca arkadaşlar bana hep "cim bom ersin" derlerdi. bundan 3 yıl önce evlendim. allah nasip etti bir de oğlum oldu.
eşimin babası muhteşem bir insan, adı da erdal; ama tek kötü bir huyu var, o da fanatik f.bahçeli olması. aziz yıldırım ile okul zamanı aynı evi paylaşmışlar, devamlı görüşürler.
oğlum şimdi 2 yaşına geldi, torununu çok seven kayınpederimle aramızda son zamanlarda tatlı bir rekabet başlamıştı.
o oğlumu f.bahçeli yapmak istiyordu ama bana olan saygısından dolayı sadece f.bahçe marşı dinletebiliyordu. beni de sık sık sık yoklardı "ismail'e f.bahçe forması alacağım" diye; ama benin nasıl bir g.saraylı olduğumu bildiği için buna cesaret edemezdi.
geçen hafta kayınpederim öksürmeye başladı, öksürük bir hafta geçmeyince doktora götürdük ve adeta yıkıldık.
lanet olası "kanser" dediler. bir ay ömür biçtiler. ne yapacağımı şaşırdım. kayınpederim olmasına rağmen ama en az kendi babam kadar çok sevdiğim bir insan çok kısa bir süre sonra artık hayata veda edecekti.
ellerim ayaklarım titreyerek kendimi fenerium'a attım. bu, şoktaki bir insanın mı, yoksa babasına son vazifesini yapmak isteyen insanın ruh hali miydi ben de anlamadım.
mağazanın içi olduğu gibi sarı-lacivertti. zaten ortam kötü idi, ben de kötüydüm; daha kötü oldum. paranoyak gibiydim, tüm insanlar hep bana bakıyor gibi hissettim.tezgahtara kısık bir sesle ve utanarak "2 yaşa göre bir f.bahçe forması" dedim.
(allah'ım ben ne yapıyordum; kendime inanamıyordum ama artık ok yaydan çıkmıştı.)
"beyefendi arkasına alex mi, carlos mu yazalım?" diye sordu tezgahtar; bir an duraksadım
ve gözlerimden yaşlar süzülürken ağzımdan şu cümle çıktı: "hayır; erdal dede!"
bu yazıyı bizler gözyaşları içerisinde okuduk. yazıya yorum yapan genç-yaşlı tüm ultraslanlar ise allah'tan şifa dileklerini iletirken hep olumlu mesajlar verdiler. çünkü mevzu bahis olan bir insan hayatıydı. bir insanın son nefesinde de olsa mutlu olmasıydı.
bakalım ne yazmış ultraslanlar: "futbol sadece futboldur" , " ....ve hayat sadece futbol değildir" ,"bir g.saraylıdan beklenecek hareketi yapmışsın" , "böyle bir durumda renk ayrımı yapmak çok saçma olurdu zaten", "işte bu yüzden g.saraylıyız" , " sen o formayı almakla bizi yücelttin bence","kelimelerle tarif edilemez bir erdem göstermişsin" , "mevzubahis bir can ise renkler teferruattır" ,"eğer kayınpederinin ömrüne bir gün katacaktıysa keşke sen de bir f.bahçe atkısı taksaydın" , "sizin gibi g.saraylıları tanıdığım için çok mutluyum", "oğlun ismail büyüdüğünde, yaptığın bu hareketin ne manaya geldiğini idrak edecek hem sana olan saygısı, hem de g.saray'a olan sevgisi katlanacaktır."
sözün bittiği yer budur herhalde diyorum ve kurtuluş savaş'ı yıllarında tüm şehit düşenlerin yüzü suyu hürmetine, aslında dolu bir insan olduğunu bildiğim tunca'ya, basında daha eğitici bir rol üstlenmesi gerektiğini söylüyorum.
o zaman, vatan işgal altındayken harrington kupası oynayanların değil de çanakkale, sina, gazze, filistin, galiçya, kafkasya gibi cephelere gönüllü olarak gidip, ay yıldızlı bayrağımız için şehit olan galatasaraylıların karşısına daha rahat çıkabilir ahrette... kim bilir?
alpaslan dikmen
fotogol-17.11.2007
meriç tunca'nın fenerbahçelilik anlayışını karşı sütunda okudunuz sanırım! maalesef fenerbahçelilerin çoğunluğunun da aynı duygularda olduğunu bilmek en azından bir sporsever
olarak bana ıstırap veriyor; bir yandan da galatasaraylı olduğum için allaha şükrediyor ve farklı bir gurur duyuyorum.
geçmişten uyduruk hikayeler anlatmış tunca; ben de size çok yakın zamanda yaşanan gerçek bir olayı anlatayım. sanırım f.bahçelilik ile g.saraylılık arasındaki farkı da böylece daha iyi anlatmış olurum.
ankaradaki ultraslanların başındaki arkadaşlarımızdan birisi geçen gün ultraslan forumuna hepimizi ağlatan bir yazı yazdı. yazıyı yazan şahıs öyle bedavadan bir adam da değil; ankaralı aslanların kurucularından ve yeri geldiği zaman g.saray için canını ortaya koymuş olan aslanlardan biridir hem de... ama yine de takım sevgisinin insanliğin önüne geçmesine izin vermemiş adam gibi bir adamdır.
yazdıklarının satırına dokunmadan aktarıyorum;
"çocuğuna fenerbahçe forması almak"
hayatım g.saray'la geçti dersem yalan olmaz. tanıyanlar iyi bilirler. hatta okul yaşantım boyunca arkadaşlar bana hep "cim bom ersin" derlerdi. bundan 3 yıl önce evlendim. allah nasip etti bir de oğlum oldu.
eşimin babası muhteşem bir insan, adı da erdal; ama tek kötü bir huyu var, o da fanatik f.bahçeli olması. aziz yıldırım ile okul zamanı aynı evi paylaşmışlar, devamlı görüşürler.
oğlum şimdi 2 yaşına geldi, torununu çok seven kayınpederimle aramızda son zamanlarda tatlı bir rekabet başlamıştı.
o oğlumu f.bahçeli yapmak istiyordu ama bana olan saygısından dolayı sadece f.bahçe marşı dinletebiliyordu. beni de sık sık sık yoklardı "ismail'e f.bahçe forması alacağım" diye; ama benin nasıl bir g.saraylı olduğumu bildiği için buna cesaret edemezdi.
geçen hafta kayınpederim öksürmeye başladı, öksürük bir hafta geçmeyince doktora götürdük ve adeta yıkıldık.
lanet olası "kanser" dediler. bir ay ömür biçtiler. ne yapacağımı şaşırdım. kayınpederim olmasına rağmen ama en az kendi babam kadar çok sevdiğim bir insan çok kısa bir süre sonra artık hayata veda edecekti.
ellerim ayaklarım titreyerek kendimi fenerium'a attım. bu, şoktaki bir insanın mı, yoksa babasına son vazifesini yapmak isteyen insanın ruh hali miydi ben de anlamadım.
mağazanın içi olduğu gibi sarı-lacivertti. zaten ortam kötü idi, ben de kötüydüm; daha kötü oldum. paranoyak gibiydim, tüm insanlar hep bana bakıyor gibi hissettim.tezgahtara kısık bir sesle ve utanarak "2 yaşa göre bir f.bahçe forması" dedim.
(allah'ım ben ne yapıyordum; kendime inanamıyordum ama artık ok yaydan çıkmıştı.)
"beyefendi arkasına alex mi, carlos mu yazalım?" diye sordu tezgahtar; bir an duraksadım
ve gözlerimden yaşlar süzülürken ağzımdan şu cümle çıktı: "hayır; erdal dede!"
bu yazıyı bizler gözyaşları içerisinde okuduk. yazıya yorum yapan genç-yaşlı tüm ultraslanlar ise allah'tan şifa dileklerini iletirken hep olumlu mesajlar verdiler. çünkü mevzu bahis olan bir insan hayatıydı. bir insanın son nefesinde de olsa mutlu olmasıydı.
bakalım ne yazmış ultraslanlar: "futbol sadece futboldur" , " ....ve hayat sadece futbol değildir" ,"bir g.saraylıdan beklenecek hareketi yapmışsın" , "böyle bir durumda renk ayrımı yapmak çok saçma olurdu zaten", "işte bu yüzden g.saraylıyız" , " sen o formayı almakla bizi yücelttin bence","kelimelerle tarif edilemez bir erdem göstermişsin" , "mevzubahis bir can ise renkler teferruattır" ,"eğer kayınpederinin ömrüne bir gün katacaktıysa keşke sen de bir f.bahçe atkısı taksaydın" , "sizin gibi g.saraylıları tanıdığım için çok mutluyum", "oğlun ismail büyüdüğünde, yaptığın bu hareketin ne manaya geldiğini idrak edecek hem sana olan saygısı, hem de g.saray'a olan sevgisi katlanacaktır."
sözün bittiği yer budur herhalde diyorum ve kurtuluş savaş'ı yıllarında tüm şehit düşenlerin yüzü suyu hürmetine, aslında dolu bir insan olduğunu bildiğim tunca'ya, basında daha eğitici bir rol üstlenmesi gerektiğini söylüyorum.
o zaman, vatan işgal altındayken harrington kupası oynayanların değil de çanakkale, sina, gazze, filistin, galiçya, kafkasya gibi cephelere gönüllü olarak gidip, ay yıldızlı bayrağımız için şehit olan galatasaraylıların karşısına daha rahat çıkabilir ahrette... kim bilir?