• 1
    üzülerek görüyorum ki çoğu galatasaraylının kaçırdığı bir gerçek. son günlerin moda sözü ise
    "kimse galatasaray forması giyen adama hakaret edemez" hatta bunu abartıp "kimse galatasaray forması giyen adamı eleştiremez" seviyesine getirenler bile var.

    bu sözleri okudukça, duydukça sinirleniyorum. çubuklu tosun* kendini yere attığında hakaret etmeyen kalmamıştır diye düşünüyorum. işte bir galatasaraylı oyuncu kendini yere attığında tosuna ettiğim küfürlerin en az 2 katını ediyorum.

    kimse galatasaray formasını bu şekilde aşağılayamaz. efsanemiz dediğimiz, keşke hayatta olsa da saygımızı gösterebilsek, elini öpsek, örnek alsak, örnek göstersek dediğimiz isim metin oktay. daha fazla söze gerek yok herhalde?

    galatasaray forması okları üzerine çeker. galatasaray forması giyen oyuncu örnek olmak zorundadır. rakibine saygılı olmak zorundadır. galatasaray ilköğretim okulu, lisesi, üniversitesi ve spor kulüpleri bu felsefe ile yürütülür. galatasaray kültürü seçkin bir kültürdür. bu ülkenin üst tabakasıdır. bunu büyüklerimiz bu güne kadar fazlasıyla korudu. sıra yavaş yavaş bize geçiyor ama o kadar bilinçsiziz ki.

    örnek alınan taraftar fenerbahçe taraftarı oldu bir anda. kayıtsız şartsız destek vermek iyi bir şeymiş gibi gösterildi medya tarafından. küçümsenemeyecek sayıda galatasaray taraftarı da bu felsefeyi benimsedi.

    tam bu sırada çok sevdiğim bir hikayeyi anlatmak istiyorum. sözlükte ykaraca çok güzel bir anlatım yapmış ve onun hikayenin bulunduğu bölümünü alıntılıyorum.
    ------------------------------------------------------------------------
    atmışlı yılların hemen başı... galatasaray futbol takımı'nın, seneler süren ve sürecek olan baba gündüz devirleri... baba gündüz'ün "baba" ismiyle müsemmalığı sadece babacanlığından, şefkatinden ibaret değil. baba ketumluğunu ve otoriterliğini de taşıyor üzerinde gündüz kılıç.

    bahsettiğim sıralarda takım kötü neticeler almaya başlıyor. üst üste mağlubiyetler, yönetimi de rahatsız etmeye başlıyor, fakat kolay değil tabii üzerinde konuşmak. mevzubahis baba gündüz... sonra bir yönetim kurulu toplantısında, yönetimin en genç üyesi olan yirmili yaşlarda bir yönetici, baba gündüz'ün davet edilmesi ve kötü neticelerin izahatinin istenmesi fikrini ortaya atıyor. dönemin başkanı ulvi yenal dahi, "yahu baba gündüz'den bahsediyoruz. iyi misin?" tavrı takınıyor ama bizim genç kararlı... sonunda kabul ettiriyor, davetiye baba'ya ulaştırılıyor. tabii başkan ulvi yenal'ın, "çağıralım ama soruları sen sorarsın." şartıyla birlikte...

    baba gündüz yönetim kurulunun huzurunda... kimseden ses çıkmıyor bizim gencin dışında..: "gündüz bey! takım son zamanlarda çok kötü sonuçlar aldı. sizin bu sonuçları bize izah etmek gibi bir mükellefiyetiniz var. neden takım bu kötü sonuçları alıyor?!"

    baba, biraz şaşkın, soruları büyük bir nezaketle cevaplar. toplantı bitiminde baba gündüz bizim genci beklemektedir. "sizi öpmek istiyorum!" diye başlar söze..: "ben galatasaray'ın artık, sizin gibi, beni sorgulayabilecek gençlere sahip olduğunu görünce, galatasaray'ın bundan sonra sırtının yere gelmeyeceğine artık inanıyorum!"

    bu fotoğraf eleştiriye açıklığın fotoğrafıdır. bu fotoğraf demokrasinin fotoğrafıdır. bu fotoğraf cesaretin fotoğrafıdır. bu fotoğraf, şahsiyetlerini atıp bir kenara, sadece galatasaray'ı gündeme alabilenlerin fotoğrafıdır. bu fotoğraf bizatihi galatasaray'ın fotoğrafıdır...

    edit: bu soruyu soran kişi şu an yöneticimiz olan sedat doğan'ın babası profesör izettin doğan'dır. hatırlatma için captano'ya teşekkürler.
    -----------------------------------------------------------------------

    galatasaray taraftarı en çok kendi oyuncusunu eleştirmelidir. galatasaray kültürü budur.
  • 3
    taraftarın görevinin takımını objektif bir şekilde değerlendirmek olduğunu düşünmüyorum. taraftarlığın temel misyonunun da oyuncuları, teknik heyeti vs. eleştirip yola getirmek olduğunu zannetmiyorum.

    taraftarlık olumsuzluklara gözü kapatmak değil, görünen olumsuzluklara rağmen yapıcı olmak, destek vermektir. sadece oyununu beğenmediğimiz adama gerek gerçek, gerek sanal ortamda paldır küldür saldırıp "ben takımı düşünüyorum" demek değildir. o eleştirinin takıma zarardan başka gram şey katmayacağını bilmektir.

    elbette burada sınırlar var, galatasaraylılığa yakışmayan şeyler yapan bir futbolcuyu savunmayı olumlamıyorum. neticede taraftar her zaman galatasaray tarafında olacaktır, galatasaraylılığa aykırı şeyler, rakibe tükürmek, taraftarı tahrik etmek gibi durumlarda seçim oyuncudan değil galatasaraylılıktan yana olmalıdır.

    bir oyuncu kendini yere attıysa ana bacı sövüp takımdan def etmek yerine bu rahatsızlığı bildirmek ve internet çağını yaşadığımız şu dönemlerde tepkileri ilgili kişilere ulaştırmak zor değil. oyuncuya küfredenlerle, ne yaparsa yapsın baş tacı edenlerin birbiriyle didişmesi, sapla samanı ayıramamaktan geliyor bence.

    galatasaray forması bir zırhtır, ancak bu zırh oyuncuyu kötü oynadığı zaman ıslıklanmaktan, bir şey beceremediği zaman küfür yemekten, daha birkaç maç oynamışken "leş" diye anılmaktan korumalıdır. fazlası değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın