resim
Francesco Totti
Görev:Menajer
Takım:-
Yaş:48
Uyruk:İtalya
  • 208
    20 nisan 2016 roma torino maçında yaptıklarıyla olayın seyrini kendi lehine çeviren yaşayan efsane.

    spalletti denen çiğ süt emmiş keltoş takımın başına geçtiğinden beri takıktı reyize. (bkz: hoca bana taktı)

    ne hikmetse roma'nın sahibi, dümbük pallotta da sinsi spalletti'den yana tavır alıp reyizin son arzusu olan bir sene daha roma'da oynama isteğine karşı çıkıyordu. kadirşinas roma taraftarı, başkanına ve hocasına "`siz kim köpeksiniz ulan?`" diye diklense de reyizin artık gitmesini isteyen pavalı köpek sürüsü de hiç az değildi. real'ler, mençıstır'lar isterken "ben roma çocuğuyum, olmaz oluyum... kıps ;)" yapan totti reyizin taşaklarını mumyalayacaklarına, kadirbilmezliğin dibine vuran bu çaşıt sürüsü; acaba il capitano bu sezon kaç maç oynayabilmiş de günah keçisi ilan ediliyor merak etmiş miydi acaba? ben söyleyeyim: torino maçıyla birlikte ligde sadece 9 maçta oynayabildi. onda da hepi topu 283 dakika süre alabilmiş. bu mu lan kulübü batıran adam?

    neyse bu olayın evveline gidelim, hafta sonu oynanan atalanta maçı 3-2 atalanta üstünlüğüyle sürerken dakika 78'te totti'yi oyuna aldı bu spalletti denyosu. aklınca maç böyle biterse totti'yi taraftarın önüne atacaktı. "bakın ben oynatıyorum ama herifte iş yok!" diye reklam yapacaktı. tabii spalletti'nin güttüğü koyun kadar totti'nin hoplattığı çoban var. 85'te güzel bir gol iteledi atalanta ağlarına. maçı 3-3'e getirdi. akabinde de dehşet-ül vahşet bir havalı tek pasla kaleciyle karşı karşıya bıraktı dzeko'yu ama golü atamadı boşnak kalası. maç 3-3 bitti. maç sonu spalletti dürzüsü ne açıklama yapsa beğenirsiniz? "totti'nin attığı gol benim için bir anlam ifade etmiyor, gol atmak modern futbolda her şey değildir; hız, güç, çaba da lazım..." dedi. bununla da yetinmeyip "totti'yle dzeko'yu kıyaslayıp durmayın, totti'siz 9 maç kazandık..." diyerek hariçten gazel okumaya devam etti. günahı boynuna, soyunma odasında kavga da etmişler bu maçtan sonra. her ne kadar iki taraf da reddetse de ateş olmayan yerden duman çıkmaz. hatta vuruştukları da söyleniyor. ne kadar doğru bilemiyorum.

    yamulmuyorsam bu maçın ertesi günü, spalletti denen hırt yeni açıklamalarıyla tüy dikmeye devam etti. bu sefer alttan aldı tabii. espri bilenem yaptı: "totti'ye kızgınım; biz onu koskoca 15 dakikalığına oyuna alıyoruz, o ise iki gol atacağına sadece bir tane atıyor, keh keh keh*..."

    yezid medya mensuplarına böyle açıklamalar yapadursun, roma radyosu şöyle bir haber geçti: "spalletti'nin, eğer totti'nin sözleşmesi 2017 yazına kadar uzatılırsa ben seneye yokum, dediği öğrenildi..."*

    bu kadar tantananın ardından fısıltı gazetesi de boş durmuyordu. italya'nın tahir kum'u olarak nam salan gianluca di marzio denen herif, reyizi her gün yeni bir takıma gönderiyordu:

    -totti leicester'da...
    -totti çin'e gidiyor...
    -totti new york cosmos'ta...

    işte böyle kaotik bir ortam vardı roma'da bugünkü (dünkü) torino maçı öncesi. maç esnasında da işler iyi gitmedi zaten. 81. dakikada 2-1 geriye düştüler. spalletti gundisi, atalanta maçında yapamadığını yapıp il capitano'yu küçük düşürmek için iyiden iyiye maçın son dakikalarını bekledi bu sefer. 86'da oyuna giren reyiz de girer girmez bir tane yağladı. kameralar o anda kel zırtapozu gösterdi: yumurta kafasını kaşıyordu. muhtemelen de "hay amk!" diye geçiyordu içinden. ama mevzu derindi ve henüz bitmemişti. golden 2,5 dakika kadar sonra penaltı kazandı roma. o dakikada skor 2-2'yken penaltı atmak "g"üven "ö"zveri ve "t"ecrübe ister. haliyle topun başına başgan geçti ve kendisinin 2. takımının 3. golünü yerleştiriverdi kalecinin uzanamayacağı köşeye. allah'ın gariban endonezyalı girişimcisinin 100 milyon avrosunu sağa sola sıvayan mancini, genoa deplasmanında yenilerek yerinde sayınca, aldığı bu galibiyetle puan tablosundaki üçüncülüğü yani şl bileti iyiden iyiye sağlamlaştı roma'nın zira hemen peşindeki inter'le farkı 7'ye çıkarmış oldu.

    kısacası kuyusunu kazmaya çalışan spalletti'yi böyle epik, böyle ibrahimtatlısesvari bir şekilde pezevenklerin elinden kurtarmış oldu totti reyiz. şu saatten sonra jül sezar mezarından çıkıp gelse gene de totti'yle taşak kırıştıramaz roma'da ve dahi italya'da. bakalım ilerleyen günler nelere gebe?*

    bu arada golleri de ekleyelim tam olsun: https://streamable.com/sri1

    edit: spalletti dümbeleğinin maç sonrası açıklamaları:

    -totti'nin yaptıkları ondan istediğim şeylerdi. (adamın hem kuyusunu kazıyor, hem 4 dakikada 2 gol atmasını bekliyor hırbo)
    -eğer takımın savaşmaya ihtiyacı varsa totti seçilebilecek en iyi oyuncudur. (hani totti'siz 9 maç kazandıydın lan kapçık?)
    -benim seçimlerimi beğenmiyor. takımı dengeleyebilecek miyiz bilmiyorum ama elimden geleni yapacağım. diğer oyuncular üstündeki inandırıcılığımı da kaybetmemem gerek. (yav he he)
    -onu oyuna daha erken alabilirdim aslında ama torino'nun ikinci golü soğuk duş etkisi yaptı. (bre müptezel, torino 2. golünü 81'de attı zaten. sen de totti'yi 86'da oyuna aldın. "daha erken"den kastın 5 dakikacık mı fışkı?)

    https://www.youtube.com/watch?v=MZIKMMYpUE8

    ey meczup spalletti şu videoya iyi bak. sen o yağır kafanı kaşırken taraftarlar hüngür hüngür ağlıyor totti'nin attığı gollere.*

    "yenik iken mümkün müdür galibiyet?
    yatıp kalkıp totti'ye dua et.
    senin gibi dürzülerin yüzünden,
    serie a'dan da soğuyacak bu millet.

    zenit'teki hali sakın unutma,
    totti'ye dil uzatma sebepsiz.
    sen roma'ya gene gelirdin amma,
    sıralaman kaçtı bilemezdin yüreksiz..."
  • 209
    yabancı hayranı romantikleri yine gün yüzüne çıkarmış topçu. burada totti'ye sayfalarca entry kasar barış ö.'nün 13 mart 2011 ankaragücü galatasaray maçında yaptıklarını hatırlamaz. varsa yoksa totti neden varsa yoksa totti çünkü surat parlıyor, neden totti çünkü el capitano falan filan, neden totti çünkü totti'nin hollywood piçi suratına karşın barış özbek'in altıgen suratı. o efsane günü hatırlamak isteyenler için; https://www.youtube.com/watch?v=kjNSTXWfmDA
  • 219
    --- alıntı ---

    italya 1. futbol ligi (serie a) takımlarından roma’nın emektar kaptanı francesco totti, astronomik ücretlerle takım değiştiren meslektaşlarını eleştirdi.

    abd'de yeni sezon hazırlıklarını sürdüren roma'nın simgeleşen isimlerinden totti, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yeşil sahalarda yüksek ücret nedeniyle takım değiştiren oyuncular hakkında değerlendirmelerde bulundu.

    hiçbir zaman para için kulüp değiştirmeyeceğini vurgulayan italyan yıldız, "futbolcular, günümüzde oynadıkları takıma tutkuyla bağlı olmaktansa parayı tercih ediyor. işte bu, benimle diğerleri arasındaki fark. onlar, yürekleriyle oynayan sporcular değil. başarılar elde etmek ve daha fazla para kazanmak için forma değiştirmeyi tercih ediyorlar. göçebe gibiler. parayı düşünseydim, 10 sene önce roma'yı bırakırdım." ifadelerini kullandı.

    25 yıllık profesyonel futbolculuk kariyerinde sadece roma forması giyen totti, "bazen ben de abd'de oynamayı düşündüm ama sarı-kırmızılı formayı çıkarmamak, her zaman kalbimden gelen bir seçim. benim için paranın da ötesinde şeyler var, tutku var." değerlendirmesinde bulundu.

    stada giden taraftarların bir oyuncuyu hep aynı forma ile görmek istediğini ve farklı takıma gitmesini ihanet olarak algıladığını belirten emektar futbolcu, gonzalo higuain'in juventus’a transferini ise "felaket" olarak niteledi.

    --- alıntı ---

    kaynak:ligtv
  • 222
    veda mektubu;

    "27 yıl önce, roma’daki apartman dairemizin kapısı çalındı. annem fiorella kapıya cevap vermek için kalktı. kapının diğer tarafında kimin olduğu futbol kariyerimi tanımlayabilirdi.

    annem kapıyı açtığında, bir grup adam kendilerini futbol direktörleri olarak takdim etti.

    fakat roma’dan değillerdi. kırmızı ve siyah giyiyorlardı.

    a.c. milan’dan geliyorlardı ve ne pahasına olursa olsun gelip onlar için oynamamı istiyorlardı.

    annem ellerini kaldırdı. sizce o beylere ne söylemiş olabilir?

    roma’da çocuk olduğunuzda önünüzde yalnızca iki seçenek vardır: kırmızı veya mavi. roma veya lazio. fakat benim ailemde yalnızca bir seçecek vardı.

    ne yazık ki ben henüz küçük bir çocukken öldüğünden, büyükbabamı tanıyamadım. fakat o bana harika bir hediye bıraktı. ne kadar şanslıyım ki, büyükbabam gianluca çok büyük bir roma taraftarıydı ve bu sevgiyi, bana ve kardeşime aktaracak olan babama teslim etmişti. roma’ya olan sevgimiz, nesiller boyu varlığını sürdürdüğümüz bir şeydi. roma bir futbol kulübünden fazlasıydı. ailemizin bir parçası, kanımız ve ruhumuzdu.

    televizyonda çok fazla maç izleyemezdik. çünkü 80’li yıllarda, roma’da bile her zaman gösterilmezlerdi. 7 yaşıma geldiğimde, babam biletlerimizi aldı ve sonunda olimpiyat stadyumu’nda kurtlar’ı izleyebildim.

    gözlerimi kapatıp aynı hissi hatırlayabilirim. renkler, tezahüratlar, patlayan sis bombaları. stadyumda bulunan yaşam dolu bir çocuktum. etrafımdaki tüm o romalı taraftarlar içimdeki bir şeyi yaktı. bu deneyimi nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum.

    bellissimo. (güzel)

    bunun için yegâne kelime.

    şehrin bizim tarafı san giovanni’de, beni elimde veya ayağımda bir futbol topu olmadan gören kimse olduğunu sanmıyorum. parke taşı sokaklarda, katedraller arasında, meydanlarda, her yerde futbol oynardık.

    genç bir çocukken bile, bu benim için sadece futbola duyulan sevgiden fazlasıydı. bunu kariyerim haline getirmenin hırsına daha o zamanlar sahiptim. odamın duvarında roma’nın kaptanı giannini’nin posterleri ve gazete kupürleri asılıydı. o bir ikon, bir semboldü. o, tıpkı bizim gibi roma’lı bir çocuktu.

    ve sonra, ben 13 yaşındayken, kapımız çalındı.

    a.c. milan’dan gelen adamlar kulüplerini katılmamı istiyorlardı. büyük bir italyan kulübü’nde başarılı olma şansı. neyi seçerdim ki?

    peki, benim kararım değildi tabii ki.

    patron annemdi. hala patron o ve oğullarına oldukça bağlıdır. her italyan anne gibi biraz fazla korumacıdır. bir şey olabileceği korkusuyla evden ayrılmamı istemedi.

    direktörlere “hayır, hayır” dedi. söylediklerinin hepsi buydu. “üzgünüm. hayır, hayır.”

    ve son. ilk transfer teklifim patron tarafından geri çevrilmişti.

    babam, beni ve abimi hafta sonları maçlarımıza götürüyordu ancak pazartesiden cumaya sorumluluk annemdeydi. milan’a hayır demek zordu. çünkü ailemiz için büyük bir para anlamına geliyordu. fakat annem o gün bana bir ders verdi. hayattaki en önemli şey, evindir.

    sadece birkaç hafta sonra, genç takım maçlarımdan birinde izlendikten sonra, roma bana bir teklifte bulundu. sarı ve kırmızıyı giyecektim.

    annem bilmişti. o benim kariyerime çok farklı şekillerde yardım etti. evet, koruyucuydu -ki hala öyle!- fakat benim her gün sahada olduğumdan emin olmak için çok fazla fedakarlık yaptı. o ilk yılların onun için zor olduğunu biliyorum.

    antrenmanlara beni götüren annemdi. sahanın dışında beni beklerdi. ben antrenman yaparken iki, üç, bazen dört saat beklerdi. yağmur, soğuk dinlemeden beklerdi.

    benim hayallerime kavuşabilmem için bekledi.

    maçtan 90 dakika öncesine kadar olimpiyat stadı’nda roma formasıyla ilk maçıma çıkacağımı bilmiyordum. tesislerimizden sahaya gidene kadar otobüste oturdum ve heyecanım büyüdü. önceki gecenin uykusundan kalan tüm sükunet de gitmişti. roma taraftarı diğer herkesten farklıdır. roma formasını giydiğinde senden çok şey beklerler ve kıymetini ispat etmelisindir. hataya yer yoktur.

    ilk maç için sahaya çıktığımda evim için oynamanın gururuyla dolup taşıyordum. büyükbabam için. ailem için.

    25 yıl boyunca baskı –ayrıcalık- asla değişmedi.

    elbette hatalar oldu. hatta real madrid için roma’dan ayrılmayı düşündüğüm bir an bile vardı. çok başarılı bir takım, belki de dünyanın en güçlü takımı, onlara katılmanı istediğinde başka bir yerde hayatın nasıl olabileceğini düşünmeye başlarsın. roma başkanıyla konuştum ve bu bir fark yarattı. ama sonuçta ailemle yaptığım konuşma, bana hayatın ne ile ilgili olduğunu hatırlattı.

    ev her şeydir.

    roma 39 yıldır evim oldu. futbolcu olarak da 25 yıldır evim. umarım ligi kazanırken ya da şampiyonlar ligi’nde oynarken roma’nın renklerini mümkün olduğunca yükseğe çıkarmış, yapabildiğim en iyi şekilde temsil etmişimdir. umuyorum ki sizleri gururlandırmışımdır.

    benim düzenini kurmuş bir adam olduğumu söyleyebilirsiniz. eşim ılary ile nişanlanana kadar ailemin evinden taşınmamıştım. geriye dönüp burada geçirdiğim zamanı ve neleri özleyeceğimi düşündüğümde, günlük şeyleri, rutini özleyeceğimi biliyorum. saatlerce antrenman, soyunma odasındaki sohbetler. en çok da takım arkadaşlarımla her gün oturup kahve içmeyi özleyeceğim sanırım. belki bir gün direktör olarak takıma dönersem, bu anlar hala orada olur.

    insanlar bana neden bütün hayatımı roma’da geçirdiğimi soruyor.

    roma benim ailem, arkadaşlarım, sevdiğim insanlar. roma deniz, dağlar, anıtlar. roma elbette ki, aynı zamanda romalılar.

    roma sarı ve kırmızıdır.

    roma, bana göre dünyadır.

    bu kulüp, bu şehir benim hayatım olmuştur.

    her zaman."
  • 223
    dünyanın her takımında rahatlıkla oynayabilecek, her kupayı rahatlıkla kazanabilecek, döneminin transfer ve kontrat rekorlarını rahatlıkla kırabilecek bir oyuncu olduğu halde, bir oyuncudan daha fazlası olmayı seçmiş bir adamın veda mektubudur.

    kahramanlar unutulmaz ama efsaneler asla ölmez.

    http://www.theplayerstribune.com/...tti-as-roma-english/

    --- alıntı ---

    people ask me, why spend your whole life in rome?

    rome is my family, my friends, the people that i love. rome is the sea, the mountains, the monuments. rome, of course, is the romans.

    rome is the yellow and red.

    rome, to me, is the world.

    this club, this city, has been my life.

    sempre.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın