• 955
    oynadığı futbol keyif veriyor bu adamların.pas pas pas hani siz bunalıyorsunuz ya..benim hoşuma gidiyor. başka takımın maçını izlemeye katlanamam ama galatasaray haricinde izlediğim tek takım barcelonadır. 3 tane pas üst üste yaparlar sonrasında mükemmel bir ara pası ve birileri kaleciyle karşı karşıya. işte futbol böyle zeki adamları izledikçe zevkli oluyor...
  • 956
    tüm de facto mağazalarında var mı bilmiyorum ama ankara antares de facto mağazasında çeşitli ürünlerini cüzi fiyata gördüğüm takım. 15-25 liraya t-shirtler, 30-40 liraya gömlekler, montlar falan. çok kaliteli değil ama modelleri hoş. gidip nike'tan 150 liraya portakal veya çamaşır suyu dökülmüş hissi veren formaları almaktansa buradan almak daha mantıklı.
  • 957
    bursa carrefoursa'daki de facto mağazasında çok güzel ürünlerini gördüğüm takım. tişörtler, kabanlar, kazaklar.. bir tane kazak vardı ki hele keşke fotoğraf çekseydim, barcelona'ya karşı herhangi bir sempati beslememe rağmen çok beğenmiştim ama yanımda onu alacak param olmadığı için sadece baktım.

    ayrıca bu konuyla alakası yok ama sarı-turuncu formaları çok çok kötü.
  • 959
    http://www.ntvmsnbc.com/id/25387607

    öyle nefret edilesi bir takımdır ki sanırım kendileri de bunun farkına varmaya başladılar ve böyle birşey yapmışlar. olay israil-filistin veya ispanyol-katalan yancılığı değil, bir futbol kulübün siyasetle bu kadar iç içe olmasıdır. abicim bu kadar ünlü, bu kadar iyi bir takımsın bırak seni seven zaten o halinle sevsin. zamanında siyasi olaylara karışmış bir halkın takımı olabilirsin. ama yıl olmuş 2012 hala statlarda kendi taraftarlarının yaptığı israil bayrağı açmalar, pkk bayrağı açmalar vs. taraftarları da aynı bunların. sana ne ulan başka ülkenin iç işlerinden?
  • 960
    sadece futbol oynamak değil işleri. sosyal anlamda da çok duyarlı bir takım olmuştur hep barcelona. en basit örneği unicef'in 1 sene boyunca ücretsiz reklamını formalarına almalarıdır. yine thy işçilerinin sendika hakkı kaldırıldığında, sponsorluğunu yapan thy'ye tepki göstermişlerdi. ve halen bazı oyuncuları thy'nın sponsorluğundan rahatsız.

    barcelona futbolcularını bilmiyorum ama katalan halkı herzaman mazlumdan yana olmuştur ve devrimci bir halktır. kendileri de çok ezilmişlerdir. yine ezeli rakipleri real madrid'in kurucu faşist diktatör general franco da kendilerine çok zulüm etmiştir. zaten iki takım arasındaki nefretin temel sebeplerinden biridir bu.

    galatasaray dışında bir takıma sempati duymam söz konusu değil ancak bu barcelona'nın her zaman duyarlı bir kulüp olduğu gerçeğini yok etmez. cesar'ın hakkı cesar'a.
  • 961
    real madrid'e transfer oldu diye figo'ya domuz kafası fırlatmış taraftları olan takım, her zaman mazlumdan yana olmuşmuş da, geçen yıl israilli asker gilad şalid'i çağıracaklardı filistin'in mazlum olduğu gün gibi ortadayken tepkiler üzerine çektiler daveti. bana göre taraftarlarının duyarlı(!) gibi görünme çabaları ağır reklam kokan hareketlerdir.
  • 965
    7 kasım 2012 celtic barcelona maçında topa sahip olma oranları %89. ayrıca maçta 955 pas atarak kendilerine ait olan pas rekorunu kırmışlar.*

    http://www.facebook.com/...t_count=1&ref=nf

    ama bu istatistikler maçı 2 - 1 kaybetmelerine engel olamamış. bu da akıllara sir alex ferguson'un sözünü getiriyor:

    (bkz: istatistik mini etek gibidir. çok fazla şey gösterir ama esas görülmesi gereken şeyi göstermez.)
  • 970
    daniel rojo'nun ibretlik hayat hikayesi.

    --- alıntı ---

    hayat benim için bir oyundu ve ben bu oyunu oynamayı çok seviyordum.

    franco ölünce barselona’da herkes katalan kesildi, komünist oldu. 13 yaşındaydım. lou reed dinliyor. bukowski okuyordum.

    15 yaşında eroinman oldum. babamın cebinden para çalıyor, mafia gibi giyinmeyi seviyordum. güzel kızlarla çıkıyor, sokakta başım belaya girdiğinde belimden silahımı çıkartıyordum.

    16 yaşında koluma dövme yaptırdım. sonra soygunlara başladım, evler, eczanaler, dükkanlar ve sonunda bankalar.

    1986’da hapishanede hepatit kaptım, sonra da aids oldum. ikisinden de yırtmayı başardım. her çıktığımda bankalara dadanıyordum. haftada beş banka soyduğum olmuştur. bütün kariyerimde de 500 olmuştur galiba... soygun da futbol gibidir. idman yaparsın; oynadıkça,çaldıkça daha iyi olursun. bana milyoner lakabını taktılar.

    1989’da la modelo hapishanesinden çıktığımda bir kafeye gittim, 2 saat sonra bir başka bankayı soymaya karar verdim ve soydum.

    şimdi 50 yaşına geldim. barselona’da zaragoza mahallesinde yaşıyorum. artık temizim, uyuşturucu kullanmıyorum, içki içmiyorum, kendimi aileme adadım.

    kendimi o hayattan kurtardığımda sene 1997 idi. boyum 1.95 kilom 120. yakın koruma olarak çalışıyorum uzun yıllardır. rolling stones’un ispanya turnesinde de yanlarında olan bendim.

    futbol dünyasına rijkaard sayesinde girdim. benden futbolcuları barselona’nın gece kulüplerinde arkalarını kollamamı istemişti. çok içip kendi başına eve dönemeyecek olanları sırtlayıp evlerine bırakıyordum. peşlerinde çok kadın vardı. bir gün futbolculardan biri, gece kulübünde vip bölümünde iki kızla sevişirken, kızlar telefonlarıyla fotoğraflarını çekmişler. o telefonları imha ettim. benim işim onları barselona’da temiz tutmaktı.

    cruyff ve neeskens hayranıydım çocukluğumda. messi’yi idmanlara götürür getirirdim. onun hayatta anlatacağı fazla hikayesi yoktur. yemek yerken benim soygun maceralarımı dinlerdi. messi bu yaşa kadar sadece futbol oynadı ve çalıştı. hayatı keşfettiğini sanmıyorum. belki bundan sonra tadını çıkartır hayatın.

    rijkaard gidince işi bıraktım. arada bir barcelona maçlarına gidiyorum. geçen yıl maç çıkışında futbolcuların çıktığı tünelde bekledim. messi beni görünce sarıldı, mascherano, karısı ve messi’nin sevgilisiyle yemeğe gittik. yemekten sonra arabayı messi kullanıyor ben yan koltukta oturuyordum. yerleri değişmiştik. beni evime kadar bıraktı. mutlu oldum... ben daniel rojo... bir zamanlar ian dury’den, “sex&drugs&rocknroll” dinlerdim... artık “milyoner” değilim...

    --- alıntı ---

    (la gazzetta, la razon, abc)
  • 971
    son zamanlardaki hayran kitlesi ergenlerden ya da futbol anlamayan insanlardan oluşan futbol kulübü. bakın burada futbolu seven, anlayan, barcelona'nın futbolunu beğenip, zevk alan insanlara lafım yok. benim burada amacım barcelona'yı eleştirmekte değil. sadece bir örnek vereceğim. bir tane arkadaşım var. barcelona hayranı ama futboldan bir parça anlamaz. forvetin, orta sahanın, savunmanın ne olduğunu, nerede olduğunu bilmez. hatta büyük bir hayranı olduğu messi'nin, david villa'nın ve fabregas'ın mevkiilerinin ne olduğu bile bilmez. sadece barcelona hayranı. buraya kadar bir sorun yok. hayran olabilir, sevebilir lakin bilmediğin bir konu hakkında sanki çok iyi bilirmiş gibi yorum yapmak nedir? selçuk inan'dan nefret eder bu arkadaşım ve benimde selçuk'a hayran birisi olduğumu bildiğinden sürekli üstüme gelir bu konuda. 'bir tane pas atıyor diye çok büyütülen futbolcu.' dedi bir keresinde ben de selçuk'un asist kralı olduğunu ve şampiyonlukta çok büyük katkısı olduğunu anlattım. bozuldu, geveledi ama 'sadece 1 senelik bir performans.' dedi. her neyse daha birsürü şey var ama en sonunda dayanamadım bir tartışma yaşadık arkadaşımla ve şimdi benimle konuşmuyor. bunu buraya neden yazdım bilmiyorum ama acayip doldum bu konuda sözlük ve paylaşmak istedim.
  • 972
    --- alıntı ---

    katalunya'nın bağımsızlığını istediği şu günlerde barcelona'nın la liga'dan çekilip fransa ligue 1'e katılması gündeme geldi.

    barcelona belediye başkanı xavier trias, barça'nın önümüzdeki sezonlarda la liga'dan ayrılıp ligue 1'de mücadele edebileceğini söyledi.

    ispanya'da yıllardır bağımsızlığını almak isteyen katalunya bölgesinde son dönemlerde ispanya'da yaşanılan ekonomik krizin artmasıyla birlikte bu isteklerin şiddeti daha da arttı. son günlerde çıkan söylentilerde ise barcelona'nın la liga'dan ayrılacağı gündeme geldi.

    fransa ligi'nin barça için bir alternatif olacağını belirten trias, afp'ye yaptığı açıklamada, "şu an için katalunya'da 3-5 takımla rekabetçi bir lig oluşturulamaz. o yüzden barcelona la liga'dan ayrılıp fransa ligue 1'de oynayabilir. barça ligden ayrılmak durumunda kalırsa bu ispanya 1. ligi de olabilir fransa da olabilir." dedi.

    barcelona'nın tüm katalan halkını gururlandırdığını da söyleyen trias, "yıllar önce bu kulüp katalunya milli takımı için bir örnek oluşturdu. takımın çok iyi oynaması da hepimizi gururlandırıyor." ifadelerini kullandı.

    --- alıntı ---

    goal.com
  • 973
    katalonya bağımsızlığını ilan ederse kurulacak katalan liginde nasıl bir yarışın içinde olacağı merak edilen takım.
    fc barcelona dışında şampiyon çıkma ihtimali < iskoçya'da celtic-rangers dışında şampiyon çıkma ihtimali < anadolu'dan şampiyon çıkma ihtimali

    o değilde el clasico da tarih olacak. ancak şampiyonlar liginde karşılaşabilecekler. son günlerde bıkmıştık zırt pırt el clasico olmasından ama yine de heyecanlanıyorduk. ayrıca iki devin de ekonomisi kısa vadede zarar görecek. ayrılmayın lan. kardeş kardeş yaşayın :( yılda 2 el clasico'ya ihtiyacı var bu insanların.
  • 975
    --- alıntı ---

    aslında her şey 113 yıl önce başlamıştı. 22 kasım 1899’da bir isviçrelinin verdiği ilanla...

    “arkadaşımız ve yoldaşımız hans kamper eski isviçre (futbol) şampiyonu şehirde futbol maçları düzenlemek istiyor. bu oyun hakkında heyecan duyan herkesi gazetenin binasında herhangi bir salı ya da cuma akşamı 9-11 arasında bekliyor.”

    annesini tüberkülozdan kaybettikten sonra zürih’e taşınan kamper ailesinin küçük oğlu hans, sporla iç içe büyümüştü. bisiklet, atletizm, golf, tenis, rugby derken futbola sevdalanmıştı basel kaptanı. iş onu lyon’a sürüklediğinde, o zamanlar futbola fransız olan kentte yine rugby topunun peşinden koşmuştu.

    ne zaman ki 21 yaşında dayısını ziyaret etmek için barselona’ya gitmiş, bir efsane de böylece doğmuştu. şehre aşık olan kamper, hemen katalanca öğrenmeye başlamıştı. kısa sürede de adının katalancasını kullanmayı tercih etmişti: joan gamper.

    bir taraftan muhasebe işlerine bakıyor, diğer taraftan isviçre gazeteleri için muhabirlik yapıyordu. her ne kadar protestan toplulukla futbol oynasa da, bu onu kesmiyordu. arada sırada yardımcı olduğu los deportes gazetesinde verdiği bir ilâna, bir hafta sonra 11 kişi cevap verince, 29 kasım 1899’da barcelona kurulmuştu. kaptanlığını yaptığı basel’in de renkleri alınınca, işlem tamamdı.

    zamanla katalan milliyetçiliğinin kalesi olmaya başlayan kulüp, adeta bir kültürel kimliğin futbol sahalarındaki karşılışığıydı. o zamanki statları les corts’ta oynanan maçta ispanyol milli marşı’nı ıslıklayıp ingilizlerin god save the queen’ini alkışlayınca olanlar oldu. zamanın muktediri diktatör primo de rivera, katalan milliyetçiliği propagandasıyla suçladığı isviçreliyi bir süreliğine sınırdışı etmiş, stadyumun da kapısına altı aylığına kilit vurmuştu. büyük buhran nedeniyle bütün malvarlığını kaybeden gamper, 30 ekim 1930’da intihar etmişti.

    başkanlardan josep sunyol, rejim taraftarlarınca 1936’da öldürülürken, ispanya iç savaşı sırasında amerika turnesine çıkan barcelona 1937’de faşizme dikkat çekmeye başlamıştı. kulüp sol entelektüellerin desteğini alırken, 1957’de kapılarını açan statları camp nou katalanca’nın özgürce konuşulabildiği tek yer olmuştu.

    ilk defa 1968’de başkan narcis de carreras’ın konuşmasında yer verdiği kulübün mottosu mes que un club (bir kulüpten daha fazlası) o tarihten beri hep kullanılıyor. katalunya’ya özerklik verilmesi kampanyasının da merkezi olan camp nou, general franco tarafından sürgüne gönderilen katalan politikacı josep tarradellas’ın 38 yıl sonra 1977’de vatanına dönüşünden sonra ilk ziyaret ettiği yerlerden biriydi.

    formasına uzunca bir süre reklam almayan barcelona, 2006’da unicef ile imzaladığı sözleşme doğrultusunda beş yıllığına kuruluşun logosunu formasında taşımayı kabul ederken, projelere de her sene 1.5 milyon avro vermeye başlamıştı. dünyanın birçok kıtasında yoksulluğa, açlığa, hastalıklara dikkat çeken kulüp, ekvador, nepal ve ruanda’daki mülteci çocuklara yardım eli de uzatmıştı. malum formasına başka reklam aldığında, tartışılan tek kulüp de o olmuştu.

    şimdi olmasa da, bir gün ispanya’dan ayrılmaya kararlı gözüken gaudi ve dali’nin topraklarının sakinleri kazanınca, bir inanışa göre katalanlar özgürleşiyor, kralın takımı real madrid gülünce, ispanya bütünleşiyor. fakat bardağın neresine bakarsanız bakın, barcelona bir kulüpten çok daha fazlasını ifade ediyor.

    --- alıntı ---

    ali murat hamarat
App Store'dan indirin Google Play'den alın