resim
Elvir Baljić
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:50
Uyruk:Bosna-Hersek
  • 62
    "kefen giyerim, galatasaray forması giymem" sözünü malesef sarfetmiştir.

    şimdi tv'lere çıkıp inkar ettikçe kendisini daha fazla küçültüyor. en doğrusu, "gençtim, toydum, beni gaza getirdiler söyledim ama pişmanım" demesiydi zamanında.

    en az hasar veren söz doğru sözdür. yalan söyledikçe hasar artar, kişilikler yok olur, insan onuru kaybolur.

    oğuzhan özyakup'da melo'ya tükürdü diyerek iftira attı, tam iki sezonuna mal oldu. tabi onlar bunu anlamazlar, çünkü ...
  • 63
    john benjamin toshack döneminde 16 milyon dolar gibi sağlam bir transfer ücretiyle real madrid'e transfer olarak hayatının vurgununu yapmış olan boşnak sol bek. ercüment'li, mususi'li kadronun önemli isimleinden biriydi; nitekim yıldızı parlayan her anadolu takımı topçusu gibi soluğu istanbul'da aldı. ancak hikayenin geri kalanında alışık olmadık şekilde avrupa'nın en büyük kulüplerinden birine gitti. aynı toshack 12 milyon dolara da geremi'yi aldırdı real madrid'e; o hayvani transfer ücretlerini, varsa menejer paralarını, komisyonlarını falan o dönemlerde kimse dile bile getirmedi...
  • 67
    kefen giyerim galatasaray forması giymem dedikten 3 sene sonra galatasaray forması giyen futbolcu.

    o dönem sözlük, twitter olsa, sıradan birfutbolcu yüzünden galatasaray'ı bıracaklar kaç kişi olurdu acaba? heralde 1-2 mn taraftar ama sevdalı olmayan bırakırdık.

    edit : gelen bir kaç mesaja karşın, bu sözleri doğru mu bilmiyorum, ama bu söylentiyi doğru kabul edip, yangın çıkaracakları tahminledim sadece.
  • 69
    buram buram nostalji kokan futbolcu. 90’lar fenerbahçesi. baliç, boliç bir de moldovan. ama en çok da baliç. bana 90’ları çağrıştırdıklarından mı, yoksa o dönem ligi domine ediyor oluşumuzdan mı bilmiyorum ama bende olumlu hisler uyandırıyor bu isimler.

    ancak baliç’le ilgili şöyle iki gerçek var ki çok şaşırtıcı, hatıralarla pek örtüşmüyor.
    1. galatasaray kariyeri, fenerbahçe kariyerinden uzun.
    bizde 2,5 sezon oynamış. fb’de ise biri kiralık olmak üzere yalnızca 2 senesi var.

    2. 186 boyundaymış.
    daha çok pırpır 1.76lık bir forvet gibi kalmış aklımda. boliç de 186’ymış misal. bunlar garip şeyler.
  • 73
    fenerbahçe kökenli olup da direkt veya dolaylı olarak galatasaray'a gelen ve galatasaray'da fenerbahçe'de oynadığı süreden daha uzun yıllar forma giyen futbolcular fubolu bıraktıklarında, ağızlarında anında bir değişme/gevşeme oluyor. galatasaray'dan fenerbahçe'ye giden futbolcularda ise bu yok mesela. semih yuvakuran örneğin. semih 1984-1990 arası galatasaray'da forma giymiş ve kariyerindeki en büyük başarıları galatasaray'da yaşamış bir eski futbolcu. 1990'da olaylı bir şekilde fenebahçe'ye geçmiş ve 1996'da futbolu fenerbahçe'de bırakmış. galatasaray'da oynadığı süre ile fenerbahçe'de oynadı süre aynı. forma giydiği maç, kazandığı kupa sayısı galatasaray'da fersah fersah fazla. ama kariyerinden bahsederken adamın ağzından fenerahçe'den başka takım adı çıkmıyor. "ölümüne galatasaraylıyım" dese inanmam, kimse de inanmaz ama galatasaray'ın adını ağzına dahi almıyor. fatih akyel, emre belözoğlu da öyle. emre son yıllarda biraz "kariyerimi galatasaray'a borçluyum" minvalinde bir şeyler mırıldanmaya başladı ama "galatasaray" bile diyemediği onlarca röportajı var son 10 senede. fatih akyel bugün dahi "galatasaray'dan ayrıldığına pişman mısın" sorusunu cevaplarken eveleyip geveleyip sonunda "pişmanım diyemem"e bağlıyor cevabını. bunun belki de tek istisnası tanju çolak. 5 sene galatasaray, 2 sene fenerbahçe kariyeri var tanju'nun ama son 20-25 senedir açık açık "ben galatasaraylıyım" diyebiliyor. fenerbahçe'de oynarken bambaşka ve tahrik edici konuşmuş ben de biliyorum ama futbolu bıraktıktan sonra taraf olduğu takımı açıklamaktan beis görmemiş. tanju haricinde galatasaray kökenli hatta direkt galatasaray taraftarı bildiğimiz oyuncuların fenerbahçe yıllarında çok hızlı bir şekilde "fenerbahçelileşmesi"; fenerbahçe kökenli olup da florya'ya gelenleri bizim bir türlü "galatasaraylılaştıramamamız" benim için hep merak edici bir konu olmuştur. dikkatimi çekmiştir, böyle devam ettiği sürece de çekmeye devam edecektir. bu durumun bence en net örneği de elvir balic'tir.

    balic 1998 yaz'ında bursaspor'dan rekor bir bonservisle fenerbahçe'ye geldi. 1999 yazında da rekor bir bonservisle fenerbahçe'den real madrid'e gitti. fener'de bonservisiyle oynadığı süre 1 sene. 2000'de real madrid'ten kiralık olarak fenerbahçe'ye tekrar transfer oldu balic ama 2000-2001 sezonundaki şampiyonluklarına kayda değer bir katkısı yok. o dönem hatta mustafa denizli'nin kızıyla olan ilişki dedikoduları, gaziantespor maçından oyundan çıktığı için devre arasında stadı taksiyle terk etmesi vb. nedenlerle de nisan 2001'de kadro dışı kalmış bir futbolcu. efsane falan değil. güzel bir şekilde de ayrılmadı oradan 2001'de. o balic 2002 temmuz'unda fatih terim'in isteğiyle 28 yaşında galatasaray'a transfer oldu. fenerbahçe, beşiktaş gibi bir seçeneği yoktu. galatasaray tek ve son şansıydı ve biz camia olarak ona bu imkanı verdik. terim de, daha sonrasında hagi de ona hep güvendi. ben imza töreninde de, "eski açık sarı desene" belgeselinde de balic'in galatasaray'la ilgili neler dediğini çok iyi hatırlıyorum; "avrupa'nın en büyüğüne geldim" dedi imzası esnasında mesela. belgeselde, 8 mart 2003'teki 2-0 kazandığımız fenerbahçe maçının anlatıldığı bölümde devre arası soyunma odasında "kesin 5 olur" diye de balic. 2,5 sezon galatasaray'da oynayan, 100.yıl kadrosunda birçok sakatlık sürecinin ardından hagi tarafından güvenilip şans verilen adam, çıkıp kırılma anı programında "türkiye'nin en büyük kulübü tartışmasız fenerbahçe" diyebiliyor. başka bir programda denk geliyorum kendisine, "6-0'lık maçta sakattım, iyiki kadıköy'de değildim keh keh keh" diye arsız arsız gülüyor. kızmak geliyor içimden, kızmak da istiyorum ama balic örneğine benzer diğer futbolcular da aynı ağızla konuşuyorlar futbolu bıraktıklarında. fenerbahçe'de 3, galatasaray'da 5 sezon oynayan servet çetin bile bugün röportajlarında anılarından bahsederken aziz yıldırım'ı, daum'u, samandıra'yı anlatıyor. servet galatasaray'da 2008 şampiyonluğunu yaşadı, taraftar adıyla ali sami yen'i inletti o sezon, son 6 hafta teknik direktörsüz cevat güler döneminin içindeydi florya'da, soyunma odasında. ne daum'u, ne aziz yıldırım'ı? galatasaray yıllarına dair konuşulacak efsanevi bir dönem, kült bir şampiyonluk var. o kulübün havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez ama samandıra'nın suyundan bir avuç içen sonrasında ne yaşarsa yaşasın o şımarıklıktan, o küstahlık kokan havalardan bir türlü sıyrılamıyor. aklı hep o yıllarda kalıyor. florya'ya gelmek, florya'nın(galatasaray'ın) havasını solumak da fayda etmiyor.

    balic örneğinde ve diğer bütün yerli/yabancı futbolcu örneklerinde yaşanan bu tezat durumun benim açımdan tek bir sebebi var: galatasaray çok güzel bir kulüp. florya'sı da, soyunma odası da fenerbahçe ile karşılaştırılamayacak derecede büyük. ama aynı zamanda sorgulayan bir kulüp. ünal aysal, faruk süren gibi başkanlarını da; 8 şampiyonluk ve türk futbol tarihinin en büyük avrupa başarısını kazanmış teknik direktörünü de; hagi gibi, sneijder gibi üst düzey futbolcularını da eleştirebilen bir bir kulüp. burada kimsenin bir dokunulmazlığı, bir ayrıcalığı yok. dokunumazlığı kulüp üyeleri kimseye vermiyorlar. taraftarın da "dokunulamaz, eleştirilemez" gördüğü bir başkan/teknik direktör/futbolcu yok. fenerbahçe'de ise durum tam tersi. orada ciddi bir ayrıcalık söz konusu. "fenerbahçe'de olmak ayrıcalıktır" bakış açısıyla kimseye toz kondurulmuyor o camiada. bu da en başta futbolcularının işine geliyor, özellikle de galatasaray'dan oraya gidenlerin. öncesi fenerbahçe olup sonrasında yolu florya'ya düşene ise galatasaray'ın baskısız ama eleştirel yapısı ters geliyor muhtemelen. hoşuna gitmiyor, dokunumazlık arıyor o futbolcu çünkü florya'da/statta. balic ve onun gibiler de muhtemelen aradılar ama bulamadılar. fatih gibi, emre gibiler ise samandıra'ya girdikleri anda "fenerbahçe dokunulmazlığı ve küstahlığı" ile tanıştılar ve bu çok hoşlarına gitti. işlerine de geldi. kimsenin sana dokunmadığı, kimsenin sen ne yaparsan yap seni eleştirmediği bir kulübü kim istemez ki? bu yüzden de saydığım futbolcuların hepsi düşük profilli futbolcular olarak kaldılar. o yüzden de hemen hepsinin ağzından "türkiye'nin en büyük takımı fenerbahçe" cümlesi eksik olmuyor. çapları, vizyonları o kadar. galatasaray onlara fazla.

    iki takımda da oynamış futbolcuların galatasaray'a ve fenerbahçe'ye bakış açıları ve özellikle futbolculuk yılları sonrası söylemleri bugün biz galatasaray taraftarına bir şeyi net olarak anlatabilmeli. balic belirgin örnek olduğu için o'na ait başlığı kullandım ama asıl niyetim biraz başka. farklı bir konu başlığında da söylediğim gibi; biz "hep destek tam destek" kulübü değiliz. eleştirmek, sorgulamak bizim genlerimizde var. örneklerden de görüldüğü üzere galatasaray'ın bu yapısı özellikle iki takımda da forma giymiş futbolcular tarafından pek hoş karşılanmıyor ve onlar fenerbahçe daha büyük zannediyorlar. varsın öyle olsun. biz buyuz. biz bu olduğumuz için türkiye'nin en başarılı kulübüyüz. iyi olanı, doğru çalışanı, görevini eksiksiz yapanı her zaman desteklemeliyiz. bu yüzden galatasaray çok güzel ve çok büyük bir kulüp. ama yanlış yapıldığını gördüğümüz bir şey varsa da bunu söylemeliyiz. ağzımızı açmalıyız. yanlışı/eksiği olanın galatasaray çatısı altında olması bizim ağzımıza bir bant yapıştırmamalı. bu mantık çerçevesinde devam ettiğimiz sürece türk futbolundaki konumumuzu ve büyüklüğümüzü her zaman koruyabileceğimizi düşünüyorum. bu mantığımıza dair yaşanabilecek bir gevşemenin ise bize bir faydası olmaz, bizi sadece fenerbahçelileştirir. bunu da tahmin ediyorum hiçbir galatasaraylı istemez, hoş da görmez.
App Store'dan indirin Google Play'den alın