galatasaray neden
ayakları iyi kaleci istiyor?
ederson üzerinden hem biraz galatasaray’ın sıkıntılarını konuşmak hem de ederson’un transferi hakkında görüşlerimi belirtmek istiyorum.
biz karagümrük
*maçında tekrar gördük ki galatasaray kendisine ön alan presi yapan takımlara karşı
geriden pas yaparak çıkmakta zorlanıyor. bunun nedeni kalende ayakları kötü bir kalecinin olması değil. dün “ayakları kötü” olduğu düşünülen
muslera varkende geriden topla çıkamıyordun bugün “ayakları iyi” günay varken de.
galatasaray kaleci dahil 11 tane iyi oyun kurucuya ve teknik kapasitesi yüksek oyuncuya sahip olsun yine zorlanır geriden oyun kurmada. bunun nedeni senin geriden oyun kurma
planının olmaması. kim derine inip topu alacak, kim nereye koşu atacak belli değil. kısacası, eğer bir tarifin yoksa en iyi malzemeyi alman yemeği lezzetli yapmaz.
kimse geriden oyun kurmanın `“pahalı”` olduğunu söylemesin. zamanında farioli ve geçtiğimiz senelerde fatih tekke hoca bunu anadolu takımlarıyla yaptı. keza
lemina-seri’li orta sahayla 8 haftalık periyotta galatasaray geriden oyun kurabiliyordu ve o kadro bu kadrodan pahalı değil. geçtiğimiz sene az alkmaar bize karşı çok rahat şekilde geriden çıktı. onlarda pahalı bir takım değil mesela.
neyse gelelim
ederson konusuna. ederson’un oyun kurulumunda
dünya çapında bir kaleci olduğu zaten aşikar. fakat oyuncu geriden oyun kurabilen takımı 1 üst seviyeye taşıyabilecek oyuncu. planı, şablonu belli olan bir takım lazım ona. eğer şablonun yoksa 90 dakika boyunca osimhen ile aralarında
pinpon topu gibi gidip gelir top.
bunun yanı sıra, ederson refleksleri yavaş ve çevik olmayan bir kaleci. yaşını göz önüne aldığımızda temel kalecilik meziyetlerinden bu iki saydığım özelliğin daha da geriye gideceğini düşünüyorum. ekstra olarak oyuncu geçtiğimiz sezon hariç neredeyse çoğu sezon premier ligde engellenen gol beklentisi hep “
eksi” olan bir kaleci. -6’ya yakın engellenen gol beklentisine sahip olduğu sezon var ki bu bi kaleci için çok çok kötü denilebilecek performans.
eğer galatasaray city gibi olmasa bile geriden az buçuk oyun kurabilen bir takım olsaydı kalecisinin engellenen gol beklentisinden ödün vermesinde bence hiçbir problem olmazdı.
biz aldığımız oyuncunun bizim sistemimize uyum sağlamasını bekliyor ve genelde oyuncunun oyun tarzını önemsemiyoruz. örneğin
sane, ilk 2 hafta bazı taraflara göre bekleneni veremedi. bunun nedeni sane’nin oyunumuza adapte olmasını sağlayacak planları oluşturmamamız. sane genelde önünde
duvar olan bi oyuncuyla yaptığı pas alışverişi sonrası içeri girmeyi seven, hücum planı kağıt üzerinde belirli takımlarda oynamış ve o takımların hem atletizmini yukarı çekmiş hemde attığı delici koşularla takımın hücumsal anlamda bir seviye yukarı çıkmasını sağlamış oyuncu.
bizde karagümrük maçında benim hatırladığım duvar olma işini 1 kere
sara yaptı ve sane’yi içeri kaçırdı. o pozisyonda da pasın şiddeti yüzünden topu kontrol edemedi ve atak sonuçlanmadı. o pozisyon dışında neredeyse sane ceza sahası içine
koşu atmadı ve yay çevresinde dolaştı sürekli. bütün maç duvar olacak onunla pas alışverişine girecek oyuncu aradı.
oyuncunun takıma adapte olması konusunda adım atılmak isteniyorsa yapılması gereken oyuncunun oyun tarzına uygun hücum şablonlarının oluşturulmasıdır.
sane kısmını biraz fazla tuttum biliyorum ama ederson ile bağlantısı şu: sen eğer doğru şablona, oyuncuya uygun oyuna sahip değilsen bu oyuncu kendi departmanında dünyanın sayılı oyuncularından olsa bile seni 1 üst seviyeye taşıyamaz.
barış alper seni 1 üst seviyeye oyun planın olmasa bile taşır çünkü oyuncu
freestyle takılabilen bir oyuncu. keza
osimhen seni 1 üst seviyeye çıkarır çünkü freestyle takılabilir. sane’de zaman zaman açık alanda freestyle takılır fakat set hücumunda önüne 1 adam arar duvar olabilecek. sistem oyuncularını transfer ederken dikkatli olmak gerekiyor o yüzden.
ederson konusundaki yorumum ise taraftarın çoğunluğuna nazaran pek de olumlu değil. ne geriden oyun kurabileceğimizi ne de ederson’un temel kalecilik meziyetlerinde bizi üst sınıfa taşıyacağını düşünüyorum. bizi üzmez ama hypelandığı kadar büyük fark yaratmaz gibi geliyor. bu yüzden ayakları bize üzmeyecek ama şampiyonlar liginde kalecilik meziyetleri ile maç çözebilecek kaleci benim tercihim olurdu. biz genelde ön alan presi yaptığımız ve arkada
boşluklar verdiğimiz için pozisyon yemeye müsait bir takım olarak kalecilik meziyetlerinden
ödün vermememiz gerektiğini düşünüyorum.
son olarak, bonservisi için konuşulan 20-25 milyonlar biraz komik. city taraftarının istemediği ve
kurtulmak için ekstra çaba sarf ettiği bi kaleci kendisi. hatta birisi james trafford’un oynadığı maç sonrası “ilk defa gözleri açık şekilde kurtarış yapan kaleci görüyorum” yazmış. bu kadar istenmeyen bir adam için konuşulan bonservis bedelleri bana komik geliyor.
henüz yaşı 32 olan, kronik bi sakatlığı bulunmayan ve ayakları çok iyi olan bir kaleciyi
pep niye salmak istiyor orasıda ayrı düşünülmesi gereken bir konu tabii…