• 354
    ekonomi dehası olmaya gerek yok (örneğin ben değilim) biraz tarafsız bakınca yükselmemesi için bir neden gören var mı ?
    ek olarak dolar ve emtia geldiği yeri unutmaz klişesini ayrıca hatırlatmak isterim.

    orayı burayı satarak, para basarak, korkunç oranlarla swap anlaşması yaparak bir yere kadar tutarsın.

    yayıncı kuruluşun indirim talebi, pandemi nedeniyle maç günü gelirlerinin olmayışı gibi ana gelir kalemlerinin bile dibi göreceğini hesaba katınca bu transfer dönemi transfer yapanın değil yapmayanın kazandığı bir sezon sonu yaşayabiliriz.

    ama ayasofya'yı açtık. o önemli.
  • 357
    öncelikle çok bilinen şu iki yanlışı düzeltmek lazım. yüksek döviz kurları eşit değildir kötü ekonomi ya da kriz. bugün döviz kurları yüksek olup iç üretimi sağlayıp iç piyasası düzenli olan, bundan çok etkilenmeyen ekonomiler olduğu gibi kurları düşük olduğu halde enflasyonla boğuşan ve halkın alım gücü düşük olan ekonomiler de var. bununla birlikte, yükselme trendinde olan dövizi sadece finansal enstrümanlarla düşürmenin de yan etkileri, belirli bedelleri var. hiçbir bedeli olmayan bir şey değil yani. bunun da anlaşılması lazım. 2 yıl önce 10 ağustos'ta tavan yapan döviz yükselişi, tl'nin değer kaybında da bunu gördük. krizin başlangıcı dövizlerin yükselişi gibi görünse de, düşürmenin çok daha büyük negatif etkisi oldu ekonomiye. dalgalanmaya bırakılsa o dönemde, belki 10 civarlarına bile çıkabilirdi, o ayrı konu. ancak birdenbire 625 baz puan gibi o dönemde hiçkimsenin beklemediği bir oranda faiz artışıyla beraber, kredi ve mevduat faizleri de benzer oranlarda arttı. dolayısıyla tüm mevduat sahipleri, yatırım sahipleri kısaca parası olan herkes neyi var neyi yok tl faizine yatırdı. (%23-24'leri buldu yıllık mevduat faizi oranı o dönemde.) piyasada dönmesi gereken para, bankada ölü bir şekilde yattı. bu likiditeyi kredi yoluyla da temin edemedi piyasa ve reel sektör, çünkü mevduat faiziyle beraber kredi faizleri de aldı başını gitti. ve bu da doğal olarak krize yol açtı. bu söylediğimi 2019'daki durum da ispatlıyor. 10 ağustos 2018'den sonra dolar kuru 7,10-7,20 seviyelerinden ocak-şubat 2019 gibi 5,15'e kadar gerilemesine rağmen enflasyon aynı paralelde düşmedi. birsürü kobi battı, batmayanı da çok zor durumda kaldı. birikmişi, yatırımı olmayan, devamlı sıcak paraya muhtaç herkesi derinden vurdu kısaca bu durum.

    geçmişte dolar 1,15-1,50 seviyelerinde gelip gidiyorken, görece şimdikine göre likidite bolluğu varken yapılacak olan işte o zaman faizi arttırmaktı. eğer o dönemde faiz arttırılsaydı, düşük kur yüksek faiz politikası uygulansaydı şimdi dolar/tl paritesi bu kadar değişken olmayabilirdi. nasılsa kur düşük, dolar bol diye ucuz kredilerle tüm vatandaş ve kobiler şişirildi şişirildi, ithalata abanıldı piyasa tamamen dövize endekslendi, dolarize edildi şimdi de bunun acısını çekiyoruz. bu durum olurken aynı anda üretim de çok azaldığı için, yeniden üretim ekonomisine geçmek de kolay değil. sorun tam olarak bu. yani üretim kabiliyetimizin düşük ve hala dolarize bir ekonomimizin olması. bununla beraber fırsatçı bir kitle de yok değil. 'kriz var' algısından dolayı herkes dayayabildikçe dayıyor fiyatları. ikinci el fiyatlarının astronomik rakamlara ulaşması daha çok bunla alakalı.
  • 363
    tl karşısında yükselişi halkın alım gücünde ciddi azalışlara daha da sebep olacak olan kurdur.

    bundan 5 yıl önce* 2,83 tl olan kur şimdi * 7,29 tl'dir. 5 yılda gerçekleşen bu yükseliş korkunç.

    dolar'ı ve euro'yu 10tl üzerine çıkarıp türk lirasından 1 sıfır atıp dolar ve euro'yu 1 tl'ye düşürmek gibi bir planları var sanırım bizi yönetenlerin.

    özellikle elektronik eşyalardan almayı planlayıp erteleyenler varsa geçmiş olsun. ben uzun zamandır takip ettiğim bir elektronik eşyayı dün gece yarısı dolar'ın yükselmesine şahit olunca hemen satın aldım. bundan sonra da bir elektronik eşyayı alabilir miyim hiç sanmıyorum. mevcut stoklardan ürün satın alırsanız ve satıcı çakallık yapmazsa mevcut fiyatlardan alabilirsiniz ama yeni ürün stoğu ithalatı yapıldığında bu ürünlere epey bir zam gelecektir.

    elinizdeki elektronik eşyalara gözünüz gibi bakın. arızalanırsa bir daha yenisini alamayabilirsiniz. özellikle cep telefonları çok pahalı zaten daha da pahalanacaklar. salgın öncesi yeni telefon almadığıma çok pişmanım. salgın öncesi 2300tl'ye bulunabilen takip ettiğim telefonu şimdi 3400tl'den aşağıya bulmak zor.

    sonumuz yunanistan gibi olacak; fakat kimse bize yunanistan'a yardım ettikleri gibi yardım etmeyecek.

    galatasaray sözlük'ü ibadete açsak ekonomimiz düzelir mi ki?
  • 365
    an itibariyle 7.30 seviyesine tekrar yükselmiştir -yazdığım sırada 7.32'ydi-. transfer döneminde böyle kur hareketleri maalesef çok tehlikeli oluyor kulüpler için.

    bununla birlikte kulüplerin döviz bazlı yükümlülükleri artmayıp sabit kalsa dahi türk lirası bazlı gelirlerinin karşısında sürekli zarar kalemi oluşturuyor. düşünün ki siz bir bütçe ayarlıyorsunuz. gelirlerinizin karşısında kısa vadeli ödemeleriniz, kasadaki paranız -ki çoğu kulübün kasasında böyle nakit bir para yok-, yükümlülüklerinizi en düşük bütçeyle döndürüp kalanını transfer harcamalarına ayırmayı planlıyorsunuz. bir anda dolar kuru yukarı tırmanmaya başlıyor. sizin kafanızdaki bu 'harcanabilir' bütçe birden hayati önem kazanıyor ve harcamanızı çok daha zor hale getiriyor.

    dövizle transfer yaparken, diyelim ki toplam bütçenizin -örnek veriyorum- %1'i bu transfer için gözden çıkarılabilir duruyor. siz anlaşmayı sağlayıp ödeme aşamasına gelene kadar dolar kurunun %2 yukarı çıkması demek artık bu transfere ayırdığınız bütçenin toplam bütçenizin %1'inden fazlasına denk geldiği anlamına gelir. işin özeti kulüplerin gelir-gider-ödeme dengeleri hiçbir zaman kestirilemez oluyor böyle akışkan kur hareketlerinde. futbolcu maaş ve transfer ücretlerinin döviz bazlı olmasından kaçış yok fakat kulüplerin bankalara olan borçlarının ne kadarının döviz ne kadarının türk lirası olduğu hayati önem taşıyor. bu konuda bir araştırma yapmadım. sanırım biz ve fenerbahçe bu konuda borçları türk lirasına çevirme noktasında adım atmıştık. diğer takımların durumlarını bilmiyorum.

    bu tırmanış devam ederse, bu bilinmezlik ve değişkenlik sürerse kulüplerin geleceğini karanlık görüyorum. zaten şu halleri bile parlak olmaktan uzak, kur arttıkça zifiri karanlığa dönüyor. başakşehir birkaç sene içerisinde ligde ekonomik anlamda en rahat kulüp konumuna gelebilir. ayrıca kasımpaşa da mali olarak rahat olan kulüplerin başında geliyor. bu gibi takımlar birkaç sene sonra sivrilebilir. başakşehir bu sene şampiyonlar liginden alacağı para ile eğer saçma sapan işler yapmazlarsa harcama limitlerinin, toplam borçlarının, nakit akışı sıkıntılarının elini kolunu bağladığı büyükler yine bir devlet çözümü sunulmadan ayakta kalmakta bile çok zorlanırken baskın bir dönem yaşayabilirler. kaldı ki şu anki ekonomik gelişmeler, ülkeyi bekleyen daha büyük maddi sıkıntılar ışığında ilerleyen zamanlarda devletin kulüplere yardım edecek imkanı da kalmayabilir. sanıyorum ilerleyen zamanlarda daha karamsar tespitler ve tahminler yapılmaya başlayacaktır.
  • 366
    bugun tekrar yukselise gecen kur. 7.32'yi tekrar gordu. tcmb son 4 ayda 40 milyar dolar satmasina ragmen kuru baskilayamiyor. bunun da sebebi, kanitlanmis teorilere karsi ankara'nin direttigi anlamsiz yaklasimdir. zira, erdogan faizin enflasyonu tetiklemesi uzerine bir safsatayi savunuyor.

    kur ataklarina karsi konvansiyonel cozum opsiyonlari arasinda gorunen faiz artirimi, sermaye kontrolleri, imf ile yapisal ve mali anlasma ve tcmb doviz rezervleri uzerinden satislar bulunmaktadir. ankara ise, doviz rezervlerini kurutarak ve koridor faizleriyle oynayarak cozum bulmaya calisti bugune kadar. diger cozumlere de tamamen politik sebeplerden karsi cikiyor.

    kur atagini destekleyen baska sebepler ise kamu bankalarinin asiri ucuz kredi pompalamasi (tuketim artirmak istediler ve bu yuzden siradan vatandas borcunu borcla kapamaya ve tatile falan gitmeye devam etti) ve finansal sistemin turkiye ozelinde piyasayi ve urunlerin risklerini dogru fiyatlandiramamasi (devletin gorunmez elinin artik bayagi bir gorunur oldugunu biliyoruz turkiye'de) olarak gorebiliriz.

    mayis ayinda katar ile yapilan swap anlasmasinda 15 milyar dolar, ve yukarida da yazdigim uzere son 4 ayda 40 milyar dolar satis gerceklestirildi. bunlar pansumandan oteye giden yaklasimlar degil.

    ic piyasadaki ozellikle turk bankalarina da gecelik borclanma limitleri uzerinden baski yapiliyor. daha fazla detaya girmek istemiyorum fakat konu spor kuluplerine olan etkisinden cok daha ciddi. ekonomi bir bilimdir ve piyasa bu bilim uzerinden sekillenir.

    transfer falan umurumda degil, maalesef bir ulkenin parasinin eridigini ve cok daha buyuk bir ekonomik krizin kapida oldugunu gormek gerekiyor. her turk vatandasi icin bu durum spordan veya futboldan cok daha onemli.
App Store'dan indirin Google Play'den alın