1976
karsilandigi ilk tezahurat drogba fenerin anasini ... olmustur. tezahuratin tercumesinden sonra yasanan gulusme paha bicilemez.. aslanim sabret az kaldi..
1977
taraftarların gözlerini doldurduğu oyuncumuz. sen floryaya bi gel sevgiyi gör ağlamaktan gözlerin şişecek bro.
1979
allah'ım sen bize bu günleri de gösterdin ya şükürler olsun sana.
tanım: galatasaraylı efsane futbolcu.
1985
galatasaray'ımızın sözleşmeli oyuncusu. parçalı fil, tank.
açıkcası drogba transferini normal karşılamıştım ve hiç heyecanlanmamıştım. mamafih imparator fatih terim ile karşılaştığında, sarılmaları beni etkiledi. o andan itibaren içimde bir heyecan belirdi ve dakikalarca yüzümde tebessüm vardı. özellikle fatih terim'in mutlu olması benim için bayram niteliğindedir. drogba'nın mütevaziliği ve samimi cevaplar vermesi zannımca "evet, galatasaray'a yakışacak bir oyuncu" hissiyatını uyandırdı.
hoşgeldin aslan. beraber zaferlere doğru yol alacağız.
1986
kendisi dünya starıdır, harikadır, muhteşemdir, çok beklenendir falan filan. tamam.
ama bunların dışında, benim anladığım kadarıyla -ki sneijder için de bu düşüncem mevcut- kendisi mutlu olmanın gerekliliğine inanan, rahat ettiği, mutlu olduğu yerde, kendisini mutlu hissettiren insanlar için canını verebilecek bir karaktere sahip. böyle insanlar vardır. ne kadar ünlü olursa olsun, sıcaktır, mütevazidir. ama soğuttuğunuz zaman kolay ısındıramazsınız böyle insanları. zor insanlardır bu bakımdan. ama küçük bir jest görüverir, o zaman der ki ben elimden geleni yapacağım. isteyerek yapması gerekir yani her şeyi.
galatasaray taraftarı sıcaktır, sevecendir genellikle. futbolcusunu ıslıklayan kesimini, ultraslan'ı, skor taraftarlarını falan bir kenara koyuyorum tabii ki. özellikle başarılı futbolcuyu mutlu etmesini bilir galatasaray taraftarı.
ama aklımdan şöyle bir şey geçiyor. sadece drogba'ya, ya da sneijder'e değil. tüm takıma, tüm takımı mutlu edecek küçük mektuplar yazsak, ve bir şekilde ulaştırsak onlara. farkında olsalar bizim onları ne kadar sevdiğimizin. hem bu adamları, hem de tüm takımı kazanmak adına çok yerinde bir hamle olabilir. ne kadar doğru, yapılabilir mi bilmiyorum. ama böyle bir şey yapılsın isterdim.
1989
galiba kaşıbeyaz'da yemekte.
ulan hasta olmasam kalkıp gideceğim. dua et hastayım drogba. yoksa tek parça çıkamazdın oradan.
1990
umarım 40 yaşına kadar kalır bizde. ryan giggs 40'ına merdiven dayadı hala üst düzey top oynuyor. david beckham 37 yaşında psg'ye transfer oluyor. şimdi düşünüyorum da hagi ile hakan şükür en az 2 sene daha oynarlarmış.
1992
allah utandırmasın aslanım; ne seni, ne de biz galatasaraylıları. inşallah çok faydalı olursun galatasarayımıza.
1993
gelmesiyle birlikte galatasaray'da bu yaşıma kadar gördüğüm en iyi forvet hattının son halkası olmuş futbolcudur. sağdan sağdan yardır dev adam.
1994
dünya üzerindeki en iyi beş santrfor dan biri.
bakıyorumda medya hala "drogba, sneijder tamam kariyerli ama ya defans hede hödö..." gibi saçma sapan yorumlara devam ediyor. bir kısmıda daha öncede yıldızlar geldi ama tam verim alınamadı gibi argümanlarla bu transferleri küçümsüyor.
neyse biz elimizdeki donelere bakalım. öncelikle bu teknik heyet acaba yeni transferlerden ne kadar faydalanabilmiş? cevabım ancak "müthiş" olur. geçen yıl alınan oyunculardan muslera, eboue, riera, ujfalusi, melo, engin, selçuk, elmander, necati ve bu yıl alınan dany, umut, burak inanılmaz verimli oldular. hamit, amrabat zaman zaman parlasalarda henüz istenilen seviyede değiller. görüldüğü üzere teknik heyetimiz bu kadar çok yeni transfere rağmen yenilerden maksimum performans alabilmeyi beceriyor.
gelelim işin bir diğer kısmına. ligimiz son yıllarda fizik mücadelenin üst seviyede olduğu bir lig. takımlar sahaya daha çok oynatmama prensibi ile çıkıyorlar. işte bu nedenle fizik gücü yüksek siyahi oyuncular ligimizde çok iş yapıyorlar. keita, niang, nonda, webo gibi oyuncuların performansları ortada. üstelik drogba bu saydığım isimlerden 2-3 gömlek daha üstün bir oyuncu. drogba premier lig gibi stoperlerin adeta pankreas güreşçilerini andırdığı ve gol atmanın forvetler için çok zor olduğu bir ligde 8 yıl başarıyla oynamış, gol krallığı yaşamış bir isim.
tüm bu faktörleri biraraya getirince benim çıkardığım sonuç: rakipler için kabus başlıyor...
1995
transferiyle bir de fildişinde spor okulu açsak fena olmaz aslında dediğim futbolcu.
en sağlam afrikalı futbolcular oradan çıkıyor sonuçta.
1996
hoşgeldin sadece futbolcu olmayan, hoşgeldin kahraman destanımıza hoşgeldin !
1998
hosgeldin didier drogba diyip aptal aptal baktıgım ve daha da aptalca bakmak istedigim filimiz. mavi parcalı pembeli fartketmez.. o artık bizim filimiz be koskoca didier drogba geldi. kendisi için yazmak istedigim bi kac cocukca ve salak hikayem var onu da musait oldugumda bu entryinin altına yazıcam.
reserved.
1999
96 senesinde hagi'yi ali sami yen'de izlemiş şanslı bir çocuk olarak bugünün çocuklarının da drogba'yı canlı izleyecek olması o çocuklar adına muazzam bir duygu olacak.